Demokratik Anayasa Hareketi Girişimi, Ankara Serbest Mali Müşavir ve Muhasebeciler Odası'nda "Ortadoğu'daki Halk Hareketleri, Türkiye'de Demokratik Anayasa İhtiyacı" konulu panel düzenledi. Panelin modarötürlüğünü yapan ABF yöneticisi Kemal Bülbül, darbe anayasanın 30 yıldır varlığını sürdürüyor olmasının toplum üzerinde sosyal-kültürel bir travmaya yol açtığını söyledi. Bülbül, anayasanın değişmesi için toplumsal hareketlerin önemine değindi.
Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki halk hareketlerini değerlendiren Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayri Kırbaşoğlu, siyasetin sadece "siyasi elitlerin" işi olmadığını belirterek, "Bunlar geleceğimizi ilgilendiriyor geleceğimizi yönetici elitlere bırakamayız" dedi.
Kırbaşoğlu, bölgenin etnik ve dini açıdan homojen olmadığını belirterek, Kuzey Afrika'nın ayrımcılığa uğrayan kesiminin Azmıklar olduğunu ve oryantalistlerin bunlara "Berber" adını koyduğunu söyledi.
Bölgenin kültürel ve dini çeşitlilik açısından batıdan daha demokratik olduğunu savunan Kırbaşoğlu, "Mevcut yönetimler batının çıkarlarına göre oluşturulan yönetimlerdir. Bölgenin demokratikleşmemesin nedenleri ittiat kültürü kadar batı destekli yönetimlerden de kaynaklıdır. Tunus ve Mısır nispeten eğitimli nüfusun yoğun olduğu yerlerdir o yüzden ilk hareketlerin bu bölgelerde başlamış olması tesadüfi değildir" dedi.
Kırbaşoğlu, ayrıca halk hareketlerinin birden ortaya çıkmadığını halkın uzun süredir bir arayış içinde olduğunu ifade ederek, söz konusu hareketler üzerinde Beyrut ve Kahire gibi iki önemli merkezin etkili olduğunu dile getirdi. "Bu iki merkezde de etnik ve dini çoğulculuk var ve bunlar bir aheng içerisinde hareket ediyorlar" diyen Kırbaşoğlu, ortaya çıkan hareketlerde de bir birine zıt grupların ortak hareket etmesinin başarısı bulunduğunu söyledi.
Söz konusu ülkelerin ve bu ülkelerdeki sosyal hareketlerin Türkiye bakışını da problemli bulduğunu söyleyen Kırbaşoğlu, katıldığı bir çok toplantıda "Türkiye'ye karşı müthiş bir sempati" gördüğünü belirterek, "Neredeyse AKP ve Milli Görüşü kolonlamak istiyorlar. Zaten en vahim olanı da bu. Türkiye karşı gerçekçi değiller, romantik yaklaşıyorlar. Onlara da söyledim. AKP ve Milli Görüş'ün Müslümanlığı bile sorgulanabilir. Bu romantizmi kırmak lazım" diye konuştu.
Kırbaşoğlu, Türkiye'nin demokratik bir yapı olarak görülmesinin "problemli, hibrit" olduğunu dile getirdi, "Ne demokrasisi bu durum ekonomi ile de bağlantılıdır. Demokrasi var ama fakir adam aday olabiliyor mu, siyaset yapabiliyor mu" diye sordu.
Dr. Özge Özkoç ise Ortadoğu'daki olayları Laik Modernistler ile İslami Muhafazakarlığın aynı çerçeveden değerlendirdiğini belirterek, "Biri oradaki olaya bakarak, 'aman Müslüman kardeşler' geliyor diyerek ürperdi. Diğeri de ne güzel Müslüman kardeşler geliyor, yeni Osmanlı diriliyor diye sevindi. Ama ikisi de oraya bakınca Müslüman Kardeşleri gördü" dedi.
Oysa söz konusu hareketleri Twitter ve Facebook gibi sosyal paylaşım ağlarında ilk başlatan hareketin solcu 6 Nisan Gençlik hareketi olduğunu, Müslüman kardeşlerin ilkin eylemlere katılmakta tereddüt gösterdiğini anımsatan Özkoç, "Şimdi bütün bu hareketler bizim başaramadığımız tarzda birlikte hareket ediyorlar. Bunda 2000 sonrasındaki değişen algının payı var. O tarihten sonra solcular, 'devletle asla ama Müslüman kardeşlerle bazen diyalog olabilir' görüşü etkili oldu. Önceleri Müslüman kardeşleri faşist görüyorlardı" dedi.