Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Binaların depremde çökmesinin en büyük sebebi kalitesiz işçilik ve yetersiz denetim (Özel)

Japonya'da meydana gelen 8,9 büyüklüğündeki depremin ardından gözler, bir kere daha Türkiye'deki depreme dayanıksız binalara çevrildi. Her depremden sonra klasik tartışma konusu haline gelen çimento ve demir eksikliği, müteahhitlerin malzemeden çaldı

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-03-15 10:38:39

Binaların depremde çökmesinin en büyük sebebi kalitesiz işçilik ve yetersiz denetim (Özel)
Japonya'da meydana gelen 8,9 büyüklüğündeki depremin ardından gözler, bir kere daha Türkiye'deki depreme dayanıksız binalara çevrildi. Her depremden sonra klasik tartışma konusu haline gelen çimento ve demir eksikliği, müteahhitlerin malzemeden çaldığı iddiaları yeniden gündemde. Konunun uzmanları ise depremde binaların çökmesinin en önemli sebebinin, yaygın kanaatin aksine düşük işçilik kalitesi ve yetersiz denetim olduğunu belirtiyor.
Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi, Deprem ve Yapı Teknolojileri Laboratuvarı Koordinatörü Yrd. Doç. Dr. Salih Yılmaz, bir binada çimento ve demir gibi bütün donatıların tam olması halinde bile, işçilik kalitesizse sarsıntıya dayanamadığını söylüyor. Son yıllarda Türkiye'de yapıların güçlendirme projelerinde de birçok hatalar olduğunu, ayrıntılı analiz ve değerlendirmeler yapılmadan ortaya konan projelerin, faydadan çok zarar getirdiğini öne sürüyor. Uygun bir kuvvet geldiğinde yıkılmayacak bina olmadığını belirten Yrd. Doç. Dr. Yılmaz, "Bir bina hayal edin, kirişleri hasar görmüş ama kolonları sağlam. Bu bina, çok hasarlı da olsa ayakta kalabilir ancak projeye uygun yapılması lazım. Ne kadar demir ve çimento kullanılırsa kullanılsın, işçiliği iyi değilse depremde göçer. Örneğin inşaat içinde demirlerin kanca şekilde yapılması önemlidir. Bazen bunlar yapılmıyor. Deprem anında hepsi açılır ve hiçbir şeye yaramaz. 2000 yılından önce yapılmış binalar, 'C–10' dediğimiz beton kalitesinde yapılmış. Bu, toprağın biraz daha iyi hali. Sebebi, az çimento ve demir kullanılması değil, kötü işçilik var. Beton sulanmıyor, kalitesi düşüyor. Ufak detaylar ihmal edilirce, sonuçları büyük oluyor." diyor.
Bina daha sağlam olsun diye proje harici bilinçsizce fazladan koyulan çimento ve demirin, faydadan çok zarar verebileceğine dikkat çeken Yılmaz, şunları söylüyor: "Biz inşaat mühendisleri. kolonları kirişlerden daha güçlü tasarlarız ama proje şantiyeye gittiğinde değiştirilirse, daha fazla çimento, demir vs. koyulursa göçme şekli doğrudan değişir. Kiriş daha kuvvetli hale geldiği için kolon göçer. 8'lik yerine 10'luk demir atıldığında, hasar görme şeklini eğim şeklinden kesme hasara dönüştürüyorsunuz. Çok kırılgan kolona dönüştürmüş olabilirsiniz." Ev yaptıranlar ustalarla daha çok muhatap olduğu için bazen isteklerinin mühendisin projesine tercih edebildiğini vurgulayan Yılmaz, "Bina yapılırken ustanın, ev sahibine, 'Bir demir daha atalım.' demesi güven telkin ediyor ama yanlış bir güven bu. İnşaat mühendislerinin, makine ve elektronik mühendislerine göre bir talihsizliği var. Bir makine ve elektronik mühendisinin tasarladığı cihaz hemen çalışır veya çalışmadığı anlaşılır ancak bina de öyle değil; hatalar 30–40 yıl sonra ortaya çıkabiliyor. Birçok usta, yaptığı bina ayakta durduğu için bu işi bildiğini düşünüyor." şeklinde konuşuyor.
Depremlerde kamu binalarının yıkılmasında, teknik bilgisi olmayan yöneticilerin projede yaptığı değişikliklerin de önemli rol oynadığını belirten Salih Yılmaz, şunları kaydediyor: "Her gelen müdür ya da yönetici, bina içinde değişiklikler istiyor. Kimisi duvarı yıktırıp geniş bir salon yaptırıyor, kimisi fayans döşetiyor. Bunların her biri, yapıya zarar veriyor. Binalar yapılırken veya yapıldıktan sonraki değişikliklerde çok sıkı denetim gerekir."
Güçlendirme projelerinin büyük çoğunluğunun, bu konuda yeterli bilgisi olmayan mühendislerce hazırlandığı ve kontrol edildiğini de söyleyen Yrd. Doç. Dr. Yılmaz, "Deprem davranışı hakkında yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olmadan hazırlanan bu tür projelerde mühendis adeta tasarım programının esiri haline gelmekte, programın her türlü hatasını sorgulamadan kabul etmek zorunda kalmaktadır. İşin daha da kötüsü, birçok inşaat mühendisi de bu konuda yeterli bilgiye sahip olduğunu zannetmektedir. Halbuki bu tür özel konular, inşaat mühendisliği lisans müfredatında yer almamaktadır ve mezuniyetten sonra mesleki gelişimi hedefleyen ciddi bir meslek içi eğitim mekanizması da henüz kurulamamıştır." diyor.
İnşaat fakültelerinden mezun her öğrencinin, "mühendis" unvanı alır almaz barajda, demiryolunda, köprüde, sulama kanalında, bina yapımının her alanında çalışabildiğine dikkat çeken Yılmaz, şunları söylüyor: "Ben öğretim üyesi halimle bile genel kültür olarak bazı şeyleri biliyorum. Her konuyu bildiğimi söylersem yalan olur. Konunun uzmanına gidilmiyor. Güçlendirme popüler bir konu, elinde paket programı olan herkes ortaya çıkmaya başladı. Yapıyı bilmeden güçlendireceğini söylemek, doğru sonuçlar vermeyebiliyor."
SON VİDEO HABER

Iğdır'da AK Parti İl Başkanlığı binasına molotoflu saldırı

Haber Ara