Sudan rejimi parlıyor mu?
Sudan Devlet Başkanı Ömer Beşir'in Batı'nın dayatmalarına direnmesi, onu siyasi yönden güçlendirip bölgede destek toplamasını sağlıyor
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-02-14 08:22:55
SIMON TISDALl / The Guardian
Sudanlı yetkililer, ülkenin Arap yoğunluklu kuzeyinde, öğrencilerin Mısır ve Tunus ayaklanmalarının ilhamıyla düzenledikleri kitlesel protestoları endişeyle izliyor. Fakat Devlet Başkanı Ömer Beşir’in hâlâ ülkenin yüz yüze olduğu en kritik meseleyi (Güney Sudan’ın bağımsız bir ülke olarak ayrılması) ele alırken sergilediği uzlaşmacı tutum, popülaritesini basbayağı artırıyor ve ülke içinde ve dışındaki konumunu güçlendiriyor.
Artan gıda fiyatları ve sivil haklar üzerinden düzenlenen protestoların en sonuncusunda, Sennar eyaletindeki yaklaşık 200 öğrenci, polis tarafından göz yaşartıcı gaz ve coplarla dağıtıldı. Son on günde çevik kuvvet polisi bir düzineye yakın benzer küçük çaplı gösteriyi bastırdı. Fakat Kahire’den farklı olarak, protestolar halkın genelinden destek almayı başaramadı.
Hükümetin muhalefet yelpazesinin her iki ucunda artan kışkırtmalarla ilgili tedirginliği, komünist partinin gazetesi el-Midan için çalışan 10 gazetecinin protestolar öncesi tutuklanmasıyla daha da iyi görüldü. Bu tutuklamalar, başkent Hartum’da İslamcı bir yönetim için çaba gösteren Hasan el Turabi ve diğer sertlik yanlılarının geçen ay tutuklanmasının ardından geldi.
İstikrarsızlık korkusu
İnsan Hakları İzleme Örgütü, Hartum’un muhalifleri susturmak için ‘aşırı güç’ kullanmasını kınadı. Açıklamada şu ifadeler yer alıyordu: “Hartum hükümeti, temel özgürlükleri şiddetle bastırmak yerine, kendi anayasasındaki haklara riayet etmeli, siyasi ifade özgürlüğünün önünü açmalı ve gazetecilerin olaylarla ilgili özgürce haber yapmasına izin vermeli.” Sudanlı yetkililer, ‘aşırı güç’ ithamını reddediyor ve ülkenin, diğer bazı Afrika ülkeleriyle kıyaslandığında, zinde birçok partili siyasi sistem uyguladığında ısrar ediyor.
Beşir’in attığı adımlar, devrileceğine dair herhangi bir gerçek korkudan ziyade, güneyliler 9 Temmuz’da bağımsızlık ilan etmeye hazırlanırken, ülkenin büyük kısmını etkileyen istikrarsızlığa yönelik daha genel bir korkuyla ilgili olabilir. Ayrılmaya ilişkin gerilimler geçenlerde Yukarı Nil eyaletinde görüldü; kuzeyin silahlı güçlerine bağlı güneyli milislerin eski silah arkadaşlarına isyan etti. Eyaletin başkenti Malakal ve diğer kentlerde, tankların ve tüfeklerin kullanıldığı çatışmalarda en az 50 kişi öldü.
Bu ani şiddet patlaması, on yıllarca süren iç savaşın ardından silahla dolan, kurumlar veya altyapı konusundaysa epey geri olan güneyin tehlikeli ve yönetilemez bir komşu haline gelebileceğini dolaylı olarak gösterdi. Güney Sudan’ın başkenti Juba’ya giden ABD Dışişleri bakan yardımcılarından James Steinberg de hâkim durumdaki Sudan Halk Kurtuluş Hareketi (SPLM) liderlerinden, fiili bir tek parti devleti kurmak yerine, çok partili bir sistem uygulamalarını ve medya özgürlüğünü garanti etmelerini istemek zorunda hissetti kendisini.
‘Özgürlüklere açık kapı’
Geçenlerde Kuzey Darfur’daki isyancı kesimin de dahil olduğu çatışmalar tekrar başladı; halbuki orada süregiden güçlü bir BM barış gücü var. Artan emtia fiyatları ve güneyle petrol gelirlerinin paylaşımı konusunda hâlâ anlaşmaya varılmamış olmasına bağlı olarak, Sudan ekonomisiyle ilgili artan endişeler de hükümetin endişeleriyle birleşiyor.
Fakat bu ve başka meseleler, güneyin bağımsızlığını ertelemek için mazeret olarak kullanılıyor olabilirse de, Beşir şeytana uymaya direniyor. Geçen ayki referandumun nihai resmi sonuçlarının açıklanmasının ardından devlet televizyonunda konuşan Beşir, Hartum’un güneyin ezici çoğunlukla bağımsızlık lehine oy vermesini ‘kabul ettiğini ve memnuniyetle karşıladığını’, önlerinde uzanan bariz belirsizliğe rağmen yeni komşularıyla birlikte çalışacaklarını söyledi.
Sudanlı yetkililer, Beşir’in tutumunun kredisini arttırdığını söylüyor. ‘Sudan’ı Anlamak’ adlı blog’da yazdığı yorumda Sudanlı diplomat Halid Mübarek şunları söylüyor: “Başkan Beşir, kendi ülkesinde ve genel olarak dışarıda, Batı tarafından haksızca kötülenen ve hedef alınan ulusal bir lider olarak görülüyor. Kendilerini Batı’ya entegre etmiş ve Batı’nın çıkarlarını ulusal onurun üzerine koyan uysal liderlere karşı ayaklanmalar baş gösteriyor.”
Diğer bir deyişle, Beşir’in Batı’nın dayatmalarına direnmesi, onu siyasi olarak güçlendiriyor. Beşir buna dayanarak, ülke içindeki muhaliflerinin gönlünü almak yönünde adım atıyor. Bu minvalde sözgelimi geçenlerde Hartum’da yaptığı konuşmada açık tartışma sözü verdi: “Kapıyı özgürlüğe açıyoruz. Özgürlükten korkmuyoruz. Özgürlük anayasayla garanti altında. Kaos yaratmak isteyen varsa, onlara yasalara göre davranacağız. Kapılarımız ve kalplerimiz korkusuzca açık.”
Afrika Birliği’nden destek
Beşir’in kendisini Darfur’da işlendiği iddia edilen soykırım ve savaş suçlarıyla itham eden Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne kulak asmaması da bilhassa Kuzey Sudan’da ve genel olarak Afrikalılar arasında popüler bir tutum gibi görünüyor. Beşir mahkemeyi, ‘çifte standart uygulayan, ikiyüzlü ve Afrika karşıtı bir komplo’ olarak niteliyor. Bu iddianın gördüğü yaygın kabul, geçenlerde Afrika Birliği tarafından yapılan çarpıcı bir açıklamada da yansımasını buldu. Uluslararası topluma yaptırımları kaldırması, ceza mahkemesinin suçlamalarını askıya alması ve ilişkileri normalleştirmesi çağrısında bulunan Afrika Birliği, “Başkan Beşir’in Kuzey ve Güney Sudan arasındaki barışın sürdürülmesi konusundaki sarsılmaz kararlılığından” dem vurdu. Mübarek’ten çok farklı bir rota izleyen Beşir’in yıldızı parlıyor olabilir.
SON VİDEO HABER
Haber Ara