Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Nereye gitsem Kurtlar Vadisi'ni görüyorum!

Devlet Bakanı Faruk Çelik, “Ortadoğu ve Balkanlar’da nereye gitsem Kurtlar Vadisi’ni görüyorum” açıklamasını yaptı.

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-01-26 15:40:40

Nereye gitsem Kurtlar Vadisi'ni görüyorum!
Devlet Bakanı Bakanı Faruk Çelik, yazete.com’da Hamit Eteevrans’la Yüz Yüze’ye konuk oldu. “Nereye gitsem Kurtlar Vadisi’ni görüyorum” diyen Bakan Çelik, Vadi’nin artık dünyaya mal olduğunu belirterek, sıkı bir izleyicisi olduğunu söyledi.

YÜZDE 50 İLE YİNE İKTİDARIZ

12 Haziran’da yapılacak olan genel seçimlere yönelik tahminde bulunan Bakan Çelik, yüzde 50 ile yine iktidar olacaklarını vurguladı. 12 Haziran’la ilgili bir endişesi bulunmadığını kaydeden Bakan Çelik, istikrarın Cumhuriyet'in 100’üncü yılına doğru yeni hamleler ve başarılarla taçlanacağını belirtti.

Bakan Çelik, Türkiye’nin sıcak gündemi, AB ilişkileri, 12 Haziran’da yapılacak genel seçimler, Hizbullah ve diğer örgütlerin salıverilmeleri, özel hayatı ve Kurtlar Vadisi ile ilgili çok özel açıklamalarda bulundu.

Devlet Bakanı Faruk Çelik’in sorularımıza verdiği cevaplar şöyle:

- Sayın Bakanım, öncelikle Bursa’ya geliş sebebinizi, neler yaptığınızı ve yapacaklarınızı anlatabilir misiniz?

Bursa’ya seçim bölgem olması sebebiyle seçmenlerimizle daha sık görüşmek adına geldik. Diğer illerimize göre Bursa’ya ziyaretlerimiz daha sık oluyor. Bu kapsamda haftada bir buraya geliyoruz. Bölgenin sorunlarını yerinde çözmeye çalışıyoruz. Hem merkezi yönetim, hem de yerel yönetim olarak Bursa’ya yapılan hizmetleri ve atılması gereken adımları birlikte değerlendirip, çözüme kavuşturuyoruz.
Bursa Türkiye’nin ihracatta ikinci büyük şehri… Nüfus kesafeti açısından dördüncü büyük şehri… Böyle olunca da 3 milyona yakın nüfusu barından bir şehre yoğun bir ilgi gerekiyor

POLİTİKACILIKTAN SİYASETÇİLİĞE GEÇTİK

-12 Haziran’a çok az bir zaman kaldı. Sizler şu aralar normalinden daha fazla ziyaretler yapıyorsunuz. Genel seçimlere nasıl hazırlanıyorsunuz. Seçim sonucuna yönelik bir tahmininiz var mı?

12 Haziran’a doğru giderken siyaset kulisleri giderek sıcaklığını arttırmaya başladı. Şubat ayında tüm siyasi partiler ve halk bu işe iyice adapte olmuş olacak. Seçimlerle ilgili oturmuş kuralları olan bir siyasi partiyiz. Öncelikle hizmetlerimizi ve vaatlerimizi gözden geçiriyoruz. Seçim öncesinde neler söyledik ve bugün hangi noktaya geldik. Türkiye artık politikacılık döneminden siyasetçi dönemine geçti. 8 yıldır laf değil, iş üreten bir siyaset anlayışı Türkiye’de hakim...

4 yıllık dönem içinde vadettiklerimizin arta kalanları, yani henüz gerçekleşmeyenleri bu süre içinde tamamlama çabası içindeyiz. Bu gerçekleşince halkımızın karşısına çıkışta söz verdik, yerine getirdik ifadesiyle çok daha rahat, emin, özgüvene sahip bir şekilde çıkma imkanımız oluyor. Geçmiş dönemlerde bunu yaptık. Bursalılar da bunun gereğini yaptılar. Şimdi de yine bize düşen görevi yerine getirerek Bursalılardan 12 Haziran’da yine bizi desteklemeleri konusunda oy talebinde bulunacağız. Ben bizi yine mahcup etmeyecekleri inancındayım.

TAŞRADAN MERKEZE

Çalışmalarımız çok yönlü. 17 ilçemize her hafta geldiğimizde, gerek milletvekili arkadaşlarımız, gerekse tüm teşkilatlarımız yoğun bir şekilde çalışmalarını en ücra noktaya kadar sürdürüyor. Bu süreç içerisinde taşradan merkeze doğru çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Ayrıca sivil toplum örgütleriyle temas halindeyiz. Mart ayına kadar hem hizmetlerimizi hem de propaganda alanlarımızı daha da daraltıp, ağırlığını Mart’tan sonra merkezde sürdüreceğiz. Sadece Bursa Merkez’de 1,5 milyon üzerinde insanımız yaşıyor.

HALK İSTİKRARIN BOZULMASINI İSTEMİYOR

12 Haziran’a kadar bu çalışmalarımız inanıyorum ki, yine yüzde 50’liler civarında bir oy ile seçimden çıkmamızı sağlayacak. Bunu Başbakanımızın gittiği şehirlerde halkın heyecanı ve katılımı kapsamında net bir şekilde görebiliyoruz. Aynı zamanda milletimiz bir şeyi daha gördü. İstikrarın önemini, ülkemize kazandırdıklarını artık halkımız çok iyi görüyor. Vatandaşımız bu istikrarın bozulmasını istemiyor. Arkı politik, cümleler ve vaatler bir anlam ifade etmiyor. Türk seçmeninde bu bilinç yer etti.
Vatandaşlarımız bu 8 yıllık süre içinde yurt dışıyla temaslarını geliştirdi. Yurt dışını gören, olup bitenler hakkında bilgisi olanlar, ülkemizin kendi bünyesindeki dinamitlerini mukayese etme imkanına sahip oldu. Türkiye’nin ne kadar güçlü ve sağlıklı bir yol izlediğini, ne kadar itibarlı bir konuma geldiğini de vatandaşımız gözlemliyorlar. 12 Haziran sonrasıylalgili benim bir endişem yok. 12 Haziran’da başarıyla çıkacağız. Türk milleti istikrarını sürdürecek. İstikrar, cumhuriyetimizin 100’üncü yılına doğru giderken yeni hamleler ve başarılarla taçlanacak. Böylece milletimiz itibarlı bir millet ve devlet anlayışını kalıcı hale getirecek.

2002’DE PLAN MEZARLIĞI VARDI

-2002 yılından sonra Türkiye’de siyaset farklı bir üslup haline geldi. Bu nasıl oldu?

2002 öncesi ve sonrasının farkı şu. Türkiye’de 2002 öncesinde plan mezarlığı vardı. Planlar 2002’den öncede sonra da vardı ama planların revize edilmesi konusunda sıkıntılar vardı. Bir şeyin ihtiyaç olduğunu bilmek ayrı bir şeydir. İhtiyacı tespit edip, onu gidermeye yönelik bir faaliyet içinde olmak ayrı bir şeydir. Fark budur. 2002 öncesindeki projeleri öncelikle ele aldık, bunların arasında işlevselliğini kaybetmiş olanları da ayıkladık.

Bir an önce bitirilmesi gerekenleri bitirilme oranlarını dikkate alarak ele aldık. Yani ilk olarak eldeki projelerde yüzde 90’lardan hızla başlayarak, yüzde 60-50-30’lara inecek şekilde eldeki projeleri bitirecek şekilde eritmenin yanında, bunlara ilave projelerin de devreye koyulmasıyla çalışmalarımızı başlattık. Türk insanının beklentisi olan tüm çalışmalar hızlı bir şekilde milletin arzuladığı tarzda gerçekleşmeye başladı. Bu 2002 sonrasının en önemli özelliğidir.

TÜRKİYE İKİ ALANDA DA BAŞARILI

-Avrupa’nın sosyal bir alan olmadığı ve AB’nin diğer haklar konusunda sosyal olduğu öngörüsünü nasıl değerlendiriyorsunuz. Aynayı ülkemize yöneltecek olursak nasıl bir görüntü ortaya çıkıyor?

AB sürecinde refah düzeyi son derece önemlidir. Neden AB’ye girmek isteniyor. Çünkü oradaki refah düzeyinin ve insan haklarına dayalı ve özgürlük anlayışının tüm coğrafyaya yayılma arzusundan dolayı AB’ye bir özlem duyuluyor. Biz de bu anlamda yaygın bir şekilde tüm mevzuatımızı AB’ye uydurma ve çağdaş ülke olma konusunda yoğun bir çaba içindeyiz.
Sanayi ve ekonomik tüm değerler bir taraftan insan hakları, haklar bağlamında özgürlük ağının gelişmesiyle de teşebbüs alanında genişliyor. Yani siz özgürlük ağını ne kadar geniş tutarsanız, teşebbüs alanı da o ölçüde geniş alan buluyor. Böylece özgürlüğünü elde etmiş ama refah düzeniyle de desteklenmiş mutlu bir topluma doğru gidiyorsunuz. Türkiye bu iki alanda da başarı elde ediyor.

EN GEÇ 2 YIL SONRA BURSA STADINA KAVUŞACAK


-Bursa’ya yapılması planlanan Timsah Arena bazı iddialara göre, Seyrantepe TT Arena’dan çok daha kapsamlı ve dikkat çekecek bir stat olacak. Türkiye’ye böylesine güzel statlar kazandırırken, Seyrantepe’de Başbakanın protesto edilmesi bir hayli kafaları karıştırdı. Bursa’ya kazandırılacak olan bu stat sonrasında benzer protestolarla da karşılaşabilirsiniz. Yapılan bu protestoları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bursaspor takım olarak büyük başarılara imza atıyor. Takım, Bursa ismini öne çıkardı. Alt yapı çalışmaları öteden beri Bursa’da yapılıyor. Bursaspor’un alt yapısı güzel bir noktada… Bursa’ya yaraşır bir stadyumun şehrin hakkı olduğu inancı içerisindeyiz. Burada birçok değerlendirmeler yapıldı. Büyükşehir Belediye Başkanımızın yaptığı çalışmalarla projenin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Güzel bir mekanda yepyeni bir stat inşa edilecek.

Bu stat diğer şehirlerin imreneceği bir stat olsun diye de proje bazında ve alt yapı çalışmalarında dikkat ediliyor. İnanıyorum ki, en güzel statlardan birisi olacak. Bursalılara vaadimiz, bunun ihalesi muhtemeli atıldığında 1,5-2 yıl içinde de takımımız burada müsabakalarını yapmaya başlayabilecek. Herkes heyecanla bekliyor.

BÜYÜK VEFASISIZLIK YAPILDI

Gelelim protestolara; Toplum psikolojisi çok farklı bir şeydir. 50 bin kişinin olduğu yerde ufak bir kıvılcım hiç ilgisi olmayan, ne olduğunu bilmeyen vatandaşı da aynı yöne yönlendirir. Galatasaray’ın stat açılışındaki hadiseyi provakatif bir eylem olarak değerlendiriyorum. Ortada belki başka nedenler de vardır ama o stadyumun nasıl ve hangi şartlarda yapıldığına şahit olan birisiyim. Başbakan oraya sağlık açısından çok hasta bir vaziyette gitti. Her şeyi göze alarak, bin bir türlü yoğun programı içinde stadın açılışına katıldı.

Taraftarların tavırları izah edilir gibi değil. Sporun siyasete alet edilmesi gibi ucuz bir yolu da birileri denedi. Yanlış yaptılar. Birçok açıdan yanlış yaptılar. Birincisi vefasızlık yaptılar. İkincisi GS gibi köklü bir kulübe böyle bir köksüz bir davranış sergilediler. Ayrıca spor camiasının moralini bozdular. Bursa’da yapılacak olan stat da Başbakan’ımızın projesi…

Başbakan Bursa’da da, Kayseri’de de, Türkiye’nin birçok ilinde de bu stadyumların yapılmasını istiyor. Spora büyük destek veriyor.
Kış olimpiyatları için Erzurum’a 600 trilyon bir kaynak tahsis etti. Bunlar önemli desteklerdir. Bugüne kadar hiçbir kesimin duymadığı aklından geçirmeyeceği rakamlardan bahsediyoruz. Ama maalesef bunlar görmemezlikten gelinerek, haksız bir şekilde böylesine bir tavırla karşılık buluyor. Başbakan çok üzüldü, biz de çok üzüldük. Hep bunu söylerim; birileri vefa duymadı ama bu vefasızlığı duymayanlar karşısında milletimiz vefalıdır. Bunun cevabını ta Ardahan’daki GS’liler bile sahip çıkarak cevap vereceklerdir.

BÖYLE ADALET OLMAZ

-Sayın Bakanım, yargı sürecinde bırakılan Hizbullah üyeleri ve diğer örgütlerle ilgili Başbakan gerekli açıklamayı yaptı. Hatta, “ 24 saatte dosyamı Ankara’ya götürmeyi bildiler. Bu dosyaları neden bu kadar beklettiniz” şeklinde sert bir dille uyardı. Yargı sürecindeki bu aksamayı siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yargının tüm kararlarına saygılı olmak durumundayız. Özellikle ceza muhakemeleri kanununun 102.maddesinin, yani tutukluluk süresini belirleyen bu maddelerin yürürlüğü konmaması ve bunun üç kez uzatılmasının altında yatan neden, yargının elindeki önemli davaların neticelenmesi için altı yıllık bir süre tanındı yargıya. Altı yıllık süre içinde dosyalar kapatılsın diye bu süre tanındı.
Altı yıl içinde dosyaları kapatamayan ilgili daireler biliyorlardı ki, 30 Aralık 2010’da tutukluluk süresi 10 yıl olarak yürürlüğe girecek. Biz söylüyoruz, 10’ncu yıllık dosyalar görüşülseydi hiç olmazsa bu altı yıllık süre içinde bu tür salıvermeler ortaya çıkmazdı.

Diğer açıdan bakacak olursak, bir insanı 10 yıldır tutuyorsunuz. Hepimiz kendi nefsimize vuralım bu olayı… Suçu yoksa bu insanın 10 yıl sonunda mahkum edilmezse, salıverilirse, 10 yıl ne oldu? Böyle bir adalet olur mu? Geciken adalet değil bu.

DOSYAYI KAPATMA İŞİ YARGININDIR

Eğer bunlar katilseler 10 yıldır bu katilin cezası verilmez mi? Eldeki delil yok mu? Bunun cezası belli. O zaman da başka kuşkular ortaya çıkıyor. 10 yıl ceza veremediğin, karara bağlayamadığın dosyanın savunması olamaz. Bu resmen bir mağduriyettir. İkinci derece mahkemeye mi ihtiyaç var. Ne var, elemana mı ihtiyaç var? Bunları almak lazım o zaman. Dediler ki, ‘adalet saraylarındaki çalışma ortamları sağlıklı değil.’ Bunları iyileştirdik. ‘ Daha sonra, ‘Ücretlerimiz iyi değil’ dediler. Bunları da iyileştirdik. Hakim ve savcıların ücretlerini ciddi oranlarda iyileştirdik. Geriye ne kaldı, eleman eksikliği… Hakim ve savcı alınacaksa sınavla alınsın. Bunu da üç kez iptal ettiler. Sınavlar iptal edildi. İptal edilince de Adalet Bakanlığı personel alamadı. Böyle bir yaklaşım olamaz. Biz yargının işleyişi değil, yargının sorun alanlarını çözmekle sorumluyuz. Ama diğer alanlarda karar verme işi yargınındır. Dosyayı kapatma işi yargınındır.

GÜNDE 3,5 SAAT UYUYORUM

-Gündemin biraz dışına çıkarak sizlere özel hayatınız ile ilgili birkaç soru yöneltmek istiyoruz. Bize bir gününüzün nasıl geçtiğini ve günde kaç saat uyuduğunuzu anlatabilir misiniz?

Sabah çok erken saatte başlıyor mesaimiz. Gece çok geç saatlere kadar da devam ediyor. Seçim bölgelerimize gittiğimizde genellikle programlar gece yarılarına kadar sürüyor. Arada kalan 3,5 saatlik süre uykumuz için yeterli oluyor. Bu yıllardır böyle. Artık vücudumuz buna bağışıklık kazandı. İleriki yaşlarda bunun sonucu nasıl olur bilmiyorum ancak şuan 3,5 saatlik bir uykuyla yetiniyorum.

-Kendi hayatınızda sosyal misiniz?

Sosyal dediğimiz şu… Programlar kapsamında sosyaliz yoksa kendimizin yaptığı bir planın sosyalliği yok. Biz de planlara uyma sosyalliği var. Planının dışına çıkamıyorsunuz.

-Film izliyorsunuzdur boş vaktinizde?

Yok, öyle bir vakit yok!

-En son hangi sinema filmine gittiniz, hatırlıyor musunuz?

Hatırlamıyorum. Geçen gün bir tiyatroya gittik. Tiyatrocular götürdü. Abdülhamit dönemini anlatan bir oyundu. Bu izlemem nasıl denk geldiyse de bilmiyorum. Böylesine güzel olan sanatsal aktiviteler yok denecek kadar az. Ama geçen hafta böyle bir yanlışlık yaptı arkadaşlar. Bir tiyatroya götürdüler.

-Kurtlar Vadisi Filistin 28 Ocak’ta vizyona giriyor…

Evet... İzleyeceğim. Kurtlar Vadisi’ni sürekli izleyemiyoruz ama şöyle bir izleyicisiyiz. Diyelim ki bu hafta izledik, gelecek hafta izleyemiyoruz. Ama gelecek haftanın boşluğunu üçüncü hafta telafi ediyoruz. Bir hafta atlayarak ancak izleyebiliyoruz.
Bütün olarak baktığınızda bir realiteyi eğer siz ortaya koyuyorsanız kimsenin söyleyecek bir şeyi olamaz. Kurtlar Vadisi Türk sinema sektörüne çok önemli yapıtlar kazandırmıştır. Bu Türkiye ile de sınırlı değil. Çünkü Ortadoğu’da hangi ülkeye gittiysem Vadi’yi görüyorum.

Geçen Lübnan’a gittim, televizyonu açtım Vadi’yi izledim. Suudi Arabistan’a gittim, orada izledim. Balkanlara gittim orada da izledim. Çok yerde gördüm. Sayısını hatırlamıyorum. Vadi artık çok çok geniş kitlelere hitap eder duruma gelmiştir. Dünyaya mal olmak üzere...

  yazete.com

Haber Ara