Mısır’da bir haftadır devam eden ayaklanma dünya basınında geniş yer buldu.
Financial Times da, "Arap istisnasına son verilmesinin zamanı geldi" başlıklı başyazısında "Batı, özgürlüklerini elde etme yolunda Mısırlıları cesaretlendirmeli" diyor. Yazıda özetle şöyle deniyor:
"Batı, kısa vadeli çıkarları için despot rejimleri desteklemek yerine, Arap toplumunda onları değiştirebilecek güçleri cesaretlendirme yolları bulmalı. Amerika'daki 11 Eylül saldırılarından sonra yanlış bir şekilde 'Sahip olduğumuz özgürlükler nedeniyle bizden nefret ediyorlar' diye bir algı ortaya çıktı. Hayır, Araplar ve Müslümanlar, Batı'nın kendilerinden bu özgürlükleri esirgeyenlere destek vermesinden nefret ediyor."
Amerika Birleşik Devletleri'nin Mısır ordusuna 1979'dan beri verdiği yıllık 1 milyar 300 milyon dolarlık yardımı gözden geçirme kararının önemli bir işaret olduğunu belirten Financial Times şöyle devam ediyor:
"Batı, parayı kendiyle aynı dili konuşan yere yatırmalı ve rekabetçi siyaset, açık toplum, hukuka dayalı bir rejim, kısacası, herşeye rağmen Arapların Batı toplumunda cazip bulduğu her şeyi destekleyerek demokrasi ve demokrasiyi savunan cesur insanların tarafını tutmalı. Otokrasi çukurundan Mısırlılar ya da Araplar sonunda kendileri çıkacak ama en azından Batı'dan parmaklarına basmamalarını bekliyorlar."
Amerikan Merkezi Haberalma Örgütü CIA'nın eski Siyasi İslam Stratejik Analiz Programı Direktörü Emile A. Nakhleh, Financial Times'taki makalesinde "Bu protestoların şiddetini öngörememek, ABD'nin bu bölgedeki gerçeklikleri görmezden geldiğine işaret ediyor" diyor:
"Şaşkınlık içindeki Amerikalı siyasetçilerin önünde şimdi, Başkan Obama'nın Haziran 2009'da Kahire konuşmasında sözünü ettiği yeni başlangıç konusunda bir fırsat var. Diktatörlerin öncülüğündeki kısa vadeli istikrarın yerini şimdi toplum öncülüğündeki uzun vadeli demokratik reformlar alabilir. Batı 30 yıl önce İran'ı kaybetti. Ama şimdi, Tunus, Mısır ve diğer ülkelerde yaşanan çalkantıdan ders çıkarabilir."
GÖZLER ORDUDA
Yine aynı gazetede yazan Arap Reform Girişimi'nin Direktörü Bassma Kodmani ise bundan sonraki süreçte ordunun oynayacağı rolün belirleyici olabileceğine dikkat çekiyor:
"Tüm işaretler, Mısır'da bir devrim sürecinin başladığını gösteriyor. Kanlı sokak gösterileri Mısır için yeni bir şey değil ama bu yeni intifada farklı bir şey. Bu ayaklanma, Mısır toplumunun uzun zamandır beklediği şeyi tetikleyen bir gelişme ve güvenlik güçlerinin tavrı denklemi değiştiriyor. Mısır'da Mübarek'in başında olduğu devlet büyük ve güçlüdür. Devamlılığı ve şimdiki yapısı sorgulanamaz kabul edilmiştir. Devlet her yerdedir. Her şey devletten gelir, devlete gider ve bu yapının omurgası güvenlik yapılanmasıdır."
"Mısır'da diğer kurumların içi boşaltılmıştır ama Mübarek'in bağımlı olduğu kurumların değil. En son 1973'te savaşan ordu, o zamandan bu yana kendini Mısır toplumunu izlemeye adamıştır. Ordu 50 yılda üç isyan bastırmıştır. Ordu geniş bir ekonomik faaliyet içinde. Bunun sonucu olarak çıkarı, statükonun devamından yanadır. Ama ordu aynı zamanda kendini Mısır devletinin çıkarlarının savunucusu olarak görmektedir. Ordu şimdi, devletin çıkarlarının nasıl korunması gerektiğine dair bir vizyon geliştirmekte olabilir; Mübarek'i içermeyebilecek bir vizyon."
'İSRAİL KAYGIYLA İZLİYOR'
Financial Times'ta yer alan bir başka haber de İsrail'in, Mısır'da yaşanan gelişmeleri kaygıyla izlediği vurgulanıyor. Gazeteye göre, İsrail Başbakanı Mısır'la 30 yılı aşkın bir süredir devam eden ilişkilerinin bozulmaması temennisini dile getirirken İsrail basını Orta Doğu'da yeni bir dönemin başladığına dikkat çekiyor. Bir İsrailli yazar, Mısır'daki devrimin İsrail'i Orta Doğu'da mutlak bir yalnızlığa iteceğini söylüyor. Birçok İsrailli, yönetimin Müslüman Kardeşler öncülüğündeki İslamcı gruplara geçmesinin ülkeleri için çok büyük bir tehdit oluşturacağını düşünüyor.
ORTADOĞU'NUN GELECEĞİ KAHİRE'DE BELİRLENİYOR
İngiliz Independent başyazısında "Orta Doğu'nun geleceği Kahire'de belirleniyor" derken, gazetenin ekonomi editörü Sean O'Grady Mısır'daki krizin dünyaya yeni petrol şoku yaşatabileceğini söylüyor.
Yazara göre, Mısır petrol üretmemesine rağmen, dünya petrolünün yüzde ikisi Mısır'ın denetimindeki Süveyş Kanalı ya da Kızıldeniz'i Akdeniz'e bağlayan paralel kanaldan geçiyor. Küresel ticaretin yüzde sekizi de Süveyş üzerinden yapılıyor. Petrol fiyatlarını psikolojik eşik olan 100 dolar sınırına getiren bir başka unsur ise Tunus ve Mısır'daki olayların zengin doğalgaz yataklarının bulunduğu Cezayir ile, petrol zengini Libya hatta Körfez ülkelerine sıçraması olasılığı. Ayrıca Mısır'da köktenci bir rejimin genel olarak Orta Doğu'da barışa tehdit oluşturabileceğinden endişe ediliyor.
Guardian da, Mısır'da tüm gözlerin orduda olduğunu belirtiyor. Yazıda şöyle deniyor:
"Bazı gözlemcilere göre, kriz karşısında sorunsuz bir geçiş süreci istediğini açıklayan Amerikan yönetimi Mübarek'in gitmesi ve siyasi reformların başlaması konusunda generalleri ikna etmeye çalışabilir. Genelkurmay Başkanı Sami Enan hafta sonunda Washington'dan döndü. Ancak Kahire'deki diplomatlar, komutanların Mübarek'i gözden çıkarmaya hazır olduğuna dair hiçbir işaretin olmadığını söylüyor. Tunus'ta Devlet Başkanı Zeynel Abidin bin Ali'yi ülkeyi terk etmeye ikna edenler generallerdi."
Daily Telegraph, Amerikan Başkanı Obama'nın Mısır'daki krizle ilgili olarak dün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Suudi Arabistan Kralı Abdullah, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ve İngiltere Başbakanı David Cameron'ı aradığını bildiriyor.
'MÜBAREK'İN 30 MİLYAR DOLARI VAR'
Gazete, Mübarek'i konu alan bir yazısında şimdiye kadar altı suikast girişiminden kurtulan Mısır liderinin "Firavun" olarak anıldığını ve kişisel servetinin 30 milyar doları aştığını belirtiyor.