Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Katar Gazetesinde devrim analizleri

Tunus'ta 'devrim' yaşanmasaydı, Arap dünyasında yöneticilerin yolsuzlukları hiçbir zaman su yüzüne çıkarılamazdı.

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-01-26 10:34:25

Katar Gazetesinde devrim analizleri
Katar Gazetelerinden Şark'ta yayınlanan bir makalede Tunus'taki devrimin bir yol gösterici niteliğinde olduğunu ve bu gelişme yaşanmasaydı, Arap dünyasında Zeynelabidin Bin Ali gibi olanların rahatca nüfuzlarını sürdüreceği yazıldı. İşte Gazetede Fehmi Hüveydi imzasıyla yayınlanan o makale:

Bugünlerde gazeteler, Tunus’un devrik lideri Zeynel Abidin Bin Ali ve ailesinin yolsuzluklarıyla ilgili haberlerle dolu. Bu haberler, WikiLeaks belgeleri gibi şoke edici. Zira Bin Ali’nin dış ülkelerdeki bankalarda 5 milyar dolar civarında mevduatı bulunduğunu, Avrupa’daki gayrimenkullerin ve otellerin yanı sıra bazı özel şirketlere de sahip olduğunu okuduk. Keza eşinin, Merkez Bankası’ndan elde ettiği 1.5 ton altını beraberinde götürdüğünü de öğrendik. Eşi, akrabalarını devlet malını yağmaladıkları çeşitli mevkilere getirmiş. Hatta Tunus’ta kendilerine hediye edilen çiftliklerde bir nevi derebeylik sistemi bile kurmuşlar. 

Fransız vatandaş biliyor

Bilgi sızıntıları, Bin Ali ve ailesinin uygulamalarının çirkin yüzünü ortaya koyuyor. Böylece Tunus’ta, yolsuzluk içinde bir rejim olduğunu da anladık. Buradaki en önemli noktaysa, despotlukla yolsuzluk arasındaki kaçınılmaz bağ. Zira ağızların kapatılması ve toplumun siyasi kararlara katılımının yasaklanması, yetkililerin vergi ödeyenlerin paraları ve devletin diğer kaynaklarındaki tasarruflarından dolayı yargılanmaması, iktidar sınıfının elini kendiliğinden serbest bırakıyor; hiçbir denetleyici olmaksızın yağma ve gaspa teşvik ediyor.

Tunus’ta ‘devrim’ yaşanmasaydı, yöneticilerin sorgulanmalarını engelleyen dokunulmazlıktan beslendiği Arap dünyasında hiçbir şeyi görmez veya duymazdık. Zira bu yöneticiler, kendileriyle ilgili ülke dışında yayımlanan haberlerin incelenmesini dahi engelliyor. Söz gelimi bir Fransız vatandaşı, Bin Ali ve ailesinin yolsuzluklarını herhangi bir Arap vatandaşından daha fazla biliyordu.
Bin Ali’ninki, despot liderler arasında özel bir durum değil. Despotlukla yolsuzluk arasındaki bağ düşüncesi, bizleri her despotun yolsuzlukta payı olduğu düşüncesine götürüyor. Bu noktada zengin yöneticiyle fakir yönetici arasında fark yok. Fakat iki despot arasındaki fark, birinin hâlâ ülkesinde dizginleri elinde bulundurması olabilir; dolayısıyla kimse yolsuzlukları su yüzüne çıkarmaya cesaret edemiyor. Diğer despotunsa, dizginler elinden çıkmış ve devrilmiş. 

Haddam’ın kaçışı

Birkaç yıl önce Suriye Başbakan Yardımcısı ve eski Dışişleri Bakanı Haddam Paris’e sığındığında Şam’daki yetkililer kendisini ifşa etmiş, malvarlığı ve faaliyetleriyle ilgili bilgiler sızdırmıştı. O zaman bu malvarlığının boyutunun ve faaliyetlerin kapsamının genişliğinin şaşırttığı kimselerden biri de bendim. Bu bilgi yayıldığında, Mısır’ın El Ahram gazetesine despotlukla yolsuzluk arasında bağ olduğu düşüncesine işaret etmiş ve demokratik olmayan toplumlardaki her üst düzey yetkilinin bir şekilde yolsuzluğa bulaşmış olması gerektiğini, yanlışlarını kaydeden bir ‘dosyası’ olduğunu, rejime bağlı kaldıkça güvende olacağını, fakat isyan ederse dosyasının açılmasının siyasi ve askeri olarak düşürülmesinin klasik aracı olacağını belirtmiştim. Fakat bu cümleleri El Ahram gazetesi makaleden çıkardı. Bana da “Asıl mevzu Suriye olsa da bu sözlerde Mısır’daki şartlara gönderme var” denmişti.

Bazı Latin Amerika ülkelerinde siyasiler, bu olguya karşı en az zararlı iki tercihten yola çıkan bir gerçeklikle ilişki kurdu. Zira despot yöneticilerden kurtulmak üzere, yöneticilere mevkilerini bırakmaları ve kendilerine güvenli bir sığınak seçmeleri karşılığında, çaldıklarının görmezden gelineceği ve yargılanmayacaklarına dair bir anlaşma sunuldu. Bu siyasiler, despotluk gölgesinde yağmayı sürdürmekle, özgürlüklerini kurtarmak için yağmanın sorumluluğundan muaf kalmak arasında bir seçim yapabilmekte. Bizim sivil toplumumuzun sorunlardan biriyse, yöneticilere bu tür seçenekleri dayatmaması. Bu durum, yöneticilerin ellerini serbest bırakıyor. O zaman geriye üçüncü bir tercih kalıyor. Halkın patlaması, çözüm halini alıyor.

Çeviri: Radikal
SON VİDEO HABER

Iğdır'da AK Parti İl Başkanlığı binasına molotoflu saldırı

Haber Ara