İngiliz The Guardian Gazetesinde şok belgelerle ilgili önemli bir makaleye yer verildi. İşte Filistin ihanetinin belgeleri ve sonrasında yaşanan büyük hayal kırıklığının analizi...
JONATHAN FREEDLAND / THE GUARDIAN
İsrail'in artık bir barış ortağı var
İsrail-Filistin barış sürecinin gerçek yüzünü ortaya koyan olağanüstü ifşaatlardan en çok kim zarar görecek dersiniz? Belki de ilk hasarı, Filistinlilerin ulusal gururu alacak; zira dün yayımlanan belgeler, ortak haysiyet duygularında ciddi yaralar açacak. Filistin sokaklarındaki birçok insan belgeleri okurken, sadece temsilcilerinin önerdiği tavizler (sözgelimi Doğu Kudüs’ün İsrailli Yahudilerin iskân edildiği kısımlarından vazgeçmek) nedeniyle değil, bu tavizler önerilirken kullanılan dil ve üslup nedeniyle de irkilecek.
Filistinli Başmüzakereci Saib Erekat’ın (hatta Kudüs’ün İbranice ismini kullanarak) Filistinlilerin ‘Yahudi tarihindeki en büyük Yeruşalayim’i’ kabul etmeye hazır olduğunu duymak, birçoklarını bir aşağılanma mahiyetinde altüst edecek. Ariel Şaron’a ‘dost’ diye hitap edilmesi, İsrail’in 1982 Lübnan işgalindeki rolünden dolayı ‘Beyrut Kasabı’ diye anılan eski başbakana hâlâ küfreden Filistinlileri incitecek. İsrail’in o dönemdeki Dışişleri Bakanı Tzipi Livni’ye genel seçimlerin arefesinde “Ben olsam size oy verirdim” denmesiyse, birçok Filistinliyi utanç verici bir yaltaklanma olarak kahredecek.
Başka belgeler de var
Filistinlilerin boğazını düğümleyecek olan, toprak konusunda verilen ciddi tavizler kadar işte bu üslup. Guardian’ın ilerleyen günlerde yayımlayacağı belgelerde, İsrail güvenlik güçleriyle gizli işbirliğinin çarpıcı boyutu veya Filistinli müzakerecilerin mültecilerin geri dönüşü gibi son derece ağır bir meselede teslim bayrağını çekmeye ne kadar hazır oldukları da görülecek.
Elbette bu belge yığınının kapsamlı olmadığı ve önceden elenerek sızdırılmış olabileceği söylenmeli; diğer belgeler çok farklı bir manzara sunabilir. Ne var ki bu metinler, Filistin Yönetimi’nin ve başını çeken El Fetih’in itibarına muazzam bir darbe vuracaktır. Sözgelimi Erekat, bir daha insan içine çıkamayabilir.
Fakat tehlike arz eden daha da mühim bir husus var: Bu belgeler, Filistinliler arasında İsrail’le müzakere ve ona bağlı iki devletli çözüm fikrini gözden düşürebilir.
Filistin’e destek artar
Ancak bu noktada Filistin davası adına beklenmedik bir yükseliş de yaşanabilir. Uluslararası toplumun Filistinlilerin ‘kırmızı çizgilerinin’ ötesine geçmeye, vaktiyle düşünülemez olan bir uzlaşma zemini yaratmaya ne kadar istekli ve hazır olduğunun somut kanıtını göreceğine hiç kuşku yok. Ortadoğu diplomasisine uzun yıllardır hâkim olan ‘birbirini suçlama oyunu’ dahilinde, Filistinlilere duyulan sempatide bir dönüm noktası yaşanabilir.
Bu bölgelerin İsrail üzerindeki etkisiyse, aksi yönde olacak. Ülke içinde pek sorun yaratmayacak. İkiyüzlülük veya kandırmaca ifşası falan yok ortada; tam tersine, İsraillilerin kapalı kapılar ardında söyledikleri, dışarıda sürekli söyledikleriyle tutarlı. Bilhassa şu an İsrail muhalefetinin lideri olan Livni, yumuşak davrandığını gösteren tek bir kelimenin bile kayda geçmemiş olmasına epey sevinecektir.
Fakat bu tutarlılık, dünya kamuoyunun gözünde o kadar da hayranlık duyulası bir şey olmayacak. Bu belgeler, İsraillilerin hem kamuoyu önünde hem kapalı kapılar ardında sergilediği inatçılığı gözler önüne seriyor. Dahası, belgeler İsrail’in açık diplomasisinin mihenktaşı niteliğindeki, ‘ortada Filistinli bir muhatap olmadığı’ iddiasını da çürütüyor. İsrailli sözcülerin yıllardır dilinden düşürmediği bu nakarat, ortada Filistinli bir muhatap olmakla kalmayıp, hiç olmadığı kadar uzlaşmacı bir muhatap olduğunu gösteren belgelerle yerle bir oluyor.
ABD’den arabulucu olmaz
Peki bu durum barış sürecini hangi noktaya getiriyor? Karamsar görüş, kalan azıcık nefesin de şimdi tükeneceği yönünde. Bu ifşaatların Filistin tarafında, uzun zamandır El Fetih’in müzakere stratejisini reddeden ve Filistin devletini kurmanın tek yolunun silahlı direniş olduğunu savunan Hamas’ı güçlendireceği muhakkak. Hamas şimdi diplomasinin sonuç değil, ulusal aşağılanma getirdiğini iddia edebilecektir.
Fakat çaresizlik, Filistinlilerle sınırlı olmayacak. Başkaları da iki devletli çözüm şu koşullarda bile mümkün değilse (zira Filistinliler bu kadar ileriye gidiyor, fakat Livni’nin deyişiyle “İsrail’in taleplerini” yine de karşılayamıyor), başarının imkânsız olduğu sonucuna varabilir. Bu yaklaşıma göre İsraillilerle Filistinliler, elleri bir türlü buluşamayan iki akrobata benziyor: Filistinlilerin azamisi, İsraillilerin asgarisine hiçbir zaman yetmiyor.
İyimser görüşse, bu belgelerin bir uyandırma çağrısı görevi görmesini, iddia ettiği adil ve dürüst arabulucu rolüyle zerre kadar alakası olmadığı açığa çıkan ABD’yi Ortadoğu’ya yönelik çabalarını arttırıp (sözgelimi işe İsrail’e doğru düzgün baskı yapma kararlılığı sergileyip Tel Aviv’i kımıldamaya zorlamakla başlanabilir), kendine çekidüzen vermeye sevk edeceğini umacaktır.
Söylemeye bile gerek yok: Ortadoğu’da iyimserlerle kötümserler üzerine bahis oynanacaksa, parayı ikincisine yatırmak genellikle daha iyidir