Davutoğlu'nun Sırbistan ve Bosna arasında 2009'da çıkan sorunda yaptığı başarılı arabuluculuğunun anlatıldığı James Traub imzalı yazıda, Dışişleri Bakanı'nın Irak, Suriye, İsrail, Lübnan ve Kırgızistan'ı kapsayan buna benzer birçok hikayesinin bulunduğu belirtildi.
Bakan Davutoğlu'nun bazılarınca "Türkiye'nin Kissinger"ı, bazılarınca ise "son derece tehlikeli" olarak nitelendirildiği belirtilen yazıda, kendisinin yetenekleri ve dünya görüşünün önemli olduğu, "çünkü diplomasisini yönettiği ülkenin bir İslam demokrasisi, gelişen ekonomisiyle gelişmekte olan bir ülke ve bir ayağı Avrupa'da diğer ayağı Asya'da bir NATO ülkesi olduğu" kaydedildi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da Türk politikasını önemli ölçüde değiştiren "becerikli ve ileri görüşlü bir popülist olduğu" belirtildi.
ABD'nin artık bir zamanlar olduğu gibi egemen olmadığı bir dünyada, Başkan Barack Obama'nın Hindistan ve Brezilya gibi yükselen güçlerle kuvvetli ilişkiler kurmak istediği ifade edilen yazıda, Türkiye'nin tehlikeli Ortadoğu bölgesinde yükselen bir güç olduğu, Obama'nın Türkiye'yi ilk denizaşırı seyahatine dahil etmesinin de tesadüf olmadığı vurgulandı.
Yazıda, karşılıklı çıkarlar, Davutoğlu'nun enerjisi ve yeniliklerine karşın, "geçen sene bir şeylerin kötü gittiği ve Davutoğlu'nun liderliğindeki Türklerin, İsrail ve İran'la diplomatik rizikolara girdiği" kaydedildi.
-ORTADOĞU'NUN YUMUŞAK GÜCÜ-
Dünyanın yükselen güçleri arasındaki büyük başarı hikayelerinden birini oluşturan Türkiye'nin, Ortadoğu'nun "yumuşak güç" devi olduğu kaydedilen yazıda, Davutoğlu'nun da bu Türk roketine bindiği belirtildi.
Traub imzalı yazıda Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun, Foreign Policy dergisi tarafından "100 Küresel Düşünür" arasında yedinci sıraya koyulduğu hatırlatıldı.
Yazıda, Davutoğlu'nun Dışişleri Bakanlığının üst kademelerini dünyevi, pragmatik ve dikkatli diplomatlarla doldurduğu ve bu diplomatların, diğer başkentlerde alarm zillerinin çalmasına yol açmadan, ülkesinin çıkarlarını yürütmede olağanüstü bir iş çıkardıkları belirtildi.
Davutoğlu'nun liderliğindeki Türk diplomasisinin komşularıyla kurduğu yakın ilişkilerden söz edilen yazıda, ancak Ahmet Davutoğlu'nun vizyonunun, Türk ticareti için çevresini garanti altına almanın ötesine geçtiği, kendisinin gözde teorilerinden birinin de ABD'nin uzak yerlerde Türkiye'ye hassas bir araç olarak ihtiyaç duyması şeklinde olduğu kaydedildi.
New York Times'daki yazıda, Türkiye'nin 2007'de kendisini Ortadoğu'da barışyapıcı olarak ortaya koyduğu belirtilerek, Suriye ile İsrail arasında arabuluculuğa girmesi, İran'ın nükleer programı konusunda Brezilya ile çalışma yapması ve yine Brezilya ile birlikte İran'a yaptırımlara olumsuz oy kullanması anlatıldı.
Yazıda, "Belki de Türkiye sadece bölgesel çıkarlarını koruyor. Bu çıkarlar, Batı'daki konumu pahasına, sadece İran'la iyi ilişkiler kurulmasını değil Ortadoğu'da güvenilirliğini artırmayı da kapsıyor. Ankara dünyayı Washington ve Londra'nın gördüğü gibi görmüyor" denildi.
Mavi Marmara olayı ve bu olaydan sonra Türkiye'nin İsrail'le ilişkilerinin de anlatıldığı yazıda, uygarlık tarihi konusundaki bilgisine karşın Davutoğlu'nun, ABD'nin İran ve İsrail konusundaki hislerinin derinliğini yanlış okuduğu veya belki de, Türkiye'nin önemini gözünde büyüttüğü iddia edildi.
ZAMAN