Süleyman Şahin / TİMETURK
Devrik lider Hüsnü Mübarek’in nerede olduğunu bilen yok. Duyumlara bakılırsa, Şarm-uş Şeyh’de yaralarını sarmakla meşgul. Gerçi İsrail konukseverliğinin ona hep açık olduğunu unutmamak gerek. Londra’daki fısıltı gazetesinin iddialarına göre, elit mağazalarda harcanacak serveti olan diğerleri gibi, o da, Londra’daki sığıntı liderler kervanına katılmak üzere.
Haftasonu boyunca haber kaynaklarının bildirdiğine göre, eski Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref, 2007 yılındaki Başbakan Benazir Butto suikastine ilişkin, koruma tedbirlerinde ihmalkar tavır sergilemek iddiasıyla ülkesinin adli mercilerince yargı önüne çıkarılmak isteniyor.
Peki Müşerref şimdi nerede?... Son olarak eşiyle birlikte Londra’nın en ünlü mobilya mağazalarından birini arşınlarken görülmüştü. Vatanından kovulup İngiltere’yi mesken tutan diğer devrik liderler gibi. Niçin İngiltere?... Gaspettikleri serveti lüks mağazalarda tüketmek ve tabii kendi halklarına haram kıldıkları özgürlüğün tadını çıkarmak için…
İngiliz gazetesi The Telegraph’ın iddiasına göre, Mısır’ın devrik devlet başkanı Hüsnü Mübarek de sığıntı liderler kervanına katılmak üzere. Bu iddiayı güçlendiren Mübarek -İngiltere bağları var ortada. Eşi Suzan yarı İngiliz. Annesi cihetinden adanın Galler bölgesinden. “Jimmy” lakabıyla bilinen oğul Cemal’in Wilton Place’de 6 katlı muhteşem bir malikânesi var. 8-10 milyon pound arası (12,5-15,5 milyon dolar) değer biçilen malikane, Knightsbridge’deki meşhur Harrods mağazasına birkaç dakika mesafede.
The Times’ın Kahire kaynaklı iki hafta önceki bir haberinde, oğul Cemal’in 27 yaşındaki eşi Hatice ve kızı ile birlikte özel uçağa binmek üzereyken havaalanında görüldüğü yazılmıştı. Yanlarında yüz civarında kocaman valizle birlikte… Daha sonra istikametin Londra olduğu anlaşılmıştı. İnternetteki blog yazarlarından biri de, oğul Cemal’in eşi Hatice’nin, Oxford caddesindeki ünlü Selfridge mağazasında alışveriş yaparken görüldüğünü yazmıştı.
Batı bankalarına dağılmış durumda yaklaşık 30 milyar dolarlık servetin sahibi devrik Mısır liderinin Londra’ya gelişini İngiliz emlak simsarları özellikle de Londra sakinleri sabırsızlıkla beklemekte. Tabii birçok hesabı dondurulmuş Mübarek’in parayı eline geçirmesi şartıyla.
Londra’nın Büyüsü
The Telegraph gazetesi konuya ilişkin iki hususu gündeme getiriyor. İlki, yıllar süren baskı ve cebirden sonra halkı tarafından kovulmuş bir diktatörü misafir etmenin ne derece etik olduğu… İkincisi ise politik simaların ve ünlü isimlerin neden başka bir kenti değil de Londra’yı mesken tuttuğu…. Buna Londra’nın büyüsü demeli…
Ömrünün son üç yılını Londra’nın güney-doğu banliyösü Chislehurst’teki Camden Palace ve sonradan yine İngiltere’ye bağlı Saint Helena adasında geçiren Napolyon mesela…
Yine 1849 yılında yerleştiği Londra’da 1883 yılında ölünceye dek ikamet eden devrimci Alman filozofu Karl Marx’ı unutmak olmaz. British Library’deki okuma salonu, Marx’ın günlük ziyaretleriyle şöhret yapmıştı.
19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında Avrupa karışıp nihilist eylemciler eliyle peşpeşe bombalar patlayınca yabancılar yine İngiltere’ye sığınmıştı. Bunlardan biri olan Polonyalı yazar Joseph Conrad, “Gizli Ajan” adlı romanında İngilizleri, gösterdikleri konukseverliğin zaaf ve saflık olarak algılanması ihtimaline karşı uyarmıştı.
The Telegraph’ın konuya getirdiği yoruma bir bakalım: “Günümüz siyasetçileri ve istihbarat birimleri belli ki “Gizli Ajan”ı okumamışlar, ipini koparan soluğu burada alıyor. Eğer okumuşlarsa, cani ve gözü dönmüş bu süprüntü güruhun böyle sere serpe ülkemizde hır çıkarsın diye başıboş bırakılmasına bir anlam verilebilir mi?... Herhalde bu hoşgörü, başkentin adı Londristan olana dek sürecek…”
13 yıl önce Şili diktatörü Augusto Pinochet örneğinin ispatladığı gibi, devlet başkanlarına karşı takınılan bu dokunulmazlık tavrı, zorbalıkta sınır tanımayanların bile adalet namına ülkelerine iadesinde zorluk çıkarmaya devam ediyor. Sevindirici bir haber, Pakistan Devleti Başsavcısı Pervez Müşerref’in iadesinde ısrarcı tavrını sürdürüyor. Mübarek’in İngiltere yolunu tutması bu açıdan güzel bir haber olabilir. Peşinden Mısır, yargılanması için iadesini ister ve bakarsın bu yönde bir karar çıkabilir.
Eğlenceler ve Gazinolar Başkenti Londra
Yine The Telegraph’a göre, ismi açıklanmayan bir Ortadoğu liderinin, İngiltere’deki öğrencilik yıllarında edindiği tuhaf bir alışkanlığı varmış. Halka açık telefon kulübelerine profesyonel fahişelerin bıraktığı kartvizitleri toplamak… Daha sonra kartvizit sahiplerini bir müşteri olarak ararmış. Gazeteye bakarsan, kartvizitler halen bu esrarengiz liderin sarayındaki cam kutuların içerisinde sergilenmekteymiş.
Gazete, dikkat çeken bazı gerçekleri yazmaya devam ediyor… Başkent Londra’ya gelen eski idareciler…Bunların Londra’nın seçkin muhitlerindeki muhteşem malikaneleri…Bu arada ev fiyatlarındaki genel düşüşün seçkin muhitlerdeki emlakı pek etkilemediği görülüyor. Hatta buralarda trend, daima artış istikametinde… Niye olmasın ki?... Eski liderler, komşulara nispet yaparcasına sinema odası, açık yüzme havuzu ve tenis kortu gibi özel seçenekler isterse elbette olur.
Londra’nın en güzel yanı ise lüks mağazalardan geçilmiyor olması. Bu mağazalarda neler satılmıyor ki?... En süratli, en pahalı otomobiller… Servet sahipleri için yatlar… Paha biçilmez takılar… En ünlü markaların çantaları, ayakkabıları… Pahalı parfümler… Tabii daha çok eşleri ilgilendiren bir durum bu… Örneğin devrik Tunus liderinin eşi Leyla Trabelsi, bir zamanlar kendisini Londra’ya götüren özel Boeing uçağının adını “alışveriş uçağı” takmış… Favori mekanları arasında da Chanel, Swarovski ve Prada varmış…
Londra aynı zamanda muhafazakar toplum yapısından dolayı arzularını dizginlemek zorunda kalan Müslüman politikacılar için deşarj mekanı… Ferrari, Aston Martin ve Lamborghini türünden araçlarla Londra’nın seçkin gazino ve gece kulüplerine “sarkıyorlar” tabir caizse… Buralarda gönül eğlencesi bulmak da cabası… Gönül eğlencesi ne mi?... Ne olacak, paranın sıcak yüzünü görünce hizmetin her türüne amade Doğu Avrupa’nın genç kızları…