Dolar

34,8736

Euro

36,7156

Altın

3.035,88

Bist

10.124,00

Çalışmaların tabiatını yeni göçmenler değiştirecek

Küresel ısınma nedeniyle gittikçe büyüyen bir sorun haline gelen iklim mültecileri bundan sonra çok daha fazla gündemde olacak. İklim mültecileri sorununun, zengin-fakir ayrımı da yok.

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-01-26 10:52:20

Çalışmaların tabiatını yeni göçmenler değiştirecek
Sosyal Çalışmacı, Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği'nden Recep Korkut'un bugün Radikal'de yayınlanan yazısında önemli tespitler yer aldı:

Nijerya, petrol ve demir gibi doğal kaynaklarının yanı sıra Atlantik Okyanusu’ndaki coğrafi konumu sebebiyle Afrika’nın en zengin ikinci ekonomisine sahip.

140 milyonluk nüfusuyla Afrika’nın en kalabalık ülkesi olan Nijerya, dünyada en fazla petrol ihraç eden ülkelerden biri. Buna karşılık siyasi, etnik ve dini bölünmelerden ötürü sivil katliamları ve saldırılar hiç eksik olmuyor.
Ülke dışına kaçan veya ülke içinde yerinden olan yüz binlerce mültecinin olduğu ülkenin pek çok bölgesi açık mülteci kampını andırıyor.

Petrol zenginliğine rağmen halkın yarısı elektriksiz yaşıyor. Afrika’nın potansiyel güç merkezi olarak nitelenen ülkede yolsuzluk ve eşitsizlik de had safhada.
Kuzeyde yaşayan ve nüfusunun yüzde 68’ini oluşturan Müslümanlar, ülkenin orta ve güney eyaletlerindeki gibi ekonomik ve sosyal kalkınmadan yararlanmıyor. Bütün bu durumun sebebi ise şu: Nijerya doğal kaynakları itibariyle barış için fazla zengin.
Çatışma ve göçlerin dinamiği değişme sürecinde Çatışma ve göçler, kuşkusuz içinde bulunduğumuz çağa özgü olan yeni birer olgu değildir; insanlık tarihi kadar eski bir maziye sahip. İki kavram birbiriyle de yakından ilişkili: Çatışmalar çoğu kez göçlere sebep olduğu gibi göçler de sıklıkla çatışmaları beraberinde getirmiştir. Yani çatışma ve göç birbirlerinin hem nedeni hem de sonucu olarak karşımıza çıkar.
Çatışmaların neden olduğu insan hareketleri, 20. yüzyılın başlarından itibaren artmaya başlamış, milyonlarca insan yerlerinden olmuştur. Geride bıraktığımız dönemde çatışmalar, savaşlar, insan hakları ihlalleri ve bunların yerinden ettiği insan sayısı oldukça fazlaydı ve bundan sonra da muhtemelen artarak devam edecek. 

Potansiyel çatışma ve göçün yeni faktörleri
Göç yüzyılı olarak nitelenen 21. yüzyılda ise çatışma ve göçlere sebep olan etmenlerin değiştiğini görmekteyiz. Kuraklık, çölleşme, suyun kirlenmesi, doğal kaynaklar, verimli tarım alanları ve balıkçılık gibi konular, 21. yüzyılda görünürlüğü gittikçe artan birer potansiyel çatışma ve göç faktörleri olarak karşımıza çıkıyor.
Yani çatışma ve göç nedenlerinin ‘tabiatı’ büyük oranda değişiyor ve artık doğal kaynakların çatışmaları ve göçleri yönlendirmedeki rollerinin yükselişine tanıklık ediyoruz.
Kuşkusuz doğal kaynakların çatışmalara ve göçlere neden olması yeni bir olgu değil. Geçmişte Afrika’daki çatışmaların ve kitlesel insan hareketlerinin de büyük oranda nedeni doğal kaynaklardı.
Saddam’ın petrol için Kuveyt’i işgal etmesi de aynı durum. Ancak doğal kaynakların çatışmaların ve göç hareketlerini şekillendirmedeki rollerinin başka unsurların çok önüne geçmeye başladığı bir dönemdeyiz. 

Petrolün yerini su alacak
Öte yandan doğal kaynaklar içerisinde en çok savaş ve çatışmalara petrolün sebep olduğu söylense de yakın gelecekte petrolün yerini suyun alacağına dair yeterli nedenler mevcut.
Dünyanın birçok bölgesinde milyonlarca insan temiz su kaynaklarına erişememekte ve günümüzde Afrika’da su kaynakları için yapılan çatışmalar ve susuzluğun neden olduğu göçler had safhada.
Ancak gelecekte su kıtlığı çeken ülke sayısı hızla artacak: 2025’te su kıtlığı çeken ülke sayısı 56’ya, suyu olmayan ülkelerde yaşayan insan sayısının ise 817 milyona yükseleceği tahmin ediliyor. Böyle bir durumda su savaşları artacağı gibi su kaynaklarının bol olduğu bölgelerde de barış ve huzurun istikrarı da tehlikeye düşecek. Değişen dinamikler, küresel ısınma nedeniyle gittikçe büyüyen bir sorun haline gelen iklim mültecileri konusunu da daha çok gündeme getirecek.
Varlıklarını tehdit eden belirgin çevresel bozulmalar nedeniyle geleneksel yaşam alanlarını kalıcı olarak terk etmek zorunda kalan insanlar belki de modern bir kavimler göçüne sebebiyet verecek. 

Yeni mültecilerin zengin-fakir ayrımı yok
Çevresel güvensizlikler nedeniyle başlayan göçlerin mevcudiyeti ve potansiyeli göz önüne alındığında bu hiç de abartı sayılmaz.
İklim mültecileri sorunu görünen o ki zengin-fakir ayrımı da yapmayacak. Çünkü ilk iklim mültecilerinden bir grubu, Alaska’nın Newtok köyünde iki bin yıldan beri yaşayan Yupik Eskimolarının yerleşim yerlerinden göç etmesiyle ABD verdi. Yani bu sorun salt dünyanın yoksul kesimini değil topyekûn dünyayı ilgilendiren bir ‘iç’ mesele. Ek olarak, iklim mültecilerinin yer değiştirmelerinin zorunlu olmasının yanı sıra geri-dönüş olasılıklarının olmaması da bu meseleyi daha vahim bir hale sokuyor. 

‘Doğal güvenlik’ dosyası açılması zorunlu hale geldi
Kısacası, günümüzde toprakları bereketli olan ülkelere göz attığımızda çatışma ve göç açısından da bereketli olduklarını görüyoruz. Doğal kaynaklar çatışmayı çekerken büyük oranda da kitlesel insan hareketlerini beraberinde getiriyor. Dünyanın en hayati tarım alanları kuraklaştıkça, en değerli ırmaklar kurudukça ve muazzam şiddette kasırgalar oluştukça geleneksel yaşam alanlarını geçici ya da kalıcı olarak terk etmek zorunda kalanlar ya da bu az kaynak için birbirini öldürmek isteyenler de hızla artıyor. Bu da artık “doğal güvenlik” artık dosyasının açılması gerektiğini söylüyor bize.
Bitirirken şunu ifade etmek gerekir ki, bu ‘iç’ sorunlar karşısında hiç zamanımız kalmadı ve acilen harekete geçmemiz gerek. Aksi halde yaşayacak başka bir yer, sığınacak başka bir liman değil, yaşayabilecek bir dünyayı hatta başka bir gelecek ihtimalimizi dahi yitireceğiz.

Haber Ara