Helen Warrell & David Blair / TİMETURK
Düzenli bir geçişin belkemiği olarak Obama yönetimi tarafından desteklenen Mısır’ın yeni Başkan Yardımcısı ve Başkan Hüsnü Mübarek’in “sağ kolu”(mafya ağzı) diye adlandıran Ömer Süleyman, Washington’un uzun zamandır müttefiki.
Kahire’deki ABD elçiliğinden yayınlanan ve WikiLeaks tarafından ele geçirilip açıklanan belgelerde, sürekli olarak yakın zamana kadar Mısır İstihbarat’ının başındaki bir-seferlik generalden ikili ilişkilerin anahtarı olarak söz ediliyor.
“Mübarek’in tam güvenini sağlamış” olarak tasvir edilip dönemin ABD büyükelçisi Margaret Scobey tarafından “aşırı analitik zihne sahip bir pragmatist” olarak methediliyor.
Mübarek, 29 Ocak’ta rejim-karşıtı ayaklanmayı Süleyman’ı ilk başkan-yardımcı olarak atayarak bastırmaya çalıştı. O zamana kadar, General Mısır’ın en önde gelen istihbarat servisinin başındaydı.
Gizli belgeler, İsrail ve Filistinliler arasındaki görüşmeler, Irak savaşı ve İran etkisinin ihtivası gibi Ortadoğu’daki dış politikanın her yönünü nasıl, uygulamada, onun nasıl ele aldığını gösteriyor. Tüm bu başlıklarda, ABD çıkarlarıyla uyum içerisinde görünüyor.
“Yaşlanan Mübarek, dış politika konularında sağ kolu zorlu Ömer’in karşısında aileden bir mevkidaşa/denge sahip değil” diyor Mayıs 2006 tarihli bir belge ve istihbarat şefini ABD’nin Ortadoğu barış sürecinde Mısır’la ilişkisindeki “en başarılı unsur” olarak ekliyor. Bir başka belge onun “etkisini ve vizyonu”nu övüyor.
Kahire’deki diplomatların 2008 Haziran tarihli belgesinde Tahran’ı “Mısır’ın belirgin bir düşmanı” olarak tasvir eden Süleyman’ın İran’la ilgili derin şüphelerinden bahsediliyor. “Cihadı destekliyorlar ve barışı ifsat ediyorlar ve Mısır’daki aşırıları önceden desteklediler. Eğer Müslüman kardeşleri destekleyecek olurlarsa, bu onları bizim “düşmanımız” haline getirecektir” dediği rapor ediliyor.
Süleyman, Mısır’ın yasaklı muhalefeti Müslüman Kardeşler’in oluşturduğu tehdide sıklıkla vurgu yapıyor. Ancak bu argüman her zaman ABD’li diplomatlar tarafından dikkate alınmıyor.
Kasım 2005 tarihli bir yazışmada, o zamanki ABD büyükelçisi Francis Ricciardone, “Mısırlılar, Müslüman Kardeşler öcüsü ile bizi uzun zamandan beri tehdit ediyor” diye yazıyor ve ekliyor:
“Dar-kafalı İslamcı politikacılara karşı çıkmanın en iyi yolu onlara sistemi açmaktır”.
Mübarek’in sadık danışmanı olmasına rağmen ABD’nin Süleyman’a ve Dışişleri Bakan Abul Geit’e olan güveni, Ocak 2009’da ABD’li bir diplomatın “yürümek için Mübarek’ten izin alıyorlar” gibi gözlemlerle pekişiyor.
Tüm tanımlamalar övgü içermiyor. Daha sonra aynı yazışmada, yazar generalin metotlarının daha karanlık yorumu ile ilgili ipucu veriyor: “Ömer (Süleyman) ve İçişleri Bakanı (Habip) el-Adli, yerel canavarları uzak tutuyor ve Mübarek, onların taktikleri yüzünden uykusuz kalacak biri değil”.
Yazışmalar aynı zamanda Süleyman’ın, Sudanlı birçok mülteci gibi Afrikalı göçmenlerin aşındırdığı İsrail’e giden Sina Yarımadası yoluna girmesini engellemek için gaddar adımlara izin verdiğini gösteriyor. Kasım 2007’deki bir yazışmada Süleyman’ın “turistler dâhil tüm zencileri Sina’ya girmesini engellediğini” söylediği belirtiliyor.
Benzer şekilde, bilgi notları İsrail gibi diğer ABD müttefiklerinin şüpheciliğini yansıtıyor. Mayıs 2008 tarihli bir yazışmada, İsrail iç güvenlik servisi başı Yuval Diskin, Mısır istihbarat şefi ile toplantısını “Orta Doğu’da tam olarak olması beklendiği şekilde- yalanların uçuştuğu iyi bir havada” sözleriyle betimliyor.
Yazışmalar Süleyman’ın Irak’ın yerel direnişine uzanan Orta Doğu’nun çetin sorunları üzerindeki etkisini gösteriyor. ABD’li diplomatla 2005 Haziran’daki toplantıda, Süleyman servisinin Irak Sünni direnişi ile “bağlantı”da olduğunu ve “ABD hükümetinin işbirliği yapması gereken bu bağlantıları derinleştirmesi” gerektiğini söylüyor.
Süleyman, bu “Iraklıların Sünni kabilelerle siyasi katılımla ilgilenen eski rejim unsurları karışımı olduğunu” ekliyor.
Yazışmalar, ABD yetkililerinin Süleyman’ı o zaman ABD askerlerine her ay saldıran direnişçilerle bağlantısından caydırmaya çalıştıklarına dair hiçbir şey içermiyor. Arkasından gelen iki yıl içerisinde Irak direnişi de azalıyor.
Sünni direnişçilerle görüşmeler Mısır hükümetinin ABD elçiliğinin Kahire’nin İran’ın kuklalarından biraz daha iyi olarak gördüğünü söylediği Irak’ın Şii çoğunluğu ile ilgili derin şüpheleri ile tutarlı.
16 Ekim 2005 tarihli bir yazışmada “Genel, her ne kadar yanlış olsa da, Mısır’ın Irak Şia’sını Tahran’ın bir aracı olarak görüyor” diye yazıyor.
Bu makale Oğuz Eser tarafından timeturk.com için tercüme edilmiştir.