Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Gül, Mısır'a gidiyor

Cumhurbaşkanı Gül, yarın Mısır'a günübirlik ziyaret gerçekleştirecek

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-03-02 08:28:53

Gül, Mısır'a gidiyor

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yarın 30 yıllık Hüsnü Mübarek iktidarının halk ayaklanması ile devrildiği Mısır'a önemli bir ziyaret gerçekleştirecek. Gül, günübirlik yapacağı ziyaret sırasında Mübarek'in 11 Şubat'ta istifasının ardından ülkede yönetimi devralan Yüksek Askeri Konsey ile görüşme yapacak. Ziyaretiyle Mısır halkı ve devletiyle dayanışma içinde olduğunu göstermeyi amaçlayan Gül, geçiş dönemine ilişkin görüşlerini ilgililerle paylaşacak. Mısır'ı demokratik seçime götüreceğini açıklayan Yüksek Askeri Konsey'e Hüseyin Tantavi başkanlık ediyor. Gül, Mübarek'in istifasının ardından bu ülkeyi ziyaret eden ilk devlet başkanı olacak.

WASHINGTON'DA 'TÜRKİYE MODELİ' TARTIŞMASI

Batı'nın 25 Ocak'ta başlayıp 18 gün süren Mısır'daki demokrasi hareketine karşı sessiz kalırken Türkiye, Mübarek'in gitmesi gerektiğini söyleyen ilk ülke olmuş, halkın özgürlük taleplerine destek vermişti. Arap ülkelerinde isyan dalgasının ardından Türkiye'nin Mısır için model olup olmayacağı yönünde hararetli bir tartışma başlamıştı. Bu konudaki son tartışma, önceki gün Washington'da düzenlendi. Brookings Enstitüsü'nde yapılan 'Türkiye Ortadoğu'ya model olabilir mi?' konulu panelde konuşan Dr. Steven Cook, Türkiye'nin Mısır'a asker güdümlü demokrasi cihetiyle model gösterilmesini eleştirdi. 28 Şubat askerî müdahalesinin yıldönümüne denk gelen panelde, Dış İlişkiler Konseyi'nin (CFR) Ortadoğu uzmanı Dr. Steven Cook, Türk ordusunun 'modernize edici', 'demokratikleştirici' ve 'mutedilleştirici' bir unsur olarak görüldüğü geleneksel Washington düşünüş tarzını iğneledi. Cook, "Bu söylem, hikâyenin sadece bir kısmını anlatıyor. Bir noktadan sonra ordu, eskisi kadar geçerliliği olmayan bir siyasi sisteme sıkı sıkıya tutunan muhafazakâr bir fraksiyon haline geldi." dedi.

Türkiye'deki askerî darbeleri hatırlatarak gerçekte ordunun demokrasiyi engellediğini savunan Cook, Türkiye'nin 'dramatik dönüşümü'nün ancak 2002'den sonra AB tesiriyle gerçekleştiğini ve ordunun reformları alaşağı etmemesi için AB tarafından sınırlandırıldığını söyledi. Washington'da yakın zamanlarda konuşulmaya başlayan diğer 'Türkiye modeli'ni ise 'laik ve demokratik bir sistemde İslamcı siyasi gücün birikmesi' olarak tasvir eden Cook, bu yönüyle Türkiye'nin bölgenin diğer ülkelerine verebileceği 'önemli dersler' olduğunu kaydetti.

Carnegie uzmanı Dr. Henri Barkey, Türkiye'yi model olarak sunmanın 'gerçekçi' olmadığını belirtirken, ordunun arkaya itilmesinin en büyük sorumlusunun yine ordu olduğunu kaydetti. "Ordu, demokrasinin koruyucusu olamaz." diyen Barkey, mesela ordunun 1960 askeri darbesini kendi 'iş çıkarları'nı savunmak için yaptığını iddia etti. Dr. Ömer Taşpınar, Türkiye'nin 'nev-i şahsına münhasır' olduğunu vurgularken, Arap dünyasına kıyasla başarısını köklü devlet geleneği, demokratikleşme, kapitalizm, son dönemlerde 'Gülen Hareketi'nin başını çektiği sufi geleneği ve Avrupa Birliği unsurlarına bağladı. Milliyet yazarı Semih İdiz ise Türkiye'nin 'ordunun rolü' cihetiyle Mısır için bir anlam ifade edebileceğini, 'Ergenekon davasına rağmen' ordunun Türkiye'de hâlâ halk tarafından 'kötülenen' bir kurum olmadığını, halk ve ordu arasındaki ilişkinin Mısır'dakine benzediğini söyledi.


Zaman

Haber Ara