Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

KÜRESEL EKONOMİK BEKLENTİLER 2011...(2) -BİLKENT ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ PRO

Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erinç Yeldan, Merkez Bankasının biraz daha sert olması, kamu maliyesi otoritesiyle beraber bi

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-01-21 14:26:00

KÜRESEL EKONOMİK BEKLENTİLER 2011...(2)  -BİLKENT ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ PRO
Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erinç Yeldan, Merkez Bankasının biraz daha sert olması, kamu maliyesi otoritesiyle beraber biraz daha disiplinli durması ve deyim yerindeyse 'sopanın ağırlığını biraz daha artırması' gerektiğini düşündüğünü söyledi.
TEPAV tarafından düzenlenen toplantıda, Dünya Bankasının her yıl açıkladığı 'Küresel Ekonomik Beklentiler Raporu'nun 2011 yılına ilişkin öngörüleri ve Türkiye'ye ilişkin değerlendirmeler ele alındı.
Prof. Dr. Yeldan konuşmasında, 2010 yılında Türkiye ekonomisinde gözlenen toparlanmanın ardında 'çok hızlı özel sektör tüketim ve özel sektör harcama talebi artışı' ve 'stok birikimi'nin bulunduğunu ifade etti.
'Çok hızlı bir iç talep kaynaklı büyümeyle karşı karşıyayız' diyen Yeldan, önemli bir istikrar tehlikesi olarak bu sürecin nasıl finanse edildiğinin önemine dikkat çekti ve 'Cari işlemler açığı nasıl kapatılacak ki özel tüketimden ihracata dış talebe daha sürdürülebilir bir büyüme olgusuna geçebilelim' diye konuştu.
Dış açığın milli gelire oranla hızla derinleştiğini, cari işlemler açığının asıl nedeninin kamu açıkları değil, özel sektör açıkları olduğunu belirten Yeldan, şöyle konuştu:
'Özel tasarruf performansının milli gelire oranla neredeyse yarı yarıya azaldığı bir 2000'li yıllar Türkiyesi'nden geçtik. Bu durum sadece bize özel değil. Birçok OECD ülkesi için de geçerli. Özel tasarruf oranı hemen hemen tüm OECD ülkelerinde ciddi düşüşte. Yani kriz öncesinde dünyada özel tasarrufların azalması özel tasarruf yatırım açığından kaynaklanan bir cari işlemler açığıyla karşı karşıyaydık. Şimdi 2011 ve sonrası toparlanma süreci bakımından Türkiye'de tekrardan böyle bir yapıya geri dönmeyi görüyoruz.
Bu noktada Dünya Bankası Raporu'nun önemli bir eksikliği var; 2010 yılı sonrası dünyayı algamada ve birçok analizde bu olgunun gözden kaçırıldığını görüyorum. Raporda (kamu maliyesi çok fazla yara almadı veya kamu maliyesi yaralarını sardı) iması var. Halbuki sorunlar kamu maliyesindeki açıklardan değil özel sektördeki tasarruf yatırım açıklarıyla ve özel sektörün daha az tasarruf yapan ve dolayısıyla daha çok dış borçlanan bir yapıya bürünmesinden kaynaklanıyordu.'

-ÜÇÜNCÜ TİP NESİL KRİZ-

Türkiye'nin 'bir büyük durgunluk olarak' nitelendirilebilecek reel ekonomi krizi yaşadığını ifade eden Yeldan, reel krizin daha uzun vadeye yayılmış bir durgunluk olarak tezahür edebileceğini, yaşanan bu olgunun 'üçüncü tip nesil kriz veya yeni bir nesil kriz' olduğunu söyledi.
Türkiye'nin çok önemli bir yapısal sorun olarak 'özel sektörün risk iştahı ve özel sektörün borçlanma iştahının nasıl idare edileceği' sorunuyla karşı karşıya bulunduğunu belirten Yeldan, tüm dünyada bunun tartışılacağını, piyasa ekonomisi içinde piyasa aletlerini kullanarak özel sektörün düşük tasarruf, yüksek tüketim ve yatırım talebinin nasıl yönlendirileceği ve bunların yarattığı cari işlemler açığının spekülatif unsurlardan arınmış olarak nasıl finanse edileceğinin 2010'lu yılların makro iktisat politikalarının en önemli sorunu haline geleceğini bildirdi.
Yeldan, Türk özel sektörünün dış borç stokunu kriz öncesine göre yaklaşık 2,5 kat artırdığını belirterek, 'Özel sektör kararlarından kaynaklanan cari işlemler açığının finasmanının kalitesinde düşme olduğu dış borç rakamlarından gözüküyor' diye konuştu.
Bu makro istikrarsızlık tehdidi nereden kaynaklanıyor? diye soran Yeldan, Türkiye'ye yoğun bir sıcak sermaye girişi ve kısa vadeli dış borç girişi olduğunu, bu durumun döviz kurunu reel olarak ucuzlattığını, reel kurdaki ucuzlamanın da özel sektörün tüketim yatırım ve harcama talebini kamçıladığını söyledi. Yeldan, Türkiye'de hala göreceli olarak yüksek olan faizlerin yurt dışından spekülatif unsurları ağırlıklı olan kısa vadeli sermayeyi çektiğini kaydetti.

-KUR REJİMİ-

Türkiye'nin 'çeşitli biçimlerde de olsa serbest yüzen, biraz müdahaleli yüzen, özü itibariyle piyasaya terkedilmiş ama çeşitli dönemlerde yönlendirilmiş, 2006 sonrasında da tamamen piyasaya terk edilmiş' bir kur rejimi altında çalıştığını dile getiren Yeldan, şunları kaydetti:
'2011 Türkiye'si 1980'ler Türkiye'sine göre neredeyse yüzde 50 daha ucuz dolar ile çalışan bir ekonomi. Bunun çeşitli nedenleri var. Bu kurdaki ucuzluk eğer sıcak para akımlarından ve Türkiye'deki göreceli yüksek faizlerin yarattığı sermaye girişlerinin doğurduğu baskıdan kaynaklanıyorsa; Merkez Bankasının izleyeceği bir dizi politika var. Ama ikinci bir açıklama da şu olabilir; Türkiye'de şu anda uluslararası konjonktüre göre ne kadar yüksek olursa olsun 1990'lar Türkiye'sine göre daha düşük bir faiz ortamı var. Bu, yurt içi kredi talebini ve özel sektördeki iç talep ve risk iştahını kamçılıyor.
Bu ikinci açıklama geçerli ise Merkez Bankasının faizleri yükseltmesi gerekiyor ki kredi iştahı kesilsin. Ama birinci açıklama doğruysa yurt dışından sermaye hareketlerinin TL'de baskı yaratması söz konusuysa o zaman faizi düşürmesi gerekiyor ki sermaye hareketleri yavaşlasın, kur üzerindeki baskı düşürülsün. Gerçek yaşamda yapılması gereken bu ikisinin arasında bir yerde. O bakımdan Merkez Bankası şu sırada kanımca çok doğru bir adım atıyor ve ikinci bir aleti devreye sokuyor; bir taraftan faizi düşürürken bir taraftan da munzam karşılık oranlarını yükselterek sermaye girişlerini yavaşlatma bir taraftan da kredi iştahını kesme yolunda gidiyor.'
'Özel sektörün davranışlarının başka ne tür bir piyasa aletleriyle yönlendirilebileceği' sorusunun Merkez Bankasına çok sık gelen bir eleştiri olduğunu ifade eden Yeldan, bir tarafta 'akıntıya fazla karşı durmayın, bırakın' önerisi olduğunu, kendisinin ise Merkez Bankasının biraz daha sert olması gerektiğini düşündüğünü söyledi.
Yeldan, 'Merkez Bankası'nın kamu maliyesi otoritesiyle beraber biraz daha disiplinli durması, deyim yerindeyse sopanın ağırlığını biraz daha artırması, gerekirse 100 kamçıyı 200 kamçıya çıkarması, gerekirse sermaye üzerine başka aletler getirmesinin 2011'li, 2012'li yıllarda atılacak adımların, finansal istikrarın sağlanması konusunda önemli olacağını düşünüyorum' dedi.

-DÜNYA BANKASI KALKINMA EKONOMİSİ GRUBU MÜDÜRÜ-

Dünya Bankası Kalkınma Ekonomisi Grubu Müdürü Andrew Burns de küresel kriz süreci ve bu sürece ülkelerin verdikleri yanıtları değerlendirdi ve gelecek dönem için duydukları endişeleri dile getirdi.
Burns, dolar cinsinden ifade edilen emtia fiyatları, gıda ve enerji fiyatlarındaki artışların kendilerini endişelendirdiğini, bunların yanında mali sürdürülebilirliğin hem yüksek gelirli ülkeler hem gelişmekte olan ülkeler hem de Orta Asya ülkelerinde kaygı verici olduğunu, Türkiye'nin de bu resmin tam ortasında bulunduğunu söyledi.
Gelecek dönem Türkiye için mali konsolidasyonun devam ettirilmesinin son derece önemli olduğuna işaret eden Burns, 'Özetle; küresel kriz gerek faaliyet alanları gerek büyüme bakımından gelişmekte olan ülkeler için önemli bir stres testiydi. Hala belirsizlik içeren bir dönemdeyiz. Özellikle mali akışlar, finansman akışları anlamında... Emtia fiyatları yükseliyor, yüksek gelir grubundaki ülkelerde faizler hala düşük' dedi.
SON VİDEO HABER

Uçakta olay çıkarıp, 'Türkiye'yi satın alırım' diye tehdit etti

Haber Ara