Dolar

34,8723

Euro

36,7491

Altın

3.044,49

Bist

10.058,47

Kudüs Postasında Netanyahu sorgusu!

El Cezire belgeleriyle de kanıtlanan tavizlere bakılırsa, İsrail Başbakanı bir an önce mevcut Filistin liderliğiyle çözüm yönünde ilerleme kaydetmeli.

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-01-26 10:50:33

Kudüs Postasında Netanyahu sorgusu!

İsrail-Filistin Araştırma ve Enformasyon Merkezi’nin yöneticilerinden Gershon Baskın bugün, The Jarusalem Post'ta yazdığı yazısında El Cezire belgeleri ile ortaya çıkan tavizler skandalını da gördükten sonra Netanyahu'nun mecvut Filistin hükümeti ile bir sonuca varmasının kendisi için daha iyi olacağını yazdı. Barışın anahtarı hiç böylesine bir kişinin elinde olmamıştı diyen Baskın, durumu ''ÇOK ACI'' olarak nitelendirdi.

Netanyahu ne istiyor?

İsrail’le önceki müzakerelerde Filistinlilerin verdiği tavizlerin boyutunu açığa vuran El Cezire belgeleri, Arap dünyasında deprem etkisi yaratacak bilgiler gibi sunuluyor. Filistin Müzakere İşleri dairesinin kendi iç belgeleri, Filistinlilerin İsrail’e Doğu Kudüs’ün neredeyse tamamında egemenlik vermeye teşne olduğunu gösteriyor. Filistin Yönetimi, eski İsrail Başbakanı Ehud Olmert’in önerdiği modeli kabul etmiş. Buna göre İsrail, Kudüs Eski Kent’te özel bir sistem doğrultusunda rol üstlenecek, hatta uluslararası bir kurum olan Harem el Şerif üzerinde denetim veya kontrole sahip olacak.

Son yirmi yıldır müzakere sürecini içeriden bilenler için, bu bilgilerde yeni bir şey yok. Aslında ‘sızdırılan’ tavizlerin büyük kısmı, Clinton parametrelerini kabul ettiğinde Filistinlilerin eski lideri Yaser Arafat tarafından zaten verilmişti. Hatta Arafat, Temmuz 2000’de Camp David görüşmeleri sırasında Doğu Kudüs’teki Yahudi mahalleleri üzerinde İsrail egemenliğini kabul etmeye hazırdı.

İsrailli liderler, Filistinlilerin tavizleri konusunda yıllardır kamuoyunu yanlış yönlendirdi. Filistinli liderler açısından da kendi kamuoyları karşısında ayrıntıları açıkça ortaya koymamak işlerine geldi. Fakat şimdi hakikat ortada ve Filistin liderliği bunu inkâr etmek yerine halkıyla yüzleşmeli; onlara İsrail işgalini sona erdirip en temel ulusal stratejik çıkarlarını korurken, Filistin’e özgürlüğü ve bağımsız bir devleti getirmek konusunda ne kadar ileri gidebileceklerini göstermeli.

Kendisi bile bilmiyor

Peki liderlerimizin ve halkımızın bu yeni ifşaatlardan öğrenebileceği bir şeyler var mı? Artık Filistinliler’in ne kadar ileri gitmek istediğini biliyoruz. Ya bizim tarafın İsrail’in komşularla ‘kalıcı barış’ diye ifade edilen ulusal stratejik çıkarlarını hayata geçirmek konusunda ne vermeye hazır olduğuna dair herhangi bir fikrimiz var mı?
Başbakan Binyamin Netanyahu’nun ne istediğini biliyor muyuz? Yıllardır meselelere ve aktörlere dair içeriden sahip olduğum onca bilgiye rağmen, doğrusu Bibi’nin resmen destek verdiği iki devletli çözümün geleceğine dair düşünceleri, niyetleri veya planları hakkında hiçbir fikrim yok. Ancak buradaki sorun, Netanyahu’nun ülkeyi nereye getirmek istediğini benim anlayamamam değil, sorunun cevabını kimsenin (en azından bu ülkedeki kimsenin) ve göründüğü kadarıyla bizzat Netanyahu’nun bilmiyor olması.

‘Netanyahu uzmanları’ soruyu tartışıyor ve bazı tahminler ortaya atıyor. Kendi partisinin ve hükümetinin üyeleri bile emin değil. ABD yönetimi, başa geldiğinden bu yana Netanyahu’nun pozisyonunu anlamaya çalışıyor. Avrupalılar (kendilerini hâlâ dost ve müttefik olarak niteleyenler bile) hükümetimizin mantığını idrak edemiyor. Giderek artan sayıda Amerikalı ve Avrupalı Yahudi, yönsüz görünen politikaları savunmaları istendiğinde söyleyecek söz bulamıyor.
İsrail’in olduğu kadar kendilerinin de geleceği mevzu bahis olan Filistinliler de, Bibi’nin iki devletli çözümün yaşayabilirliğinin her geçen gün azaldığını nasıl olup da görmediğini hiç anlayamıyor.

İstekli tavrın kanıtı

Bana, Netanyahu’nun koalisyonunun niteliği göz önüne alındığında, barış yönünde nasıl bir kararlılıkla ilerleyebileceğini soruyorlar. ABD Başkanı Barack Obama da aynı soruyu soruyor. ABD yönetiminden bir yetkiliye göre, Netanyahu Filistinlilerle ilgili sorunlarının sırf koalisyon hesaplarından daha asli olduğu cevabını verdi. Netanyahu ideolojik kaygılarla bağlantı kurmak yerine, geri çekilmenin içerdiği güvenlik riskleriyle ilgili spesifik meselelere odaklanıyordu.
En önemli güvenlik riski, Ürdün Nehri sınırının güvenliğini ve roketlerin bu bölgenin merkezinin doğusuna ulaşması halinde ülkenin karşı karşıya kalacağı stratejik tehdidi kapsıyor. Ramallah tepelerinden Ben Gurion Havaalanı’na atılacak ev yapımı bir roketin bile, sivil havacılığın sonu anlamına gelebileceğini söylerken yüzde yüz haklı. Bu Sderot’a atılan roketlerden farklı olarak kesinlikle stratejik bir tehdit. Konuştuğum bütün güvenlik uzmanları, Ürdün Nehri boyunca güvenliği etkin biçimde garanti altına alacak gerçek askeri çözümler olduğunu söylüyor. Filistin liderliği de hem kamuoyu önünde hem kapalı kapılar ardında, tüm güvenlik taleplerini karşılamanın bir yolunu bulmaya hazır olduğunu söylüyor.
‘Sızdırılan’ son Filistin belgeleri, İsrail’in güvenlikle ilgili ve siyasi taleplerini karşılamak yönünde istekli bir tavra delalet ediyor. Aslında Netanyahu sızdırılanların önemini tam olarak anlasa mevcut Filistin liderliğiyle bir an önce ilerleme kaydetmeye mecbur hissedecek. Ve tam da şu an Filistin liderliğinin hâkimiyetini garantileyecek tek şey, bir barış anlaması.
Diğer bir deyişle, güvenlik uzmanlarının büyük çoğunluğu, barıştan kaynaklı güvenlik risklerinin karşılık verilemeyecek hiçbir gerçek stratejik tehdit teşkil etmediği kanaatinde. Diğer yandan barışa ulaşamama, gerçekten bazı cevap verilemeyen varoluşsal tehditleri ortaya çıkarıyor; zira bu durumda aşırılıkçılar, yerel ve bölgesel düzeyde güç kazanmakla kalmayacak, iki devletli çözüm ihtimali de suya düşecek.

Babasının oğlu Bibi

Öyleyse sorunun cevabı ne? Netanyahu, zeki bir adam; meseleleri kavrama yetisi yabana atılır gibi değil. Potansiyel bir anlaşmanın neye benzeyeceğini gayet iyi biliyor, keza barışın parametrelerinin ne olduğunu da. Filistinlilerin nereye kadar taviz verebileceğini biliyor, dolayısıyla bir anlaşmaya varmamanın sonuçlarının kendisi de farkında olmalı.
Soruyla ilgili kafaları bu kadar karıştıran da tam bu. Bazı Netanyahu uzmanlarının söylediklerini tekrarlayacağım: Bibi’nın sınırlarını aşırı sağcı bir ideolojik tarihçi olan babası Prof. Benzion Netanyahu’nun yankılanan sesi çiziyor.
O uzmanlar, baba yaşadığı müddetçe başbakanın barış yönünde adım atmakta zorlanacağını söylüyor. Baba Netanyahu 100 yaşında ve uzmanlar, Bibi’nin olayın özünü anlamasının ancak babasının ölümünden sonra gerçekleşeceğini söylüyor. Bu tür olayları önceden görme yetim yok. Benim söyleyeceğim şey şu: Muhtemelen Netanyahu da kendisinden önceki başbakanların neredeyse hepsinin başına gelen uyanışı tecrübe edecek. Sorumluluğun ağırlığı ve bu ihtilafın gerçekten çözülebilir olması, onu ileriye doğru itecek. Sadece bir zaman meselesi; umarım ki o süre içinde iki devletli çözüm ihtimali tamamen uçup gitmez.
Bu elbette iyimser bir düşünce. Barışın kilidi bundan önce hiç bu kadar bariz biçimde tek bir insanın elinde olmamıştı. İçinde bulunduğumuz gerçek, işte bu kadar çarpıcı ve hazin.

SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara