Zira dışişleri bakanı, olayları yorumlayan sözcülerinden başkanına kadar Beyaz Saray, kendini tamamen olayları izlemeye vakfetmiş gibi. İbrani devletinde durum daha kötü. Hükümet ve güvenlik organlarının doğal olarak Mısır rejiminin tutumuna zarar verilmesi endişesiyle bu dosyaya karşı çekinceli durmalarına rağmen İsrail basını, İsraillileri vuran panik halini aktarmayı kesmedi. İsraillilerden bazıları Mısır halkının düşüncesini ifade edecek bir değişimin kendi devletleri açısından siyasi bir felaket oluşturacağına inanıyor.
Eski bakan ve başkan Mübarek'e yakınlığıyla bilinen İşçi Partisi üyesi Binyamin Ben Eliezer bu bağlamda düşüncesini açıkça dile getirdi. Haaretz gazetesi Ben Eliezer'in 'Mısır İsrail için bütün açılardan en önemli devlettir. En büyük orduya sahip devlet olduğunu hatırlamalıyız. Bölgede halen bir denge ve sakinleştirme unsuru. Ortadoğu'da istikrarın merkezi ve temeli' yollu sözlerini aktardı. Bakan 'barış anlaşmasından endişeli değilim ve kanımca Müslüman Kardeşler dışında Mübarek'in yerine gelecek kişi Mısır'ın çıkarına olacağı için barış anlaşmasına saygı gösterecektir.' diye ilavede bulundu. Ben Eliezer, Mısır'daki halk ayaklanmasından, protestoların gücü ve devam etmesinden dolayı şaşırdığını ifade etti. Amerikan ve İsrail çevrelerini saran bu endişe hali bizlere Mısır Parlamentosu Dışişleri Komisyonu Başkanı Mustafa el Faki'nin söylediklerini hatırlattı. Faki, Mısır cumhurbaşkanının ABD'nin onayına ve İsrail'in itiraz etmemesine ihtiyaç duyduğunu belirtmişti.
ABD açısından Mısır şartlarına yönelik bugünkü ilgisi sadece İsrail'in endişesine bağlılığı sınırında durmamakta. Bu bağlılığın taraflar arasındaki ilişkiler tarihinde bir benzeri yaşanmadı ancak bu ilgi Amerikan çıkarlarına da uzanıyor. Zira Mısır'da gerçekçi bir değişim bölgenin dört bir yanında değişim anlamına gelecek ve ayaklanmanın halklara itibarını kazandırmasının Arap dünyasındaki dış politika pusulasının yeni eğilimi anlamına gelecek. Çünkü ABD, ümmetin toplu bilincinde Siyonist oluşumdan sonra ikinci düşman. Halklar kararlarını ellerine aldıklarında Washington'la ilişkiler değişecektir. En azından tıpkı son yıllarda Latin Amerika ülkeleriyle ilişkilerde yaşandığı gibi dolduruş ve şantajı reddeden eşit ilişkiler yönünde olacaktır.
Mısır herhangi bir devlet değil. Rejiminin yanlış politikalarından önce Arap dünyasında ve hatta bölgedeki en büyük ağırlıktı. Mısır'daki değişim, herhangi bir değişim değildir. Zira rejimin trajedisi sadece Mısırlıları değil, ümmetin genelini vurdu. Bu sebep bizleri ve başkalarını Mısır konularına ilgi göstermeye ve Mısır rejimine karşı atağa geçmeye sevk etti. Evet rejimin politikaları sadece Mısırlılar ve ulusal güvenliği için felaket olmadı. Felaket bütün Arap dünyasına geçti. Filistin sahasında yaşananlar bunun kanıtı. Sadece Gazze ablukasını değil, Yaser Arafat'ın öldürülmesini ve yönetimin Arafat'a darbe yapmaya çalışanlara, ABD ve Tel Aviv tarafından kabul görenlere teslimini kastediyorum.
Irak'ta yaşananları unutmuyoruz.
Bugün Mısırlılar kendilerini ve beraberlerinde bizleri kurtarmak için sokaklara dökülüyor. Bu da Allah'tan sonra kapıyı açan Tunus sayesinde. Fakat Mısır kapısı daha önemli. Bu kapı kanalıyla hepimiz özgürlük ve onura doğru yol alacağız. Mısırlılar rejimi değiştirmekte başarılı olursa başka domino taşları birbiri ardına düşmeye hazır olacak. Bu yaşandığında ümmet başta Siyonistler ve Amerikalılar olmak üzere düşmanlarıyla çekişmelerinde farklı bir konum alacak. İran bundan sonra Arap şartlarına siyasi ve mezhepçi temelde meydan okuyamayacak. Diyalog iki taraf arasındaki sorunların çözümünün yolu olacak.
Mısır halkı bugün ümmete liderlik etmek için ön sıralarda. Bugün onurlu insanların öncelikle Mısır halkına selam göndermek ve rejime 'yeter' demek için Arap ve yabancı ülkelerdeki Mısır büyükelçilikleri önünde toplanması şaşırtıcı değil. Zira Mısır'ın adı izzet, onur ve saygınlık olan yeni bir dönemi yaşaması ve bizim lokomotifimizin de aynı adrese yönelmesi için bu rejimin gitme zamanı geldi.
Kaynak: Zaman