Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin, Yargıtay'ın aksine CMK'nın 102. maddesinin, hükmen tutuklu olanlara uygulanamayacağı yönünde karar vermesi, tutukluluk sürelerine ilişkin yeni tartışmaları beraberinde getirdi.
TBMM'de, gazetecilerin, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararıyla ilgili sorularını cevaplayan İyimaya, kararın, somut sorunlar karşısında olabilecek çözümlerin nasıl dönüştürülebileceğinin tipik örneği olduğunu söyledi. CMK'da yer alan, temel hak ve özgürlüklerin doğal uzantısı olan tutukluluk süresinin kimi suçlar bakımından 5 yıl ya da 10 yılı aşamayacağı yönündeki düzenlemenin, şüphelilerin hüküm öncesi süreçleri için olduğuna dikkat çeken İyimaya, Anayasa'nın 38. ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin 5. maddesinin, suçsuzluk karinesini hüküm aşamasına kadar varsaydığını hatırlattı.
"Doğrusu da budur." diyen İyimaya, şunları söyledi: "Hükümle birlikte en azından suçsuzluk hali ve karinesi gücünü kaybetmekte, suçluluğa doğru veya tehlilekililik karinesine doğru evrilmektedir. Hükümden sonra tutukluluk sürelerinin göze alınmayacağı yönündeki Ağır Ceza Mahkemesi uygulaması veya yorumu, gerçekten ciddi, çağdaş ceza hukuku amaçlarına ve temel hak ve hürriyetlere tamamen uyumlu bir yorumdur. Bunun doğrusu yasayla olması gerekirdi ama mahkemenin de toplumda varolan kimi tedirginlikleri yorum yoluyla ortadan kaldırması Türk hukuk pratiği adına kıvanç verici."
Adalet Komisyonu Başkanı İyimaya, "Bu yorum Hizbullah sanıklarına uyarlanabilir mi?' sorusu üzerine "Ben isimlerle meşgul olmam. Kurallarla meşgul olmam. Kim olursa olsun, hakkında hüküm konulmuşsa, hükümde yer alan ceza süresi aşılmadıkça, tutukluluk süresine ilişkin tavanlar onlar için uygulanmaz. Bu ilkeye aykırı olarak her nasılsa gerçekleşen tahliyeler yine tutuklamaya dönüşebilir." cevabını verdi.