Dolar

34,8719

Euro

36,7287

Altın

3.040,58

Bist

10.123,70

Mısır halkı tarih yazıyor

Londra’da Arapça yayımlanan Kuds ül Arabi Gazetesi'nde Genel Yayın Yönetmeni imzası ile yayınlanan başyazıda Mısırlı vatandaşların baskıya karşı koyuşu masaya yatırıldı. İşte o makale:

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-02-06 15:00:00

Mısır halkı tarih yazıyor

Mısır'da halk, korku düğümünden kurtuldu ve zulme nokta koyma kararı aldı. Rejime karşı ayaklanan Mısırlılar, Arap ve İslam halklarına baskıya direniş noktasında onurlu bir model sunacak.

Büyük Mısır halkı da dahil tüm Arap halkları, şimdi iki temel şeyin yaşanmasını bekliyor: İlki, Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’in ‘devrik liderler kulübüne’ katılması ve ikincisi, bir sonraki devrimin nerede, ne zaman patlayacağı ve Arap liderlerden daha kimlerin Mübarek’e eşlik edeceği. Ortadoğu’nun geleceği Kahire’de belirlenecek ve yeni Arap rejimi Tahrir Meydanı’nda kristalleşip, ılımlı veya direnişçi farklı Arap başkentlerine veya sahte esenlik için iki kamp arasında duruşlarıyla sopayı ortadan tutmaya çalışan ülkelere de yayılacak.

Yeni dönemin temel taşı

İsrail, halihazırda Batılı ülkeleri ve özellikle ABD’yi Mübarek rejimini kurtarmaya teşvik etmek, eleştirilerde bulunmayarak veya yolsuzluğuna, diktatörlüğüne ve baskılarına yoğunlaşmayarak, yönetimde kalması için yoğun faaliyette bulunuyor. Aynı zamanda İsrailli güvenlik danışmanları, güvenlik konularını ele almak için atanan Başkan Yardımcısı Ömer Süleyman’la bağlantı kuruyor. Bu konuların arasında, göstericilerin nasıl bastırılacağı ve Mısır’daki halk devriminin nasıl başarısız kılınacağı konusunda nasihatler de yer alıyor olabilir.

Irak Savaşı’nda yüz binlerce kişinin öldürülmesinin, ülke birliğinin parçalanmasının ve fitnenin ekilmesinin esaslı ortağı olan eski Britanya Başbakanı Tony Blair, İsrail’e olan sadakatini gizlemedi. Bu nedenle onun İsrail eğilimlerini hızla benimseyip, Mübarek rejimini dolaylı yoldan överek medya sahasına üşüştüğünü görmek, bizim açımızdan şaşırtıcı değil. Blair, Mübarek’in ılımlı olduğunu belirtti ve kendi iddiasına göre, işlerin Mısır’da aşırılıkçı İslamcıların dolduracağı yönetim boşluğuna yol açacak bir kaosa götürmeyecek biçimde kontrollü değişimini istedi. Netanyahu hükümetine İsrail’in uluslararası meşruiyet kazanma girişimleriyle nasıl mücadele edeceği konusunda ‘nasihatler’ sunan Blair, Irak ve Afganistan’daki diktatör rejimleri değiştirmek üzere barbarca bir askeri güç kullandı. Mısır’daki diktatör rejimi de ‘yamalamak’ ve sürekliliğini korumak istiyordu. Çünkü bu rejim, İsrail’e en fazla hizmet eden, güvenliğini koruyan, bütün dolduruşlarına boyun eğen, Arap ve Müslümanlara yönelik savaşlarını destekleyen bir rejim.

İsrail ve ABD’nin Arap rejimlerinin şeklini belirleyen politikalarını çizdiği ve çalışma gündemlerini koyduğu devir, Muhammed Buazizi’nin kendisini yakmasından sonra gerilerde kaldı. Çünkü Arap bölgesi harekete geçmeye, zulüm ve aşağılamaya isyan etmeye başlayarak, onurunu, liderliğini, kendi geleceğini belirleme hakkını ve ulusal sorunlarının başarısını geri getirecek yeni bir dönemin temel taşını koydu.

Rejimin etrafını saran çete

Mısır’daki rejim, diğer Arap yönetimleri gibi kendisini halktan uzak tutarken, etrafını saran işadamları çetesi de devlet içinde devlet oluşturdu. Bu çete, halkın baskının gücüyle bu şartları kabul edeceğini ve harekete geçmeyeceğini düşünerek, küstahlık içinde ve halkın evlatlarını hakir görerek yaşamakta. Tesadüfen karşılaştığım yoksul bir kadını dinlediğimde şoke olmuştum. Mısır Lirasını kullanmayı reddettiğini, Amerikan Doları’nı ve yabancı bankalarca çıkarılan kredi kartlarını tercih ettiğini ifade etmişti. Bunun sebebini sorduğumdaysa, “mısır parasının kirli olması, ‘pis’ ve ‘sağlıksız’ insanların elinde dolaşması” demişti. Burada bir genelleme yapmıyorum ve bunun bireysel bir durum olabileceğini düşünüyorum, ancak bu bayan, Mısır halkının yüzde 0,5’inden azını temsil eden etkin bir grubu sembolize ediyor. Yalnız bu bir avuç etkin kesim, ülkelerin kaderine hükmediyor; rejimi ve araçlarını yağmalama, fakirlerin ve emekçilerin kanını emerek açgözlülük ateşini yükseltme noktasında kendi çıkarlarına hizmet ettiriyor.

Güvenlik güçlerinin iki gün boyunca sokaklardan niçin çekildiğini ve sonra neden geri döndüğünü bilemiyoruz. Devrimcilerin kanına girmek rejimin ömrünü uzatmaz, aksine gidişini hızlandırır. Fakat bizi endişelendiren, İsrail müdahalesiyle Batı’nın tutumunda gördüğümüz değişimin başlaması. Bu müdahale, Batılı hükümetleri Mısır rejiminin diktatörlüğüne yönelik eleştirilerin sürmesinin tehlikesine dair uyarıya yoğunlaştırdı. Bu eleştiriler, halkın baskısını haklı çıkarıyor, rejimin düşüşünü hızlandırıyor. Bu düşüş, İsrail varlığını tehdit edecek, barış girişiminden arda kalanları da çökertecek ve işgal altındaki Arap topraklarında şartları tersyüz edecek.

Islah değil, rejimin düşüşü

Bazı medya kuruluşlarının, Mısır halk devrimine ilişkin dosyaların, kaosa, istikrarsızlığa, rejimin düşmesinin petrol fiyatlarının yükselmesi, terörle savaş ve genel olarak dünya ekonomisi üzerindeki tehlikelerine yoğunlaşarak yön değiştirdiği gözlemleniyor. Mısır ordusuysa, devrimin yanında durarak, ulusal bir kurum ve kahraman Mısır halkının bir parçası olduğunu ispatladı.

Vatansever tarihiyle, ümmetin ve inancın davalarını savunma noktasında sınırsız kurbanlarıyla bilinen Mısır ordusu, dizginleri eline aldı ve ait olduğu halk safında durdu. Mübarek’in kendisinin artık devrik bir lider olduğunu ifade eden isyanı kabullenmemesi ve Mısır halkına hâlâ ipleri elinde tutuyormuş gibi muamele etmesiyse sürpriz oldu. Bu durum, Ömer Süleyman’ı muhalefetle görüşmek görevinden ve şaibeli parlamentoyu feshetmeye hazır olduğunu ortaya koymasından da anlaşılıyor. Bu küstah üslup, tamamen reddedilmekte. Zira Mısır muhalefeti, parlamentonun feshedilmesini, hükümetin dağıtılmasını talep ederken, Mübarek’le görüşmeyi dahi istemedi. Mübarek’in iktidarı bırakmasının temin edilmesi için orduyla görüşmek istedi. Mısır halkı da rejimin ıslahını değil, hep başkanın düşmesini istedi ve hâlâ da istiyor. Ömer Süleyman’a düşense, valizini toplamak ve başkanıyla birlikte en kısa zamanda gitmek.

Mısırlılar, devrimden ödün vermez. Halk, korku düğümünden kurtuldu ve zulme nokta koyma kararı aldı. Ülkesinin onurunu ve rolünü yeniden kazanıyor, Arap ve İslam halklarına baskıya direniş noktasında onurlu bir model sunacak. Tıpkı yedi bin yıl boyunca edebiyat, bilim, inşa ve devrimler noktasında birçok önderlik modeli sunduğu gibi.


 

Haber Ara