Mısır ordusu ekmek ve özgürlük getirmeyecek
Arabawy blogunun, Mısır’da İngilizce yayın yapan medya kuruluşu El Ahram’ın yazarı, Mısırlı gazeteci Hüsam El Hamalavi, Mübarek’in istifasını ve ordunun ülke yönetimine gelmesini değerlendirdi.
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-02-14 12:14:39
Ordunun ABD ve İsrail çıkarına bir hükümeti tesis etmek yolunda ilerleyeceğini belirten Hamalavi, ülkedeki politik devrimin ilerledikçe sınıfları da karşı karşıya getireceğini söylüyor. “İşçiler evlerine dönüp çocuklarına ordunun kendilerine yiyecek ve haklarını getirecekleri sözü verdiğini söyleyemezler” diyor.
Dünden(11 Şubat) beri, orta sınıf eylemcileri vatanseverlik adına, “Yeni Mısır’ı inşa edelim”, “Öncekinden daha sıkı çalışalım” gibi en gülünç ninnilerle Mısırlıları gösterileri durdurmaya ve işe dönmeleri konusunda uyarıyorlar. Eğer bilmiyorsanız söyleyelim, Mısırlılar hali hazırda dünyadaki en çok çalışan halklardan birisi.
Bu eylemciler bize demokrasiye geçişte, 30 yıldır Mübarek’in diktatörlüğünün bel kemiği olan askeri cuntaya, Mübarek’in generallerine güvenmemizi istiyor. ABD’den yıllık 1.3 milyar dolar yardım alan Yüksek Askeri Şura’nın en nihayetinde “sivil” demokrasiye geçişte mühendislik edeceğine inanmakla birlikte, kurulacak hükümetin ordunun ayrıcalıklarına dokunmayan, (Türkiye’de olduğu gibi) silahlı kuvvetleri siyasette son sözü söyleyecek kurum olarak barındıran, Mısır’ın İsrail Apartheid Devletiyle gönülsüz barış da dahil, ABD dış politikasını takip etmesini garanti altına alan, ABD donanmasının Süveyş Kanal’ından güvenli geçişini sağlayan, Gazze kuşatmasını ve devlet destekli oranlarda İsrail’e doğal gaz ihracatını devam ettiren sistemin devamını garanti edeceğinden şüphem yok. “Sivil” hükümet askeri üniformalar giymeyen kabine üyeleri anlamı taşımıyor. Sivil bir hükümet yüksek askeri kademenin müdahalesi olmadan tamamen Mısır halkının taleplerini ve isteklerini karşılayan bir hükümettir. Ve bu tarz bir hükümetin başarılması ve cuntanın müsaade etmesi zor gibi görünüyor.
1952’den beri ordu bu ülkede yönetici kurumdur. Ordunun liderleri düzenin bir parçasıdır. Genç askeri yetkililer ve askerler bizim müttefiklerimiz olsa da, ikinci bir sefer daha güvenimizi ve inancımızı generallere teslim edemeyiz. Bununla birlikte, bu ordu generallerinin de sorgulanması gerekiyor. Onların sermayeye ne düzeyde müdahale ettikleri de bilinmiyor.
Mısır’daki tüm sınıflar ayaklanmada yer aldılar. Tahrir (Özgürlük) Meydanında Mısırlı elitlerinz oğulları ve kızları işçiler, orta sınıftan vatandaşlar ve varoşlardaki yoksullarla birlikte görülüyordu. Mübarek, burjuvazinin geniş bir kesimi de dahil toplumdaki tüm sınıfları yabancılaştırmayı başardı. Ama şunu unutmamak gerekiyor; rejimin sarsılmaya başladığı ve ordu Mübarek’i istifaya zorlayan şey işçilerin 3 üç gün önce kitlesel grevlere başlaması oldu.
Bazıları işçilerin grevlere başlamasını şaşkınlıkla karşıladı. Gerçekten ne diyeceğimi bilemiyorum. Bu tamamen aptalca bir şey. İşçiler 2006 Mahalla grevi kıvılcımlarını arkalarına alarak 1946’dan bu yana en uzun ve en dayanıklı grev dalgasını yürütüyorlar. Onlarla ilgili haberlere dikkat kesilmiyor olmanız işçilerin hatası değil. Geçtiğimiz 3 yılda Kahire’de veya başka şehirlerde her gün bir grev vardı. Bu grevler sadece ekonomik değil, aynı zamanda siyasi karaktere sahiptiler.
Ayaklanmamızın ilk gününden bu yana, işçi sınıfı ayaklanmada yer alıyor. Mahalla, Süveyş’te ve Kafr El Davvar’daki eylemcilerin kimler olduğunu düşünüyorsunuz? Bununla birlikte işçiler eylemlerde her zaman işçi olarak değil “göstericiler” olarak da yer alıyorlardı; yani bağımsız hareket etmiyorlardı. Hükümet sokağa çıkma yasakları, bankaların ve işyerlerinin kapatılmasıyla ekonomiyi durma noktasına getirdi. Bu Mısır halkını terörize etme amaçlı kapitalist bir vuruştu. İşçiler, geçen Pazar hükümet ülkeyi “normale” çevirmeyi denediğinde, fabrikalarına döndüler, durumu değerlendirdiler ve bir blok halinde topluca eyleme(greve) geçmeye başladılar.
İşçilerin bu hafta düzenlediği grevler ekonomik ve siyasi temelde birleşiyordu. Bazı yerlerde işçiler grevlerindeki kendi taleplerine rejimin düşmesi talebini eklemediler, doğrudan Tahrir Meydanı’nın sloganlarını kullandılar. Ve çoğu durumda da grevlerin talepleri devrimle dayanışma amaçlı siyasi talepler oldu.
Bu işçiler kısa bir zaman zarfı içinde evlerine de dönmeyecekler. Grevlere başladılar, çünkü ailelerinin beslenmesini daha fazla sağlayamıyorlar. Mübarek’in devrilmesiyle daha da yüreklendiler ama evlerine dönüp çocuklarına ordunun kendilerine yiyecek ve haklarını getirecekleri sözü verdiğini söyleyemezler. Çoğu grevler, taleplerine çürümüş, devlet destekli Mısır İşçi Sendikaları Federasyonundan bağımsız işçi sendikaları kurulmasını eklemiş durumdular.
Bugün halihazırda, binlerce ulaşım işçisinin El Cebil El Ahmar’da gösteriler düzenlediğine dair birçok haber geldi. Hilvan Çelik Fabrikalarındaki geçici işçiler de eylemdeler. Demiryolu teknisyenleri trenleri durdurmaya devam ediyor. Binlerce Havamdiya Şeker Fabrikası işçisi gösteride ve zeytin işçileri de talepleri ve Bakan Semih Fehmi’yi itham etmek ve İsrail’e gaz ihracatını durdurulması için greve başlayacaklar. Sanayi bölgelerinden başka haberler de geliyor.
Bu noktada Tahrir Meydanı’nın işgali askıya alınacak gibi. Ama şimdi Tahrir’i fabrikalara taşımalıyız. Devrim ilerledikçe kaçınılmaz bir sınıf kutuplaşması gündeme gelecektir. Tetikte olmalıyız. Burada durmamalıyız… Sadece Mısır’ın değil, tüm bölgenin özgürlük anahtarlarını elimizde tutuyoruz. Ülkenin yönetimini tabandan bir demokrasiyle halka verecek sürekli bir devrimle ileriye…
*Hamalavi’nin 12 Şubat’da jadaliyya.com’da yayınlanan makalesini İngilizce orjinalinden çevirdik.
SON VİDEO HABER
Haber Ara