Dolar

34,8956

Euro

36,6387

Altın

3.011,24

Bist

10.058,63

'Protestocuların derdi çözüm üretmek değil'

Başbakan Erdoğan, 'Protestocuların derdi sorunları çözmek değildert üretmektir' dedi.

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-01-27 16:14:57

'Protestocuların derdi çözüm üretmek değil'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Siyasetteki hayatım merdivenin en alt basamağından başladı. İlçe gençlik kollarında başladım. Daha sonra il gençlik kolları ve diğerleri... Yukarıdan birileri bizi indirip de buralara gelmedik. Sipariş usulüyle gelmedik'' dedi.

Başbakan Erdoğan, Gençlik ve Spor Erzurum İl Müdürlüğü toplantı salonunda Türkiye'nin dört bir yanından gelen gençlik temsilcileriyle bir araya geldi.

Erdoğan, yaptığı konuşmada, 25. Dünya Üniversiteler Kış Oyunları'nın açılış gününde, Erzurum'da gençlerle bir araya gelmekten büyük memnuniyet duyduğunu ifade etti. Bugün Erzurum'da büyük bir heyecanı ve büyük bir coşkuyu yaşadıklarını belirten Erdoğan, Erzurum adına, Türkiye adına, özellikle de gençler adına büyük bir sevinci hep birlikte paylaştıklarını söyledi.

Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Şu anda, 5 kıtadan, 50 ülkeden yaklaşık 3 bin 500 sporcu Erzurum'a gelmiş durumda. Akşam başlatacağımız Kış Olimpiyatları ile 7 gün boyunca dünyanın, gençliğin ve sporun gözü, kulağı Erzurum'da olacak. Dünya gençliğinin Erzurum'da toplandığı bir anda, hem buradaki heyecanı paylaşmak, hem de sizlerle istişarelerde bulunmak amacıyla böyle bir toplantının yapılmasının anlamlı olacağını düşündük.

Bildiğiniz gibi, bir süredir toplumun çeşitli kesimleriyle bir araya geliyor, başta 'Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi' olmak üzere gündemdeki meseleleri, Türkiye'nin sorunlarını farklı gözlerden, farklı bakış açılarından dinlemeye ve istişare etmeye gayret ediyoruz.

Erzurum'daki bu istisna toplantıya kadar, İstanbul'da, Başbakanlığın Dolmabahçe Ofisi'nde, ses sanatçılarımızla, sahne ve gösteri dünyasının ünlü simalarıyla, yazarlarımızla, sporcularımızla, medya temsilcileriyle, kadın sivil toplum örgütü temsilcileriyle, üniversite rektörlerimizle bir araya geldik. Her bir toplantı, zaman sınırlaması olmaksızın, katılımcıların görüşlerini özgürce ifade ettikleri, Türkiye ve dünyaya ilişkin tespitlerini bizlerle paylaştıkları son derece verimli buluşmalar oldu.''

-''HİÇ KİMSEYİ DIŞLAMAK, DIŞARIDA TUTMAK GİBİ BİR NİYETİMİZ YOK VE OLAMAZ''-

Türkiye nüfusunun önemli bir kısmının gençlerden oluştuğu dikkate alındığında, bu toplantıların gençlerle de yapılmasının bir zorunluluk arz ettiğini anlatan Başbakan Erdoğan, toplumun çeşitli kesimleriyle her an bir araya gelmenin ve her an istişarelerde bulunmanın mümkün olamayabileceğini, ancak iş gençlere, gençliğe gelince onlarla zaten her an birlikte ve diyalog halinde olduklarını ifade etti.

Evinde, aile içinde gençlerle birlikte olduğunu belirten Erdoğan, AK Parti'de de gençlerle her an diyalog halinde olduğunu dile getirdi. Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

''Başbakanlıkta yine genç bir ekibim var. Danışman kadrom genç bir ekip. Gençlerle sürekli bir arada oluyorum. Partimde de Türkiye'nin en büyük gençlik teşkilatına sahip olmaktan dolayı büyük gurur duyuyorum.

Siyasetteki hayatım merdivenin en alt basamağından başladı. İlçe gençlik kollarında başladım. Daha sonra il gençlik kolları ve diğerleri... Yukarıdan birileri bizi indirip de buralara gelmedik. Sipariş usulüyle gelmedik. Onun için gençleri anlarım.

Gençlerin nüfus içindeki yüksek oranını bildiğimiz için hizmetlerimizde, planlama ve projelerimizde gençleri her zaman dikkate alıyor, projeksiyonlarımızı genç nüfusa göre yapıyoruz. Her an gençlerin içinde bulunsak da, her an gençlerle diyalog halinde olsak da, gençleri anlamak, ruh dünyalarına nüfuz edebilmek, sorunlarını öğrenmek adına daha fazla gayret göstermemiz gerektiğini de biliyoruz. İşte bu toplantı, bizim birbirimizi daha iyi anlamamız, birbirimizi daha iyi ifade edebilmemiz, samimi bir ortamda yapıcı bir diyalog zemini oluşturmamız için tertip edilmiş bir toplantı.

Burada, mümkün olduğunca genç kesimin tüm temsilcilerini bir araya getirmenin çabası içinde olduk. Üniversite gençlik konseylerinden genç iş adamlarına, sivil toplum örgütü temsilcilerinden sporculara, genç işçilerden öğrencilere kadar her kesimin burada temsil edilmesine azami özen gösterdik.

Hiç kimseyi dışlamak, dışarıda tutmak gibi bir niyetimiz yok ve olamaz. Herkesi dinlemeyi, her katılımcının görüş, öneri ve eleştirilerini almayı önemsememize rağmen, zaman boyutunu gözeterek katılımı sınırlı tutmak zorundaydık. Bu toplantı gençlerimizle yaptığımız ne ilk toplantı, ne de son toplantı olacak. Ömrümüz vefa ettiği sürece her fırsatta gençlerle, gençlik temsilcileriyle bir araya gelmeye, diyalog kurmaya devam edeceğiz.''

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''benim doğrum tek ve yegane doğrudur' diyenler, 'benim ideolojim tek seçenektir' diye düşünenler, 'benim yaşam tarzım, fikirlerim, inançlarım herkesinkinden üstündür' kanaatinde olanlar, bunu başkalarına dayatma çabası içine girdiklerinde nasıl bir zalimliğin içine de girdiklerini lütfen görsünler'' dedi.

Başbakan Erdoğan, gençlik temsilcileriyle gerçekleştirdiği toplantıda bir konuşma yaptı.

''Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi''ne değinen Erdoğan, birlik ve kardeşliğin önemine değindi ve bu unsurlara gölge düşürülmemesi gerektiğini vurguladı. Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

''Birliğe karşı çıkılabilir mi? Kardeşliğe karşı çıkılabilir mi? Birlik içinde olmak istiyoruz, kardeş olmak istiyoruz. Bunun içini nasıl zenginleştirirseniz zenginleştirin. Siz de kendimize göre zenginleştiriyoruz.

Başta diyoruz ki 'empati yapacağız.' Kendimizi başkasının yerine koyacak ve meseleye bir de o gözle bakacağız. Ben kendim için ne istiyorsam karşımdaki için de onu isteyeceğim. Bunu sorgulamak durumundayız. Hiç kimse kendi anne babasını, doğduğu şehri, ülkeyi, ana dilini, kültür kodlarını tercin ederek dünyaya gelmiyor. Onlar farklı zenginliklerle dünyaya geliyor. Bu toplumun zenginliğini de zaten bu oluşturuyor. Yani her doğan aslında bir sermaye ile geliyor. Diğerleriyle, o toplumla bunu bütünleştirdiğimiz zaman ortaya farklı bir sermaye zenginliği çıkıyor. Hepimiz isimsiz bir bebek olarak dünyaya gözlerimizi açtık. Bizi diğerlerinden farklı kılan birçok vasfımız süreç içinde ve bizim dışımızda şekillendi. Söylemek istediğim şudur: Biz, her şeyden önce insanız, biz can taşıyoruz. Dillerimiz, inançlarımız, derimizin rengi, kültürümüz, şehrimiz, ideolojilerimizin ötesinde biz hepimiz birer insanız.

Batıdaki genç kardeşim, bir an olsun, kendisini doğudakinin yerine koysun. Doğudaki, bir an olsun, kendisini kuzeydekinin, güneydekinin, batıdakinin yerine koysun. İstanbul'da doğmuş, büyümüş olan kardeşim, 'acaba Hakkari'de doğup büyüseydim ne olurdu?' diye kendisine sorsun, bunu sorgulasın... Veya bir milliyetçi genç kendisini bir solcunun, bir sosyalistin yerine bir an olsun koysun. O sosyalist genç de bir an olsun kendini milliyetçi gencin yerine koysun, onu anlamaya çalışsın. Bir an olsun muhafazakarla, bir an olsun dindarla, bir an olsun modernle empati kurmaya çalışalım. Zengin kardeşim, kendisini bir an olsun yoksulun yerinde görsün.

'Benim doğrum tek ve yegane doğrudur' diyenler, 'benim ideolojim tek seçenektir' diye düşünenler, 'benim yaşam tarzım, fikirlerim, inançlarım herkesinkinden üstündür' kanaatinde olanlar, bunu başkalarına dayatma çabası içine girdiklerinde nasıl bir zalimliğin içine de girdiklerini lütfen görsünler.''

Bunun çok önemli olduğunu anlatan Erdoğan, bu nedenle yapılması gerekenin de gezmek ve dolaşmak olduğunu söyledi.

-''İSTANBUL'DA ÇOK FARKLI BİR LÜKS İÇİNDE YAŞAYABİLİRDİM''-

Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Ben İstanbul'da çok farklı bir lüks içinde yaşayabilirdim... Ama İstanbul'un varoşlarında yaşayanların nasıl yaşadığını biliyor muyuz? Gidip orada bir evde oturduk mu? Bir Romanın nasıl yaşadığını biliyor muyuz? Gidip bir Romanın evinde oturduk mu? Veyahut da kenar, köşedeki bir Kürt kardeşimin, Zaza kardeşimin, Boşnak kardeşimin evinde acaba oturduk mu? Acaba onlarla beraber bir yemek yedik mi, sohbete katıldık mı? Ama sizin bu başbakanınız bunları yaptı, yapıyor. Belediye başkanlığımda da yaptım, başbakanlığımda da yaptım. Çünkü insanı tanımam, insanı anlamam için önce onların yaşam tarzını görmem, bilmem, anlamam gerekiyordu. Onlarla bunu yaşamam gerekiyordu. Tüm arkadaşlarıma da sürekli hep bunu telkin ediyorum. Gittiğimiz yerde muhakkak bunları yapalım.

Şimdi bize diyorlar ki 'sadaka dağıtıyorlar'. Devlet sadaka dağıtır mı? Devlet sadaka dağıtmaz... Devlet; demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olmanın gereğini, sosyal devletin gereğini yerine getirir. Yani devletin dağıttığı bir sadaka değil, bir iane değildir. Sosyal devletin gereğini yerine getiriyoruz. Bunu birbirinden ayıralım. Bizden önceki iktidarlar bunu yapmadıysa bizim yapmayacağımız anlamına mı gelir? Eğer ben herkese iş bulamıyorsam, ne yapacağım? Onun geçimi için ona bir şeyler getireceğiz. Gıdasından tutun yakacağına varıncaya kadar götüreceğiz.

Bizim görevimiz bu. Sadaka göndermek değil, bu vatandaşımın en doğal hakkıdır. O zaman benim zaten arkadaşlarımla birlikte bu makamda olmamın anlamı yok ki. Biz niye buraya geldik?''

SON VİDEO HABER

Annenin uyuşturucu isyanı: 'Oğlumu kurtarın, artık kafayı yedim!'

Haber Ara