Dolar

34,8763

Euro

36,7786

Altın

3.047,35

Bist

10.140,43

Bir kriz için 3 senaryo

Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'e karşı gösterilerin ikinci haftasına girdiğimiz bu aşamada krizden çıkış için 3 çözüm düşünülebilir.

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-02-03 07:19:18

Bir kriz için 3 senaryo

Joseph Mayton, Bikyamasr

Düşünülebilecek olan ilk senaryoda Mübarek ve hükümeti birlikte istifa ederler. Başında Atom Enerjisi Ajansı'nın (AIEA) eski başkanı Muhammed el Baradey'in bulunduğu bir geçiş dönemi hükümeti işbaşına gelir. Bu en iyimser senaryodur; çünkü bunun gerçekleşmesi düşünülebilecek en alt düzeyde şiddet ve kendi ülkesini yeniden fetheden halk için olumlu bir çözüm anlamına gelmektedir. Mübarek hükümetinin meşruiyetini tümüyle yitirdiği ve kendi adını taşıyan bir hanedanı işbaşına getirme umutlarının sona erdiği artık biliniyor. Ancak onun 30 yılı aşkın saltanatına son vermek için şu anda uygulanandan çok daha fazla baskı uygulamak gerekecek.

İkinci senaryoda ise gerçekleşecek olan, ordunun kesin bir müdahale yapması ve halk adına yapılmış bir sözde hükümet darbesi çerçevesinde Mübarek'i devirmesidir. Bu senaryo gerçekleştiğinde askerler geçici bir askerî hükümet kurarlar, ardından genel seçim ve cumhurbaşkanlığı seçimi için tarih belirlerler. Bu çözüm de kayıpların daha da artması riskini azaltır ve tıpkı yıllar önce Türk ordusunun hükümete karşı hukuk devletini dayattığı zamanda gerçekleştiği gibi askerlere daha fazla meşruiyet kazandırır. Bu senaryo, zamanında Türkiye için işledi ve 25 Ocak tarihine kadar derinden bölünmüş olan Mısır için de etkin bir çözüm olabilir. Bunun gerçekleşmesi kesinlikle ideal çözüm değilse de tünelin sonunda ışığın göründüğü bir çözümdür denebilir; çünkü bu durumda gelecek olan ilk seçimlerde Mübarek dışlanmış olacaktır.

Üçüncü senaryo -ki aynı zamanda en tehlikeli olan senaryodur- Mısır sokaklarında oynanabilecek olan senaryodur, çünkü polis teşkilatı (doğrudan tanıkların sivil ajanlar olarak tespit ettikleri de dahil olmak üzere) şiddetin, yıkımın ve ölümün cisimleşmiş halidir. Eğer ordu da gösterilerin yasaklanmasını ve sokağa çıkma yasağının uygulanmasını sağlamak için güçlerini polis teşkilatı ile birleştirirse artık halkın yanında kendine bir yer bulamaz. Sayısız Mısırlının hayatları pahasına da olsa baskıcı hükümetin simgesi olan içişleri bakanlığını işgale yeltendiklerinde yaşadığımız sürecin en dramatik olayları gerçekleşebilir. Askerler Mübarek için göstericilerin üzerine ateş açıp onları öldürerek dağıtabilirler. Bu durumda şiddet tahayyül edilemez düzeylere erişebilir, katliamlar birbirini izleyebilir. Mübarek de bu ortamdan yararlanarak, uluslararası kamuoyuna rağmen, iktidarı ve başkanlığı yeniden büyük bedeller pahasına yavaş yavaş ele geçirebilir. Bu, iki anlamda felaket senaryosu olacaktır. Çünkü aynı zamanda halk ayaklanmasının Mısır'ın geleceği için iyi şeyler getirmediği anlamına da gelecektir.

Bir gösterici "Mübarek gitmeden biz de gitmeyeceğiz." açıklamasını yaptı. Meydanlara hakim olan duygu budur. Batı basınının önemli bir bölümünün yaptığı açıklamaların aksine Müslüman Kardeşler'in iktidarı alması gündemde değil. Müslüman Kardeşler geçiş dönemi hükümetinin başkanı olarak El Baradey'i destekleyeceklerini ve her ne olursa olsun ülkenin kaderinin her şeyden önce halk iradesine dayanmasının gerekli olduğunu düşündüklerini açıkça bildirdiler.

Mısır devrimin eşiğinde değil, gerçek değişimleri yaşıyor. Göstericilerin zafer çığlıkları konusunda temkinli olmalıyız. Göstericiler Mısır tarihinin daha önceki örneklerini hesaba katmalılar. Bu, başarıya ulaşması kolay bir mücadele değil, ancak vatandaşlar gitgide artan kalabalıklar halinde muhalefetin saflarını büyütürlerse kamu güçleri ve son tahlilde de ordu bu tepkiye boyun eğmek zorunda kalacaktır. İleride, geriye bakıldığında Mısırlıların ülkelerini yolsuzluğa bulaşmış, gerçeklerden kopmuş ve yönettiklerini iddia ettikleri halkı tanımayan liderlerinden ülkelerini geri aldıkları bir dönemin şafağı olarak algılanacak tarihî bir anı yaşıyoruz.

Zaman

Haber Ara