Pepe Escobar*
Diktatör kendi, öz silahsız, sivil yurttaşlarının tepesine kıyameti yağdırırken ve başkentini bombalarken bitiş düdüğü çalmak üzere. Batı-destekli Arap diktatörlerinin ağza alınmayacak standartları için bile bu, haddi aşan bir şey.
Dünyadaki en popüler Sünni otoritelerden Şeyh Yusuf el-Karadavi, “ Kaddafi’yi öldürecek, tetiği çekebilecek bir askere, bir adama” diyerek fetva verdiği ve arkasından el-Cezire’de canlı yayında Libya diktatörünün sonu için (“Ey Allah’ım! Bu Firavun’dan Libyalıları kurtar!”) diye dua ettiğinde bu (ölü değmiş) şovun sona erebileceğini bilirsin. Bitirdiğinde el-Cezire spikeri de “Amin” diyecekti.
Sizi korumakla görevli “Ebu Ömer Tugayları” kudurması sürüyor olabilir. Fakat büyükelçileriniz topluca ayrılıyorsa; Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisiniz İbrahim Ömer el-Dabaşi, hükümetinizin soykırım yaptığını söylüyorsa; pilotlarınız şehirlerinizi bombalamayı reddediyorsa; subaylarınız tüm ordu mensuplarını Trablus’a yürümeye ve sizi devirmeye davet ediyorsa; İslami liderler “insanlığa karşı işlenmiş kanlı suçlarınızdan” ötürü size isyanın farz olduğunu söylüyorsa ve her şeyin üzerinde insanlar Mısır’ı izleyip “milyon yürüyüşü” çağrısı yapıyorsa çanların senin için çaldığını artık bilirsin.
Maltalı Şahinlere ne demeli? Volkanın patladığı gün Miglerini Malta’ya uçuran Libya Hava Kuvvetleri’nden 2 albay’ın olağanüstü ilticasını yok saymak zor. Bingazi’deki protestocuları bombalamayı reddetmişlerdi. Maltalı yetkililere, aşağıdaki kalabalıkları görecek kadar görevlerini tamamlamaya yaklaştıklarını anlattılar. Ayrıca Libya Ordu’sunun planlarıyla ilgili “gizli” bilgiyi de aktardılar.
Tüm bunların hepsi bir güne sığdı, Pazartesi’ye
“Kara Afrikalı” paralı askerleri vur-emriyle Bingazi’de görevlendirmek yetmedi. Daha Pazar günü, Doğu Libya’daki kilit el-Zuvayye kabilesi lideri Şeyh Faraj el-Zuvey, eğer Bingazi’deki “göstericilerin bastırılması” diye adlandırdığı şey son bulmazsa 24 saat içerisinde Batı’ya petrol ihracatını durdurmakla tehdit etmişti.
Trablus’un güneyindeki Libya’nın en büyüğü El-Varfalla kabilesi liderlerinden Ekrem el-Varfali, el-Cezire’ye “artık kardeşimiz değilsin, ülkeyi terk et” diyecekti. Güney çölünden 500 bin güçlü Berberi de ona karşı ayakta. Eğer sisteminin can damarı, dört kilit kabilen, senden kurtulmak için Trablus’a yürüyorsa, ayağını denk almalısın.
Tarih eninde sonunda Kaddafi’nin (“Tricky Dicky” lakaplı Richard Nixon ABD başkanıyken o hükümdardı) 41 yıllık korkunç hâkimiyetinin 24 saatte neredeyse nasıl çöktüğünü yazacak. Kan akacak, hem de çok kan akacak ancak “bilâder” düşmek üzere.
“Libya’da kan gövdeyi götürecek”.
Sonun başlangıcı, klasik Arap diktatörlüğü saçmalığı. Kravatlı ve takım elbiseli tiki goril gibi görünen Saif el-İslam el-Kaddafi, Pazar akşamı babasının yerine Libya devlet televizyonuna, tarihi Sireneyka bölgesindeki altı günlük protestoların ardından, Libyalı halkı daha çok galeyana getiren tehditkâr/nahoş/acınacak konuşma yapmak için çıktı.
“Fitne unsurlarını yok etme” tehdidinin ardından Kaddafi’nin “çağdaşlaştırıcı” oğlu, Libyalıların ülkenin petrol zenginliğini “yakacak” bir iç savaş başlatma riskine girdiğini söyledi.
2009’da Saif, London School of Economics’ten (LSE) “Küresel Yönetim Enstitüleri’nin Demokratikleştirilmesinde Sivil Toplumun Rolü: ‘Yumuşak Güç”ten Kolektif Karar-Almaya” adlı bir tezle doktora derecesi aldı. Hatta geçen sene LSE’de konuyla ilgili bir ders de verdi.
Dünyada yüzüne en ölüm değmiş diktatörlerin çocuklarını Batı’nın yalancı vicdanını rahatlatacakları gezegenin en iyi okullarına göndermeleri ve evlerine döndüklerinde kendi halkını tehdit etmeleri, keskin nişancıları, otomatik silahları ve ağır topları onlar üzerinde kullanmaları ne kadar muhteşem, öyle değil mi?
LSE’nin Saif’e atıp tutmakla nasıl ani iç savaş başlatılacağını öğretmiş olması şüpheli. Ancak başardığı da bu.
Libyalı yazar Fevzi Abdülhamit, silahlarla ortaya atılan Saif el-İslam’ı (“İslam’ın kılıcı”), Saif el-İdam (“İdamın Kılıcı”) ile kıyaslayan Libyalı yazar Fevzi Abdülhamit, tüm Kaddafi kabilesi katilleri ve hırsızlarına “Aramızda basit vatandaşlar olarak yaşamaya bile hakkınız yok çünkü en büyük ihanetten suçlusunuz” şeklinde seslenecekti.
Saif tehditlerini savururken, doğu şehri Bingazi, halihazırda göstericilerin eline geçmişti. Sonraki, Pazartesi günü, Trablus’tu, Tüm telefon hatlarını kesen rejim sayesinde, tüm Pazartesi, kaçınılmaz olarak uğursuz silah sesleriyle örtülmüş, korkunç söylentiler ve gerçekleri içeren nadir, çılgın twitter mesajları ile geçecekti. Helikopterler altlarındaki insanlara kurşun yağdıracaktı. Savaş uçakları pike yaparken, keskin nişancılar bina tepelerinden ateş edecekti.
Trablus’ta okullar, hükümet binaları ve ekseri dükkân Trablus’un eski şehrinde göstericileri avlamak için devriye gezen rejim eşkıyaları “Devrim Komiteleri” ile kapalı. Libya’nın Kurtuluşu İçin Ulusal Cephe sözcüsü Salem Gnan’a göre Kaddafi’nin evi etrafını saran göstericilerden 80 tanesi içeriden açılan ateşle öldü.
Trablus’taki Meclis Binası, ateşe verildi ve Trablus’un güneyindeki tüm şehirler sırasıyla “özgürleştirildi”. Bu arada El-Cezire, Arabsat uydusu frekansını karıştıran sinyalin kaynağını, başkentin güneyindeki bir istihbarat binasına kadar takip edebilecekti.
Cenevre’deki Libya Haber Merkezi’ndeki insan hakları araştırmacısı Ahmet Elgazir, daha sonra el-Cezire’ye bir uydu telefonundan süregelen katliama şahitlik eden bir kadından çağrı aldığını söyleyecekti. AFP’ye (Agence France-Presse) konuşan görgü tanıkları Trablus semtlerinde başka bir “katliama” tanıklık ettiklerini anlatacaklardı. Pazartesi gecesi geç vakitlerde sadece Trablus’ta ölü sayısı en az 250 olmuştu.
Libyalılar arasında, neredeyse tüm ülke boyunca bilgi ağızdaki bilgiydi. Fakat el-Cezire ve BBC’ye ulaşan twitter mesajları “uluslararası toplumun” sağır edici sessizliğine karşı derin mide bulantısını vurguluyordu. (“Petrol ve terörizm söz konusu olduğunda mı bahsedilmeye değeriz” diyeceklerdi.)
Petrole bulanmış kınamaların özeti
Libya Kurna gazetesi günde 220 bin varil petrol üreten rafineri bulunan kuzey şehri Ras Lanuf’te gösterilerin olduğunu yazdığında “uluslararası toplum” gerçekten fark etmeye başladı.
Evet, Kaddafi’nin maskaralıklarını bir kenara atarsak, günde 1,7 milyon varil petrol ihracatıyla Libya’nın Batı’da bir yeri var. Gayrisafi üretimi 77 milyar dolar. Dünyada 62’nci sırada. Teorik olarak kişi başına 12 bin dolar yani. BRIC üyesi Brezilya’dan bile fazla. Ancak derin eşitsizlik olağan. Libyalıların yaklaşık yüzde 35’i yoksulluk sınırının altında yaşıyor ve işsizlik yüzde 30’u aşmış, dayanılacak gibi değil. Petrol zenginliği Trablusistan’da kalıyor. Doğu Libya, Sireneyka, Kaddafi karşıtı devrimin başladığı yerse sürünüyor.
Londra merkezli hedge fonları sahibi Libya Yatırım Merkezi (LIA)’nun dünya genelinde 70 milyar yatırımı var. Örneğin; Financial Times, Fiat ve İtalya’nın önde gelen takımlarından Juventus’ta hatırı sayılır hisseleri bulunuyor. LIA, İngiltere’ye milyarlar yatırdı ve yatırmayı planlıyor.
Bu, AB dışişleri bakanlarının sıradan, suya sabuna dokunmayan, bürokratik kınamalarına ipucu verir. En azından İtalyan Başbakanı, “bunga bunga (yalancı çoban)” idolü ve Kaddafi’nin sıkı ahbabı Silvio Berlusconi, öncesinde arkadaşını “rahatsız etmek” istemediğini söylemesine rağmen sivillerin katliamını “kabul edemez” olarak nitelendirebildi ve “dehşete düştüğünü” açıkça ifade etti. Berlusconi’nin Kaddafi’nin ellerini öperken görmek için buraya bakın. Libya petrolünün en az yüzde 32’si İtalya’ya ihraç ediliyor.
Ardından klasik Washington’un sağır edici sessizliği. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, dostlar alışverişte görsün tadında standart bir kınama yayınladı. Libyalı-Amerikalı bilim adamı ve aktivist Naim Geriani Kamu Doğruluğu Enstitüsü’ne Barack Obama Yönetimi’nin durum hakkında “endişeli olduğunu söylediğini” ancak meşumluğuna rağmen gerçek bir kınama olmadığını kaydedecekti: “Halkın yüzlercesi katlediliyor, Kaddafi’nin halkın üzerine uçaksavarlarla ateş açtığı haberleri geliyor. Birkaç gün içerisinde İran, Tunus, Bahreyn, Yemen ve hatta Mısır’da (daha fazla nüfusu olan) haftalarca olandan fazla insan Libya’da öldürüldü… Hatta petrol bile bu sessizliği haklı çıkaramaz.”
Washington ve Kaddafi’nin “terörle savaş” ahbabı olduğundan bahsetmeye gerek yok. Tutuklu el-Kaide üyesi İbni el-Şeyh el-Libi sonrasında sözde “intihar” ile hayatına son verinceye dek Libya’da İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından izlenmişti. Önceki Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek ve Ömer “Şeyh el-İşkence” Süleyman’a Merkezi İstihbarat Ajansı’nın “icra”sının amacı el-Libi, layıkıyla var-olmayan Saddam-el-Kaide kitle imha silahları bağlantısını itiraf edinceye dek işkence edilmişti. Bunu daha sonra o zamanların dışişleri bakanı Colin Powell, Birleşmiş Milletler’deki 2003 Şubat’ındaki konuşmasında “istihbarat” olarak kullanacaktı.
Milan’da villa ya da Lahey?
Libyalı muhalif yazar Aşur Şamis, “Kaddafi için ya ölmek ya öldürmektir” olduğunu hatırlatıyor. Aile Suudi gazetesi el-Şark el-Avsat’a “Hepimiz (Kaddafi ve nefret edilen ailesi) Libya toprağında öleceğiz” açıklamasında bulundu.
Rusya’da eğitilen ve elit özel kuvvetler birliğinin komutanı Oğul Hamis, Bingazi’deki bastırmanın planlayıcısıydı. Oğul Sadi de oradaydı, askeri istihbaratın başı Abdullah el-Senusi’nin yanında.
Oğul Mutassım, Kaddafi’nin ulusal güvenlik danışmanı. Bugüne kadar da olası halefiydi. Hamis’in gücünü sarsmak için 2009’da kendi özel kuvvetlerini kurmaya çalıştı.
LSE diplomalı “çağdaşlaştırıcı” oğul Saif, rejimin eski bekçisi ve korkunç “Devrim Komiteleri”ni aratmıyor.
Oğul Saadi, Avrupa’daki gece kulüplerinde kargaşaya bayılan bir eşkıya. Aynı şey oğul Hannibal için de geçerli.
Her şey ucuz bol salçalı gangster filmi gibi görünüyor. Kaddafi’nin Salı günü devlet televizyonunda 20 saniyelik boy göstermesine (“Venezüella’da değilim Trablus’tayım”) ne demeli? Krem-renkli küçük bir karavanda, kafasında kulak örtülü şapka, elinde şemsiye ile olan bitenden habersiz otururken? El-Cezire gibi TV kanallarını “köpekler” olarak nitelendirdi. (1980’lerde devrimine karşı çıkan sürgündeki “sokak köpekler” öldürmek için timlerini kullanmıştı”)
Buna rağmen, Kaddafi hafife alınmamalı. Her şey kontrolünde; savunma, güvenlik, dış ilişkiler. Ayrıca altınla tutulan “kara Afrikalı” paralı askerler/yok ediciler var. Yemen’in Ali Abdullah Salih’i, Yemen Mısır ya da Tunus değil diyor. Kaddafi de Libya, Mısır ya da Tunus değil diyor. Mübarek de Mısır, Tunus değil demişti.
Hepsi yanıldı. Tüm Arap dünyası artık Tunus. Libyalı kitleler “öz” liderlerinden nefret ediyor. Suud’un Hanesi hariç tüm Arap diktatörler de ondan nefret ediyor. Çok az gidecek yeri var. Venezüella’nın Hugo Chavez’in ona sığınma vererek “yoksulun lideri” unvanını sonsuza dek yok etmesi için deli olması gerek.
Evet, her zaman Berlusconi vardı. Milan yakınlarında güzel bir villa, güzel makarna. Bedevi çadırını da lüks bahçelere oturtabilir. Hatta Berlusconi Nisan’daki mahkemede “Rubygate”den içeri atılırsa, konağa bile geçebilir. Fakat kendi vatandaşlarını havadan bombaladıysan ve onları vurmak için paralı askerler tuttuysan, gidecek tek adresin var: Lahey Uluslararası Adalet Divanı.
*Asia Times yazarı. Brezilya'da yaşıyor ve Globalistan adlı bir kitabın yazarı.
Bu makale Oğuz Eser tarafından timeturk.com için tercüme edilmiştir.