Londra’da Arapça olarak yayımlanan Kuds ül Arabi gazetesinin başyazısında Tunus olaylarının ardından patlak veren Mısır ayaklanması kaleme alındı. İşte Tunus'un ardından cesaret bulduğuna değinilen Mısır Halkı için 'SIRA ONLARDA' yorumu yapan gazetenin başyazısı:
Arap âlemi ve dünya siyaset-medya çevrelerinde şimdi soru, Tunus’taki gibi bir ayaklanmanın yaşanacağı sonraki devletin hangisi olacağı. Mısır, Ürdün ve Yemen, geçim şartlarının kötüleşmesi ve halklarının reform istemesi sebebiyle, adaylar listesinde. Mısır’da 15’ten fazla kentte çoğunluğu genç on binlerce kişinin katıldığı gösteriler beklenen ayaklanmanın başlangıcı olabilir.
İktidarın kör gözü
Mısırlılar, Tunus modelinden ilham almaya başladı. Bu, ‘Mübarek, Mübarek bekliyor seni uçak’ veya ‘Zeynel Abidin sıra kimde’ gibi sloganlarda açıkça görülüyor. Mısır’daki geçim şartları, Tunus’takinden çok daha kötü. Tunus’ta kişi başına düşen milli gelir ortalaması 3000 dolara varırken Mısır’da en iyi şartlarda 800 doları geçmiyor. BM ölçütlerine göre, Mısır’da 6 milyondan fazla insan fakirlik sınırı altında; yani günlük 2 dolarla yaşıyor. Siyasi reformların yokluğu, güvenlik güçlerinin vatandaşları bastırması ve zenginlerle fakirler arasındaki uçurumun genişlemesi gibi etkenler, patlamayı diğer Arap bölgelerine kıyasla Mısır’da daha elzem kılıyor.
Mısır halkı, mevcut rejim tarafından alçaltıldığını hissediyor. Bu his, iktidar partisinin sandalyelerin çoğunu kazandığı son parlamento seçimlerinin boykot edilmesinde kendini gösterdi. Rejim, boykottan ders çıkarmadı. Seçimlerin nezih ve şeffaf olduğunda ısrar ederek, hatta ilkel ve basit seçim hilelerine başvurarak, halkın durumunu görmezden geldi. Bu da ülkedeki en büyük iki parti olan Müslüman Kardeşler ve Vafd Partisi’nin bütün adaylarının seçimleri kaybetmesine yol açtı.
Mısır’ın yıkıcı fili
Mısır halkı, Tunuslular gibi sadece ekmek değil, aynı zamanda saygınlık, özgürlükler ve siyasi reformlar da istiyor. Rejiminse bu talepleri karşılamaya hazır olduğu söylenemez; protestolarla geçmiştekine benzer yöntemlerle başa çıkma ısrarında da açıkça görüldü. Göstericileri bastırmak için Kahire’nin ana semtlerinde 30 binden fazla güvenlik gücünün bulunması dikkat çekiciydi. Polisin sayısı, bazen göstericilerden bile daha fazlaydı. Fakat geçmişte geçerli olanın, dünkü gösteriler için de geçerli olduğunu söylemek zor. Mısır’da değişim tekeri dönmeye başladı. Bu dönme hareketinin yavaş olduğu doğru ancak etkisi daha güçlü ve büyük olabilir. Zira Mısır halkı adeta bir fil büyüklüğünde ve fil ayaklandığı zaman hiç acımadan önünde duran her şeyi yıkar.
Mısır’da değişim, ‘bütün bölgede değişim’ demek. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ı bütün taraflardan kendilerini kontrol etmelerini istemeye sevk eden de bu. Fakat Clinton’ın bu çağrısı çok geç geldi. Zira Mısır’daki tıkanıklık, gelecek günlerde ABD’yi, bölgedeki müttefikleri İsrail’i ve ılımlı Arapları sevindirmeyecek birçok gelişmeyle dolu.