Toyota Türkiye Genel Müdür ve CEO'su Orhan Özer: Hibrit araç daha avantajlı
Toyota Türkiye Genel Müdürü ve CEO'su Orhan Özer, Türk otomotiv sektörünün son günlerde çevreci teknolojileri tartıştığını hatırlatarak, mevcut altyapı koşullarında hibrit araçların daha avantajlı olduğunu söyledi.
Hem Toyota hem de otomoti
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-01-26 09:52:35
Hem Toyota hem de otomotiv sektörünün geleceği ile ilgili önemli değerlendirmelerde bulunan Özer, elektrikli araç üretiminin güzel bir adım olduğunu ve Oyak Renault'un Bursa Fabrikası'nda elektrikli araç üretimine başlamasının sektörü heyecanlandırdığını ifade etti. Toyota'nın ise 1996 yılında henüz çevreci araçlar dünyanın gündeminde değilken hibrit aracın ticari olarak satışına başladığını dile getiren Özer, Toyota'nın şu ana kadar 3 milyon hibrit araç sattığını ve sadece bu yıl Avrupa'da 70 bin adet hibrit araç satıldığı bilgisini verdi.
Belçika'da kaldığı dönemde kendisinin hibrit araç kullandığını vurgulayan Özer, "Benim gözlemim hibrit araç, şehir içinde en az yüzde 50 yakıt tasarrufu sağlıyor. Karbondioksit salınımı da kilometrede 89 gram gibi çok düşük seviyede." şeklinde konuştu. Özer, hibrit araçların şarj ihtiyacı bulunmadığı için mevcut altyapı koşullarında da avantajlı olduğunu vurguladı.
"YÜZDE 50 KAPASİTE İLE ÇALIŞIYORUZ, YÜKSELME BAŞLANGICIMIZ 2013'DE"
Toyota Türkiye'nin şu anda yüzde 50 kapasite ile çalıştığını, ancak yakın gelecekte bu kapasiteyi yüzde 100'ün üzerine çıkarmak istediklerini kaydeden Özer, 2011 ve 2012 yılını hazırlık dönemi olarak geçireceklerini anlattı.
Pazar değerlendirmesinden istihdam durumuna kadar birçok konuya açıklık getiren Özer açıklamasını şöyle sürdürdü: "Biz şirketin yükselmesi için uçağın kalkış yılı olarak 2013'ü görüyoruz. O döneme kadar mevcut araçlarımız olan Auris ve Verso ile devam edeceğiz. Türkiye pazarı şu an çok iyi gidiyor. Geçen sene iç piyasada Toyota satışları 25 binden 40 bin seviyesine ulaştı. Fakat hala satışa dönüştürebileceğimiz ciddi bir potansiyelimiz olduğuna inanıyoruz. Avrupa pazarı da açılır ve eski pazar payımıza ulaşabilirsek 2011'de de üretimimizi artırabiliriz. Bu sebeple önümüzdeki yıllar bizim için 2010 yılına kıyasla daha da başarılı geçecektir. Buna inanıyoruz. Ancak, 2013'den önce ciddi bir artış öngörmüyoruz. Şu anda kullandığımız kapasiteden daha yukarıya doğru gitme potansiyelimiz çok fazla ve gideceğiz. Kapasite artışı olmayacak ama kapasitemizin sınırlarını zorlayıp yüksek üretim rakamlarına ulaşacağız. Şu anda 2 bin 800 Toyota personelimiz var."
"FAİZLERİN DÜŞMESİ KREDİ KULLANIMINI ARTIRIR"
Faizlerin düşmesinin satışları olumlu etkileyeceğini, 2010 yılında pazardaki büyümenin en büyük etkilerinden birinin kredi imkanlarının artması olduğunu belirten Özer, şöyle konuştu: "Faizler düştüğü zaman otomobil kredilerinde yükseliş oluyor. İhracat gözüyle baktığımızda faizlerin düşmesinin dövize farklı etkisi olacak. Muhtemelen döviz kurlarını biraz olsun yukarıya çekecek. Döviz kurlarını yukarı çekmesi de ihracatçı olan bizim gibi şirketlerin hem ihracat rekabeti açısından hem yurt içi pazarın artması bakımından rekabet gücünü artıracak."
GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER AVRUPA'YI YAKALAYACAK
Avrupa ekonomisi ve otomotiv piyasasına ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Orhan Özer, "2010 yılında Avrupa'da pazar çok fazla değişmedi. 2011 yılındaki öngörümüz ise yüzde 1,7'lik bir ekonomik büyüme. Buna paralel olarak da otomotiv sektöründe bir büyüme öngörüyoruz. Benim görüşüm Avrupa artık gelişmekte olan ülkeler tarafından yakalanmaya hazır olmalı. Çünkü bizler çok çalışıyoruz. Yüzde 1.7 lik bir ekonomik büyüme bence normal." ifadelerini kullandı.
YENİ PAZAR ARAYIŞLARI VE TEŞVİK
Toyota Türkiye'nin yeni pazar arayışı içerisine gireceğini, şu anda üretimin yüzde 95'i Avrupa, yüzde 5'nin ise iç pazarda tüketildiği bilgisini veren Özer, Orta Asya ve Orta Doğu pazarının ilgilerini çektiğini, bununla ilgili değerlendirmeler yaptıklarını kaydetti.
Özer, teşviğe dayalı anlayışlarının olmadığını, prensip olarak işleri, operasyonel olarak doğru olması halinde yaptıklarının altını çizdi. Toyota CEO'su, "Buna ilaveten teşvik olursa mutlu oluruz. Teşvik yoksa da yoktur. Yine de o işi yaparız. Teşviğe göre karar vermeyiz. Toyota'nın sistemi budur." şeklinde konuştu.
SANAYİ STRATEJİ BELGESİ TAKDİRE DEĞER
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nca hazırlanan Sanayi Strateji Belgesi'nin ciddi olarak hazırlanmış, sağlam temellere oturan iyi bir çalışma olduğunu ifade eden Özer, belgeyi Otomotiv Sanayi Derneği Yönetim Kurulu'nda değerlendirdiklerini ve takdirle karşılandığını dile getirdi. Özer, "Bu belge Türkiye'nin 2014 yılına kadar bölgenin üretim ve tasarım üssü olması gereken teşvikleri ve tedbirleri de içeriyor. Ancak, belgenin ilgili kanun ve yönetmeliklerle de uyumlu olması ve 4 yıllık süreçte ihtiyaçlara göre şekillenen ve dinamik yapıda bir düzenleme ile yürütülmesi gerekiyor." sözlerini kaydetti.
"GERİ ÇAĞIRMALAR TOYOTA'NIN MÜŞTERİSİNE DUYDUĞU SAYGIYI GÖSTERİYOR"
Özer, dünya çapında toplam 8 milyon Toyota aracın geri çağrıldığını, şirketin bu durumu bir tartışma konusu yapmadan, önemli olan müşterinin algısıdır düşüncesiyle, şikayet olmasa da geri çağırmaları yaptığını vurguladı. Geri çağırmaların üretimle değil, dizaynla ilgili bir sorun olduğunu dile getiren Özer, "Çok aşırı koşullarda kullanılan malzeme farklı tepkiler verebiliyor ve bu koşullar bazen öngörülemeyebiliyor. Türkiye'de de 50 bin civarındaki araç bu geri çağırma işleminden geçti. Toyota, bu geri çağırmaları ve düzeltme işlemlerini çok hızlı ve müşteri memnuniyetini ön plana çıkararak kısa sürede sonuçlandırdı. Neticeten, Toyota sahiplerine uygulanan memnuniyet anketinde müşterilerin yüzde 85'i tekrar Toyota alacağını belirtti. Bu, hiçbir problem olmasa dahi çok ciddi başarılı bir oran." şeklinde konuştu.
"ÇALIŞANLARIMIZIN SENDİKA TALEBİ YOK"
Özer, çalışanlarıyla sendikaya gerek bırakmayacak şekilde yakından ilgilendiklerini söyledi ve şunları kaydetti: "Biz sendikanın çalışanlara yapacağı katkıyı şirket olarak kendimiz yerine getiriyoruz. Şartlar bugüne kadar sendikalaşma ihtiyacı doğurmadı. Çalışanların böyle bir talebi de yok. Gerçekten çok nadir bir iş huzuru içinde çalışıyoruz. Biz çalışanlarımızı bir aile gibi görüyoruz. Sıkıntımız varsa hep birlikte o sıkıntıyı onlara yansıtmadan çözmeye uğraşıyoruz. Krizin başlangıcından bu yana 3 yıl geçti. Bu süreçte üretimimizin azalmasına rağmen işten çıkarma olmadı. Bu az bir süre değil. Zaten çalışanlarımız da bunu takdir ediyor."
Haber Ara