Yeni bölgesel dengeye doğru
Devrimden sonra Mısır'ı ziyaret eden ilk cumhurbaşkanının Türkiye'den Abdullah Gül olması tesadüf değil
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-03-10 07:00:11
Uzun yıllar iktidarda kalan yöneticileri devirmeyi başaran Arap hareketleri, yeni bölgesel dengeye yol açtı.
Halkların devirdiği Arap otoritelerinin neredeyse ortak bir bölgesel politikası vardı. Bu politika ABD'yle güçlü stratejik koalisyonla ve Washington'un evrensel stratejisini hayata geçirmekle temsil ediliyor. Bu durum Arap halklarınca reddediliyordu ve nihayet bu ülkelerin bölgesel dengesinin gerilemesine yol açtı.
Rejimlerin ABD ile olan stratejik koalisyonları iki noktaya sebebiyet verdi. İlki, İsrail'e bu durumu kullanma fırsatı verdi. İsrail, Filistin halkına esti gürledi ve barış girişimini dondurdu. İkincisi, İran ve Türkiye gibi bölge ülkelerini bu devletlerin gerilemesinin oluşturduğu boşluğu doldurmaya sevk etti. Bu da nihayetinde devrimler öncesinde nihai ve yıkılma sürecinden geçen Arap bölgesel sisteminin mücadele ettiği bir krize yol açtı. Bu rejimlerin değiştirilmesi yeni bir bölgesel dengeye yol açmalı. İsrail bu noktaya dikkat çekti ve birçok yorumcu yazdı. Siyonist araştırma merkezleri bu dengenin eğilimlerini ve dönüşümlerini tartışmaya başladılar.
Türkiye Cumhurbaşkanı'nın Kahire ziyaretinin nabız yoklama amacı taşıdığını düşünüyoruz. Özellikle de Mısır'ın bölgesel ve uluslararası politikaları çizecek ve planlayacak derin kurumları yokken ve bu siyaset eski Başkan Hüsnü Mübarek'le irtibatlıyken. Dış politika önceden başkanlık kurumunda belirleniyordu. Görünen o ki Türkiye Cumhurbaşkanı yeni Mısır yönetimi ile gelecek dönemdeki bölgesel politikanın genel hatları etrafında eşgüdüm kurmak için muhtemel gelişmelerden önce davranmak istiyordu. Doğal olarak Mısır'da yönetimdeki Yüksek Askerî Konsey, iktidarı altı ay zarfında sivil yönetime teslim edeceğini ve halihazırdaki hükümetin sadece işleri yürüttüğünü açıkladı. Yani her iki kurum da stratejik hiçbir adım atmış değil. Gelecek dönemin Mısır bölgesel politikasında dönüşümler yaşayacağı iki sebepten söylenebilir. İlki, Mısır'ın, İran devriminden bu yana iki İran askerî gemisinin Süveyş kanalı'nı geçişine ilk kez izin vermesi. İkincisi Mısır, İsrail'e doğalgazın uluslararası fiyatlara göre ihraç edileceğini açıklaması. Bu durum, İran nükleer dosyası başta olmak üzere başka bölgesel dosyalara uzanabilir. Türkiye, bütün tarafların razı olacağı bir çözüme ulaşmak ve ortamı sakinleştirmek amacıyla uluslararası girişimler öneriyordu. Yeni yönetim gölgesinde Mısır'ın tutumu değişirse İsrail bu konuda bölgesel ve uluslararası alanda yalnız kalacak. Zira bu dosyanın askerî yolla çözülmesini en fazla isteyen ülke kendisi. Mısır'daki olayların gelişimine uygun olarak Atom Enerjisi Kurumu'nun eski Başkanı Dr. Muhammed el Baraday ve Arap Birliği Genel Sekreteri Amır Musa -her ikisi de Mısır cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adaylar- bölgesel politikada başkan Hüsnü Mübarek'ten farklı düşünüyorlardı. Her ikisi de Mısır'ın uluslararası ve bölgesel farklı koalisyonlarının olmasını istiyorlardı. Bu bakış açısı Türkiye'de AK Parti hükümetinin izlediği politikaya açık şekilde yaklaşıyor. Bu da yeni bölgesel eksenin oluşmasına kapıları açıyor. İran bu eksenle eşgüdümlü çalışmak için daha dengeli bir siyaset izlemeye zorlanabilir. Bu eksen, farklı araçlarla Ortadoğu bölgesi politikalarında değişimler gerçekleştirebilir.
İran dosyası etrafında Mısır-Türkiye eşgüdümünün sağlanması halinde Mısır politikası Tahran'la çatışmaktan Tahran'ı kuşatmaya dönüşecektir. Bu politika bazı Arap Doğu ülkelerindeki iç dosyaların sakinleşmesinde yararlı olabilir. Mısır politikasının tatbik edilmesi halinde İsrail'in bölgesel yalnızlığı artacaktır. Bu da İsrail'e Filistin ve Suriye süreçlerinde Arap-İsrail çekişmesi hususunda açık ödünler sunmasını dayatacaktır. İsrail, barış girişimine kendi bakış açısını dayatmaya çalışıyordu. Mısır da maalesef önceki rejimin bölgesel ve uluslararası ilişkileriyle irtibatlı yaklaşımlardan dolayı bu konuda İsrail'e destek oluyordu.
Zaman
SON VİDEO HABER
Haber Ara