Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

ESKİ İÇİŞLERİ BAKANI ATALAY: -'TÜRKİYE, CUMHURİYET KURULDUĞUNDAN BERİ İLK SİVİ

Eski İçişleri Bakanı Beşir Atalay, 'Türkiye, cumhuriyet kurulduğundan beri ilk sivil anayasasını yapma başarısını gösterirse, devlette es

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-03-09 14:37:00

ESKİ İÇİŞLERİ BAKANI ATALAY:  -'TÜRKİYE, CUMHURİYET KURULDUĞUNDAN BERİ İLK SİVİ
Eski İçişleri Bakanı Beşir Atalay, 'Türkiye, cumhuriyet kurulduğundan beri ilk sivil anayasasını yapma başarısını gösterirse, devlette esas değişimi sağlamış olacak' dedi.
Türkiye Araştırmacılar Derneğince (TÜAD) düzenlenen '14. Araştırma Zirvesi'nde, 'Devlette Değişim' konulu bir konuşma yapan Atalay, değişim tartışmalarının devlet sistemlerinde ve medeniyetlerin temelinde olduğunu söyledi.
Atalay, Türkiye'de anayasa paketleri, demokratik süreçler ve AB'ye bakışın 10 yıl önce başladığını belirterek, '2002'den sonra bizim hükümetimiz döneminde hızlandı. Dünyada demokratik kurallar içinde kalarak, otoriter yapı göstermeden değişimi de başaran bir ülke örneğiyiz. Hızlı değişen bir ülke örneğiyiz' diye konuştu.
Değişimin ortaya çıkış nedeniyle ilgili 1990'lı yıllara bakılması gerektiğini vurgulayan Beşir Atalay, konuşmasını şöyle sürdürdü:
'Türkiye, değişmeye mecburdu. Sovyet sisteminin o katı yapısı dağıldı, bu coğrafyada çok şey değişiyordu. Ancak Türkiye halen değişmiyordu. Aslında 90'lı yıllardan sonra, koalisyon yılları bir yandan, ekonomideki krizler bir yandan, demokratikleşme sancıları, 28 Şubat süreçleri vesaire... Artık 2000'li yıllara gelindiğinde, değişim olmadan Türkiye'nin güçlenemeyeceği, hatta yaşayamayacağı hissedildi. Büyük bir ihtiyaçtan doğmuştur Türkiye'nin değişimi. Yani Türkiye hem otoriter hem de hantal bir devlet yapısına sahipti, bunu hepimiz biliyoruz. Üretmeyen, kalite kavramından haberi olmayan, şeffaflık, açıklık, hesap verilebilirlik, katılımcılık gibi evrensel değerlere epeyce uzak kalmış bir devlet yapımız vardı. Bunu bugün çok rahat bir özeleştiri içinde değerlendirebiliyoruz. Bu, siyaseti de aslında vesayet altına sokuyordu. Demokratik sistem, seçim var, ama bu yapı siyaseti de vesayet altına sokuyor ve siyaset de tasarruflarını rahat yapamıyordu veya kendi politikasını uygulayamıyordu.'
Beşir Atalay, merhum Turgut Özal'ın, değişimin gereğini iyi anladığını ifade ederek, 'O dönemde Türkiye bir değişim çabası göstermiştir, ama takip eden 1991 seçiminden itibaren koalisyonlu yıllar, 2002'ye kadar Türkiye'nin heba yıllarıdır' dedi.
Yeni dönemle birlikte değişimin önünün açıldığını dile getiren Atalay, 'Bir anlamda Türkiye'nin yeniden ayağa kalkması, devletin yeniden inşasıyla mümkün olacaktı. Değişim, bir anlamda bu ihtiyaçtan doğmuş oldu' diye konuştu.
Atalay, hükümetleri döneminde iyi çalıştıklarını belirterek, AK Parti'nin iktidara gelirken yaşanan değişimi hedeflediğini aktardı.

-'YENİ DEĞİŞİMİN ÖZNESİ İNSAN, ÖZÜ İSE İNSANA BAKIŞ'-

'Yeni değişimin öznesi insan, özü ise insana bakış' diyen Atalay, şunları kaydetti:
'Değişim derken, çok normal bir durumdan, çok ileri bir duruma geçiş olarak algılamamak gerekir. Bizdeki değişimi daha çok normalleşme olarak niteliyorum. Normalleşme iyi bir kavramdır. Normalleşme, uluslararası trendlerin içinde olmak ve eskiden kalan statükonun prangalarından kurtulmak. Normalleşmeyi biraz değişimin dinamik bir kavramı olarak alıyorum ben Türkiye'de. Onun için biz sivilleşme falan diyoruz, ama ben normalleşme kavramını çok kullanıyorum. Türkiye'de ihtiyaç duyulan normalleşmeydi. Biz şu anda normal devlet oluyoruz.'
Beşir Atalay, normalleşmeyle, devletin bireylerle, özel sektörle, sivil toplum kuruluşlarıyla olan ilişkilerindeki normalleşmeden bahsettiğini belirterek, Abdullah Gül başkanlığında kurulan 58. Hükümet'in, 30 Kasım 2002'de olağanüstü hali kaldırdığını kaydetti.
Devletin normalleşmesini vatandaş ile devlet ilişkisindeki kırılmışlıkları, dökülmüşlükleri de restore etme dönemi olarak gördüklerini dile getiren Atalay, 'Devlet yanlışlar yapmış zamanında. Devletin her kesimle sorunları vardı. Kürtlerle ayrı sorunu, Alevilerle ayrı sorunu, başörtülülerle ayrı sorunları vardı. Biz bütün bunları tamir ederek, devlet hepsinin üstünde, hepsini kucaklayan, hepsinin güveninini kazanan bir yerde olsun istedik. O tamir devam edecek' şeklinde konuştu.

-'(HATA OLDU, TAMİR İÇİN UĞRAŞIYORUM) DİYEN BİR DEVLET...'-

Beşir Atalay, devletin özeleştiri yapmasının çok zor olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
'İlk defa devlet bunu yapıyor. 'Geçmişteki işkenceleri, yargısız infazları, faili meçhulleri yaptım, hata oldu. Bunları tamir için uğraşıyorum' diyor. İnsan haklarını pervasızca çiğneyen, ısrarla bunları ihlal eden, hatta birçok sorunu kangren haline getirmiş, çözümsüzlüğe giden politikalar üreten bir yapı... Bütün bunlardan kurtulmaya çalışan bir devlet, normalleşme dediğimiz bu. Ülkeyi normalleştirme ve sosyal restorasyonu sağlama hedefine dönük de pek çok enstrüman kullanılmıştır. Bunun için de temel bir paradigma değişimi var. Otoriter, soğuk yüzlü devlet görüntüsünden daha insan yüzlü devlete doğru... Ama bunun yanında yönetim anlayışının değişmesi, yapısal değişme de var. Yapısal değişimin büyük kısmı mevzuat değişmesidir ve insanda zihniyet değişimi. O kadar çok yasa değiştirdik, ama eğer poliste, jandarmada zihniyet değişimini tam sağlayamazsanız yasa değişiklikleri çok fazla etkili olamayabiliyor.'
Değişimle ilgili AB konusuna da değinen Atalay, 2002'de hükümet olurken AB'ye bakışlarını çok tartıştıklarını ve hükümetin kurulduğu gün AB seferberliğinin de başlatıldığını aktardı.
Beşir Atalay, AB uyum yasaları çerçevesinde bir yandan devletin bireylerle ve sivil toplum kuruluşlarıyla ilişkilerinin demokratik prensipler doğrultusunda yeniden şekillendirildiğini, diğer yandan da devletin işleyiş biçiminin büyük ölçüde dönüştürüldüğünü kaydetti.

-'DÜŞÜNCE VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ GÜÇLENDİRMEK İSTİYORUZ'-

'Bilgi Edinme Hakkı Kanunu'nun 2004'te çıktığını hatırlatan Atalay, 'Biz açık topluma gidiyoruz. Düşünce ve ifade özgürlüğünü güçlendirmek istiyoruz. Aynı zamanda kamu yönetiminde bir şeffaflığı geliştiriyoruz' diye konuştu.
Atalay, işkence konusuna da değinerek, 'Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde, 'işkenceci ve arkasında faili meçhuller bırakan bir devlet' imajı vardı. Çokça işkenceden mahkum oluyordu. Biz işkenceye sıfır tolerans diye bir slogan getirdik, yazılı dokümanlara da bunu koyduk, uluslararası duyurusunu yaptık. Ceza kanunu değiştirildi. Burada ceza kanunu öyle değiştirildi ki işkencenin cezası çok artırıldı. Para cezasına çevrilmesi kaldırıldı, tecili de önlendi. İşkence suçu işleyenler artık çok ciddi ceza aldılar ve çok uzun süre hapislerde kaldılar. Kurumsal yapı içinde de kötü muamele yapan, işkence yapan hiç kimse barındırılmadı, barındırmıyoruz. 2010 yılında bir tane bile işkence iddiası veya bu iddiayla bir dava açılmadıysa hiçbir devlet görevlimizle ilgili bunu önemli görüyoruz' şeklinde konuştu.
Anadil konusundaki tartışmalara da değinen Beşir Atalay, 'Vatandaşların ana dillerinde konuşma, ana dillerini kullanma... Bırakın kullanmayı öğrenme hakları da yoktu. Bugün televizyon, radyo kurulabiliyor. Vatandaşlar dilini öğreniyor, öğretebiliyor. Hatta, Seçim Kanunu'nu değiştirdik. O bölgedeki vatandaşların dilini biliyorsanız gidip orada sözlü propaganda yapabiliyorsunuz' diye konuştu.
Atalay, 2004 yılında TRT 3'te haftada üç gün 45 dakika Kürtçe, Zazaca, Boşnakça haber programı yapılması için yaşanan zorlukları anlatarak, '2009'a geldiğimizde 24 saat Kürtçe yayın yapan TRT Şeş kuruldu. Hiç gürültü olmadı, hiç direnç olmadı. Çünkü bunlar artık geçildi. Bunların ne ülkeyi böldüğü ne de parçaladığı gibi bir şey artık akla gelmedi, aksine herkes 'Geç kalmışız' dedi' şeklinde konuştu.

-'DEĞİŞEN DEVLET YAPISIYLA TÜRKİYE ULUSLARARASI ALANDA DAHA ETKİLİ'-

Kamu yöneticisinin zihniyetinin değiştiğini ifade eden Atalay, kamu kurumlarının vatandaş memnuniyeti araştırması yaptırdığını, vatandaş memnuniyetinin sadece özel sektör için değil, kamu kurumları için de ön plana çıktığını söyledi.
Beşir Atalay, 'Değişen devlet yapısıyla Türkiye, uluslararası alanda daha etkili. Kültür ve değerlerin değişmesinde devlet, 'iç ve dış düşmanlar' paranoyasından kurtuldu büyük oranda. Bundan kurtularak, ancak normalleşebiliyor. Bundan kurtulduğu oranda, vatandaşlarını, sivil toplum kuruluşlarını tehdit olarak değil, sosyal paydaş olarak görüyor, diğer ülkeleri de düşman değil, müttefik, stratejik ortak olarak görüyor.'
Mevzuat değişiminde anayasa değişikliklerinin çok önemli olduğunu vurgulayan Atalay, sözlerini şöyle tamamladı:
'Devleti değiştirenler, ana metinler, anayasalardır. Dönemimizde iki temel anayasa değişikliği oldu. 2007'de cumhurbaşkanını halkın seçmesi. Ben 8,5 yıla baktığımda, devletteki değişimde vatandaş ilişkisinde en köklü anayasa değişikliği olarak bunu görüyorum. Her cumhurbaşkanlığı seçimi, adeta rejim krizi getiriyordu Türkiye'ye. Bunun dışında 12 Eylül'deki anayasa değişikliği, yargı reformu. Bunun da peşinden şimdi inşallah seçim sonrası büyük anayasa değişikliğine hazırlanıyoruz. Herkes buna katkı versin. Türkiye, Cumhuriyet kurulduğundan beri ilk sivil anayasasını yapma başarısını gösterirse, devlette esas değişimi sağlamış olacak. Bu bizim, aynı zamanda bütün partilerin seçim kampanyasının en odağında olan bir konu olacak.
Kurumsal değişim olarak da kurumlar değişmiştir. Bugün eski kurumlar önemini yitiriyor. Mülkiye, hariciye, askeriye, adliye diye bizim dörtlendirdiğimiz devlet yönetiminde, mülkiye, hariciye, askeriye, adliye bunların hepsi değişiyor. Artık tabuların kalktığı, her şeyin konuşulduğu, tartışıldığı bir ülke Türkiye. Milli Güvenlik Kurulu, YÖK vesaire ikinci planda kuruluşlar artık, bunların yerine yeni kurumlar TOKİ, TİKA, Yatırım Ajansı, bölge kalkınma ajansları, AB, AİHM gibi kurumlar ön plana çıktı. Bu dönem bu tür kurumları daha öne çıkardı. Böylece hem kurumsal hem yasal hem de genel manada zihniyet değişimiyle Türkiye büyük değişim geçiriyor.'

Haber Ara