Güney Sudan'da bağımsızlık referandumu devam ederken, Arap akademisyen ve entelektüeller Sudan'ın parçalanmasında İsrail'in önemli rol aldığı yönünde yazılar kaleme alıyor. Ahram Politik ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Sudan Masası Başkanı Hani Raslan, İsrail'in kurulduğu yıldan itibaren Güney Sudan'daki ayrılıkçı hareketlerle işbirliği içinde bulunduğunu ve sonunda hedefine ulaştığını vurguluyor.
Güneyin her yerinde İsrail'i görmenin mümkün olduğunun altını çizen Raslan, ancak yıl sonuna kalmadan ülkenin büyük bir iç savaşa sürüklenme riskiyle karşı karşıya bulunduğunu öne sürüyor. Raslan'a göre açık denizlere sınırı bulunmayan, gelirinin yüzde 98'i sınırlı petrol kaynaklarına bağlı olan, yıllarca birbiriyle savaşan kabilelerden teşekkül eden güneyin kısa sürede istikrara kavuşması mümkün görünmüyor.
Mısırlı şair Faruk Cüveyda ise referandumun ne anlama geldiğini, "Sudan'ın parçalanması, Arap dünyasının 1948 yılında İsrail'in kurulmasından sonraki karşılaştığı en büyük depremdir." ifadeleriyle yansıtıyor. Cüveyda, bundan sonra da "Darfur da gider mi, Beja da gider mi? Sudan varlığını nasıl koruyacak?" gibi soruları sormaya başlayacaklarını ifade ediyor.
Sudan Devlet Başkanı Ömer Hasan el Beşir'e yüklenen Mısır Şura Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Mustafa el Fiki ise Beşir-Hasan el Turabi ikilisinin güneyde şeriat ilan etme çabalarını eleştiriyor. Fiki, şüpheli bir helikopter kazasında ölen güneyli lider John Garang'ın ülkenin bölünmesini hiçbir zaman telaffuz etmediğini, her zaman bütün ancak liberal bir yapıdan bahsettiğini ileri sürüyor.
'Asıl sorumluluk Araplarda'
Fiki'nin aksi yönde görüş beyan eden Mısır'ın önde gelen gazetecilerinden Fehmi Hüveydi ise güneydeki ayrılıkçı hareketlerin şeriat ilanıyla başlamadığını, Sudan'ın bağımsızlığını kazandığı 1956'dan da önceye dayandığını yazıyor. İsrail'in Güney Sudan'ın yanı sıra Irak'taki Kürt bölgesinin bölünmesi için de yoğun bir çaba harcadığını vurgulayan Hüveydi, aslında İsrail'in Arap dünyasındaki tüm azınlıklarla bir şekilde ilgilendiğinin altını çiziyor. Şuruk gazetesi yazarlarından İmadettin Hüseyin ise İsrail'in söz konusu çabaları bulunsa bile Arapların birlikte yaşadıkları azınlıklara gerçekten iyi davranıp davranmadıklarının sorgulanması gerektiğini belirtiyor.
Referandum sürecinin bitmesiyle birlikte kuzey ve güney arasında 'paylaşım' müzakereleri iki tarafın da hak iddia ettiği petrol kaynaklarının yoğun olarak bulunduğu Abyei üzerinde yoğunlaşacak. Nüfusun ağırlıklı kısmını güneylilerin oluşturmasından dolayı, Hartum yönetiminin Abyei'de muhtemel bir referanduma sıcak bakmadığı belirtiliyor. Petrol gelirlerinin dağılımı ve Nil sularında Sudan'ın payını oluşturan yüzde 17'lik kısmın nasıl paylaşılacağı da önemli soru işaretleri. Görüşmelerin olumlu sonuçlanması durumunda Güney, 9 Temmuz 2011'de bağımsızlığını resmen ilan edecek.
CİHAN