Dr. Mustafa Muhammedi* / TİMETURK
Son yıllarda tüm dünyada Hz. Peygambere (sav) hakaret aldı başını gidiyor. Batıda olduğu gibi Müslüman ülkelerde de batının emrine amade bazı yazarlar ve siyasetçiler efendilerinin gözüne girmek için dini değerlerle alay etmeyi marifet sanıyor. Sanki birileri bununla İslam dünyasının Peygambere olan sevgisini sınamak istiyor gibi…
Genelde Hind alt kıtası özelde Pakistan’da Peygambere yönelik hakaretler birileri tarafından özellikle teşvik ediliyor. Pakistan devletinin anayasasında Peygamber hakaret idamı gerektiriyor. Ancak bu yasa güçsüz kimselere uygulanırken, sırtı güçlü siyasiler ve yazarlara uygulanmamaktadır.
Peygamber efendimize (sav) dil uzatan Hıristiyan Asiye Bibi’ye geçen sene idam hükmü veren mahkeme, valiye idam hükmü vermemişti. İşte burada zayıf kimse hırsızlık yaptığı zaman ellerini keserler, lider bir kimse hırsızlık yapınca da ona dokunmazlar, kanun yalnızca zayıf kimseler içindir, bu vali 80 milyonluk bir nüfusa sahip Pencap eyaleti valisidir, kanun onun yüksek topuğuna ulaşır mı?
Bu vali, Rablerinin kitabını okudukları için 28 Temmuz 2007 tarihinde başkent camilerinden birinde Kur’an kursu öğrencilerinden 3000 kız çocuğunu dünyanın gözü önünde yakan General Müşerref gibi askeri bir diktatörün verdiği zalim bir hükümle de öldürülmedi. Halkın ileri gelenlerinden biri olan vali, iktidardaki Halk Partisinin ikinci adamıydı.
Vali, müslüman âlimler tarafından verilen ve batı dünyasını ayağa kaldıracak gericilik ve terör suçlamalarına maruz bırakacak bir fetvayla da öldürülmedi. Ne Taliban’ın ne de el-Kaide bu öldürülmede bir rolü yoktu.
Pakistan Pencap Eyaleti Valisi Selman Teysir medyatik bir yüz değildi, perde arkasında oynamayı seviyordu. Ancak geçen Kasım ayında gazete sayfalarına ve Tv ekranlarına çıktı. Peygamber efendimize (sav) dil uzattığı için bir Pakistan mahkemesi tarafından idama mahkûm edilen ve 100 bin Rubi para cezasına çarptırılan Hıristiyan Asiye Bibi’yi cezaevinde ziyaret etti. Pencap Eyalet Valisi, ziyaret sonrası Peygamber efendimizin (sav) toplumdaki konumunu koruyan kanunu kara bir kanun olarak nitelendirdi, Hıristiyan kadının masum olduğunu iddia etti, bu kadının davasını samimi arkadaşı Pakistan Devlet Başkanı Asıf Zerdari’ye götüreceğini ve ondan kadının serbest emri alacağını söyledi.
Bunun üzerine bu kanunun yeniden gözden geçirilip değiştirilmesi ve pakistan anayasasından çıkarılmasına çalışıldı. Pakistan sokakları bu girişimi dini mukaddesata bir saldırı olarak algıladı. İslami Cemaat liderleri, 25 Aralık 2010’da “Konferans Tahaffuz Namus Risalet” adı altında risaletin hürmetini savunma konferansı düzenlediler. Cemaati İslami lideri Münevver Hasan, Cemaatin eski lideri Kadı Hüseyin Ahmed, İslam Âlimleri Cemiyeti Başkanı Mevlana Fazlurrahman ve Mevlana Semiu’l Hak başta olmak üzere katılımcılar, hükümeti bu kanunla oynamaması yolunda çok sert uyarılarda bulundular.
Konferansın sonuç bildirisinde halkın dayanışmasını kazanmak için barışçıl ve pratik kararlar alındı. 26 Aralık günü camilerde toplanma ve dayanışma günü ilan edilirken, 31 Aralık günü genel grev günü ilan edilirken içinde bulunduğumuz Ocak ayının 9’unda Karaçi’de büyük bir yürüyüş tertiple kararı alındı.
Pencap Eyaleti valisi Selman Teysir, konferanstan sonra İslami Cemaatlerin açıklamalarını sert bir şekilde eleştirdi ve çok ağır hakaretlerde bulundu. Belki de adamcağız uluslararası bir şöhret elde etmek istiyordu. –Ki İslam dünyasında modadır. Bir kişi dünyaca meşhur olmak istiyorsa Müslümanların tepkisini çekmek için onların kutsallara küfreder ve batının gözüne girer- Ancak maalesef bunu barışçıl bir yöntemle elde etme fırsatı olmadı. Teysir, kendisini koruması gereken bir silahın namlusundan çıkan 27 kurşunla vuruldu.
Resulü Ekremin (sav) kerametini savunmak amacıyla özel koruması olan Muhammed Mümtaz Kadri tarafından öldürüldü. Ona göre efendisi Teysir, peygambere ve onun makamına dil uzatmıştı.
Pencap Valisi herhalde Pakistan’da yaşadığını unuttu ya da unutmuş gibi yaptı. Resule aşık bir halk arasında yaşadığını da. İngiliz sömürgesi döneminde Resuli Ekreme (sav) dil uzatan bir adamı öldürdüğünde henüz 21 yaşını geçmemiş olan Alemüddin isimli gençle halen gurur duyuyor Pakistan, Hindistan ve Bangladeşli Müslümanlar. Bir halk sembolüne dönüşen bu gencin adı insanların dilinden ve toplantılardan eksik olmamaktadır. Minberlerde Mücahit Şehit Alemüddin “Gazi Alemüddin eş-Şehid” olarak nitelendirilmektedir.
İslam dünyasının ünlü şairlerinden ve şark filozofu Muhammed İkbal, bu gencin yaptıklarını duyduğunda hayranlıkla durmuş ve şu meşhur sözünü söylemişti: “Bu demircinin oğlu bizi geçti!!” İşte bu sözü Urdu dilinde bir deyim haline geldi: Bu söz diğerlerine göre aşağıda olan bir kimse zafer kazandığında söylenir.
Pakistan sineması Alemüddin’i 1978 yılında çekilen tarihi bir filmde efsane bir sembol olarak takdim etti. ABD vatandaşı sanatçı Miyan Haydar, filmde Alemüddin’i seve seve canlandırdı. Nitekim Miyan Haydar bu rolden sonra hem özgürlükler ülkesi (!) Amerika’dan hem de işinden kovuldu.
Bu ülkede peygamber efendimize (sav) olan sevgi 4 Mayıs 2006’da bir kez daha kendisini gösterdi. Pakistanlı genç Amir Abdurrahman Ceyme, peygamber efendimize (sav) hakaret eden karikatürleri yayınlayan Danimarka gazetesinin Genel Yayın Yönetmenine saldırma girişiminde bulunurken Danimarka polisi tarafından öldürüldü.
Pakistan halkından milyonlar genç, Amir’in naaşını karşılamak için yollara döküldü. Ulusal ve uluslararası medyanın anti propagandasına rağmen, Pakistan halkı bu genci kahramanlığın bir sembolü olarak kabul etti. Pakistan’ın birçok kentinde onun için cenaze namazı kılındı. Amir Ceyme’nin naaşı doğduğu kente defnedildi. Definde toplanan kalabalık, siyasi bir liderin cenazesinde toplananların on katından fazlaydı. Oysa Pencap Eyaleti valisinin cenazesine Halk Partisi taraftarlarından bir kaç kişi dışında katılan olmadı. Zira ülkedeki tüm İslam alimleri, valinin cenazesine katılmanın haram olduğuna dair fetva vermişti.
*Lahor'da ikamet eden Pakistanlı yazar.
Bu makale Mehmet S. Direk tarafından timeturk.com için tercüme edilmiştir.