'Diktatörler' emirlere itaat ederler
Amerika, Ortadoğu için bir demokratikleşme “modeli” oluşturmaz. 20 yıldan fazla bir süredir, Mısır’a ve Arap Dünyası’na dayatılan ABD askerî varlığı ve bununla beraber uygulanan “Serbest Pazar” reformları, Mısır devletinin uyguladığı devlet şiddetinin kökünü oluşturur.
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-02-08 10:36:18
Ulusal bir protesto hareketi karşısında Mübarek rejimi çökebilir… Gelecekte Mısır’ı ve Arap Dünyasını neler bekliyor?
“Diktatörler” emir vermez, emirlere itaat ederler. Bu söz, Mısır, Tunus ve Cezayir için de geçerli.
Diktatörlerin hepsi istisnasız siyasî kuklalardır. Diktatörler karar vermez.
Başkan Hüsnü Mübarek, Batı ekonomik çıkarlarının sadık bir uşağıydı, Ben Ali de öyle.
Protesto hareketinin hedefi ulusal hükümettir.
Hedef, kukla-oynatıcısından çok, kuklayı koltuğundan devirmektir.
Mısır protesto hareketinde atılan sloganlar, “Kahrolsun Mübarek, Kahrolsun Rejim” şeklindedir. Hiçbir Amerika-karşıtı poster taşındığı bildirilmemiştir... ABD’nin, Mısır ve tüm Ortadoğu üzerinde, egemenliğini göstermesi ve tahripkâr etkisi, açıkça ilân edilmese de, bütün ağırlığıyla olduğu gibi durmaktadır.
Sahne arkasında faaliyet gösteren yabancı güçler, protesto hareketinin hedefi olmaktan korunmuşlardır.
Yabancıların müdahalesi konusu, protesto hareketi tarafından yeterince ele alınmadan, önemli hiçbir politik değişim gerçekleştirilemez.
Kahire’deki ABD büyükelçiliği, ulusal hükümet üzerine sürekli gölgesini düşüren önemli bir siyasî varlık. Büyükelçilik, protesto hareketinin hedefleri arasında değil.
Mısır, Kahire’de ABD Büyükelçiliği
1991 Körfez savaşı sırasında, Mısır’a, IMF tarafından, ülkeyi mahveden bir program dayatıldı. Anlaşma, Mısır’ın ABD’ye olan multi-milyar dolarlık askeri borcunun iptal edilmesi ve Mısır’ın savaşa girmesi karşılığında imzalandı. Bunun sonucu, gıda fiyatlarının yeniden ayarlanmasının, silip süpürücü özelleştirmelere kapıların ardına kadar açılmasının ve uygulamaya konulan kitlesel sıkı-önlemlerin yol açtığı Mısır halkının yoksullaşması ve ekonomisinin istikrarsızlaştırılması oldu. Bu şekilde Mübarek hükümeti, “IMF’nin gözbebeği” modeli olarak kutsandı.
Tunus’ta Ben Ali hükümetinin rolü de, IMF’nin öldürücü ekonomik reçetesini Tunus halkına dayatmaktı. Yirmi yıldan fazla bir uygulama dönemi boyunca, bu reçete, Tunus ekonomisini istikrarsızlaştırdı ve Tunus halkını yoksulluk uçurumuna atmaya hizmet etti. Son 23 yılı aşkın bir zamandır Tunus ekonomik ve toplumsal politikaları Washington Konsensüsü tarafından dikte ettiriliyor.
Hem Hüsnü Mübarek hem de Ben Ali, hükümetleri IMF emirlerine itaat ettiği ve bu emirleri etkili bir şekilde hayata geçirip halklarına dayattıkları için iktidarda kalabildiler.
Pinoşe ve Videla’dan, Baby Doc, Ben Ali ve Mübarek’e kadar tüm diktatörler makamlarına Washington tarafından getirildiler. Diktatörler, Latin Amerika tarihinde, başa, ABD tarafından desteklenen bir dizi askeri darbeyle yerleştirildiler. Bugünün dünyasında ise, “Uluslararası topluluğun” gözetimi altında yapılan “özgür ve adil seçimler” yoluyla iktidara getiriliyorlar.
Protesto hareketine mesajımız:
Gerçek kararlar, Washington’daki Dışişleri Bakanlığı’nda, Pentagon’da, Langley’deki CIA karargâhında, H Sokağı NW’deki Dünya Bankası ve IMF karargâhlarında alınmaktadır.
“Diktatörün” yabancı çıkarlarla ilişkisi mutlaka vurgulanmalıdır. Yerli siyasî kuklaları iktidardan indirin ancak “gerçek diktatörleri” hedef almayı unutmayın.
Protesto hareketi, siyasî otoritenin gerçek merkezi üzerine odaklanmalıdır; (barışla, düzenli ve şiddet içermeyen bir tarzla) ABD büyükelçiliğini, Avrupa Birliği delegasyonunu, IMF ve Dünya Bankası tarafından gönderilen heyetleri hedef almalıdır.
Geçerli bir siyasi değişim, ancak neoliberal ekonomik politikalar çöpe atıldığında, garanti edilebilir.
Rejimin sürdürülmesi
Protesto hareketi,”yatırımcılar”, dış kredi kuruluşları ve uluslararası finans kurumlarının uyguladıkları baskılar dâhil yabancı güçlerin rolünü ele almayı gözardı ederse, ulusal bağımsızlık amacına ulaşılamaz. Bu durumda gerçekleşecek şey, dar bir süreç olarak “rejimin kendisini sürdürmek üzere yenilemesi” olacaktır ki, bu da siyasetin aynı şekilde sürmesi demektir.
“Diktatörler” gelirler ve giderler. Politik olarak itibardan düştüklerinde ve ABD’li destekçilerinin çıkarlarına daha fazla hizmet edemeyecek duruma geldiklerinde, yerlerine, genellikle siyasî muhalefet sıralarından seçilen yeni bir lider yerleştirilir.
Obama idaresi, Tunus’un yeni yapısında, daha şimdiden kendini konumlandırdı. Niyeti, “demokratikleştirme programında” kilit bir rol oynamak (yani, sözde adil seçimlerin iplerini eline almak). Aynı zamanda politik krizi, Kuzey Afrika’da Fransa’nın rolünü zayıflatmak ve onun yerine kendi konumunu sağlamlaştırmak için kullanmak istiyor:
“Tunus sokaklarındaki protesto zemininin nabzını tutmakta hızlı davranan ABD, bu ülkede ve bölgede demokratik reformlar dayatarak, çıkarlarını gerçekleştirme çabası içinde.
14 Ocak’ta başkan Zeynel Abidin Ben Ali’nin ülkeden atılmasından sonra, Tunus’a gelen ilk resmî yabancı diplomat, ABD’nin üst-düzey Ortadoğu elçisi Jeffrey Feltman idi. Gelir gelmez reform çağrısı yaptı. Feltman, salı günü, Kuzey Afrika’nın bu zor durumdaki liderlik konumunu güçlendirecek ve ona itibar sağlayacak tek şeyin özgür ve adil seçimler olduğunu söylüyordu.
Dışişleri Bakan Yardımcısı Feltman, diğer Arap hükümetleriyle görüşürken de, “Şüphesiz, hepimizin Tunus olgusunu örnek almamızı bekliyorum,” şeklinde konuşmuştur.
Feltman, bu kuzey Afrika ülkesine, hükümetin el değiştirmesi sırasındaki sarsıntıda ABD yardım önerisini teklif etmek üzere tayin edilmiş ve Tunuslu bakanlarla ve sivil toplum görevlileri ile görüşmüştü.
Feltman, Çarşamba günü, yeni Tunus’a uluslararası destek götürecek esas gücün, bu ülkenin eski sömürge gücü Fransa değil de, onun yerini alacak olan ABD olduğu fikrini takviye edip dayatmak ve krizi Fransız liderlerle tartışmak üzere Paris’e hareket etmiştir...
Batılı uluslar, Tunus’un ülkeden kovulan liderliğini, Kuzey Afrika bölgesindeki İslâm militanlarına karşı bir siper olarak görmüş olduklarından, uzun süreden beri bu ülke idaresini desteklemekteydiler.
2006’da, o zamanın ABD savunma bakanı Donald Rumsfeld, Tunus’ta bir konuşma yaparken, ülkenin gerçekleştirdiği evrim aşamalarını övüyordu.
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton da hemen atılarak 13 Ocak’ta, Doha’da bir konuşma yaptı ve Arap liderlerini; vatandaşlarına daha fazla özgürlükler vermeleri, aksi takdirde aşırı uçların durumdan yararlanabileceği riskini göze almaları gerekeceği konusunda uyardı.
"Şüphesiz, ABD hemen hamle yaparak, kendisine iyi tarafta bir yer etmeye çalışıyor…" AFP (Ajans Frans Press): ABD, Tunus isyanının sonucunu şekillendirmeye yardım ediyor.
Washington Tunus’a yeni bir kukla rejim yerleştirme konusunda başarılı olabilecek midir?
Bu daha çok, protesto hareketinin; ABD’nin, Tunus iç işlerine sinsice müdahale etme rolüne seslenmedeki yeteneğine bağlıdır.
Burada, İmparatorluğun ezici güçlerinden hiç bahsedilmemiştir. Başkan Obama’nın, protesto hareketine destek verdiğini ifade etmesi acı bir ironi.
Protesto hareketindeki pek çok kişi; başkan Obama’nın, kendisini demokrasi ve insan haklarına adadığına ve ilk başta ABD’nin kendisi tarafından iktidara getirilmiş bulunan bir diktatörü muhalefetin devirme hedefine, Obama’nın destek vereceğine inandırılmışlardır.
Muhalefet liderlerinin atanması
Otoriter bir kukla rejim idaresinin çökeceğini önceden sezinleyerek, başlıca muhalefet partilerinin ve sivil toplum örgütlerinin liderlerinin atanması, Washington’un plânının bir parçasıdır ve Washington tarafından dünyanın değişik bölgelerinde uygulanır.
Atama süreci, National Endowment for Democracy- NED (Ulusal Demokrasi Vakfı) ve Freedom House- FH (Özgürlük Evi) gibi, ABD temelli kuruluşlar tarafından yürütülmekte ve finanse edilmektedir. Hem NED hem de FH’nin, ABD Kongresi, Dış İlişkiler Konseyi (CFR), ve ABD iş çevreleriyle yakın bağları vardır ve ikisinin de CIA ile bağlantıda olduğu bilinmektedir.
NED, Tunus, Mısır ve Cezayir’de aktif olarak faaliyet gösterir ve FH, Mısır’da pek çok sivil toplum örgütünü desteklemektedir.
NED, Reagan idaresi tarafından; CIA’nın, yabancı hükümetleri devirme girişimlerine üstü örtülü mali destekte bulunma faaliyetlerindeki rolünün ortaya çıkmasından ve bunun, CIA fonları alan partilerin, hareketlerin, dergilerin, kitapların, gazetelerin ve bireylerin itibarlarının yok olmasına neden olmasından sonra kurulmuştur… Başlıca iki partinin yanı sıra, AFL-CIO ve ABD Ticaret Odası’nın da katıldığı iki-taraflı bir vakıf olarak, NED, yabancı hükümetleri devirme hareketlerinin finansmanını üstlendi, ancak bunu, açıkça ve “demokrasiyi yükseltmek” başlığı altında yürüttü. (Stephen Gowans, Ocak, 2011 “Geriye Ne Kaldı?”)
ABD, son otuz yıldır Mübarek hükümetini desteklerken, ABD Dışişleri Bakanlığı ve Pentagon’a bağlı ABD kuruluşları da, sivil toplum hareketi dâhil politik muhalefeti aktif olarak destekledi. Freedom House’a göre: “Mısır sivil toplumu hem enerjik, canlı, hem de oluşumu zorlanmış ve yapmacık. Ülkede, kendini sivil ve politik hakları genişletme amacına adamış ve bir hayli yüksek düzeyde tanzim edilmiş bir çevrede faaliyet gösteren yüzlerce sivil toplum kuruluşu bulunmaktadır.” (Freedom House Basın Açıklamaları’ndan).
Washington’un bir yandan Mübarek diktatörlüğünü bütün gaddarlığıyla desteklerken diğer yandan da aynı zamanda diğer kuruluşların yanı sıra NED ve FH’nin faaliyetleri yoluyla Mübarek aleyhinde bulunanlara arka çıkması ve bunları finanse etmesi, acı bir ironidir.
Hüsnü Mübarek muhalifleri ve karşıtları, 2008 Mayıs’ında, ABD Dışişleri Bakanlığı ve ABD Kongresi’nde, Freedom House himayesiyle, Condoleezza Rice tarafından kabul edildiler. Aynı zamanda George W. Bush’un ikinci iktidar döneminde “Beyaz Saray yabancı politika baş danışmanlığı” görevinde bulunmuş Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Stephen Hadley ile de görüşmüşlerdir.
Freedom House’ın, yepyeni bir ABD savunucuları nesli yaratma ve güçlendirme gayretleri, elle tutulur sonuçlar getirdi ve Mısır’daki Yeni Nesil programı hem yerel hem de uluslararası düzeyde önemli ölçüde üne kavuştu. Mayıs 2008’de ABD’yi ziyarete gelen Mısırlı tüm sivil toplum grupları, eşi görülmemiş bir ilgiyle karşılandılar, tanındılar ve ABD Dışişleri Bakanı, Ulusal Güvenlik Danışmanı ve Kongre’deki ünlü isimlerle Washington’da toplantılar yaptılar. Condoleezza Rice’e göre bu adamlar, “Mısır’ın istikbali için umudu” temsil ediyorlardı. (Freedom House)
İkiyüzlü politik görüşmeler: “Diktatörlerle” sohbet, “muhalefetle” kaynaşma.
Condoleezza Rice, ABD Dışişleri Bakanlığı ile görüşen Mısır demokrasi-yanlısı delegasyonunu, “Mısır’ın istikbali için umut” diye tanımlıyordu.
Mayıs 2009’da, Hillary Clinton, aralarından birçoğu bir yıl önce Condoleezza Rice ile görüşmüş olan bir Mısır delegasyon heyetini kabul etti. Bu üst düzey görüşmeler, Obama’nın Mısır’ı ziyaretinden bir hafta öncesine denk geliyordu.
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, görüştüğü bir grup Mısırlı sivil toplum eylemcisinin çalışmalarını övdü ve insan haklarına daha fazla saygı göstermenin, Mısır’ın çıkarına olacağını ekledi.
Freedom House’ın organize ettiği ve “Yeni Nesil” Programı kapsamında düzenlediği iki aylık bir çalışma sürecinden sonra, 16 Mısırlı eylemci Washington’da, Clinton ve Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu Meseleleri İcra Yardımcı Başkanı Jeffrey Feltman ile görüştü.
Demokrasi eylemcileri, ABD hükümetinin, kendisini, Mısır sivil toplumundan uzakta tutmasından duydukları kaygıyı ifade ettiler ve başkan Obama’ya seslenerek, bir hafta sonra Kahire’yi ziyaret ettiğinde, genç, bağımsız, sivil toplum eylemcileriyle görüşmesi çağrısında bulundular. Aynı zamanda, Obama idaresini, Mısır sivil toplumuna sağladığı politik ve finansal desteği sürdürmesi konusunda teşvik ettiler ve Mısır’da uzun süreden beri devam eden olağan üstü hal altında çok kısıtlı bulunan Sivil Toplum Kuruluşları’nın (STK) özgürce hareket edebilmesi için bir alan yaratılmasına yardım etmesi talebinde bulundular.
Eylemciler Clinton’a, sivil hakların ve insan haklarının şimdi Mısır’da yükselmekte olan momentinden bahsettiler ve ABD desteğine şu anda duyulan acil gereksinimden söz ettiler. Sivil toplumun Mısır’da ılımlı ve barışçıl bir “üçüncü yol”u temsil ettiğini ve hükümetteki otoriter elemanlara ve teokratik idareyi benimseyenlere bir alternatif oluşturduğu üzerine vurgu yaptılar. (Freedom House, Mayıs 2009)
Çalışmaları sırasında eylemciler Washington’da bir hafta geçirdi, savunma konusunda eğitim aldı ve ABD demokrasisinin iç işleyişini inceleme olanağı buldu. Eğitimlerinden sonra, eylemciler, ABD’deki sivil toplum örgütleriyle buluştu ve ABD’li meslektaşlarıyla deneyim alışverişinde bulundular. Eylemciler, ABD hükümeti memurlarını, Kongre üyelerini, medya ve düşünce kuruluşlarını ziyaret ederek programlarını tamamlayacaklar. (Freedom House, Mayıs 2009)
Şimdiki protesto hareketinde önemli rol oynayan bu muhalif sivil toplum grupları, ABD tarafından desteklenmekte ve finanse edilmektedir. Sürekli, ABD çıkarlarına hizmet etmektedirler.
Mısırlı muhalifler, Freedom House Çalışanları.(2008) Waşington DC’de
Mısırlı muhalifleri ABD Dışişleri Bakanlığı’na ve ABD Kongresine davet etmekteki amaç, onlara Amerikan demokratik değerlerine teslimiyet ve bu değerlere sadakat fikri aşılamaktır. Amerika, bir özgürlük ve adalet modeli olarak takdim edilmektedir. Obama bir “Rol Model” olarak yüceltilmektedir.
28 Mayıs 2009’da, Washington D.C.’de, Dışişleri Bakanlığı’ndaki görüşme öncesinde, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, “Mısırlı eylemcilerle konuşuyor ve onlara özgürlük ve demokrasi aşılıyor”
Yukarıdaki, 2008’de Condoleezza Rice tarafından kabul edilen Mısır delegasyonunu gösterir resimle, Mayıs 2009’da Hillary Clinton’la görüşme yapan delegasyonu gösteren resimleri karşılaştırın.
Hillary Clinton ve Hüsnü Mübarek, Şarm El Şeyh’de. Eylül 2010.
Condoleezza Rice, Hüsnü Mübarek’le sohbet ediyor? “Mısır’ın İstikbali İçin Umut”.
Condoleezza Rice, Freedom House kuruluşuna hitabediyor. Soldan 4. Sırada.
Kuklacılar, kendi kuklalarına karşı protesto hareketini destekliyor
Kuklacılar, kendi kuklalarına karşı, muhalifleri destekliyor?
Buna, “politik kaldıraç” veya “muhalefet imâl etme” de deniyor. Politik muhalefeti kontrol altında tutmak amacıyla, diktatörle beraber, diktatöre karşı olanları da destekleme taktiği.
Bush ve Obama idareleri için ve Freedom House ve National Endowment for Democracy kuruluşları tarafından yürütülen bu taktik eylemleri, ABD’nin fonladığı Mısır sivil toplum muhalefetinin, enerjisini, Mübarek rejiminin arkasındaki asıl kuklacılara, yâni ABD hükümetine yöneltmemesini garanti altına almak için uygulanmakta.
ABD tarafından fonlanan bu Mısır sivil toplum örgütleri, protesto hareketi içinde barınan bir “Truva Atı” işlevi görüyor. Bu örgütler, asıl kuklacıların çıkarlarını koruyorlar. Bunlar, temel protesto hareketinin, bağımsız ülkelere yabancı müdahalesini içeren daha geniş konuları ele almamasını garanti altına almak için bir güvencedirler.
Facebook ve Twitter Blog’cuları Washington tarafından destekleniyor ve finanse ediliyor.
Mısır’daki protesto hareketleriyle ilgili olarak, Mısır’da, ABD temelli kuruluşlar tarafından fonlandırılan birçok sivil toplum grubu, Twitter ve Facebook’daki protestoları yönetti:
“Mısır’ın Kifaya (Yeter) Hareketi’nden (bir hükümet karşıtları koalisyonu) eylemciler ve 6 Nisan Gençlik Hareketi, Facebook ve Twitter internet paylaşım sitelerindeki protestoları örgütlediler. Batılı gazetecilerin raporlarına göre, Twitter, Mısır’da salı günü engellenmiştir. (Bkz: Voice of America, “Mısır, Ölümcül Hükümet-Karşıtı Protestolarla Sallandı”.)
(Mübarek’i Devirme Hareketi) Kaydeden: Kifaya (Yeter) Hareketi
2004 sonlarında, Mübarek rejimine karşı düzenlenen ilk protestolardan birini örgütleyen Kifaya hareketi, ABD tarafından kurulmuş olan Uluslararası Şiddet-İçermeyen Çatışma Merkezi (International Center for Non-Violent Conflict) tarafından desteklenmektedir. Kifaya, Filistin için ve ayrıca bölgedeki ABD müdahaleciliğine karşı da duruş sergileyen geniş tabanlı bir harekettir.
Karşılığında, Freedom House, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki Facebook ve Twitter Bloglarının reklamını yapmış ve insanları bunları kullanmada eğitmiştir:
Mısır’daki Freedom House çalışanları, sivil eylemler, liderlik, stratejik plânlama konularında yetenek kazandılar ve Waşington-temelli yayıncılarla, uluslararası örgütlerle ve medya ile iletişim içinde internet ağı olanaklarından yararlanmayı öğrendiler. Bu çalışanlar Mısır’a döndüklerinde, örneğin Facebook ve SMS mesajları yoluyla siyasî reformları yürürlüğe koyma gibi yeni buluşları uygulamak üzere ufak miktarlarda da olsa para bağışları aldılar. (Bkz.)
27 Şubat 2010’dan, 13 Mart 2010’a kadar, Freedom House, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki [değişik sivil toplum örgütlerinden] 11 internet blog’cusunu, Washington’da, Yeni İleri Medya Çalışmaları Turu kapsamında iki-hafta süreliğine ağırladı. Çalışma turu, blogculara, dijital güvenlik, dijital video yapımı, mesaj geliştirme ve dijital tasarım yapma konularında eğitim sağladı. Wahington D.C.’de bulundukları sırada, çalışma grubu, aynı zamanda kısa bir Senato brifingine katıldı ve USAID, Dışişleri Bakanlığı ve Kongre’den ve El Cezire ve Waşington Post dâhil uluslararası medya kuruluşlarından yüksek-düzey memurlarla tanışma olanağı buldu. (Bkz.)
Bu blogcuların “eğitim programına” ve bununla ilişkili olarak, ABD Senatosu, Kongresi ve Dışişleri Bakanlığı’ndaki üst düzey memurlarla görüşmelerine vb. ABD hükümeti tarafından verilen önem, kolayca anlaşılabilir.
Karşıtlığın ifadesi olarak Facebook, Twitter toplumsal medyasının rolü dikkatle değerlendirilmeli: Sivil toplum blogcuları, Freedom House (FH), the National Endowment for Democracy (NED) ve ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından desteklenmektedir.
BBC News World (Dünya Haberleri - Ortadoğu yayını) Mısır internet mesajlarında geçen “ABD, Mısırlı demokrasi-yanlısı gruplara para göndermekte” alıntısını aktarıyor (BBC News World, 29 Ocak, 2010). Daily Telegraph’ta, gizli bir ABD büyükelçiliği belgesindeki bir rapordan alınan şu bilgiye yer verilmiştir: Mısırlı 6 Nisan gençlik hareketi, Washington tarafından örtülü olarak desteklenmektedir (29 Ocak, 2011):
“Mısır’daki protestolar, Mübarek-karşıtı genç ve eğitimli üyeleri etkileyen ve Facebook’ta bir grup oluşturan 6 Nisan gençlik hareketi tarafından idare edilmektedir.Grup yaklaşık 70 bin üyeden oluşmakta ve protestoları idare etmek ve faaliyetleri hakkında rapor vermek için toplumsal internet ağı sitelerini kullanmaktadır.
Wikileaks’in yayınladığı belgeler, Kahire’deki ABD Büyükelçiliği memurlarının, 2008 ve 2009 yılları boyunca eylemcilerle düzenli ilişki içinde olduklarını açıklamaktadır. Eylemciler büyükelçiyi, insan hakları ihlâlleri konusunda en güvenilir bilgi kaynağı olarak görmektedirler.”
Müslüman Kardeşler
Mısır’daki Müslüman Kardeşler, başkan Mübarek’e muhalif olan kesimler arasında en büyük boyutta olanını teşkil ediyor. Raporlara göre, protestolara Müslüman Kardeşler hâkim.
Dinci politik partilere anayasa tarafından yasak getirildiyse de, Müslüman Kardeşler üyeleri, Mısır Parlamentosu’na “bağımsızlar” listesinden seçildiler ve en büyük parlamento grubunu oluşturuyorlar.
Ancak, Kardeşler, Washington’un bölgedeki ekonomik ve stratejik çıkarlarına doğrudan hiçbir tehdit oluşturmuyor. Batılı istihbarat örgütlerinin, Kardeşlerle uzun süren bir işbirliği tarihi var. İngiltere’nin Kardeşleri desteklediği, 1940’lar gibi erken bir tarihte İngiliz gizli servisi tarafından belgelenmiş. Eski ABD istihbarat görevlisi William Baer‘e göre, 1950’lerden başlayarak, “CIA, Müslüman Kardeşler’e, Nasır’ı devirmek için övgüye değer bir yeteneğe sahip olduğundan dolayı, desteğini akıtmıştır.” 1954-1970: CIA ve Müslüman Kardeşler, Mısır başkanı Nasır’a karşı ittifak kurmuşlardır. CIA ile kurulan bu gizli bağlantıların bilgileri, ancak Nasır-sonrası dönemde ele geçmiştir.
Son söz kabilinden
Hüsnü Mübarek’in devrilmesi, birkaç yıldan beri, ABD dış politikasının ilân tahtasında asılı duruyordu.
Rejim değişikliği, bir yandan anlamlı bir politik değişim oluştuğu yanlış izlenimini verirken, bir yandan da rejimin sürekliliğini garanti etmeye hizmet eder.
Washington’un Mısır gündemi, “protesto hareketini kendi istediği yöne çevirerek” Hüsnü Mübarek’in yerine ABD’ye baş eğecek yeni bir kukla başkan getirmektir. Washington’un hedefi, dış güçlerin çıkarlarını sürdürmesi ve bu şekilde, Mısır halkının yoksullaşmasına hizmet eden neoliberal ekonomik politikaların gündemde tutulmasıdır.
Washington’un görüşüne göre, rejim değiştirmek artık ABD emperyalizminin doruk noktasında olduğu günlerdeki gibi otoriter bir askerî rejimin başa geçirilmesini gerektirmez. Rejim değişikliği, şimdi, sol partiler dâhil parti üyelerini atamakla, sivil toplum gruplarını finanse etmekle, protesto hareketlerini filtreden geçirmekle ve ulusal seçimleri manipüle etmekle gerçekleştirilebilir.
Başkan Obama’nın Youtube’da 28 Ocak’ta gerçekleştirdiği bir video yayınından yapılan alıntıya göre, Mısır protesto hareketiyle ilgili olarak, Obama, “Hükümet Şiddete Başvurmamalıdır”, demiştir. Asıl temelde yatan mesele, uygulanan bu şiddettin kaynağında neyin olduğudur? Mısır, İsrail’den sonra ikinci büyük ABD askerî yardımı alan devlettir. Mısır askerî kuvvetleri, Mübarek rejiminin temel gücü olarak kabul edilir:
“Washington’dan gelen yılda 1 milyar doların üzerindeki askerî yardım sayesinde, askerî kuvvetler ve polis gücü tepeden tırnağa silahla donatılmışlardır… ABD, Mısır’ı, resmî olarak, ‘önemli bir müttefik’ olarak tanımlıyorsa, herhangi bir kastı olmadan, Mübarek’in, ABD’nin, askerî operasyonları için askerlerini yerleştirdiği ileri bir karakol rolü oynamasından ve ABD’nin Ortadoğu’da ve aynı bölgede yürüttüğü kirli savaş taktiklerini uygulamasında sağladığı kolaylıklardan ötürüdür. Uluslararası insan hakları gruplarının açığa çıkardığı kanıtlarla da sabittir ki, ABD güçleri tarafından yürütülen (kriminal) operasyonlarla buradaki çeşitli bölgelerden toplanmış sayısız ‘şüpheli’ kişi, ‘derin sorgulanmaları için’ gizlice, Mısır çöplüğüne atılmaktadırlar. Mısır, ABD kamuoyu gözünden uygun bir şekilde saklanmış ve insan haklarının yasal ayrıntılarından arındırılmış olan Ortadoğu’nun dev ‘Guantanamo’ üssü olarak hizmet vermektedir.” (Finian Cunningham, Mısır: US-Backed Repression is Insight for American Public, Global Research, 28 Ocak, 2010).
Amerika, Ortadoğu için bir demokratikleşme “modeli” oluşturmaz. 20 yıldan fazla bir süredir, Mısır’a ve Arap Dünyası’na dayatılan ABD askerî varlığı ve bununla beraber uygulanan “Serbest Pazar” reformları, Mısır devletinin uyguladığı devlet şiddetinin kökünü oluşturur.
Amerika’nın niyeti, Mısır’da, iktidara yeni bir rejim getirmek için protesto hareketlerini kullanmaktır.
Halk hareketi, enerjisini yeniden yönlendirmelidir: Amerika ve “diktatör” arasındaki ilişkiyi yeniden tanımlamalıdır. Amerika’nın siyasî kuklasını alaşağı etmeli, ancak, hedefine “gerçek diktatörleri” almayı unutmamalıdır.
Halk Protesto Hareketleri,
Rejim değişikliğinin yönünü değiştirmeli,
Neoliberal reformları ortadan kaldırmalı,
Arap Dünyası’ndaki ABD askerî üslerini kapatmalı,
Gerçekten bağımsız bir devlet kurmalıdır.
29 Ocak 2011
*Küreselleşme Üzerine Araştırma Merkezi editörü ve Ottowa Üniversitesi'nde İktisat Profesörü
[Global Research’teki İngilizce orijinali nden Hatice Aksoy tarafından 5deniz.net (Sendika.Org) için çevrilmiştir]
SON VİDEO HABER
Haber Ara