'Kürtler ilk kez Öcalan'ı tartışıyor'
“Özel savunma gücü önerisi Öcalan’a ait. Bunu herkes biliyor. Şimdi Kürtler bu öneriye karşı çıkarken, aslında ilk kez kendi aralarında Öcalan’ı da tartışıyorlar.”
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-01-11 01:53:12
NEDEN EMİN AKTAR
Bazı konularda, Kürtlerin fikirleri, önerileri, talepleri birbirinden ne kadar farklı olursa olsun, dil konusunda bütün Kürtlerin talepleri aynı. Hepsi de Kürtçenin kamu hizmetlerinde kullanılmasını ve eğitim dili olmasını istiyorlar. Yani Kürtler, anadil meselesiyle ilgili çözüm önerilerinde hemen hemen tek bir beyin gibi davranıyorlar. Ama diğer meselelerde durum öyle değil. Demokratik özerklik, bayrak, özel savunma gücü gibi konularda Kürtler arasında ciddi görüş farklılıkları ortaya çıkıyor. Ve böylece Kürtler, ilk kez çözüm önerilerini kendi içlerinde de açıkça tartışıyorlar. Eğer bu tartışmaların önü bölünme korkularıyla, hainlik suçlamalarıyla, savcılık soruşturmalarıyla kesilmezse... Demokratik tartışmalara izin verilirse, Kürtler ve Türkler her konuyu önyargısız konuşabilirlerse... Bu ülke artık geleceğe adım atabilir, geçmiş tekrar yaşanmayabilir ve PKK’nın ateşkesinin yarattığı fırsat, kalıcı bir barışa dönüşebilir. İki dönemdir Diyarbakır Baro Başkanı olan önde gelen Kürt aydınlarından ve insan hakları savunucularından Emin Aktar bu ateşkes döneminde hükümetin bir an önce neler yapması gerektiğini, bölgede neler yaşandığını ve nelerin tartışıldığını, çözümün nasıl olabileceğini, tartışmaların önü tıkanırsa ve çözüm olmazsa neler yaşanabileceğini, Kürtlerin hükümetten beklentilerini anlattı. Emin Aktar, Kürt sorununun geçirdiği dönüşümle ilgili çok çarpıcı, çok cesur tesbitlerde bulundu. Meseleyi bütün açıklığıyla gözler önüne serdi.
***
NEŞE DÜZEL: Diyarbakır Baro Başkanı ve bir Kürt olarak, bütün düşündüklerinizi söylemekte kendinizi özgür hissediyor musunuz?
EMİN AKTAR: Elbette özgür hissetmiyorum. Çünkü biz Diyarbakır’da, ikili iktidarın hüküm sürdüğü koşullarda yaşıyoruz. Bir yanda PKK, KCK ve BDP gibi silahlı, silahsız Kürt siyasal hareketinin yarattığı sınırlamalar var. Diğer yanda da devletin kısıtlamaları var. Dolayısıyla Kürt coğrafyasında insanların çoğu, bu ikili egemenlik durumunu dikkate alıyor. “Şu sözü söylersem Kürt siyasi hareketi tarafından bir dışlanmışlık yaşarım” diyor. Ya da aynı şeyi devletle ilgili de hissediyor ve “şu sözü söylersem savcılar benim hakkımda soruşturma açar” diye düşünüyor.
Düşüncelerinizi söylemenizi engelleyen yasalar var mı peki?
Evet, çok sayıda yasa var.
Hangi yasalar sizi kısıtlıyor?
Türkiye’de yargı, ifade özgürlüğünü sınırlamada çok maharetlidir. Mesela Terörle Mücadele Kanunu’nun 7. maddesi... Ünlü 8. Madde bölücülük propagandasıydı. O kalktı ama bu sefer örgüt propagandası maddesi olan 7. Madde kullanılmaya başlandı. Yarın 7. Madde’yi kaldırsanız, yargı başka bir maddeyi bulur ve devreye sokar.
Terörle Mücadele Yasası’nın 7. maddesi nasıl uygulanıyor?
Mesela Türkiye’de Kürt siyasetini PKK’den ve Öcalan’dan söz etmeden tartışamazsınız. Ama PKK’den ve Öcalan’dan söz ettiğinizde de örgüt propagandası yapmaktan dolayı cezalandırılırsınız. Mesela PKK anadilde eğitimi savunuyor. Ben de bir Kürt olarak bunu savunuyorum. Bunu söylediğimde, herhangi bir mahkeme, sen örgütün amacının propagandasını yaptın diyerek beni cezalandırabilir. Sizin legal faaliyetinizi böylece illegalize edebilir. Kürt coğrafyasında düşüncenin önünde böyle o kadar çok mayınlı madde var ki. Mesela 2005’te yürürlüğe giren Türk Ceza Yasası’nın 220. maddesi.
Bu madde nasıl kullanılıyor?
Örgüt üyesi olmasanız bile örgüt adına suç işlemekle cezalandırabiliyor bu maddeyle mahkemeler sizi. Mesela örgüt, “protesto gösterisi yapın ya da gerilla cenazesine sahip çıkın” diye çağrı yaptı diyelim. Cenaze törenine katıldığınız için örgüt üyeliğinden cezalandırılabilirsiniz. Hiçbir şey yapmanıza gerek yok. Cenazede polisin ya da gazetecinin çektiği fotoğraflardan yararlanılarak tesbit edilebilirsiniz ve cezalandırılırsınız. Mesela BDP’nin mitinginde bir grup slogan attı diyelim. Eğer sizin de mitinge katıldığınız bir fotoğraf karesiyle tesbit edilirse, siz hiçbir şey yapmamış da olsanız, hem örgüt propagandasından, hem de “o mitingin örgütün amaçları doğrultusunda bir etkinliğe dönüştüğü” iddiasından hareketle ayrıca “örgüt üyeliğinden” yıllarca hapisle cezalandırılırsınız.
Yasaların engellemediği, ama kendi kendinize oto sansür uygulayarak söylemekten vazgeçtiğiniz düşünceleriniz var mı peki?
Var. Her toplum kendine tabu alanlar yaratır. Bireyler bu tabu konulara inanmasalar da kamuoyu önünde onlara dokunamazlar. Mesela Mustafa Kemal Türkiye için dokunulmaz bir alandır. Bir Müslüman için Peygamber tartışılmazdır. Kürtler için de böyle tabu alanlar var.
Öcalan rahatça eleştirilemez mi?
Tabii ki rahatça eleştirilemez. Ama son dönemde Kürtlerin kendi içinde yeni bir tartışma süreci başladı. Kürtler arasında farklı görüşler ortaya çıktı ve çoğulculuk dönemi başladı. Kürtler bugün çoğulcu bir toplum olmanın sancılarını yaşıyorlar. Ama her Kürt açısından şunu da görmek gerekiyor. Öcalan’a bir değer atfetmek, sonuçta hepimiz açısından geçerlidir. Öcalan bir fenomendir. Kitle üzerinde etkisi olan odur ve onun ne dediğini dikkate almak zorundasınızdır.
İki dil uygulamasını yasaklayan bir yasa var mı peki?
Yok. Ama yerleşim yerlerinin isimleriyle ilgili sıkıntılar var. “Türkçe olmayan yerleşim yerlerinin isimleri, Türkçe karşılıklarıyla değiştirilir” diyen İller İdaresi Kanunu hâlâ değiştirilmedi. Hükümet artık bir tutum belirlemeli ve bu sorunu çözmeli. Çünkü Cumhuriyet bürokrasisi yasakları formüle etmede ve uygulamada çok yaratıcı. Zaten bu ülkede ne zaman temel sorunları çözmek için yargıyı devreye soksanız, sorun yaşarsınız.
Her yerde İngilizce tabelaların olduğu, İngilizce öğreten okulların bulunduğu bir ülkede iki dilliliği nasıl engelleyebilir devlet?
Devlet, fiiliyatta iki dilliliği engelleyemeyecek.
Kaynak: Taraf
SON VİDEO HABER
Haber Ara