2 Ocak Cumartesi günü saat 14'te Taksim'deki Galatasaray Lisesi önünde buluşan kuruluşlar kitlesel bir basın açıklaması yaparak Tunus'ta Bin Ali diktatörlüğüne karşı yapılan ve başarıyla sonuçlanan halk ayaklanmasını selamladılar. Konuşmalarda Tunus'un devrik diktatörü Bin Ali'nin akıbetine dikkat çekilerek İslam coğrafyasına tebelleş olmuş zalim-dikta rejimlerin bundan ders çıkarılması istendi.
Sivil Toplum Örgütlerinin yayınladıkları ortak bildiri
TUNUS İNTİFADASINA SELAM OLSUN!
Ceberrut bir dikta rejiminin sistematik baskılarına, zulüm ve sindirme çabalarına karşı özgürlük ve adalet talebiyle ayağa kalkan ve diktatör Zeynel Abidin Bin Ali'yi ülkeden kaçmak zorunda bırakan Tunus halkını tebrik ediyoruz.
17 Aralık tarihinde Sidi Buzayd kentinde bir bilgisayar mühendisinin işsizliği ve devlet görevlilerinin kötü muamelesini protesto etmek için kendini yakmasıyla başlayan olayların 23 yıllık Bin Ali rejiminin bir ayda içinde sonunu getirmesi aslında tüm acımasızlığına ve gösterişine rağmen diktatörlük düzenlerinin ne kadar kof ve temelsiz olduklarını ortaya koymuştur.
Bin Ali diktası önce baskı ve şiddetle gösterileri engellemeye çalıştı ve yüzden fazla insanı katletti. Şiddet politikası işe yaramayınca bir takım tavizlerle iktidarının ömrünü uzatmayı denedi. Tutuklanan göstericilerin serbest bırakılmasını emretti ve bazı bakanlarını görevden aldı. Bunlar da yeterli olmayınca 2014 senesinde tekrar Cumhurbaşkanlığına aday olmayacağını ilan etti. Ne var ki, tüm bu taktik adımlar kitlesel protestoları yatıştırmaya yetmedi ve nihayet 14 Ocak tarihinde ülkeden kaçmak zorunda kaldı. Şimdi Bin Ali rejiminin artıkları Tunus'ta Bin Ali'siz bir "Bin Ali rejimi" inşa etme çabasındalar ama Tunus halkının bu tuzağa düşmeyeceği görülüyor. Nitekim protestolar dikta rejiminin tüm unsurlarıyla tasfiye edilmesi talebiyle sürmekte.
Tunus'ta yaşananların tüm dikta yönetimlerinin alması gereken dersler içerdiğine kuşku yok. Selefi Burgiba'nın açtığı yoldan ilerleyen ve Tunus'ta Batıcı-laik bir devlet ve toplum inşa projesine girişen Zeynel Abidin Bin Ali ülkeyi tam 23 yıl boyunca Batı destekli tüm Arap rejimleri gibi demir yumrukla yönetti. Bu süre zarfında her türlü muhalefeti yasakladı. Bilhassa İslami harekete karşı vahşi bir savaş yürüttü. Binlerce Nahda Hareketi mensubunu işkencelerden geçirdi, katletti ve başta hareketin lideri Raşid el-Gannuşi olmak üzere önde gelen pek çok muhalifi sürgün etti.
Tunus'u kelimenin tam manasıyla bir polis devletine dönüştüren Bin Ali otokrasisi bir yandan da ülkeyi acımasızca yağmalıyordu. Ülkenin tüm kaynaklarına "Bin Ali Ailesi" tarafından el konulmuş, yolsuzluk, rüşvet ve avantacılık dizginsizleşmişti. Halk arasında mafya literatürünü yansıtır şekilde kullanılan "Aile" kavramı hırsızlığın, talanın adı olmuştu. Bir yandan özellikle genç nüfusu tehdit eden işsizlik olgusu hızla artarken, neredeyse tüm ihalelerin, kamu kaynaklarının, kârlı işlerin "Aile" mensupları elinde toplanması ülkede nasıl bir talan ekonomisi inşa edildiğinin özetidir.
Ve tüm bu çarpık sistem Batı'nın koşulsuz desteğine sahipti. Laik ve Batıcı kimliğiyle Tunus'u, aynen Kemalist Türkiye gibi, her zaman İslam Dünyası için bir örnek, bir model olarak algılayan Batı, gerek Burgiba diktatörlüğünün gerekse de onu takip eden Bin Ali rejiminin hep arkasında durdu. Tunus halkına yönelik vahşi bir zulüm ve baskı aracı kılınan başörtüsü yasağı Batılı çevrelerde laik Tunus rejiminin ilericiliğinin bir göstergesi ve modernleşme kararlılığının bir tezahürü olarak alkışlandı. Talan ekonomisine ve gelir dağılımındaki korkunç eşitsizliğe rağmen Tunus daha yakın zamanlara kadar gelişmekte olan ülkelere ekonomik model olarak sunuldu ve IMF başta olmak üzere Batılı kurumlarca sürekli pohpohlandı.
Aynen İran Devrimi öncesinde emperyalistlerin işbirlikçi Şahlık rejimini "Ortadoğu'da bir istikrar adası" şeklinde taltif etmelerine benzer şekilde, Tunus'ta süregelen laik zorbalık ve talan rejimi Batılı çevrelerce Arap dünyasında bir istikrar bölgesi olarak adlandırılmaktaydı.
Değil mi ki, İslami güçlere karşı sindirme-yok etme mantığı ile hareket ediyor, değil mi ki Siyonist işgalcilerle her türlü işbirliğine açık bir tutum takınıyor, polis devleti görüntüsü de, yağmacılık ve yolsuzluk gibi olgular da "küçük kusur"lar olarak görmezden gelinebilirdi! Kendisine hizmet eden rejimlerin zalimliği, çürümüşlüğü emperyalistler için sorun değildi. Bilakis halkına yabancılaştıkları oranda işbirlikçi iktidarların Batı'ya hizmet etme potansiyeli artıyordu!
Ne zamana kadar? İktidarlarını korudukları sürece! Nitekim iktidarlarını yitiren yöneticilerin Batı açısından hiçbir şey ifade etmedikleri ve anından ıskartaya çıkartıldıkları gerçeği Bin Ali'nin akıbetiyle bir kere daha tescil edildi. Başta Fransa olmak üzere, Bin Ali'nin her türlü zulmüne arka çıkan, destekleyen güçler Tunus'tan kaçmak zorunda kaldığında diktatöre kapılarını kapattılar. Aynen ABD uşağı Şah'ın İran'ı terk etmek zorunda kaldığında yüzüne Amerikan kapılarının kapatılması gibi!
Bu tablo halkına yabancılaşan, halkının inancına, kimliğine savaş açan, kitlelerin taleplerine kulak tıkayan tüm zalim, despotik iktidarlara ders olmalıdır! Asker-polis gücüne dayanarak iktidarını sürdüreceklerini zannedenler, halka sırtını dönüp, yüzünü emperyalist güçlere çevirenler sığınacak delik bulamayacak konuma düşmekten kurtulamazlar.
Ortadoğu'da emperyalistler adına İslami hareketleri sindirme politikaları izleyen tüm işbirlikçi despot rejimler Tunus aynasına iyi bakmalı ve zulüm politikalarıyla bir yere gelemeyeceklerini görmelidirler. Aynı şekilde Türkiye'de Kemalist resmi ideoloji dayatmasını on yıllardır ısrarla, inatla sürdürmeye çalışan rejim muhafızları İslami kimliğe düşmanlık politikalarının sadece zulüm ve mağduriyet getirdiğini ve bu zulümlerin, uygulayıcılarına da asla dünyada saygın ve muteber bir konum kazandırmadığını görmelidirler. Düne kadar Tunus'un laik dikta rejimini yere göğe konduramayan, İslam dünyasına modelliğinden dem vuranların bugün ağız birliği etmişçesine baskılarını, işkencelerini, yolsuzluk ve hırsızlığını sayıp dökmeleri herkes için ibret olmalıdır.
Tunus halkının intifadası halkın İslami kimliğine karşı emperyalistlerin çıkarları ve ideolojisi adına savaş yürütenlerin bu savaşı asla kazanamayacaklarını ortaya koymuş; büyük ahiret azabından önce bu dünyada da rezil ve zelil olacaklarını bir kere daha hatırlatmıştır. Kanları pahasına tüm zalimlere ve onların efendilerine bu tarihi dersi bir kere daha yaşatan Tunuslu kardeşlerimizi tebrik ediyor, onlarla dayanışma içinde olduğumuzu ilan ediyoruz.
ETKİNLİKTEN GÖRÜNTÜLER
AKABE VAKFI - ANADOLU PLATFORMU - ARAŞTIRMA KÜLTÜR VAKFI - FATİH AKINCILARI DERNEĞİ - HİKMET VAKFI - İHH İNSANİ YARDIM VAKFI - İNSAN VE MEDENİYET HAREKETİ - MAZLUMDER - MEDENİYET DERNEĞİ - ÖZGÜR-DER