CHP GRUP BAŞKANVEKİLİ ANADOL: -'TÜRKİYE'DE ARTIK KİŞİ HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİNDEN
CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol, Türkiye'de artık kişi hak ve özgürlüklerinden söz etmenin mümkün olmadığını savunarak, 'Bugünkü kadar
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-03-07 14:53:00

Anadol, TBMM'de düzenlediği sohbet toplantısında, 'Türkiye'deki demokratik yaşamın basın üzerinde uygulanan faşizan baskılar nedeniyle ağır şekilde zedelendiğini ve geleceğinin karanlık olduğu' görüşünü savundu.
Türkiye'de yaşanan çalkantılı dönemleri ve o günlerin medyasını yakından bilen bir politikacı olduğunu anlatan Anadol, 'Bugünkü kadar demokrasinin tehlikede olduğu bir döneme tanık olmadım. İronik biçimde, adına 'ileri demokrasi' denilen bir rejim; 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinin darbe, cunta hukukunun emirlerini uygulayan mahkemeleri aratır hale gelmiştir' diye konuştu.
Anadol, şunları söyledi:
'AB'den destek almışlar referandum sırasında. Şimdi telefonlar suskun. İnsanlar birbiriyle konuşamıyor. Gazeteciler Başbakan'a soru soramıyorlar. Sorgusuz, sualsiz köşe yazarlarının işine son veriliyor. Böyle bir ülkede 'İleri demokrasi var' deniliyor. Artık Türkiye'de güçler ayrılığı yok. Bunun adını iyi koyalım. 1950-60 arasına döndü Türkiye. Yasama yürütmenin tahakkümü altında. Meclisin gündemini bile Sayın Recep Tayyip Erdoğan belirliyor. Yürütme başını almış gidiyor. Yürütme dediğimiz de Recep Tayyip Erdoğan, bakanlar falan hikaye. 'Ben istersem o bakanı kapının önüne koyarım' diyor. Hiçbir bakan, onuru zedelenmesine rağmen sesini çıkaramıyor.
'Ergenekon' denilen davanın başında, o da bir komik, özel yetkili ağır ceza mahkemesi, 'sakın 'Ergenekon' demeyin, 'Ergenekon' örgütünün olup olmadığı dava sonunda belli olacak' diye açıklama yaptı. Mahkemenin ara kararı var. Bu davanın savcısı Zekeriya Öz açıklama yapıyor. Açıklama yaparken de, utanıyorum söylemeye, 'emniyetten bize yazı geliyor biz de imzalayıp mahkemeye gönderiyoruz' diyor. Emniyet İçişleri Bakanlığının emrinde. Peki Savcı Zekeriya Öz kimin emrinde? Emniyetten gelen yazıyı imzalayıp mahkemeye gönderildiğini ikrar ediyor bir savcı.'
Anadol, 'Ergenekon' davasıyla ilgili belgelerin basına servis yapılmasına ilişkin 17 soru önergesi verdiğini' ifade ederek, 'dava kapsamında alınan 'gizlilik' kararının yanlış uygulandığını' öne sürdü. İfadelerin avukatlara okutulmadığını iddia eden Anadol, 'Bu da bir hukuk rezaleti. Müvekkilinin ifadesini dosyadan okuyamayan avukat, ertesi gün manşetlerde çarşaf çarşaf okuyor. Kim sızdırdı bunu? Ya Zekeriya Öz gibi savcılar ya özel tim olarak görevlendiren polis ekibi veya ifadeyi alan Adalet Bakanlığına bağlı memurlar sızdırdı. Herhalde gazeteciler gidip dosyayı çalmadılar' şeklinde konuştu.
Deniz Feneri e.V. bağlantılı soruşturmada da 'gizlilik' kararı bulunduğunu anlatan Anadol, 'Hiç basına bir şey sızıyor mu şimdiye kadar?' diye sordu.
'Hükümetin, kitabını toplatamadığı yazarı, daha kitap basılmadan operasyonla içeri aldığını' öne süren Anadol, bu operasyonların kitabın yayınlanmasını engellemek için yapıldığını iddia etti. Anadol, 'F tipi örgütlenme emrindeki kişiler, devlet görevlileri, devletin mi cemaatin mi görevlileri, tespit eder etmez hemen o kitabın yazarını içeri alıyorlar Tüm bilgisayarlara ve müsveddelere el koyuyorlar' şeklinde konuştu.
Anadol, ilgili kanunlara göre savcıların sadece sanıkların aleyhindeki değil lehindeki delilleri de toplaması gerektiğini ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Sahte delil, kanıt üretiliyor. Bunların sahte olduğunun kanıtlanması savcıların umurunda değil, adam yazıyor. Merak ediyorum, bunlar cumhuriyetin mi yoksa iktidarın mı savcıları? Sordukları soruların tamamı siyasi, hukuki değil ve bunlar çarşaf çarşaf gazetelerde yayınlanıyor.
Türkiye'de artık kişi hak ve özgürlüklerinden bahsetmek mümkün değildir. Hangi gazetecinin ne zaman işten atılacağı, ne zaman operasyona tabi tutulup, tek kişilik hücrelere konulacağı, hangi gazetecinin neyle suçlanacağı belli değil. Böyle bir ülke demokratik bir ülke değildir. Böyle bir ülkedeki rejimin adına 'takunyalı faşizm' denir. Türkiye hızla böyle bir dönemden çıkıp, demokratik, özgür bir ülke haline gelmelidir. Kamuoyu o kadar rahatsız oluyor ki geç de olsa 'yetmez ama evetçiler' bile rahatsızlıklarını yazılarında dile getirmeye başladılar. Bu rahatsızlıktan ürken tepelerdeki kişiler, şimdi kaygılarını dile getiriyorlar. Bunlar timsahın gözyaşlarıdır. Referandumda buna taraf olanlar, sonucun böyle olacağını biliyorlardı.'
-'YADIRGAMIYORUZ'
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
SON VİDEO HABER
Haber Ara