Mecliste partisinin grup toplantısında konuşan Demirtaş, sözlerine askeri helikopterde şehit düşen 5 asker ve trafik kazasında hayatını kaybeden sanatçı Kıvırcık Ali'nin ölümünden duyduğu üzüntüyü dile getirerek başladı.
Demirtaş, tutukluluk süreleri ile tahliyeler konusunda Yargıtay'ı eleştirdi. Milletvekili olan BDP'lilerin ifadesi bile alınmadan ceza aldığını ileri süren Demirtaş, milletvekilinin haberinin bile olmadığını savunarak "Demek ki olabiliyormuş. Kimse kimseyi kandırmasın." diye konuştu. Hükümetin içinde bulunduğu durum, yargının içinde bulunduğu durumun iş yapamaz hale geldiklerini ortaya koyduğunu iddia eden Demirtaş, yüzlerce kişinin katili iddiasıyla yargılanan bu kişilerin tahliyesinin kamuoyu vicdanını rahatsız ettiğini söyledi. 10 yıldır yargılamayı bitiremeyen yargının da bu düzenlemenin alt yapısını hazırlayamayan hükumetin de bu durumdan sorumlu olduğunu savunan Demirtaş, şöyle devam etti: "Mesele sadece Hizbullah meselesi değildir. Türkiye Hizbullah'ı tartışacaksa JİTEM, Hizbu- Konrta tartışılmalıdır. Ortada devlet eliyle yapılan cinayetler serisi vardır. Türkiye toplu mezarlar, tahliyeler meselesiyle bu gerçekle yüzleşiyor ama bölge halkı, Kürt halkı yıllardır bu gerçeklerle yaşıyor. O bölgede 90'larda yaşananlar ortaya çıkarsa Türk halkı bu ülkenin vatandaşı olmaktan utanacaktır. Köy yakmalar, cinayetlerin ardından devletin kendisi vardır. Devlet adına o gün görev yapanlar Başbakanlar, OHAL Valisi, Genelkurmay Başkanı'nın da dahil herkesin yargı önüne çıkması lazım. Bu cinayet emirlerini verenler bugün hala anlı şanlı görevlerinde bulunuyorlar. Bununla ilgili neden hesap verilmiyor? Bu yargılananlar beyanlarında anlatmadılar mı? Kürt işadamlarına ölüm emrini veren Başbakan'lar neden yargılanmıyor?"
"YARGI İSTERSE 4 AYDA KARAR VERİYOR"
Bu yargının isterse 4 ayda karar verdiğini ileri süren Demirtaş, "Bu hükümet isterse 50 bin sözleşmeli er alabiliyor 3 bin yargı mensubu yerine. Bu hepsinin ortak suçudur. Savaşa bu kadar bütçe ayıracağınıza eğitime, yargıya bütçe ayırsaydınız bunlar olmazdı. Hani barış olacaktı, hani Kürt sorunu çözülüyor. Neden 50 bin sözleşmeli eri niye alıyorsunuz? Ceza evlerinde onlarca yüzlerce hasta tutuklu var. Bu insanların en azından tedavilerini dışarıda görsün diye mücadele ediyoruz ama tahliye olamıyorlar. Kanser tedavisini hücrelerinde olanlar tahliye olamıyorlar. Bunlar tahliye olamaz mümkün değil. Aynı yargı, aynı hukuk sistemi, aynı CMK ama tahliye olamıyorlar. Ortadaki hukuk rezaleti tek açıdan değerlendirilemez. Kimsenin artık yargıya güveni kalmamıştır. Adalet çökmüşse devlet yoktur demektir. Sen istediğin kadar tek devlet, tek millet de. Milliyetçi duygular üzerinden bu tabloları örtecek bir politika üretiyorlar." şeklinde konuştu.
"ALEVİ-KÜRT DİYE HAKİM SAVCI YAPMIYORSUNUZ"
İstinaf Mahkemelerinin yerel Yargıtay olduğunu dile getiren Demirtaş, "Neden açmadılar. Bu bölünmeye gidermiş. Yerel güçlenmesin diye bunu engelliyorlar. Şimdi topu birbirine atıyorlar. İstinaf Mahkemeleri kararının uygulanmamasının altında hepsinin imzası var. Bu zihniyet ülkeyi zaten bölmüş. 3-5 bin yeni yargıçla bu işi çözeceksiniz ama kaynak ayırmıyorsunuz. İlle yandaşlarımız olacak diye hukuk fakültesi mezunu adam bulamıyorsunuz. Alevi diye hakim savcı yapmıyorsunuz, Kürt diye yapmıyorsunuz, AK Parti'li değil diye yapmıyorsunuz. Hakim savcı bulamıyorsunuz. Sonunda da Hizbullahçı'lar serbest kalıyor. 2003'de 1030 Hizbullahçıyı af yasasıyla serbest bıraktınız. Bunlar tesadüf olabilir mi?" dedi.
Terör örgütü PKK'nın şehir yapılanması olan KCK'nın ikinci duruşmasının 13 Ocak'ta Diyarbakır'da yapılacağını hatırlatan Demirtaş, arkadaşlarının anadilde savunma hakkını savunduklarını ve serbest kalmalarını istediklerini söyledi. Duruşma günü Diyarbakır'da meydanlarda, sokaklarda, duruşma salonunda olacaklarını dile getiren Demirtaş, herkesi oradaki hukuk garabetini izlemeye davet ederek bunların siyasi soykırım davaları olduğunu iddia etti.
Gazeteciler gününü de kutlayan Demirtaş, "Kameranın, fotoğraf makinesinin arkasında olan gazeteciler baskı ve sömürüyle karşı karşıyalar. Bu emekçilerin içinde bulunduğu koşullar, sömürüye maruz kalan diğer emekçilerden farklı değil. Bugün 50'ye yakın gazeteci tutuklu bulunuyor. Binlerce gazetecinin yargı baskısı altında çalışma yaptığı bir ortamda 10 Ocak'ı kutlamaya çalışıyoruz. Türkiye'de Kürtçe yayın yapan tek gazete Aza-diya Welat'ın 3 yöneticisi binlerce yıl hapis cezasına çarptırıldılar. Vedat Kurşun, 166 buçuk yıl ceza evinde kalacak, Emine Demir aranıyor. Yakalanırsa 138 yıl ceza yiyecek." diye konuştu.