Halil El Enani / Umman gazetesi El Vatan
Bazıları dil noktasında sıkıntıya düşmemek için devrimi hafifletmeye çalışsa da bu devrim, insanın kendisine ve geçmişe karşı yaptığı bir devrimdir. Bilincin, beklentilerin, direniş araçlarının ve protestonun devrimidir. Ayrıca sloganlar, kavramlar ve söylem dilinin devrimidir. Uydu kanallarında başını uzatan yüzleri değişim, reform ve gelişim söylemleri ikna etmiyor. Bu yüzler hep birden tek bir slogan atıyorlar: 'Halk, rejimin düşmesini istiyor'.
Bizler Arap toplu bilincinde benzeri görülmemiş yeni bir durum karşısındayız. Bu durum hızlı şekilde ve sürekli hareket eden cıva gibi olup hiç kimse nerede duracağını tahmin edemiyor. Arap devrimleri etrafındaki bazı ön gözlemler şunlar: Birincisi bu devrimler 'alttan gelen' devrimlerdir. Yani gerek askerî darbelerle gerekse de geçen altmış yıl boyunca yaşananlara benzer şekilde siyasi rejimin egemen iradesiyle üstten gelmedi. Belki de Arap dünyasında ilk defa toplumlar ve halkları kendi geleceklerini belirleme noktasında söz sahibi oluyorlar. Vatandaşların gösteri için çıktıklarında kelimenin terimsel tarifine uygun bir devrim yapmayı amaçlamadıkları doğru, ancak siyasi rejim içinde baştan aşağı köklü değişim gerçekleştirmek isteyen devrimci yapı içinde sokaklara döküldükleri de bir gerçek.
İkincisi, bu devrimler sadece Arap siyasi gruplarının ve örgütlerinin klasik çerçevesini değil, klasik siyasi ve ideolojik söylemleri de aşıyor. Burada devrimler sadece rejimlere karşı değil, muhaliflerine ve siyasetçilerine karşı da yapılmaktadır. Bir anlamda kurulu siyaset elitini temizleme operasyonuna benziyor. Devrimler yapıldığı zaman sadece kurulu rejimlerin meşruiyetini değil, onlarla birlikte bu devrimlerin atan kalbini oluşturan sosyal kütlelerin aştığı siyasi muhalefetlerin meşruiyetini de sonlandırmaktadır.
Üçüncüsü, Arap devrimleri liderlerin veya dikey şekilde örgüt liderlerinin olmamasıyla belirginleşiyor. Belki de gücünün ve başarısının bir sebebi de bu. Tunus şartlarında devrimi yeni kanla besleyen işçi ve meslek grupları olsa da devrimin ortak bir liderliği olmadı. Mısır şartlarında durum daha şaşırtıcı görülüyor. Devrimin ortak bir liderliği olmadı. Daha çok ortada yatay şekilde hareket eden ve birçoğu gelecekte tanınacak yatay çevrelerde birbiriyle temasa geçen gruplar var. Libya şartlarında ise durum şu ana kadar daha bulanık görülüyor. Libya şartları tarihî ve psikolojik zulümlerin harekete geçirdiği spontane bir ayaklanma olsa da ani ve kitlesel şekilde patladı.
Dördüncüsü, bu devrimler barışçıl demokratik temellerde yeni rejimleri ve cumhuriyetleri tesis etmeye çabalıyor. Burada şaşırtıcı bir ironi görülüyor. Geçen yıllar boyunca Arap resmî söylemi, demokrasi düşüncesine karşı her türlü deformasyona başvuruyordu. Bu yüzden yaşlılığın kırışıklıklarını atmış Mısırlı ve Tunuslu yüzleri demokrasi ve özgürlük çağrısı atarken görmemiz şaşırtıcı oldu. Beşincisi, bu devrimler kırmızı çizgi tanımıyorlar ve klasik siyasi oyunun kurallarına bağlı değiller. Tutuştuğu zaman orta çözüm düşüncesini reddediyorlar. Dolayısıyla yolu sonuna kadar tamamlama ısrarı, uğrunda ağır bedeller ödense de açıkça görülen bir durum. Altıncısı ve en önemlisi, bu devrimler dış güçlerin ve çevrelerin hesaplarını pek de umursamadı, bu kesimlerin desteğine bel bağlamadı. Bu devrimler, bütün zayıf ve çifte standartlı kanaatleri ve Batılı değerleri suya düşürdü. Tunus örneğinde olduğu gibi iş bazen özgürlük ve demokrasi değerlerine karşı açık işbirliği derecesine kadar vardı. Fransa Dışişleri Bakanı Michele Alliot-Marie, Tunus polis güçlerini, göstericileri bastırmak için eğitme teklifinde bulunmuştu. Yedincisi, bu devrimler Arapların devrimlerin istisna tutulması yönündeki söylemini bitirdi. Bu minval üzerine de Batılı siyasiler, akademik ve araştırma kurumları İslam ile demokrasi, Arap kültürü ile özgürlük talebi arasında kesin bir zıtlaşma olduğu teziyle çokça övünüyorlardı. Şu an oryantalistlerin bizi boğduğu, halklarımızı, Arap ve İslam ümmetimize zulmettikleri bu söylemler ve klişeler suya düştü. Kanımca Arap dünyasında şu an yaşananlar, Arap dünyasındaki siyasi sistem arama yöntemlerini ve demokratik dönüşüm deneyimlerini yeniden şekillendirecektir.
Zaman