Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

İç savaşta iki taraf lazım biz taraf olmayacağız

Lübnan'daki siyasî krizin en önemli aktörlerinden Başbakan Saad Hariri, ülkesindeki son durumu Zaman'a verdiği özel röportajda anlattı.

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-01-24 08:49:38

İç savaşta iki taraf lazım biz taraf olmayacağız
Hizbullah'ın kuracağı bir hükümette yer almayacaklarını belirten Hariri, Lübnan'da yeniden bir iç savaş istemediklerini söyledi. Başbakan, "Biliyorsunuz, tango gibi iç savaş için de iki taraf lazım. Biz iç savaşın tarafı olmayacağız." dedi.

Lübnan, önemli bir siyasî krizden geçiyor. Katar ile Türkiye'nin geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiği aracılık girişimleri yarıda kaldı. Hizbullah destekli 8 Mart blokunun çekilmesiyle birlikte ulusal hükümetin düştüğü Lübnan'da bugün ve yarın yeni hükümetin kurulmasıyla ilgili kritik görüşmeler yapılacak. Kilit konumdaki Dürzi siyasî lider Velid Canbolad'ın 8 Mart blokundan yana destek açıklaması, safları yeniden şekillendirmiş durumda. Siyasî krizin en önemli aktörlerinden Lübnan Başbakanı Saad Hariri, gelinen noktayı Zaman'a verdiği özel röportajda anlattı. Hizbullah'ın kuracağı bir hükümette yer almayacaklarını ve güvenoyu vermeyeceklerini belirten emanetçi Başbakan, "Lübnan kritik bir dönüm noktasından geçiyor." dedi. Hizbullah'ın siyasî partileri baskı altına aldığını vurgulayan Hariri, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Katar Dışişleri Bakanı El Tani'nin iki gün süren girişimlerinin başarısız olmasını da Hizbullah'ın tavrına bağladı: "Onlar Saad Hariri'yi başbakan olarak istemediklerini söyledi. Nasıl bir uzlaşma olabilir?" Türkiye'nin bölgedeki çabalarından takdirle söz eden Lübnan Başbakanı, ülkenin, yaşanan çatışmalarda 100 kişinin öldüğü Mayıs 2008'de iç savaşın eşiğinden döndüğünü hatırlattı ve ekledi: "Biliyorsunuz tango gibi, iç savaş için de iki taraf lazım. Biz iç savaş istemiyoruz. Biz böyle bir mücadeleye girmeyeceğiz."

 

 

Lübnan Başbakanı Hariri, Zaman'ın ülkesindeki kriz, babası Refik Hariri'nin 2005'te öldürülmesini araştıran mahkeme ve Türkiye'nin çabalarına ilişkin sorularını şöyle cevaplandırdı:

İlerlemeci Sosyalist Parti lideri Velid Canbolad'ın açıklamasının ardından Lübnan'daki siyasî krizin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Son konuşmamda duruşumuzla ilgili açık mesaj verdim. Anayasaya bağlı kalmak istiyoruz. Herkes istediği herkese oy verme siyasî hakkına sahip. Ancak bir de siyasî gerçek var. Ben neyi ve kimi temsil ediyorum. Sanırım Velid Canbolad kendi düşüncesi uyarınca bir karar verdi. Ben bu ülkede maalesef birilerinin Canbolad ve diğerlerine inanmadıkları bir tutumu almaları için baskı yaptığına inanıyorum.

Siz bu hafta yeni hükümet için yapılacak meclis görüşmelerinde yeniden başbakanlık için adaylığınızı koyacağınızı duyurdunuz. Ama Hizbullah buna karşı. Meclis görüşmelerinizden ne bekliyorsunuz? Lübnan kısa sürede bir hükümete sahip olabilir mi?

Siyasetin bugünü ile yarını farklıdır. Hizbullah, hükümet görüşmeleri konusunda müttefiklerini ittiriyor ve herkese baskı yapıyor. Evet, yeni bir hükümet olabilir. Neden olmasın? Bu aşikâr.

Karamsar mısınız?

Ne iyimser ne de karamsarım. Pazartesi ve salı günü yapılacak görüşmeleri kazanmak için bütün baskılarını kullandıkları açık. Kazanabilirler. Kazanmaları için daha büyük şans var.

Hizbullah tarafından oluşturulacak bir hükümeti kabul edecek misiniz?

Benden isteseler dahi böyle bir hükümetin parçası olmayacağım. Kesinlikle muhalefette olacağım ve bu 14 Mart koalisyonunun hep beraber aldığı bir karar.

Hizbullah tarafından oluşturulacak bir hükümet sorunlara yol açar mı?

Biz Hizbullah ve dostları gibi değiliz. Silah kullanmıyoruz. Askerî kabiliyetlerimiz yok. Kurumlara, demokrasiye, Lübnan hayat tarzına inanıyoruz. Kesinlikle böyle bir hükümete karşı çıkacağız ve güvenoyu vermeyeceğiz.

Lübnan'daki siyasî durum babanızın suikastını araştıran Özel Lübnan Mahkemesi'nden bağımsız mı? Birilerinin dediği gibi babanızın intikamıyla ülkenin geleceği arasında tercih durumunda mısınız?

Ben adaletin intikamla ilgili olmadığını düşünüyorum. Adalet adalettir. Bazıları mahkemeyi Lübnan'a tehdit olarak hissedebilir. Ben ise adaletin tehdit eden bir şey değil, aksine istikrar getirdiğine inanıyorum. Her neyse. Lübnan'da çok zor bir dönüm noktasından geçiyoruz. İşlerin nereye gideceğini göreceğiz.

Mahkemenin işleyişiyle ilgili endişeniz var mı?

İddianame halihazırda yargıca sunulmuş durumda. Süreç devam ediyor.

İddianamenin içeriğiyle ilgili bilginiz var mı?

Kesinlikle yok.

Hizbullah'a bağlı olduğu iddia edilen bazı milisler geçtiğimiz hafta Beyrut sokaklarına indiler. Ülkenizde bir iç savaş çıkmasından endişe ediyor musunuz?

Hayır. Biliyorsunuz tango gibi iç savaş için de iki taraf lazım. Biz bir iç savaş istemiyoruz. Böyle bir mücadeleye girmeyeceğiz. Biz iç kavganın her türüne karşıyız. İç istikrarsızlığın her türüne karşıyız. Sivil savaşa karşıyız. Ülkeyi böyle bir şeye iten taraf olmayacağız. Biliyorsunuz askerî kabiliyeti olan bir grup var ve o biz değiliz. Ancak ülkenin bir sivil savaşa gideceğinden şüpheliyim.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Suud el-Faysal, Lübnan'ın bölünme tehdidiyle karşı karşıya olduğunu söyledi. Aynı fikirde misiniz? Ne tür bir bölünme bu?

Kendisi ne demek istediğine açıklık getirmek amacıyla daha sonra bir açıklama yayımladı. Biliyorsunuz kendisinin Lübnan'ın istikrarsızlığına dair endişeleri var. Lübnan geçmişte iç savaş yaşamıştı. Bu nedenle bazı şeylerin seyri veya gelişimi konusunda endişeler bulunuyor. Biliyorsunuz Suudi Arabistan, tarihsel olarak ve şimdi de Lübnan'ın en büyük destekçilerinden. Kendileri, Lübnan'a, istikrarına ve güvenliğine desteklerini tekrarladılar.

Türk-Katar inisiyatifine gelirsek, Davutoğlu ve Katarlı meslektaşı iki günlük girişimlerinin ardından çabalarını keserek Beyrut'tan ayrıldı. Neden böyle oldu?

Onlar (Hizbullah) Saad Hariri'yi istemediklerini söyledi. Bu durumda nasıl bir uzlaşma olabilir?

Davutoğlu, 'Taraflardan değişim sinyali gelirse geri dönüp başlayabiliriz.' dedi. Sizden bir sinyal olacak mı?

Karşı tarafın (Hizbullah) benden istediği tek değişim sinyali aday olmamam. Onlara bunu vermeyeceğim. Değişim sinyali verecek tarafın ben değil diğer taraf olduğu açık. Önerileri uyarınca ilerledim. Ama Saad Hariri'nin başbakan olmamasını isteyen diğer taraf. Bu onların siyasî hakkı. Güzel.

Hizbullah uzlaşma için hiçbir açık kapı bırakmadı mı diyorsunuz?

Evet, Hizbullah ve müttefikleri. Hizbullah o ittifakın içinde ama herkesin müdürü.

Suriye-Suudi inisiyatifi bitti, Türkiye-Katar girişimleri kesildi. Başka bir uluslararası çaba bekliyor musunuz? Yoksa Lübnan kaderiyle baş başa mı?

Bu uluslararası toplumla ilgili bir şey değil. Bugun bir süreç var. Anayasal süreçle ilerleyelim. Kim kazanırsa kazanır. Bu kriz bakanların istifasıyla patlak vermeden önce bazı meseleler konusunda bir anlaşma yapmak istedikler. Özel mahkemenin işleyişi ve hepsi... Ama bu işlemedi. Ve kendileri olumsuz bir adım atarak istifa ettiler. Bana göre her şey masada. Bırakalım bugün hükümet kurma görüşmeleri gerçekleşsin. Görelim bakalım...

Lübnan'ın 2013 seçimlerine kadar geçici hükümetle gitme riski var mı?

Hayır, eğer görüşmeleri kazanırlarsa bir hükümet kurabilirler.

Şam ve Tahran'ı ziyaret ettiniz. Onlarla el sıkıştınız. Peki neden şimdi tutumları değişti?

Bunu onlara sorun. Ben başka ülkelerin hükümetlerinin tavırları konusunda yorum yapmayacağım. Dürüst bir şekilde herkese tutumumu aktardım. Benim derdim Lübnan'ın birliği. Çok sayıda sorunla karşılaşabiliriz. Sadece Lübnan'ın birliği bunların üstesinden gelebilir. Eğer birleşirsek tehditlerin üstesinden geliriz. Ne kadar büyük oldukları bana mı Hizbullah'a mı ülkeye mi karşı olduğu önemli değil. En önemli şey Lübnan'ın birleşmesi.

Bazı yorumlarda, sizin Şam ve Tahran'ı ziyaretiniz babanızın suikastını unuttuğunuz şeklinde sunuldu... Bu böyle mi?

Bunlar farklı şeyler. Ben Lübnan'ın başbakanıyım. Lübnan'ın çıkarlarına göre çalışırım. İran ve Suriye ile iyi ilişkiler kurmak zorundayım. Bu Saad Hariri'nin kişisel çıkarı değil, Lübnan'ın çıkarıyla ilgili. Yaptığım da Lübnan'ın ulusal çıkarıyla ilgiliydi, kendimle değil.

 

 

Türkiye'nin bölgedeki çabalarını takdir ediyoruz

 

 

 

Türkiye ile Lübnan arasında yükselen ilişkiler var. İlişkilerin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

İlişkilerin en güzel yanı, Lübnan'dan çok büyük bir ülke olmasına rağmen Türkiye'nin Lübnan'a egemen ve bağımsız bir devlet olarak saygı duymasıdır. Lübnan halkına saygı duymasıdır. Bu da Lübnanlıları Türkiye ile ilişkilerde daha rahat bir hale getiriyor. Bu, Lübnan'da çok takdir ettiğimiz bir şey. Türkiye ile Lübnan arasında nihayet bir serbest ticaret anlaşması imzalandı. Türkiye büyüyen bir ekonomi ve büyük bir pazar. Lübnan da çok turistik bir ülke. Birlikte yapacağımız çok şey olduğuna inanıyorum. Sadece serbest ticaret anlaşması değil hizmetler konusunda da bir anlaşma yapılmasını bekliyoruz. Çünkü Lübnan bir hizmet ülkesi. Bu ilişkilerin geleceğinde sadece olumlu sonuçlar göreceğimizi düşünüyorum. Türkiye ile ekonomi olsun, ticaret olsun, siyaset olsun işler çok olumlu bir şekilde ilerliyor. Türkiye'nin bölgede barış ve istikrarla yapmaya çalıştığı şeyleri çok takdir ediyoruz. Başbakan Erdoğan, Lübnan'a geldiğinde bölge barışı ve istikrarı konusunda çok açık mesajlar verdi. Çünkü barış ve istikrar bölgede büyüme ve ekonomik refah getirecek.

Davutoğlu ile Nasrallah'ın görüşmesini nasıl değerlendirdiniz?

Bakan Davutoglu, bana ne olduğunu anlattı ama sizinle paylaşmayacağım... (Gülüyor) Herkes herkesle görüşmeli. Ben diyalogdan yanayım. Birbirimizle konuşmamız lazım. Aynı ülkede yaşayıp, aynı suyu içip aynı yemeği yiyip konuşmamak olmaz.

Lübnan'daki siyasî kriz, Türkiye-Ürdün-Suriye-Lübnan arasında oluşturulmakta olan ekonomik entegrasyonu olumsuz etkiler mi?

Hayır, öyle olacağını düşünmüyorum. Kim gelirse gelsin, imzalanan bir anlaşma var ve süreç devam edecek.

Ülke liderlerinin konuyla ilgili önümüzdeki aylarda İstanbul'da bir araya gelmesi planlanıyor. Orada olacak mısınız?

Allah bilir... (Gülümsüyor)

SON VİDEO HABER

İstanbul2da 4 katlı otelde yangın

Haber Ara