Dolar

34,8930

Euro

36,6123

Altın

3.007,12

Bist

10.058,63

İdeolojilerin değil milletin yargısı olmalı

Başbakan Tayyip Erdoğan, TÜSİAD Genel Kuru-lu'nda Danıştay'ın başörtüsüyle ilgili kararına sert tepki gösterdi.

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-01-21 10:59:10

İdeolojilerin değil milletin yargısı olmalı

Anayasa ve yasalarda, kılık kıyafete ilişkin bir düzenleme bulunmadığı halde başörtüsüne getirilen yasağın, 'hukuksuz ve kanunsuz' olduğunu belirten Erdoğan, keyfî kararın vicdanları yaraladığını söyledi. "Yargının siyasallaşması, asıl budur." diyen Başbakan, yüksek yargıdaki keyfîliğe son vermek için Yargıtay, Danıştay ve Anayasa Mahkemesi ile ilgili düzenlemeleri yapmakta kararlı olduklarını vurguladı. Erdoğan şöyle konuştu: "İktidar yargıyı siyasallaştırıyor, diye itiraz edenler, aslında yargıdaki siyasallaşmanın, kapalı devrenin devamını isteyenlerdir. Yargı belli ideolojilerin, belli kesimlerin değil, milletin yargısı olmalı. 'Onama mı istersin, bozma mı?' diyen değil, vicdanına göre hareket eden bir yargı sistemi istiyoruz."

Başbakan Erdoğan, TÜSİAD Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada hükümetin yargı reformuyla ilgili çalışmalarına değindi. Başbakan, tutukluluk süresinin dolması sebebiyle yapılan son tahliyelerin yargının bir kez daha sorgulanmasını gündeme getirdiğini vurgularken, dosyaların zamanaşımından düşmesini kabul etmediklerini söyledi. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Zamanaşımı anlayışı yargının iflasıdır. Ne demek zamanaşımı? Alırsın öncelikler sırasına, zamanaşımı mı yaklaşıyor, önce onu bitirirsin, karara bağlarsın, ondan sonra da hem mağdur olanı bu noktada rahatlatırsın hem de kendin, 'ben bu işi başardım' dersin. 'Zamanaşımına girmiştir' deyip kararı vermek suretiyle kendini kurtaramazsın. Yargı burada tarihî bir vebalin altındadır. Bunu bütün samimiyetimle söylüyorum ve zamanaşımı anlayışını da ben doğrusu kabullenemiyorum, böyle bir şey olamaz. Şu anda 1 milyon 600 bin dosya Yargıtay'da bekliyor. Böyle bir şey olur mu? Niye bitirmediniz arkadaş? Terör örgütü mensupları, iş yoğunluğu gerekçesiyle serbest bırakılırken, kimi dosyalar öne alınıp jet hızıyla karara bağlanabiliyor.

Benimle ilgili 2002 seçimlerinde Diyarbakır'dan dosya 24 saatte Ankara'ya getirildi ve Yargıtay 24 saatte kararı verdi ve benim seçime girmemi engelledi. Demek ki yapabiliyorsunuz. Sayın Erbakan ile ilgili 5 günde karar verdiler. Cihaner ile ilgili işi bağladılar. Bu nasıl oluyor? Onları yaparken bayağı mahirsiniz de burada niye mahir değilsiniz? Çekin bunları da niye çekmediniz? Bütün olay, kimin samimiyet testinde imtihanı başarıyla verdiği veya vermediği ortaya çıkıyor. Artık benim vatandaşım da bunları gayet güzel bir şekilde değerlendiriyor."

Başbakan Erdoğan, daha sonra sözü yargıdaki sorunların çözümüne ilişkin girişimler karşısında gösterilen dirence getirdi. Hâkim ve savcı alımlarının trajikomik bahanelerle sürekli engellendiğini kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti: "Orada bize geldiler, kamera şakaları yaptılar, dediler ki 'mülakat kamerayla yapılır'. Bize gelinceye kadar kamerayla mı yapılıyordu, nereden çıktı bunlar? Kamerayla yapılacak. Şu anda bazı adımlar atıyoruz. Bu işi kısa sürede süratlendirmeye çalışıyoruz. Biz, bize yapılanların hiç kimseye yapılmamasını savunduğumuz için milletimizin çoğunluğu tarafından iktidara getirildik.''

VALİLERE SESLENDİ: SEÇİM ÖNCESİ PROVOKASYONLARA KARŞI DİKKATLİ OLUN

Başbakan Erdoğan, TÜSİAD toplantısının ardından Ankara'ya gitti. Akşam saatlerinde, iki gündür Vilayetler Evi'nde süren Valiler Toplantısı'na katılarak bir konuşma yaptı. Özellikle genel seçim öncesinde iç politikayı şekillendirmek amacıyla terör örgütünün taşeron rolü üstleneceğine dair emareler gördüklerini belirten Başbakan, bazı kesimlerin de hassasiyetleri kaşıyarak buradan rant elde etmenin gayreti içine girdiklerini anlattı. Erdoğan, valilerin bu konuda sağduyulu olmalarını istedi. Valilerden makam odasına kapanıp kalmamalarını da talep eden Erdoğan, gerektiğinde ayaklarına çizmelerini giyip, ellerine kazma küreği almaları ve çalışmalara bizzat katılmalar çağrısında bulundu. ''Bizim de, halkımızın da görmek istediği vali profili işte budur.'' mesajını verdi.

İçki tartışması bayat bir kampanya

Yaşam tarzlarına müdahale başlığı altında yürütülen kampanya, geçmişte defalarca yapılmış, tezgaha konmuş, bayat bir kampanyadır. İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı olduğum 1995 yılında Gazi Mahallesi'nde olaylar oldu. Yabancı bir televizyon kanalı haberi "İstanbul'da radikal dinci başkan Tayyip Erdoğan'ın polisleri, ılımlı Müslümanları öldürüyor'' şeklinde verdi. Hadi onlar yabancı basın ama biz Türkiye içinde de buna benzer nice çarpıtmaya, tutarsızlığa, iftira ve ithama maruz kaldık. Levent'te iki genç kızımız yangında hayatını kaybetti. Mesele itfaiyenin bilgisayarlarının 'Besmele' ile açılmasına kadar getirildi. Günlerce, haftalarca, aylarca 'Belediye içkiyi yasaklayacak' diye yazıldı. Bunları hep yazdılar, çizdiler. Büyükşehir Belediye Başkanlığı'mızdan bu yana ömrümüz iftiraları püskürtmekle geçti. Biz damdan düşerek geldik. Damdan düşmenin ne olduğunu gayet iyi biliriz. Hiç kimsenin yaşam tarzına müdahale etmeyiz. Edilmesine müsaade etmeyiz. Bu konudaki endişeler tamamen yersizdir.

 

Yaşam tarzına müdahale kendimizi inkâr olur

Biz muhafazakâr demokrat bir partiyiz. Şunun çok iyi anlaşılması gerektiğini düşünüyorum. Bizim şahsi olarak bazı meseleler karşısındaki tavrımız, duruşumuz, bakışımız nettir ama biz şunu söylüyoruz 'şahsi yaklaşımları, kişisel anlayışları toplumun tümüne empoze etmek baskıdır, zulümdür, haksızlıktır'. Kılık kıyafetimize müdahale edildi, yaşam tarzımıza müdahale edildi, fikirlerimiz dışlandı, aşağılandı, hatta mahkûm edildi, mahpus edildi. Biz, bize yapılanların hiç kimseye yapılmamasını savunduğumuz için milletimizin çoğunluğu tarafından iktidara getirildik. Birilerinin iddia ettiği gibi, eğer yaşam tarzlarına müdahale edersek, kendimizi, kendi kimliğimizi, muhafazakâr demokrat ilkelerimizi inkar etmiş oluruz.

Öğrenci gösterileri Marksist grupların işi

YÖK Başkanı dün (önceki gün) üniversiteli gençlerle bir toplantı yaptı. Bu toplantıya üniversitelerin gençlik konseyi başkanları katıldı ama dışarıda da 40-50 kişilik grup gösteri yaptı. Rektörlerle yaptığımız toplantılarda dışarıda yapılan gösteriler gibi. YÖK Başkanı kimlerle görüşüyor, üniversitelerden, okullardan seçilmiş konsey başkanı olan gençlerle toplantı yapıyor. Dışarıda da yapılan bu gösteriler kimler tarafından yapıldığına baktığımızda Marksist, Leninist ideolojik bazı gruplar. Bunların ne kadarı öğrencidir, ne kadarı değildir bilemem ama içeride olanlar, gençler tarafından seçilmiş üniversite gençlik konseyi başkanlarıdır. Takdirini size bırakıyorum.

 

ZAMAN
 

SON VİDEO HABER

Polis memuru, ölümüne neden olduğu gencin ailesinden af diledi

Haber Ara