Bahreyn'de yayınlanan Vasat Gazetesi'nin ünlü yazarı Velid Nüveyhid, 2010 ve 2011 yıllarını bakın nasıl değerlendiriyor. İşte Ortadoğu'da ertelenmiş krizlerin yılı olarak yorumladığı 2010 yılı ile ilgili çarpıcı iddiaları olan Nüveyhid'in analizi...
2010 Çin ve Asya’nın yılıysa, Ortadoğu için nasıldı? Kısacası, sıcak dosyalar 2011’e havale edildiği için, 2010’u ‘ertelenmiş krizlerin yılı’ olarak nitelemek mümkün. Peki gelecek yıl Ortadoğu’da rahatlamanın başlangıcı mı olacak, yoksa krizleri daha da sıcak çatışmalar mı izleyecek? Dosyalar, patlayan veya patlamaya hazır unsurlar içerdiği için ihtimallere açık. Bütün konular birbirinden ayrılmaz sayfaları kapsıyor. Bir sorun diğeriyle bağlantılı olunca da dosyaların açılmasından doğacak sonuçlar veya karışıklıklar sebebiyle her krizi ayırma olasılığı zorlaşıyor.
Sudan’da belirsizlik hâkim
2011’in ilk günleri Sudan’dan başlıyor. Zira tahminler, referandum sonucunun Güney’in Kuzey’den ayrılacağı ve şu ana dek sınırları veya nihai kimliği bilinmeyen yeni bir devletin bağımsızlığını ilan edeceği yönünde. Keza bu devletin eğilimleri, ilişkileri ve tavırları şimdiden bilinmiyor. Hatta devletin ismi, şekli, anayasası ve dili üzerinde dahi nihai anlaşmaya varılmış değil. Bütün ihtimaller açık görünüyor. Bu belirsizlik sebebiyle bölge ülkeleri, referandumun çözümden kaçma aracı olmasından sonra bir soruna dönüşmesinden endişeli. Referandum sorunu derinleştirip daha kronik hale getirirse Güney, bölgede endişenin yayılmasına ve karışıklıkların komşu ülkelere de yansımasına sebep olabilir ve bir şiddet odağına dönüşebilir.
Sudan’ın güneyinin ayrılması, arızi ve doğal bir adım değil. Uluslararası irade, bu adımı pazarlamaya ve haklı çıkarmaya çalışıyor. 2011’in ilk ayında ilan edilmesi beklenen Güney devleti, Afrika kıtasının göbeğinde yüzölçümü itibariyle en büyük bölgelerden biri olacak. Zira Sudan’dan koparılacak bölge, 600 ila 700 kilometrekare arasında bir alanı kapsıyor.
İran o kadar da güçlü değil Sudan’dan sonra İran’la 5+1 ülkeleri (BM daimi üyesi ülkeler: ABD, Rusya, İngiltere, Fransa ve Çin ile Almanya) zirvesi var. Zirvenin ertelenen nükleer krizi ele almak için ocak ayı sonunda İstanbul’da yapılması kararlaştırılmıştı. Bu zirve, teşvik ve yaptırımlar arasında gidip gelen adımlar bağlamında gerçekleşiyor. İran zayıf değil ama ABD’nin düşündüğü gibi uluslararası istikrarı tehdit edecek kadar güçlü de değil. İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad’ın açıklamalarını Arap bölgesine (silah anlaşmaları imzalamaları için) ve Doğu Avrupa’ya (füze kalkanı ağı kurmaları için) baskı yapmak amacıyla kullanan ABD, erteleme politikalarının ardından muradına erdi.
İran’dan sonra Lübnan dosyası var. Hariri suikastı mahkemesi, iddianameyi açıklama tarihini 2011 başına erteledi. Bu ertelenmiş kriz, Lübnan dosyasını iddianamenin tahmin edilmeyen isimleri ve alışılmışın dışına çıkan suçlamaları içermesi sebebiyle zor bir dönemece girecek. Gelecek yıl boyunca soruşturma açmakta kararlı olan uluslararası mahkemeninse bir yol haritası edinmesi muhtemel.
Yemen’de sancılı dönem
Lübnan’dan sonra Filistin, Kudüs ve Batı Şeria’da yuvarlanıp duran bir yerleşim topu mevcut. Bu yerleşim topu, doğrudan ve dolaylı müzakerelerin geri dönüşü olmayan bir noktaya vardığı anda tutuşmaya müsait. Yerleşim topunun ateşli yapısı sebebiyle 60 yıldır ertelenen Filistin krizinin türlü ihtimalleri, Tel Aviv’in günlük olarak tehdit ettiği üzere askeri patlamaya veya Filistin yönetiminin baskı yaptığı üzere diplomatik gelişmeye hazır. İsrail askeri tercihiyle Filistin diplomatik tercihi arasındaki yarış, çarpışmanın eşiğinde. Bu da bölgesel ilişkiler sistemini krize ve ilgili Arap ülkelerinin ABD’yle gerginliğine yol açacak. Cumhuriyetçilerin Kongre’yi tamamen ele geçirmesi durumunda Arap-Amerikan ilişkilerinin iyice gerilmesi ihtimali uzak değil.
Sudan, İran, Lübnan ve Filistin, 2011 çalışma cetvelinin başında yer alıyor. Bu durum, yüzeydeki sıcak dosyalarla sınırlı değil. 1990’lardan beri istikrar bulamayan bir Somali var. Somali sahillerinin karşısında zor sancılar yaşayan Yemen bulunuyor. Bu sancıların bir kısmının bedeli, 2010’da San’a’daki çatışmalar ve güneydeki hareketlilikle ödendi. Faturanın ABD yönetiminin San’a’ya psikolojik baskıyı sürdürmesi ve El Kaide örgütü ağıyla üzerinde iyi çalışılmamış sahte savaşlar açmaya sevk etmekte ısrar etmesi halinde kabarması muhtemel. Bu Kaide hücrelerinin bir kısmı doğru, bir kısmı da ABD’deki askeri kurumlarda ve lobilerde çalışan gizli organların yönettiği yıkım projesinin geçirilmesi için uydurulmuş hücreler.
Şiddet patlaması ihtimali
Son olarak ortada iki dosya daha var. Bölgesel ve coğrafi sonuçları (Pakistan, İran ve Orta Asya’daki etkileri) itibariyle Afganistan. Keza uluslararası ve bölgesel müdahalelere mahkûm Irak, aynı anda hem çatışmaya hem de müzakerelere aday. Afrika’da Sudan’dan başlayıp, kuzeyde Filistin ve Lübnan’a doğru yükselen, doğuda Irak, İran, Afganistan ve Pakistan’a doğru inen bütün bu krizler, zorlukları, yollarının engebeli oluşu sebebiyle ertelenmiş dosyalar olarak görülmekte.
Krizlerin ertelenmesi ve bir yıldan diğerine ötelenmesi politikası, Ortadoğu dairesi içinde rutin bir hal aldı. Fakat krizlerin ertelenmesi alışkanlığı daima en iyi tercih değil. Çünkü zaman geçtikçe bu yığılmanın çözülme imkânları öncekinden daha da zorlaşıyor. Bu da bazı zamanlar tıpkı geçmişte yaşandığı gibi şiddet patlamasına yol açıyor. İlerde de yaşanması ihtimali uzak değil