İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda görülen duruşmada, Cumhuriyet Savcısı Savaş Kırbaş, 186 sanığın tutuklanmasını istemişti.
Saat 16.00'da duruşmaya ara veren ve yaklaşık 5 saat görüşen mahkeme heyeti, aralarında emekli paşaların da bulunduğu 163 sanığın tutuklanmasına karar verdi.
Savcının, tutuklama kararına, Gölcük Donanma Komutanlığı'nda elde edilen deliller ile sanıkların deilleri karartma ve kaçma şüphesini gerekçe gösterdiği belirtildi.
Mahkeme heyeti, aralarında Çetin Doğan ve Ergin Saygun'un da bulunduğu 29 sanık hakkında ise yakalama kararı çıkardı. Mahkeme heyetinin kararı açıklamasının ardından salonda bulunan sanıklar hep bir ağızdan Harbiye Marşını okudular. Davanın bir sonraki duruşması 14 Mart'ta yapılacak.
İddianamenin kabul edilmesinin ardından çıkarılan yakalama kararının daha sonra kaldırılması, sanıkların tüm duruşmalara katılmaları nedeniyle çıkan karar sürpriz olarak değerlendirilirken, Gölcük’te ele geçirielen 43 klasörün etkisine vurgu yapılıyor.
Ayrıca, daha önce bu davada tahliye kararı veren hakimlerin tümünün görev yerlerinin değiştirildiği ve bu tutuklama kararlarının altında başka hakimlerin imzasının bulunduğuna da dikkat çekiliyor.
''Balyoz Planı'' davasının İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda görülen duruşmada, eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına'nın avukatı Kazım Yiğit Akalın, Gölcük Donanma Komutanlığı’ndaki aramada bulunan ve 43 klasör halinde mahkemeye gönderilen belgelerin, yargılama aşaması başladıktan sonra bulunduğunun anlaşıldığını kaydetti.
Bundaki temel amacın davayı uzatmak ve bitmemesini sağlamak olduğunu belirten Akalın, ''Gölcük'te bulunan 43 klasör belge arasındaki 'Balyoz Darbe Planı' Reşat Polat adlı bir polis tarafından yazılmıştır. 1. klasörün içindeki Ergin Saygun klasöründen sonra 'iddianame ve ekleri' klasöründeki 'Balyoz Harekat Planı' word belgesinin üzerine gelip özelliklere tıklandığınızda 2 Aralık 2010 tarihinde Reşat Polat tarafından kaydedildiği görülüyor. Bu belge, dosyadaki dijital verilerin niye delil olamayacağını gösteriyor'' diye konuştu.
Eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın avukatı Hüseyin Ersöz, Özgür-Der, Hukukçular Derneği ve Abdurrahman Dilipak ve diğerlerinin suçtan zarar gördükleri iddiasıyla katılma talebinde bulunduklarını hatırlatarak, bu derneklerin isimlerinin 11 nolu CD'de kapatılacak dernekler listesinde yer aldığını söyledi.
Söz konusu CD'de ayrıca Türk-İran İş Adamları Derneği’nin de yer aldığını ifade eden Ersöz, 11 nolu CD ile ilgili soruşturma sırasında bilirkişiler, emniyet ve TÜBİTAK'ın inceleme yaptığını ve bu raporlara göre, 11 nolu CD'nin 2003 yılında oluşturulduğu ve üzerinde başkaca bir değişiklik yapılmadığının anlaşıldığını kaydetti.
Ersöz, yaptıkları incelemeler sonucunda, Türk-İran İş Adamları Derneği’nin, 2005 yılında kurulduğunu tespit ettiklerini dile getirerek, ''2003 yılında hazırlanan ve üzerinde hiçbir değişiklik yapılmadığı bilirkişi raporlarıyla belirtilen CD'nin içinde 2005 yılında kurulan bir dernek nasıl oluyor da yer alıyor? Öyle ise bu delil hukuk dışı ve sahte belgedir. O zaman sahteliği ortada olan bu delil ile ilgili müdahillik talepleri de kabul edilemez'' dedi.
Suçtan zarar gördüğünü söyleyen gazeteci-yazar Abdurrahman Dilipak'ın, kes, kopyala, yapıştır yöntemiyle oluşturulmuş ve içinde tarih çelişkileri olan belgelerle müdahillik talebinin kabul edilemeyeceğini ifade eden Ersöz, ''Bu davada mağdur olan, huzurda bulunan sanıklardır. Abdurrahman Dilipak, ÖZGÜR-DER ve Hukukçular Birliği, sanıkları mağdur etmişlerdir'' dedi.
Ersöz, katılma taleplerinin 11 nolu CD'ye dayandırıldığını anlatarak, hukuki nitelikte delil olmayan CD'lerin gerekçe gösterilemeyeceğini kaydetti.
Duruşmada söz alan diğer bazı sanık avukatları da davaya müdahil olmak isteyenlerin ve bu talebi yerinde gören cumhuriyet savcısının bu yöndeki isteklerinin reddedilmesi gerektiğini bildirdi.
'ASIL BİZ MAĞDURUZ’
Mahkeme Başkanı Ömer Diken, müdahillik talepleriyle ilgili olarak iddianame sırasına göre söz verdiği sanıklardan eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek, müdahillere ayrılan bölümü göstererek, ''Davaya katılmalarına kendileri de inansalardı burada olurlardı. Reddine...'' dedi.
Eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral İbrahim Fırtına da olasılığın sonunun olmadığını, ihtimaliyatta her şeyin ihtimal dahilinde olduğunu belirterek, ''Böyle giderse suçtan zarar gördüğünü söyleyen herkes buraya gelir. 70 milyon da gelir. Siz de müdahil olabilirsiniz o zaman. Mahkemenin bu konuda doğru bir şekilde değerlendirme yapacağını umuyorum'' şeklinde konuştu.
Eski MGK Genel Sekreteri emekli Orgeneral Şükrü Sarıışık, meslek hayatları boyunca toplum içerisinde ciddi bir yer aldıklarını belirterek, mahkeme salonunun şov yeri olmadığını, burada bugüne kadar oluşturulan ciddi havanın bu kişilerin katılması durumunda bozulacağını söyledi.
Emekli Tuğgeneral İzzet Ocak, ''burada bir mağdur varsa onların da buradaki 196 kişi ve ailesi ve dostları olduğunu'' ifade etti.
Emekli Tuğgeneral Süha Tanyeri de, müdahillik taleplerinin reddedilmesi gerektiğini belirterek, ''Buraya gelip bildiri dağıtan kişiler mi mağdur, biz mi mağduruz? Onları mağdur etmiş olamayız. 2002-2003 yılları ile ilgili olarak suçlanıyoruz. Oysa mağdur olduklarını iddia edenlerin isimleri, 2005 yılına ait bir belgede geçiyor. Birileri mağdur etmiştir biz değil, gitsin onlardan hesap sorsunlar. Müdahil talebinde bulunanlar bizi mağdur etmiştir'' şeklinde konuştu.
'İLK MAĞDURLARDAN BİRİ BENİM'
Emekli Tuğgeneral Behzat Balta da asıl mağdurun kendileri olduğunu ifade ederek, ''İlk günden itibaren mağdur olanlardan biri benim'' dedi.
Sağına soluna yaftalar yapıştırılıp fotoğrafının çekildiğini birçok kere parmak izinin alındığını dile getiren Balta, ''Ben 44 sene vatana hizmet etmiş birisi olarak daha nasıl mağdur olabilirim, ama bunlar amaçlarına ulaştılar'' diye konuştu.
Emekli Tuğgeneral Ahmet Yavuz, belgelerdeki 11 nolu CD'nin uluslararası güvenirliği zedelenmemiş bir heyet tarafından incelenmesini istediğini anlatarak, ''Bu doğru çıkarsa, müdahil olma taleplerinin kabul edilmesini ve bu doğrultuda tüm sanıkların yargılanmasını istiyorum. Hayatımda hiç bu kadar beceriksiz bir plan görmedim'' şekline konuştu.
Emekli Albay Erdal Akyazan da cumhuriyet savcısının müdahillik taleplerini yerinde görmesi ve bunun kabul edilmesi yönündeki isteminde bir gerekçe sunmadığını belirterek, mütalaada gerekçenin olmamasının hukuki tereddütler doğuracağını söyledi.
Trajikomik bir anısını anlatmak istediğini dile getiren Akyazan, şunları kaydetti:
''12 Eylül’de darbe karşıtı olduğumu açık açık söylediğim için görevli olduğum İstanbul Piyade Okulundan, karacı olduğum halde İzmir'deki Hava Kuvvetleri Teknik Okullar Komutanlığı’na gönderdiler. Daha sonra 'Darbe karşıtı örgüte üye olduğum' gerekçesiyle gözaltına alınıp tutuklandım. Gözaltında olduğum 45 gün yaşadıklarımı hamaset olarak değerlendirilebileceği için anlatmıyorum. 1980'de 'darbe karşıtı' olduğum için yargılandım, şimdi de 'darbeci' olduğum için yargılanıyorum. Ben de ne yanlısı olduğumu karıştırır hale geldim.''