Daha fazla hukuk devleti ve demokrasi insanların, bir dizi mekanizmayı devreye sokarak, daha müreffeh yaşamasına neden oluyor. Geçtiğimiz yüzyıllarda zenginlikten demokrasiye doğru işleyebilen ilişki, 21. yüzyılda demokrasiden, saydamlıktan, özgürlükten zenginliğe doğru işliyor. Ne kadar demokrasi, ne kadar hukuk devleti, ne kadar saydamlık, ne kadar özgürlük, o kadar zenginlik.
Son günlerin dünyada en popüler konusu hiç kuşkusuz Mısır; bizde ise Mısır, Balyoz davası ile çekişiyor.
Tunus'ta başlayan, Mısır'a sirayet eden ve muhtemelen Ortadoğu'da başka ülke ve rejimlere de sirayet edecek bu halk hareketleri üzerine siyaset bilimciler, uluslararası ilişkiler uzmanları, iktisatçılar önümüzdeki dönemlerde çok yorumlar yapacaklar, yazacaklar.
Bendeniz de bu yorum yazımda Türkiye'ye de küçük referanslarla Ortadoğu ülkelerine ilişkin bazı sayısal verileri aktarmak istiyorum.
Aktarmak istediğim sayısal verilere isterseniz Ortadoğu'nun en büyük ve en önemli olduğu düşünülen Arap ülkesinden, Mısır'dan başlayalım ve yavaş yavaş başka ülkelere geçelim.
İngilizlerin ünlü haftalık The Economist dergisinin araştırma birimi Intelligence Unit'in yeni yayınlanan (2010) demokrasi indeksine göre Mısır, araştırmaya konu olan 167 ülke arasında 138. sırada; Mısır'ın demokrasi performansı çok parlak değil ama zaten bu bilinen bir konu. Uluslararası Saydamlık Merkezi'nin yine yeni yayınlanan (2010) Yolsuzluk Algılama İndeksi'ne göre de araştırmaya konu olan 178 ülke arasında yeri 98. sıra. Basın özgürlüğü sıralamasında ise Mısır 196 ülke arasında 130. sırada.
Demokrasi, yolsuzluk, basın özgürlüğü gibi alanlarda çok parlak bir yerde olmayan Mısır'ın 2010 büyüme oranı yüzde 5,3, işsizlik oranı ise yüzde 9; bu arada devrik lider Hüsnü Mübarek'in 1981'den, bir hafta öncesine kadar iktidarda olduğunu da hatırlatalım. Mısır'da kişi başına gelir de 2 bin 700 dolar; Mısır'ın günde 70 bin varil dolayında petrol ürettiğini de hatırlatalım.
Yazıyı çok fazla sayıya boğmak istemiyorum ama galiba bu bir ölçüde kaçınılmaz; Tunus'un demokrasi sıralamasında yeri 167 ülke arasında 148, yolsuzluk algılamasında 178 ülke arasında 59, basın özgürlüğü sıralamasında ise 196 ülke arasında 186; Tunus'un 2010 büyüme oranı yüzde 3,8, işsizlik oranı ise sağlıklı olarak bilinemiyor. Tunus'ta kişi başına gelir 2010 senesinde 4 bin 160 dolar.
Bir daha yazmamak için bir kez daha belirtiyorum, demokrasi sıralamasına konu olan ülke sayısı 167, yolsuzluk algılamasına konu olan ülke sayısı 178, basın özgürlüğü sıralamasına konu olan ülke sayısı ise 196.
Cezayir'in demokrasi sıralamasındaki yeri 125, yolsuzluk algılamasındaki yeri 105, basın özgürlüğü sıralamasındaki yeri ise 141; Cezayir'in 2010 büyüme oranı da 3,8, Cezayir'de de sağlıklı bir işsizlik oranı hesaplanamıyor. Bu ülkede de kişi başına gelir büyük doğalgaz üretimi ve ihracatına rağmen dört bin dört yüz dolar dolayında.
Komşumuz Irak'ın demokrasi indeksindeki sıralaması 111, yolsuzluk algılaması sıralamasında yeri 175, basın özgürlüğü sıralamasındaki yeri de 144; Irak'ın 178 ülke arasında yolsuzluk indeksinde yerinin 175 olması, üzerinde durulması gereken bir nokta. Dünyanın en büyük petrol rezervlerinden birine sahip Irak'ta ise kişi başına gelir 2 bin 700 dolar, 2010 büyüme oranı ise yüzde 2,6.
Suriye'nin demokrasi indeksinde yeri 153, yolsuzluk algılama indeksinde yeri 127, basın özgürlüğünde sıralaması ise 178; Suriye'de 2010 senesinde kişi başına gelir 2 bin 900 dolar, büyüme oranı ise yüzde beş.
Son günlerde toplumsal hareketlere konu olan Yemen'in demokrasi indeksindeki sıralaması 146, yolsuzluk algılama indeksindeki sıralaması yine 146, basın özgürlük sıralaması ise 173.
Arap ülkeleri arasında bu sıralamaları daha uzun uzun verebilirim ama şimdilik burada durmak istiyorum; 22 Arap ülkesi arasında demokrasi indeksinde en iyi yer 86. sıra ile Lübnan'ın ve Lübnan'ı 93. sıra ile Filistin izliyor. Demokrasi sıralamasında en kötü skor ise 167 ülke arasında 160. sıra ile Suudi Arabistan'a ait. Yolsuzluk algılama indeksinde en iyi pozisyonda olan ülke 19. sıradaki yeri ile Katar, en kötü durumdaki ülke ise 178 ülke içinde 178. olan Somali. Basın özgürlüğü alanında ise en iyi durumda olan ülke yirminci sırayla Moritanya, en kötü durumda olan ülke ise 196 ülke içinde 193. sırada bulunan Libya.
Gelelim ülkemiz Türkiye'ye; ülkemiz Türkiye demokrasi indeksinde 167 ülke arasında 89. sırada, yolsuzluk algılaması sıralamasında 56. sırada, basın özgürlüğü sıralamasında ise 106. sırada. Ülkemiz Türkiye önemli bir miktarda petrol üretmiyor, 2010 senesinde büyüme oranının yüzde dokuz dolayında olacağı tahmin ediliyor, kişi başına gelirimiz de satın alma gücü paritesine göre 14 bin dolar düzeyinde.
İsterseniz ülkemiz Türkiye'nin verileri ile Mısır'ınkileri karşılaştıralım; Mısır demokrasi sıralamasında 138, yolsuzluk sıralamasında 98 ve basın özgürlüğü sıralamasında ise 130. sıralarda idi; her üç karşılaştırma alanında da Türkiye'den daha kötü durumda olan Mısır kişi başına gelir ve büyüme oranında da yine Türkiye'nin gerisinde. Türkiye'nin söz konusu üç alanda yani demokrasi, yolsuzluk ve basın özgürlüğü alanlarında içinde bulunduğu sıralamaları eleştirebilirsiniz, bu sıralamalara götüren metodolojiyi de eleştirebilirsiniz ama başka veriler de sanki bu sıralamaların yüzde yüz olmasa bile gerçeklere yakın olduğunu ortaya koyuyor; Türkiye'nin son yayınlanan Birleşmiş Milletler İnsani Kalkınmışlık İndeksi'ndeki sıralaması da 83 ve bu sıralama da sanki yukarıdaki üç alandaki sıralama ile uyumlu gibi duruyor.
Keza Mısır için de benzer bir durum söz konusu: Mısır'ın da son yayınlanan BM İnsani Kalkınmışlık İndeksi'ndeki sıralaması 123 ve bu sıralama da yine sanki Mısır'ın içinde bulunduğu diğer üç alandaki sıralamaya uygun gibi.
Bu sayılardan kanımca çıkarılması gerekli ilk önemli ders, ülkelerin demokrasi, yolsuzluk algılaması, basın özgürlüğü gibi hukuk devletine ilişkin sıralamaları ile insani kalkınmışlık indeks sıralaması ve kişi başına gelirleri arasında çok sıkı bir bağın varlığı; daha fazla demokrasi, daha fazla saydamlık, daha fazla basın özgürlüğü, daha yüksek insani kalkınmışlık ve daha fazla zenginlik anlamına gelebiliyor. Bendeniz bu ilişkinin demokrasiden zenginliğe doğru olduğunu düşünenlerdenim; başka bir ifadeyle, yukarıda belirttiğim gibi daha fazla hukuk devleti ve demokrasi insanların, bir dizi mekanizmayı devreye sokarak, daha müreffeh yaşamasına neden oluyor. Bir biçimde zaten zenginleşen ülkelerde demokrasi ve hukuk devletinin de geliştiği fikrinin modasının geçtiğini, ilişkinin bu yönde olmadığını, yani zenginliğin demokrasiyi değil, demokrasinin zenginliği, refahı ürettiği kanısındayım. Geçtiğimiz yüzyıllarda zenginlikten demokrasiye doğru işleyebilen ilişki, 21. yüzyılda demokrasiden, saydamlıktan, özgürlükten zenginliğe doğru işliyor. Ne kadar demokrasi, ne kadar hukuk devleti, ne kadar saydamlık, ne kadar özgürlük, o kadar zenginlik.