Ankara, "Filistin davasına hizmet eden her türlü çabayı destekleriz." görüşünde. Arap ülkeleri dün Batı Şeria ve Doğu Kudüs'teki Yahudi yerleşimlerinin BM Güvenlik Konseyi tarafından kınanmasını isteyen bir tasarı sunarken, ABD'nin bu konuda takınacağı tutum merakla bekleniyor.
Aralık ayının son haftasında Ekvador, Filistin devletini "1967 öncesi sınırları" ile tanıdığını açıkladı. Böylece Filistin'i bu sınırla tanıyan Latin Amerika ülkesi beşe yükseldi. Hemen ardından İsrail Sanayi ve Ticaret Bakanı Benjamin Ben-Eliezer "Filistinlilerle görüşmelere tekrar başlayamazsak ABD Filistin devleti kurulmasını destekleyebilir." çıkışında bulundu. Mahmud Abbas'ın lideri olduğu Filistin Ulusal Yönetimi (FUY) "nitelikli tanınma" girişimlerine son dönemde hız verdi. Peki, tüm bunlar ne anlama geliyor ve bu konuda Türkiye nerede duruyor?
Filistin devleti esasında 1988'de ilan edilmiş; Türkiye'nin yanı sıra 100'den fazla ülke tarafından tanınmıştı. 1990'lı yıllarda Filistin Kurtuluş Örgütü Başkanı Arafat ile İsrail arasında başlayan barış görüşmeleri neticesinde 1994'te Oslo'daki uzlaşı sonucu Filistinlilerin Filistin devleti kurulana kadar kendilerini yöneteceği özerk bir yönetimin (FUY) oluşturulmasına karar verilmişti. BM, ABD, AB ve Rusya'nın oluşturduğu "Ortadoğu Dörtlüsü" tarafından 2002'de hazırlanan ve iki devletli çözümü savunan yol haritası ise uygulamaya konulamadı. İsrail ile Filistin arasında birçok kez barış görüşmesi başladı; ancak hiçbirisinde bir ilerleme sağlanamadı. İsrail barış masasındayken bile uluslararası hukuka göre işgalci olduğu Filistin topraklarında yerleşim birimlerini genişletmeyi sürdürdü. ABD Başkanı Obama'nın "itiraz ve uyarıları"na da aldırmadı. Hamas'ın Gazze'de kontrolü ele geçirmesiyle fiilen ikiye bölünmüş olan Filistin'de Abbas yönetimi ise meseleyi uluslararası toplumun gündemine getirmeyi ve temel parametreleri (özellikle 1967 öncesi sınırlar) korumayı hedefliyor.
TEMSİL DÜZEYİNİN YÜKSELMESİ ABD'YE MESAJ
Ankara'ya göre, gerek lobi gücü gerekse oy hakkı sebebiyle sağ eğilimin arttığı İsrail'de Filistin topraklarında ne kadar fazla yerleşim birimi kurulursa muhtemel bir barışta o kadar çok kazanım elde edileceği görüşü ağır basıyor. İsrail, işgali genişletirken Filistin müzakerelere devam edemezdi. Bu sebeple, "Madem yakın zamanda kalıcı barış pek mümkün görünmüyor; arazide şartlarımız değişmesin; temel parametreleri ve koşulları korumalıyız." düşüncesi kendini gösterdi. Halen birçok ülke Filistin'i 1994'te kabul edilen ulusal yönetim olarak tanıyor; ancak temsil düzeyleri arasında farklılık var. Misyon, delegasyon ve diplomatik misyon bunlardan bazıları. AB ülkeleri son dönemde "temsil düzeyi"ni artırma eğiliminde. Yunanistan, Portekiz, Fransa, Malta, ABD ve Güney Kore'den son dönemde bu yönde adımlar geldi. Diplomatik kaynaklar bunu basitleştirmek gerekirse "1988'deki devlet" ile "1994'teki ulusal yönetim" arasında farklı çizgiler olarak görüyor. Filistin'i "Filistin Devleti" adıyla tanıyan Ankara bunu "Bir hareketlenme söz konusu, bu önemli." diye değerlendiriyor. Gerek sayının gerekse temsil düzeyinin artmasıyla BM ve ABD'ye "Filistinlilerin haklarının korunması" mesajı veriliyor. Böylelikle uluslararası toplumun tutumunda farklılık yaratma hedefleniyor. Türkiye, Abbas yönetiminin bu son girişimlerini "Filistin davasına hizmet eden her türlü çabayı destekleriz." görüşüyle karşılıyor.
Ankara "müzakere edilmiş iki devletli çözümün" en iyi seçenek olduğunu her fırsatta dile getiriyor. Tıkanmanın aşılması için ABD'nin İsrail'i zorlaması belirleyici aktör. Güçlü Yahudi lobisi nedeniyle bu konuda fazla bir iyimserlik de yok. Basına da yansıdığı kadarıyla İsrail'i asıl endişelendiren çizmeye yanaşmadığı sınırların dünya ülkelerince belirlenmesi. Bakan Ben Eliezer'in "Bu gidişle ABD Filistin devletini tanıyabilir." değerlendirmesine ise itibar edilmiyor. Çünkü Filistin'in tanınması meselesi BM'ye gelirse ABD Temsilciler Meclisi, yönetimden bunu veto etmesini istedi. ABD'nin buna onay vermesi hiç de mümkün görünmüyor.
BM'de temsil edilen Arap ülkeleri, Batı Şeria ve Doğu Kudüs'teki Yahudi yerleşimlerinin BM Güvenlik Konseyi tarafından kınanması amacıyla Konsey'e bir karar tasarısı metni sundukları bildirildi. Karar tasarısı metninde, Yahudi yerleşimlerinin yasa dışı olduğu ve Ortadoğu'da barış önünde engel oluşturduğu belirtilerek yerleşimlerin durdurulması isteniyor. Filistin Yönetimi, BM Güvenlik Konseyi'nin en geç şubat ayında bu konuda karar almasını bekliyor. ABD ise konunun Konsey'e getirilmesine karşı. Kaynaklar, "işgal durmalı" diyen Obama yönetiminin bu konuda veto hakkını kullanmasının meşruiyet açısından çok da kolay bir karar olmayacağına dikkat çekiyor.
Dahlan Ürdün'e sürgün edildi
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'a karşı sivil darbe hazırlığı içinde olduğu için son günlerde büyük bir baskı altına alınan Filistin'in güçlü isimlerinden Muhammed Dahlan, Ürdün'e sürgün edildi. Darbe iddialarını reddeden Dahlan, İsrail ile sürdürülen görüşmelerin başarısız olmasını eleştirdiği için kendisine karşı harekete geçildiğini öne sürüyor. El Fetih'in en yüksek karar organı olan Merkez Komitesi üyeliği yapan Dahlan, geçtiğimiz kasım ayında ailesini Ürdün'e göndermişti. Abbas'ın Dahlan'la birlikte, ona yakın 50 güvenlik yetkilisinin de görevine son verilmesini istediği belirtiliyor.
CUMALİ ÖNAL / CİHAN