Dolar

34,9484

Euro

36,7790

Altın

2.996,57

Bist

10.043,50

Mısır ve Tunus'tan sonra Yemen'e dikkat edin!

Uzun zamandır terör saldırıları, ayrılıkçı hareketler ve WikiLeaks belgelerinin yankıları kaynayan Yemen'e artık bir göz atmanın vakti geldi.

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-02-20 15:51:06

Mısır ve Tunus'tan sonra Yemen'e dikkat edin!

Tunus ve Mısır’daki son ayaklanmalara dair bolca analiz okuyoruz; onlarla kıyaslandığında Yemen’deki duruma pek az dikkat gösteriliyor. Bilhassa güneyde, tekrar aday olmayacağını açıklayan Yemen Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih’in hükümeti aleyhinde daimi protestolar var. Bu da iki önemli soruyu gündeme getiriyor: Batı hükümetlerinin Yemen’e yönelik politikalarının şu anki durumu ne? Ve eğer varsa, bu politikaları gözden geçirmek gerekiyor mu? Ülkenin güneyindeki Kaide isyanı (namı diğer, Arap Yarımadası Kaide’si (AYK)- Umar Faruk Abdülmuttalib’in Noel Günü başarısız olan bombalı saldırı teşebbüsünün ardında muhtemelen bu örgüt var) göz önüne alındığında, acilen çözüm bulunması gereken sorular bunlar.

WikiLeaks’in getirdikleri

Halihazırda Salih hükümetinin başlıca finansörü, ABD. Washington, Noel komplosundan bu yana Yemen’e askeri yardımı ciddi oranda arttırdı. Yardım fiilen iki katına çıkarıldı ve 2011’de meblağ, 250 milyon dolara kadar çıkabilir. Buna ciddi miktarda kalkınma yardımı dahil değil, ki muhtemelen o da artacak. ABD, ayrıca terörle mücadele operasyonlarında bazen insansız uçaklarla saldırılar düzenliyor. Ne var ki bu tür önlemlere rağmen ülke, çok daha istikrarsız, zira Kaide şu an güneye demir atmış durumda. Örgüt büyük oranda, Salih’in 1990’lardaki iç savaşın ardından siyasi sisteme entegre etmeyi başaramadığı ayrılıkçı hareketlerin elinde.

Yemen’deki Batı politikalarının başarısızlığını, WikiLeaks’in ifşa ettiği yazışmalarda da görmek mümkün. Belgeler, Amerikalı diplomatların Salih’in iç muhalefeti bastırmak için yardımı kullanarak oynadığı ikili oyunun gayet farkında olduğunu gösteriyor. Sözgelimi ABD Büyükelçisi Stephen Seche bir yazışmada, Salih’in 2002’den beri Britanya ve ABD’nin Kaide’yle mücadele için para verip eğittiği bir komando grubuna ve muhtemelen Amerikan Humvee ciplerini Huthiyun’a karşı kullandığına dikkat çekiyor. Huthiyun, ülkenin kuzeyinde 2004’te isyan eden bir Şii hareketi; isyanın başlıca nedeni, Salih hükümetinin iş ve kalkınma anlamında kuzeye ayrımcılık yaptığını düşünmeleri ve siyasi özerklik talep etmeleri. Katar’ın arabulucuğuyla ağustosta Huthiyun’la Salih hükümeti arasında ateşkes sağlanmış olsa da, kalıcı bir barış anlaşması ete kemiğe büründürülemedi. Seche yazışmalarda, ABD askeri yardımının Yemen hükümeti tarafından istismar edilmesinde haklı ama nafile bir itiraz ortaya koyuyor.

Tesadüfe bakınız ki yazışmalar, ABD yetkililerinin Kaide’yi Huthiyun’la ittifak içinde gördüğü efsanesini de yerle bir ediyor. Sözgelimi Eylül 2009’da Beyaz Saray’da Terörle Mücadele Danışmanı John Brennan’la yaptığı görüşmede Salih, ABD’nin Huthiyun’a yönelik harekâtlarda kullanılmak üzere zırhlı araçlar, uçaklar ve ambulanslar vermesi için baskı yaptıysa da Brennan, Salih’in isteklerini geri çevirdi.

Batı’nın tavrı nasıl olmalı?

Öte yandan Salih, Yemen’deki Kaidecilere karşı dikkat çekici bir hoşgörü sergiliyor. 2007’de bir ABD temsilcisiyle öğle yemeği yerken daha iki hafta önce Cemal Bedevi’yle sohbet için bir araya geldiğini açıkça böbürlenerek söyledi. Bedevi, 2000’de Amerikan USS Cole gemisine düzenlenen bombalı saldırıyı tertiplemekten sorumlu tutulan önde gelen bir Kaide üyesiydi. Bugün Bedevi’nin nerede olduğu bilinmese de Salih’in Yemen’deki Kaide liderlerini yakalamaya değil, birlikte hareket etmeye odaklanan bir strateji yürüttüğü aşikâr. Batı’nın verdiği desteğin iç muhalefeti ezmeye kanalize edilmesi de hesaba katıldığında, Kaide’nin Afganistan’da tahminen sadece 50-100 savaşçısı olmasının aksine, Yemen’de bu kadar iyi tutunmuş olmasında şaşılacak bir şey yok.

Peki Batı hükümetleri Yemen’le ilgili nasıl davranmalı? Salih rejiminin yolsuzlukları ve hiç sevilmemesi, yanı sıra AYK’ya yönelik terörle mücadele operasyonlarında güvenilir bir müttefik olmaması göz önüne alındığında, en mantıklı seçenek, Salih hükümetine desteğin sona erdirilmesi ve mevcut protestolar sonucu devrilmesine izin verilmesi.

Böyle bir tavrın iktidar boşluğu yaratarak, daha ziyade AYK’ya yardımcı olacağı itirazı öne sürülebilir. Bu elbette bir risk, fakat Batı, Kaide’ye de karşı olan Huthiyun’a (Kaide geçenlerde internette yayımladığı bir mesajla Huthiyun’a karşı cihat ilan etmişti) destek verdiği takdirde böyle bir risk kalmayacak. Bu bağlamda İran’ın Huthiyunlu asileri desteklediğine dair hiçbir kanıt olmadığı da söylenmeli. Öyle olsa bile, Batı’nın desteği ve koruma garantileriyle Huthiyun, başlıca amacı Yemen’i İslamcı bir devlet sıfatıyla birleştirmek olan AYK’nın dikkatini uluslararası cihat yürütmek ve Yemen üzerinden Arap Yarımadası’na yayılmaktan başka yöne kaydırarak, bir önleyici kuvvet görevi görebilir.

Saldırıları sona erdirin

Diğer yandan ABD, Yemen’deki insansız savaş uçağı saldırılarını sona erdirmeli. Batı hükümetleriyse, AYK’ya yeni saldırıların şiddetli misillemeyle karşılanacağını açık seçik anlatmalı. Dahası, hükümetlerimiz şu an Salih’e verdiği destekten dolayı Batı’ya tepkili olan Huthiyun’u kazanacaksa, Suudi Arabistan’a da Yemen topraklarındaki Huthiyun’a karşı hava saldırıları düzenlemeyi bırakması yönünde baskı yapmalı.

Yukarıda ana hatlarıyla anlatılan türde bir önleme stratejisi benimsemek, AYK’nın Yemen’den temizlenmesini garanti etmeyecek, fakat en azından bu ülkedeki İslamcı militanlardan kaynaklanan tehditlere karşı kendi güvenliğimizi sağlayabilmemize imkân verecek. Uzun zamandır Yemen politikasını gözden geçirme zorunluluğu görmezden geliniyor, fakat ciddi bir değişime acilen ihtiyaç var.

(Yemen’de İngilizce yayımlanan Yemen Times gazetesi, 14 Şubat 2011)

SON VİDEO HABER

Suriyeliler gitti, atölyeler boş kaldı!

Haber Ara