2011 yılına dünya sürpriz ayaklanmalarla girdi. Tunus'ta başlayan halk isyanı 23 yıllık diktatör Zeynel Abidin'i saltanatından ederken; Yemen'de halk 30 yıllık diktatörün tahtının sallamaya devam adiyor. Ve şimdi sıra Mısır'da.
Mısır'da gerçekleşen gösteriler tüm Arap ve Batı dünyasında şok etkisi yarattı. Şimdi komplo teorisyenleri ve analistler kendilerine şu soruyu soruyor; Arap dünyasında neler oluyor? İsyanlar nereye gidiyor? 2010 yılı için siyasi kehanette bulunanlar, Orta Asya'da siyasi depremler olacağını konuşuyordu. Şimdi ise Tunus ve Mısır halk ayaklanmaları domino etkisi yapabilir düşüncesi kuvvetlendi. Amerika ve İngiltere merkezli düşünce kuruluşlarının strateji ve komplo teorilerinin çevirisi üzerinden, Arap dünyası geleceğini yorumlayan köşe yazarlarımız şaşkın vaziyetteler.
ARAP DÜNYASINI TANIMIYORUZ
Malesef ülkemizde Arap dünyasını yakından tanıyan çok fazla akademisyen, uzman olmadığı için, yaşanan olaylar hakkında Batılı uzmanların düşüncelerini empoze etmeye çalışan yazarların manipülasyonları ile eksik ve yanlış değerlendirmeler yapılmaktadır. Arap dünyasında ok yaydan çıkmıştır. Bugüne kadar böylesine halkın sert tepkisi ile sokaklara çıkılmadı. Bu heyecan ve cesaretin, sembolsüz, lidersiz, flamasız ve genelde genç kitleler tarafından yapılması önemlidir. Toplum psikolojisi açısından bunu değerlendirmek, okumak gerekiyor. 25-30 yıllık diktatörlükler ile yönetilen halklar var. Bu ülkelerde yolsuzluk ve işsizlik diz boyu. Bu ülkeleri sayıları çok az olan aileler yönetmekte. Hak ihlalleri, baskılar insanları canından bezdirmiş, her şeyin ötesinde toplumsal bir başkaldırı var.
Burada bastırılmış siyasi vicdani duyguların bilinçaltındaki patlamasını tetikleyen hadiseleri de görmemiz gerekiyor. Genç Arap kuşağının isyanı bu. 1992 yılında Bosna Savaşı ile başlayan Müslümanların katliama uğramaları iletişim çağının yükseliş tarihine denk gelir. Batı'nın göbeğinde tecavüze uğrayan Müslüman kadınlar, Çeçenistan'da, Kosova'da öldürülen çocuklar, Afganistan'da Taliban bahanesi ile tüm NATO askerlerinin masum sivilleri öldürmesi, Irak işgali, Filistin'deki katliamlar. Bütün bunları genç Arap kuşağı teknolojinin imkanları sayesinde günbegün izledi. Bunlarla büyüdü bu kuşak.
UYKUDAN UYANDILAR
Arap dünyası uyudukları uykudan uyandılar. Arap gençliği bilgisayarlar ve cep telefonları ile öfkelerini beslediler. Ve bu öfke sosyal medya üzerinden bir virüs gibi yayıldı. Yıllardır yolsuzluk, işsizlik ve baskılarla ezilen Arap halkları, modern dünyanın baş döndürücü iletişim araçları ile postmodern bir başkaldırıya cesaret ettiler. İletişim çağının duygu birikiminin oluşturduğu postmodern öfke patlamaları yaşanıyor. Çok çabuk örgütleniyorlar. Bu örgütlenme sokağa çıktığında siyasal, mantıklı stratejilerin önüne geçebiliyor. Kontrolsüz bir hal alması açısından da çok riskli bir belirsizliği ve kaosu da beraberinde getirip, provokasyonlara karışabiliyor. Bu isyan postmodern Arap halklarının isyanıdır. Bu rüzgar şu an bazı ülkelerde meltem olarak eserken, Tunus ve Mısır'da rüzgara ve kasırgaya dönüşebilir. Batı sessiz. Özellikle Fransa, Amerika itidalden bahsederken; İngiltere ve Rusya da ilgi ile izlemekte olanları. Sokaklarda lidersiz ve sembolsüz bir halk ayaklanması var.
ABD ve İngilizlerin bu totaliter rejimleri artık sırtlarında taşıma şansı kalmamıştır. Bundan sonra ABD ve İngilizler, Arap halkının daha çok özgürlük ve daha insanca yaşam isteklerine karşı liderlere, ılımlı ve esnek olmalarını tavsiye edecektir.
ESEN TÜRKİYE RÜZGARIDIR
Yeni Arap kuşağının değişim taleplerine artık kulak vermek zorundadır ülke liderleri.
Arap iktidarları halkları ile barışmaktan başka şansları kalmamıştır. Postmodern Arap nesli kendi işini kendi görmek istiyor.
Ortadoğu'da özellikle baskı ve yolsuzluk işsizliğin hakim olduğu bu ülkelerde, son 7 yıldır yükselen bir Türkiye özlemi ve sevgisi var. Arap ülkelerinin sinemadan kültüre, modadan siyasete kadar taklit etmek istedikleri ve yüzünü çevirdikleri bir Türkiye özlemini iyi okumak gerekiyor. Postmodern Arap isyanının bilinç altında oluşan yeni rüzgar Türkiye rüzgarıdır. Sayın Ahmet Davutoğlu'nun ortaya attığı fikirlerin Batı'yı telaşa düşürmesinin sebebi gayet açıktır. Bu fikirlere Araplar sıcaktır. Arap dünyasının önündeki en sempatik ve umutla baktıkları model Türkiye modelidir. Türkiye ister istemez bu sevgiye ilgisiz kalamaz,bunun gereklerini yerine getirmek zorundadır.
Yeni bir dönemin başındayız. Arap dünyasının kurtuluşu yeni Osmanlı felsefesinin iyi tercüme edilerek pratik uygulama şansını değerlendirmekten geçecektir. Türkiye büyük tarihsel bir şans yakalamış durumda, bu şansı iyi kullanması gerekiyor. Bu aynı zamanda tıkanan ve dümeni kırılmış Arap, İslam dünyası içinde bir şanstır. Türkiye bu şansı kullanabilecek enerjiye, tarihsel derinliğe, tecrübeye ve potansiyele sahiptir. Rüzgar bizim şarkımızı söylüyor.
* Gezgin-İnsan Hakları Aktivisti