'Türkiye risk aldı ama sonunda haklı çıktı'
“Perşembe gece 3.5 saat uyudum. Bir taraftan Mısır’daki büyükelçiyle konuşuyordum. Son telefon görüşmesini de 01.30’da başbakanla yaptım. O da uyumamıştı. Takip ediyordu. Hüsnü Mübarek’ten istifa açıklaması gece gelir diye umuyorduk. Şansını denedi, yetkilerini büyük ölçüde yardımcısı Ömer Süleyman’a devretti. Ama halk büyük bir gösteri ile bunu kabul etmedi. Dolayısıyla ordu bir açıklama yapabilir diye bekliyorduk. Çünkü ordu bunun için ısrar etti ama Mübarek direndi. 8.5 milyon insanın gösteri yapacağına dair bilgiler aldık. Bugün (dün) bütün şehirlerde gösterile katılanlar 15 milyon civarında.”
Türkiye risk almıştı
Bu sözler Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na ait. Dün gece Mısır’da tarihi an yaşanırken Davutoğlu ile Batum’da otel odasında sohbetteydik. Başbakan Tayyip Erdoğan, Mübarek’e kefeni hatırlatarak çekilmesi çağrısı yapan tek liderdi. Türkiye büyük bir risk almıştı. Mübarek’in önünde üç seçenek vardı: Ya yetkilerini Süleyman’a devredecek, ya istifa edecek ya da ülkeyi terk edecekti. En iyisi ülkeyi terk etmesiydi. Böylece geçiş sürecini etki etmesi önlenmiş olurdu.
Biz röportajdayken Başbakan 15 dakika içinde iki kez Davutoğlu’nu aradı. Herkes rahatlamıştı. Davutoğlu’na göre gelişmeleri doğru okuyarak Türkiye çok büyük bir risk aldı ve haklı çıktı. “Çünkü Mısır halkı için doğru olan buydu. Halkın açık talepleri vardı. Mısır krallık sonrasında ortaya çıkan Arap milliyetçiliği fikrinin merkezi. Uzun bir otoriter rejimler dönemi yaşadı. Bunun en uzunu Mübarek dönemi oldu. Ümit ederiz ki bu gelişmeden sonra Mısır halkının talepleri doğrultusunda bir yapı ortaya çıkar.
Mısır Arap dünyası için de önemli. Çünkü Arap dünyasının atar damarı Mısır. Bu açıdan domino etkisinin pozitif yönde olmasını bekliyoruz. Çünkü kaos çıkmadı” diyen Davutoğlu, yetkinin orduya devredilmesini de şöyle yorumladı:
“Yetki Süleyman’a ya da mevcut siyasi aktörlerden birine devredilmiş olsaydı, Mübarek’in etkisi devam edecek diye düşünürlerdi. Mısır ordusu bölgenin ulusal niteliğe sahip ordularından birisi. Bu konuda Türk ordusuna benziyor; toplumun her kesiminden asker alır ve toplumla iç içedir. Ne herhangi bir etnisite ve mezhebe ne de şahsa dayalıdır. Bu yönüyle son olaylarda gerçekten rüştünü ispat etti. Denge unsuru oldu. Halk nezdinde itibar kazandı. Dolayısıyla halk gücün orduya devrini istiyordu. Ordu düzenli bir geçiş sağlayabilecek meşruiyete ve güce sahip. Demokratik bir geçiş için şu anda daha uygun şartlar var.”
Peki ya Erdoğan’ın çıkışından sonra ‘model ülke’ olarak daha fazla öne çıkarılan Türkiye’nin önerdiği bir yol haritası var mı? Davutoğlu’nun yanıtı şöyle: “Bu Mısır halkının iradesidir. Öncelikle adil ve şeffaf bir seçim ortamının sağlanması için seçim ve partiler kanununun değişmesi gerekiyor. Anayasa askıya alındı. Meşru bir anayasa için anayasayı yapacak meşru bir meclisin olması gerekir.”
Mısır fırsatı kaçırılmamalı
Davutoğlu, Clinton’a Ortadoğu’da demokratikleşme için Mısır fırsatının kaçmaması gerektiği mesajı verdiğini aktardı: “Birçok kişi risk aldığımızı düşündü. Ama şunu söyledik: Mısır için bu riski almak gerekir. Meşru bir yönetimin pozitif domino etkisi olacak. Daha önce 2 kez fırsat kaçtı. Doğu Avrupa’da rejimler çökerken Cezayir ve Tunus’ta seçimler oldu. Ama İslami radikalizm geliyor argümanıyla otoriter rejimlerin önü açıldı. İkinci olarak Irak savaşı sonrası Bush yönetiminin demokrasi getirme girişimleri olduğunda bir şans doğdu. Bölgede 3 seçim yapıldı. Irak’taki başarı olarak yansıtıldı. Mısır’da birçok yolsuzluk yapıldı ama Mısır tebrik edildi, ilerleme oldu diye… Tek doğru dürüst seçim Filistin’de yapıldı ama Hamas kazandığı için kabul edilmedi. Ortadoğu’daki toplumların uluslararası topluma güveni sarsıldı. Şimdi 3. fırsat kaçmamalı.
Radikal