Dolar

34,8733

Euro

36,6798

Altın

3.051,41

Bist

10.058,47

Çiçek: İmzaya gitmezlerse tutuklanırlar

Aralarında Hizbullah sanıklarının da olduğu tahliyelerle gündeme oturan düzenlemeler Adalet Bakanlığı döneminde yapılan Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, bazı Hizbullah üyelerinin imza atmaması üzerine uyardı.

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-01-13 09:56:35

Çiçek: İmzaya gitmezlerse tutuklanırlar

Özlem Akarsu Çelik'in röportajı

Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek kabinenin en tecrübeli ismi... Beş dönemdir parlamentoda... 59'ncu Hükümet'in Adalet Bakanı ve Sözcüsü idi... Aralarında Hizbullah sanıklarının da olduğu tahliyelerle gündeme oturan düzenlemeler onun döneminde yapılmıştı. Çiçek'le beş yıl sonra yürürlüğe giren ve tartışma yaratan düzenlemeyi, tutukluluk sürelerini, yargı ile siyasi iktidar arasındaki güven bunalımını konuştuk...

Röportajı Cemil Çiçek'in Başbakanlık binasındaki odasında yaptık. Başbakan Erdoğan'ın makamının bulunduğu bu kata özel kartla çıkılıyor. Koridorun girişinde görevli bir polisin beklediği buzlu cam kapıdan kartınızı okutarak geçiyorsunuz. Cemil Çiçek'i tanıyanlar bilir, kendisine ulaşmak kolaydır ama ağzından laf almak zordur! Biz onu yorduk mu bilmiyoruz ama o bizi epey terletti... İşte zorlu sohbetten öne çıkan başlıklar...

 

- 31 Aralık'ta yürürlüğe giren CMK düzenlemesiyle amacınız tutukluluk sürelerini kısaltmak mıydı?

Evet.

- Ancak öyle olmadı. Yargıtay azami tutukluluk süresi için 10 yıl dedi

Acaba bunlar değil de başkaları olsa bu tartışmayı yapar mıydık? Tahliye edilenlerin işlediği öne sürülen suçun toplumda yarattığı olumsuzluk, vicdanları yaralayan duruma bakılarak karar veriliyor.

10 YIL TUTUKLULUK ÇOK FAZLA

- Hukukçu olarak sizce 10 yıl fazla değil mi?

Kesinlikle uzun ama davaların illa 10 yıl beklemesi gerekmiyor. Davalar kısa sürede bitmeli. Geçmişte hayvan ismi konulan operasyonlar vardı, Balina vs... Soruşturmanın gizliliği ihlal edilerek insanların itibarlarıyla nasıl oynandığını hep beraber gördük. Görülmekte olan davalarla ilgili herkes televizyonlarda reyting uğruna konuşuyor. Tutukluluk tedbirdir ama benimle aynı görüşten değilse yatsın yatabildiği kadar deniyor.

- İnsan hakları ile ilgili kurullar size bağlı... AİHM beş yılı bile uzun buluyor...

AİHM bunu genelde üç yılı geçmeyecek süre olarak kabul ediyor. Bizde Batıdakinden farklı olarak 150 sanıklı davalar var. Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu yapıldığında, tutukluluğa sınır getirildi ama bu da tartışılıyor. Yargıtay'ın yorumlayacağı bir konudur. Her işi kanunla çözmeye kalkmak türlü sakıncalar getirir. Yargının meseleyi, AİHM kararlarını, Türkiye'nin şartlarını dikkate alarak değerlendirmesi gerekir. Yeni CMK'da hakime takdir hakkı bırakılmıştır.

SORUMLULUK DUYGUSU ÖNEMLİ

- Hukukçular tam tersini söylüyor. Hakimin takdir hakkı ortadan kaldırılmıştır deniyor...

Azami süre ve onu geçmemek üzere diyor... Bunun anlamı gayet açık. Türkiye'de ilk derece mahkemelerinde davalar 583 günde bitiriliyor. Bütün sıkıntının Yargıtay'daki işleyişten kaynaklandığı söyleniyor.

- Sadece Yargıtay'da değil.. Adli Tıp'ta da yıllarca bekleyen dosyalar var.

Kendi zamanımı söyleyeyim. Adli Tıp'taki süreyi bir yılın epey altına düşürdüler. Eğer orada bir ihtiyaç varsa takviye yapılır. Yargı reformu deniyor. Sorsanız 'ne istiyorsunuz' diye, kimsenin derli toplu bir açıklaması yok.

- Ankara içinde bir mahkemeden Yargıtay'a bir evrakın gitmesi bile aylar sürüyor...

O da, bu işleri yapacak olanların sorumluluk duygusuyla ilgili bir sorun.

HERKESİN GÖZÜ ÖNÜNDE YAPTIK

- Size göre makul tutukluluk süresi nedir? 2+3 mü?

Siz beni bir yere getirmeye çalışıyorsunuz... Görülmekte olan dava var. Ben o hataya düşer miyim? Bu düzenlemeleri herkesin gözü önünde yaptık. Keşke bu yasaları yaparken başka lüzumsuz işlerle uğraşmasalardı. Bizim niyetimiz tutukluluğun bir mahkumiyete dönüşmemesidir.

- İki kez neden ertelendi bu düzenleme?

Belki bu davaları hesaba katarak uzatılmıştır. Tartışılması gereken süre değil! Davaların kısalması için alınacak tedbirleri tartışmak lazım.

- Sonuç sizi tatmin etti mi?

Yasada bir problem yok. Uygulamadaki aksaklıklar tatmin etmedi. Bu çözülemedi. Bu davalar bitirilmiş olsaydı, kamuoyu bunları tartışmayacaktı.

- İstinaf mahkemeleri...

İstinafın önemli bir çözüm olduğu kanaatindeyim. Daire ve üye sayısının da arttırılması lazım. Ayrıca alternatif uyuşmazlık çözümleriyle ilgili Meclis'te bekleyen tasarının da devreye girmesi gerekir.

- 3 Aralık 2004 tarihli Meclis tutanaklarına göre AK Parti Milletvekili Semiha Öyüş, Genel Kurul'da diyor ki, 'Bu maddeyle, tutuklulukta geçecek süre, soyut bir ceza süresine bağlı olmak yerine, iki yıllık süre bir yıl daha uzatılabilmeli şeklinde düzenlenmiştir.' Yani azami üç yıl...

Arkadaşımızın şahsi görüşüdür... 2005'te bu yasa yürürlüğe girdiğinde sıkıntı olan 'kapkaç'tı. Polis yakalıyor, savcı ve mahkeme serbest bırakıyor deniyordu. Demek ki toplumdaki gelişmeye göre hukuki olmayan konjonktürel değerlendirmeler oluyor.

- AK Parti Grubu adına konuşmuş Semiha Öyüş... Demek ki tutukluluk süreleriyle ilgili sizin partide de kafa karışıklığı varmış...

Orada AK Parti'nin görüşünü aktarmıyor, kendi yorumunu yapıyor. Örgütlü suç denildiği zaman bunun bağlantıları karmaşıktır, çok sanıklıdır, delil toplamakta ciddi zorlukları vardır. Süreyi kısaltmak her zaman hakimin elindedir. Davalar kısa sürmeli.

GÜNLÜKLERDE HER ŞEY ORTADA!

- Karşılıklı bir güven sorunu var... Örneğin sınavlarda kamera uygulaması gibi...

Bana millet güvenmiş, ben iktidar olmuşum. Bana güvenmeyenler kendileri hangi usullerle geldiler? 2006'nın Ekim'ine kadar güvenilmiş. Sonra ne olmuş da kameralar konulmuş? O tarihe iyi bakıldığında, şimdi görülen bazı davalara, günlüklere bakıldığında işin içine kimlerin karıştığı ortaya çıkar.

- Partinizden Avni Doğan '2011 seçimleri derin devlet ile AK Parti arasında geçecek' dedi...

Neyi kastetti, bilmem, yorum getirmem. 2011 seçimleri siyasi partiler arasında yapılacaktır.

- Derin devlet bitti mi Türkiye'de?

Derinlikten ne anladığınıza bağlı...

Demokratik kanallar açık

- Hizbullah'ın geçmişte derin devlet tarafından kullanıldığı yönünde belge var mı elinizde?

O konuyla ilgili bir belgeye dayalı bir şey ifade edemem. Biz 68 kuşağıyız, bizi de kullanan oldu. Kimse kendini kullandırmasın. Geriye dönük son 40 yılın gelişmesine baktığınızda Türkiye'de birçok insan kullanılmıştır. İnsanlara belli sloganlar söyletilmiş, sonra bu işin önünde olanlar kaybolmuştur. Kimse yasadışı mücadele yapmasın. Demokratik kanallar açık. Kim ne yapacaksa; hukuk, demokrasi çerçevesinde yapmalıdır.

Artık herkes tecrübeli

- Öcalan'ın açıklamaları kamuoyunda tedirginlik yarattı... PKK ve Hizbullah işbirliği yapar ya da çatışırsa?

Geçmişte örgütlerarası birtakım sıkıntılar yaşandı ama zannediyorum herkes bu konuda yeterince tecrübe sahibi oldu. Türkiye o dönemin Türkiye'si değil. Çok şey değişti. Kim eski usulle bir sorunu çözeceğini zannediyorsa başı devletle derde girer. İnsanlar hata yapabilir, cinayet bile işlemiş olabilir. Herkesin olup bitenlerden bir vicdan muhasebesi yaparak ders çıkarması lazım.

İmzaya gitmezlerse tutuklanırlar

- 18 kişinin ölüm talimatını vermekle suçlanan Hizbullah sanığı, tahliye sonrası 'Neden pişman olayım? İslam'da pişmanlık yoktur!' dedi...

Benim konumumdaki bir adama birinin lafını yorumlatmanız doğru olmaz.

Domuz bağı ölümleri hala hafızalarda. Sizin vicdanınız sızlamadı mı tahliyelere?

Ben toplumdan ayrı bir insan mıyım? Kendi adıma zül telakki ederim bu soruyu. Bırakın işkenceyi, eceliyle ölene bile üzülür insan olan... Yargı karar verene kadar kimseyle ilgili bir şey söyleyemem. Tutukluluk nasıl mahkumiyet değilse tahliyeler de beraat değildir. İmzaya gitmezlerse tekrar tutuklanırlar.

- Kamu vicdanı peki?

Mahkeme, kamuoyuna, tribüne göre karar vermez! Anayasanın 138'nci maddesi diyor ki, 'Hakimler görevlerinde bağımsızdırlar. Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler.'

- Hizbullahçıların serbest bırakılmasını hükümet açısından 'ikinci Habur vakası' olarak yorumlayanlar var...

Bunu düşünenler, hukuk adına cinnet geçiriyor demektir. Dosyalara biz mi bakıyoruz?

- Bir tarafta işkenceyle insan öldürmüş olanlar var diğer yanda eline silah almamış olanlar yorumu yapılıyor...

Terazinin bir kefesine o, diğerine öbürü koyuluyor. Ben ikisinden de değilim. Ergenekon ismini hiç kullanmadım. Karar verecek olan yargıdır. Bazı davalar fikir suçu gibi gözüküyor ama hükümeti devirmektir bu. Nasıl yapılacağı belli! Bir ülkenin anayasal düzenini silah zoruyla değiştirmenin neresi masum? Neresi düşünce suçu? Demokratik ülkede hükümetleri getirip götürecek olan millettir.

Hizbullahçılar sırra kadem basar ve yeniden yeraltına inerse...

Devletin sadece hakimi ve savcısı yok, güvenlik güçleri de var. Gereken önlem alınır.

- Yargıtay 5'inci Ceza Dairesi Üyesi Nihat Ömeroğlu 10 Ağustos 2010'da Star Gazetesi'ne yaptığı açıklamada 'PKK veya Hizbullah gibi değişik örgüt suçlularının, tutuklularının tümü tahliye edilecek' demişti. Yani bile bile lades...

Kasıt aramam bu tür işlerde. Bir dosyada zamanaşımı süresi ne zaman doluyor ya da bu maddeyle ilişkisi ne zaman riskli süreye giriyor? Onu biz bilemeyiz, mahkeme bilir.

Adalet Bakanlığı'na bağlı UYAP'tan takibi yapılabiliyor bu dosyaların...

Bu sürecin dolacağı teorik olarak biliniyor. Hangi dosya bununla irtibatlıdır? Bunu bilecek olan tabii ki yargı merciidir.

- Yargıtay Başkanı ve 9'uncu Ceza Dairesi, 'dosyayı bekletmedik', diyorlar.

Söyledikleri ne ölçüde doğru ya da yanlıştır bilemem. Yargıtay'ın kendi iç çalışma düzenidir. Herhalde bir çözüm bulanabilirdi ama çözülememiş ki tartışılıyor. İkide bir horoz dövüşü gibi, o ona, bu buna konuşuyor... Ben bunu sevmiyorum! Eşzamanlı birçok tedbirin alınması gerekiyordu. Hakim, savcı sayısını arttıralım dedik. Anayasaya aykırılık iddiası gündeme geldi.

Akşam

SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara