Hasan Gerçeker, terör suçlarında tutukluluk sürelerinin Yargıtay tarafından 10 yılla sınırlandırılması ve yürürlüğe giren CMK 102. maddesi gereğince yaşanan tahliyeler ve yargının iş yükü sorununa ilişkin soruları cevaplandırdı. Habertürk televizyonunda Gün Ortası programına katılan Gerçeker, 10 yıllık tutukluluğun kabul edilebilir bir süre olmadığını belirttiği yayında, bu sürenin uzatılması veya azaltılması konusunun siyasi iradenin tasarrufunda olduğunu dile getirdi. Kendilerinden de görüş istenmesi durumunda görüşlerini ifade edeceklerini kaydeden Gerçeker, bir yandan tutukluluk süresinin uzunluğundan yakınırken, diğer yandan 10 yıl tutuklu kalan ve hala davası sonuçlanmayan kişilerin tahliye edilmesine yönelik eleştiri çelişkisinin temelinde yargılama süresinin uzunluğunun yattığını vurguladı.
Yaşadıkları sıkıntıları göreve geldikten sonra sürekli dile getirdiğini söyleyen Gerçeker, "Bir kurumun temsilcisi olarak bunları söylemek zorundayım. Bu sorunları çözmek bizim gücümüzün olanaklarımızın dışında olan bir olay. Mutlaka bunun bir devlet politikası olarak ele alınıp çözümlenmesi gerekir. Bir hükümet politikası olarak da değil, bir parti politikası olarak da değil, çünkü adalet hizmeti toplumun bütün kesimlerine hitap eden bir hizmettir, kurumdur." diye konuştu.
Yargıtay'ın iş yüküne değinen Gerçeker, "Öncelikle mazeret bulmak değil, önemli olan çözüm üretmektir. Öncelikle davaların makul sürede sonuçlanmalarını sağlayabilecek olanakların biran evvel gerçekleştirilmesi gerekir. Şu anda görülen tek çare; bölge adliye mahkemelerinin bir an önce yürürlüğe girmesidir. Bölge adliye mahkemeleri kurulduğunda bütün dosyalar Yargıtay'a gelmeyecek. Belirli nitelikteki dosyalar ancak Yargıtay'a gelecek. Bu da belirli bir süreçte, birkaç yıl içerisinde Yargıtay'daki dosyalar eritilecek. Yargıtay da normal çalışma sürecine girecek. Dosyalar da makul sürede sonuçlandırılacak. Sorunlar büyük ölçüde halledilmiş olacak." ifadelerini kullandı.
Tutukluluk süresinin uzunluğuna itiraz edenlerin bazı sanıkların tahliye edilmesine karşı çıkmalarında çelişkilerin olduğunu söyleyen Gerçeker, "10 yıllık bir süre hiçbir zaman kabul edilebilir bir süre değil. AB standartlarında, kriterlerinde de bu süreyi kabul ettiremezsiniz hiçbir zaman. Bir taraftan sürenin uzun olduğundan yakınıyoruz, öbür taraftan da bir takım insanların tahliye edilmelerine tepki gösteriliyor. Burada bir çelişki oluyor. Bunların asıl temel kaynağı; davaların makul sürede bitirilememesi bu kadar uzamasından kaynaklanıyor." şeklinde konuştu.
