2010'da dünya İHH'yı konuştu
2010 yılında dünyaya damgasını 4 yıldır kuşatma altında olan Gazze vurdu. Ocak, Mayıs ve Aralık aylarında İHH'nın organize ettiği Gazze'ye yardım eylemleri tüm dünyayı etkiledi.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-01-02 03:03:00
NİSAN NİSAN NİSAN NİSAN NİSAN NİSAN NİSAN NİSAN
Ayın Sözü: "Bugüne dek 16 anayasa değişikliği yapıldı. En önemli değişiklik bu! İlk kez asker-sivil bürokrasinin iktidarı alaşağı ediliyor. Tarihî bir değişiklik bu! HSYK’yla ilgili düzenleme, bu anayasa değişikliğinin asla vazgeçilmemesi gereken parçasıdır... Bu kurumları savunmaktan utanç duymak lazım." Yargıç Orhan Gazi Ertekin
Meksika Körfezi'nde BP’ye ait petrol platformundan denize petrol “sızmaya” başladı. Aslında bir fışkırma idi. Fışkırma 4 buçuk ay kontrol altına alınamayacak, çevredeki deniz hayatını neredeyse tamamen yok edecekti. BP’nin tekrar kâr etmeye başlaması yaklaşık yedi ay sürerken, okyanusun ne zaman normale döneceğine dair öngörüler birkaç yüzyıldan aşağı değildi.
Kapatılan DTP'nin lideri Ahmet Türk, Muş'un Bulanık ilçesindeki olaylara ilişkin davanın görüldüğü Samsun Adliyesi'nin önünde bir milliyetçi saldırgan tarafından yumruklu saldırıya uğradı. Türk'ün burnu kırılırken, “tepkinin anlaşılması” gerektiğine dair yazılar eşliğinde olayın kahramanı olan kişi tutuklandı. Daha sonraki günlerde Milliyetçi bir saldırgan tarafından yumruklanan Enerji Bakanı Yıldız’ın da burnu kırıldı.
Kürt açılımı, Mahmur Mülteci Kampı ve Kandil’den gelen gruptan 29 kişiye örgüt üyeliğinden dava açılmasıyla devam etti. Ardından; Türkiye, Amerika ve Irak'ın, PKK'ya karşı bir eylem planı üzerinde anlaştıkları konusunda sayısını hatırlamadığımız haberlerden birisi geldi. Bu arada, Hakkari'nin Çukurca ilçesinde, geçtiğimiz yıl 7 askerin hayatını kaybetmesin yol açan mayın patlaması ile ilgili sivil savcılığın soruşturması sonuçlandı. Mayınların TSK’ya ait olduğu ortaya çıktı.
Diyarbakır'da geçtiğimiz yıl yaşanan patlamada hayatını kaybeden 12 yaşındaki Ceylan Önkol soruşturmasıyla ilgili, bölgedeki jandarma karakolunun komutanı astsubay Yüksel Şanlıtürk'ün ifadesi alındı. Olay yerine gitmediği için delillerin karartılmasıyla suçlanan Şanlıtürk, ilçe jandarma komutanı tarafından verilen karar doğrultusunda olay yerine gitmediklerini söyledi. Davanın devamı bir türlü gelemedi.
Balyoz soruşturmasında 19 tahliye sonrası tutuklu sayısı yediye düştü. Savcılık tahliyelere itiraz edince 19 kişi hakkında yeniden yakalama emri çıkarıldı. Balyoz’da 90 asker için gözaltı kararı veren savcılar soruşturmadan alındı, operasyon durduruldu. Tübitak’ın raporu, Danıştay saldırısının yapıldığı tarihteki kamera görüntülerinin bir kısmının silindiğini, özel bir çalışmayla silenen kayıtlardan bir kısmının kurtarılabildiğini söylüyordu. Rapor,”güvenlik kamerası arızalıydı” iddiasını çürütürken, bütün bunların ne anlama geldiğine dair anlama çabası, taraf olma çabasının çok gerisinde kalıyordu.
Bizler ne olduğunu anlamlandırmaya çalışırken, Tekel işçileri yeniden Ankara’ya döndüler. Bu sefer polisin gazlı-coplu saldırısıyla dağıtılan işçilerle birlikte milletvekilleri de şiddetten paylarına düşeni aldılar. 24 Nisan’ın geride kalmasıyla birlikte, Mayıs ayı geleneksel tartışma konusu 1 mayıs’ta Taksim başlamış oldu. Senelerdir alanı “güvenlik gerekçesiyle” kapalı tutan devlet, daha fazla ısrarın işe yaramayacağını düşünmüş olacak ki Taksim’de 1 Mayıs gösterilerine izin verileceğini duyurdu.
24 Nisan’da 1915 Büyük Felaket olaylarının kurbanları tarihte ilk kez Taksim ve Haydarpaşa’da yapılan sessiz törenlerle anıldı. 12 Eylül Darbesinin yönetici ve sorumlularına yargılanma yolunu açacak anayasa değişikliğinin gerçekleşmesi ihtimali 28 yıl sonra ilk kez belirdi.
Neyin hak olduğuna dair öznel tartışmalarımızsa devam ediyordu. Cumhurbaşkanı Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül ve Başbakan Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan hakkında, kamu alanı sayılan yerlerde türban taktıkları gerekçesiyle yürütülen soruşturmada, ''kovuşturmaya yer olmadığına'' karar verilmesinin genel olarak memnuniyetle karşılanmış olması, davanın varolmasının garipliğinin yanında buruk bir tat da bıraktı.
Mardin’in Bilge köyünde 44 kişinin öldürülmesiyle ilgili davada 6 kişiye 44’er kez müebbet hapis cezası verilirken, İzmir’de “Siyah Pembe Üçgen Derneği”ne açılan kapatma davasında Mahkeme, ''her insan gibi eşcinsellerin de dernek kurma özgürlüğüne sahip olduklarını'' belirterek, kapatılmaistemini reddetti.
Polonya Devlet Başkanı Lech Kaczynski’yi taşıyan uçak Stalin tarafından kurşuna dizilerek öldürülen subayları anmak üzere Katin’e giderken Rusya'da düştü. Kaczynski’yle birlikte sivil ve asker üst düzey 97 yetkiliyi taşıyan uçaktan kurtulan olmadı.
Kırgızistan’da muhalefet yönetimi ele geçirdi,devlet başkanı Bakiyev kaçarken, olağanüstü hal ilan edildi. Onlarca insanın öldüğü çatışmaların ardından muhalif lider Roza Otunbayeva başkanlığında geçici bir hükümet kuruldu.
Pakistan ordusunun ABD’nin “teşvikiyle” Afganistan sınırına yakın bir bölgeye düzenlediği hava saldırılarından sadece birisi 71 sivili öldürdü. Pakistan’da peş peşe saldırılar 50’ye yakın insanın ölümüyle sonuçlandı. Irak’ta gerçekleşen saldırılarsa 40 can aldı.
Yunanistan’ı yıl boyu sarsacak grev ve protesto dalgası AB ve IMF’den mali yardım almayı kabul edilip, sadece çalışanların belindeki kemerleri kontrol eden bir kemer sıkma politikaları zinciri geliştirilmesiyle başladı.
BM Gıda ve Tarım Örgütü, ekonomik kriz ve gıda fiyatlarındaki artış yüzünden dünyada 1 milyardan fazla insanın açlık çektiğini bildirdi.
Nisan ayının 22’sinde Dünya Günü’nün 40. yıldönümünü kutladık. Artık kutladık mı, yoksa “ağıt yaktık” mı demeliydik, orası belirsizdi. Dünyanın, ilk dünya gününden bu yana bir uçurumun eşiğine çok daha yakın gelmiş olduğuna dair kanıtların haddi hesabı yoktu zira. İlk Dünya Günü’nün kutlandığı 1970 yılına göre atmosferde yüzde 5 kadar daha fazla su buharı ölçülmüş, gezegenin en temel parametrelerinden biri olan su döngüsünde büyük bir değişme olmuştu. Yaklaşık 20 milyar kuşun yüzbinlerce yıldır kesintisiz sürdürdükleri göç davranışını birden değiştirmeleri de iklim değişikliği yüzünden olmalıydı.
Dünya Günü’nde Bolivya’nın Cochabamba şehri yakınlarında Tabiat Ana Zirvesi yapıldı. Latin Amerika’lı yazar Eduardo Galeano’nun deyişiyle bu, “dünya siyasalarını yönlendirmeyen, ama bu politikaların eza ve cefasını çeken dünya halklarının, taleplerini topluca dile getirmelerine giden yolun ilk evresi” idi. Zirvede 4 büyük fikir geliştirildi: Tabiat Ana’nın Hakları Bildirgesi imzalanması; İklim Adaleti Mahkemesi kurulması; Yoksul ülkelere tazminat ödenmesi; ve bir İklim Değişikliği Referandumu yapılması.
Galeano, “İklim Değişikliğinin Açık Damarları” başlıklı yazısında zirveyi şu cümleyle bitiriyordu: “Sağırlar da şunu duyabilselerdi keşke: İnsan hakları ile Doğa’nın hakları, aynı haysiyet durumunun iki ayrı adından başka birşey değildir.”
Çin'de meydana gelen 6,9'luk depremde ölü sayısı 600'ü geçer, Brezilya’da seller 100’e yakın can alır, Ulaştırma Bakanı, İstanbul’a 3’üncü köprü yapılacağını açıklarken, hep birlikte İzlanda'da patlayan yanardağı konuşup, Avrupa hava sahasının ne zaman açılacağını merakla bekliyorduk. Ayların en zalimi Nisan böyle geçiyordu.
MAYIS MAYIS MAYIS MAYIS MAYIS MAYIS MAYIS MAYIS
Ayın Sözü: "Onlar aslında çocuk değil. Resmiyette yaşları küçük ama aslında onlar çocuk değil." Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, gösterilerde polise taş atan çocuklara verilen cezalara 'açıklık' getiriyor.
1 Mayıs emek ve dayanışma günü, 200 bin kişinin katılımıyla Taksim'de kutlandı. Şişli, Dolmabahçe ve Unkapanı yönlerinden Taksim meydanına yürüyen kortejler, ortada gaz ve cop olmayınca bir güvenlik sıkıntısı da yaşanmadığını gösterdiler. Eylem, "2011'de buluşmak üzere" anonsunun ardından dağıldı.
Anayasa paketi Mayıs ayında Meclis’te hararetli tartışmalara sebep oldu. En nihayetinde paket içeriği hariç her şey tartışıldığında AKP Meclis’teki çoğunluğuyla paketi Cumhurbaşkanı’na gönderdi ve referandum sürecine girildi.
Derken hiç beklenmedik bir şekilde Deniz Baykal’ın, bir milletvekiliyle çekilmiş “uygunsuz” görüntüleri medyada boy gösterdi. Derken ne olduğunu hala çözemediğimiz bir hızlı sürecin sonunda Kemal Kılıçdaroğlu Genel Başkan, Baykal’ın ise en azından bir süreliğine tarih olduğunu öğrendik. Sürecin erkek egemen ağdalı dili ve CHP içindeki garip hallerse olayın kendisinden bile daha çok hatırda kaldı.
Kürt açılımının ne olduğu tartışıla dursun, her şey bildiğimiz gibi devam ediyordu. Van'ın Özalp ilçesinde askeri tesis yakınında meydana gelen patlamada bir çocuk öldü, 3’ü ağır olmak üzere 5 çocuk da yaralandı.Patlama askeri mühimmattan kaynaklanmıştı. İlçe esnafı protesto için işyerlerini açmadı. Muğla Üniversitesinde Şerzan Kurt adlı öğrenci silahla vurularak öldürüldü. Bir polis memuru tutuklandı. Muğla’da ırkçı saldırılar gerçekleşti. İki gün süren olaylarda 100'den fazla kişi gözaltına alındı. Türk savaş uçakları uzun bir aradan sonra ilk kez Kuzey Irak’a hava harekatı düzenledi. Doğuda karakol baskını ve mayın patlaması nedeniyle 6 asker öldü.
İzmir'de, polisin “dur” ihtarına uymadığı için açılan ateş sonucu ölen Baran Tursun’un ailesine, duruşmalarda yaptıkları basın açıklamalarında, polis memuru Oral Emre Atar’a “hakaret'' ve ''tehdit'' iddiasıyla açılan dava sonuçlandı. Anne Berrin Tursun'a 5 buçuk ay hapis cezası verildi. Zonguldak’ta maden ocağında grizu patlamasında 28 işçi öldü.
Hrant dink davasının 13.duruşmasında unutulan gizli tanık ifade verebildi. Gizli tanık, tetikçi Ogün Samast’ın olay günü yalnız olmadığını, olay yerinde bulunan 4-5 kişinin birbirleriyle konuştuğunu gördüğünü söyledi. Nihayetinde, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden mahkemeye gelen yazıda, ''Ergenekon'' davası sanıklarından 6’sının, Dink cinayeti davası sanıklarıyla telefonla görüştüktükleri bildirildi. Bu kişiler arasında Veli Küçük, Kemal Kerinçsiz, ve Muzaffer Tekin’in de adı geçiyordu.
Paranın dini imanı olmadığı gibi aklı da olmadığını bir kez daha öğreniyorduk. İsrail’in elindeki nükleer silahların varlığı ilk kez kanıtlandı. Üstelik, Güney Afrika arşivlerinden çıkan gizli belgeler, İsrail'in 1970’li yıllarda Güney Afrika’da apartheid rejimine, nükleer savaş başlığı satmayı önerdiğini gösteriyordu. İsrail, bilgileri yayınlayan Guardian gazetesini yalanlarken, gizli nükleer silahları olduğunu açıklamış olan ve bu yüzden 18 yıl yatan Mordechai Vanunu’yu, Norveçli sevgilisiyle görüşerek yabancı basınla konuşmama yasağını çiğnediği için yeniden 3 aylığına hapse atıyor, Filistinlilerin evinin yıkılmasına karşı çıkan İsrailli barışçı protestocusu Azra Nawi’yi polise saldırdığı gerekçesiyle mahkemeye veriyor; düşünür ve muhalif Chomsky’yi “İsrail hükümetinin politikalarına karşı yazıları ve konuşmaları” dolayısıyla, İsrail’e sokmayıp sınırdışı ediyordu...
Resmi nükleerlerse soğuk, devletli açıklamalarla ilk kez bizi bilgilendiriyorlardı. Amerikan Savunma Bakanlığı, ülkelerinin 5.113 nükleer savaş başlığı ve imha edilmeyi bekleyen birkaç bin savaş başlığı olduğunu açıkladı.
O günlerde Rusya devlet başkanı Medvedev Ankara’yı ziyaret ederek, her şeyi büyüklerimizin iki dakikada çözebileceğini gösteriverdi. Mersin Akkuyu’ya nükleer santral kurulması kararı ve 30 günlük seyahatlerde vizeyi karşılıklı olarak kaldıran anlaşmalar oradan bize yadigâr kalanlar.
Meksika Körfezi'nde petrol platformu felaketi büyüyordu. Petrol tabakası Louisiana'nın iskân bulunmayan ve milli park sınırları içinde olan adalarına ulaştı.
Seçimlerin ardından Irak en kanlı günlerinden birini yaşadı. Başkent Bağdat, Felluce, Musul ve Hille gibi kentlerde düzenlenen bir dizi bombalı saldırıda en az 115 kişi hayatını kaybetti.
Ayın son günü çok kanlıydı: Sabaha karşı İsrail, Gazze’ye insani yardım götüren 33 ülkeye mensup aktivistlerin gemilerini uluslararası sularda yüzlerce otomatik silahlı korsanları ile denizden ve havadan, savaş gemileri, hücumbotlar, helikopterler ve uçaklarla bastı, Mavi Marmara gemisinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı 9 sivili şehid etti, 30 kişiyi yaraladı. Bunları yaparken, gemidekilerin aktivist değil terorist olduğunu, aynı anda tüm haberlere tam bir karartma uyguladı, Batı medyası bu karartmaya uydu, ABD ve Avrupa ülkeleri de bu olaylardan “derin üzüntü” duyduklarını belirttiler. Gemide Hıristiyan ve Budistler gibi farklı dinlere mensup insanlara olduğu gibi, Avrupa, İsrail ve Asya'dan birçok ülkenin milletvekilleri de bulunuyordu. Ancak İsrail bu hakikatleri medyadan gizlemek için büyük çaba sarfetmesine rağmen, bu katlima dünya halkları sessiz kalmadı ve tarihi görülmemiş gösterilere sahne oldu.
Mavi Marmara baskını ile aynı gün Türkiye’de İskenderun’da roketlerle Deniz İkmal Destek Komutanlığı’na yapılan PKK saldırısında 6 denizci asker öldürüldü, Türkiye’de iktidar (AKP) ve muhalefet (CHP), çoktandır ilk kez bir konuda hemfikirdiler: gemi baskını ile İskenderun’daki roket saldırısının zamanlaması üzerinde “milli şüphe” ortaktı.
HAZİRAN HAZİRAN HAZİRAN HAZİRAN HAZİRAN HAZİRAN HAZİRAN
Ayın Sözü: "Yargıya gidip hakkını aramayacaksın, Türkiye’de irtibat ofisi kurmayacaksın, burada mükellef olmayacaksın, yerli içerik üretmeyeceksin. Bütün bu çağrılara kulak asmayacaksın, ondan sonra vatandaşa ’Türkiye’de internet yasaklanıyor, Türkiye yasakçı bir zihniyet’ gibi bir propagandaya girişeceksin. Bunu yemezler. Bunu hiçbir Türk vatandaşı kabul etmez. Biz vatandaşa mecburen bu safahatı anlatmak mecburiyetinde kaldık ve anlatacağız. Bunun yasakla, yasaklamayla bir alakası yok." Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Google ve YouTube hakkında konuşuyor.
Gazze’ye yardım taşıyan gemilere saldırmasına gerekçe olarak İsrail hükümeti somut tüm delillere rağmen gemilerin silah taşıdığını, yardım amaçlı olmadığını, ilk ateşin gemiden açıldığını ve gerekli uyarıları daha önceden yaptıklarını iddia etti. El konulan gemiler, cesetler ve yaralılarla birlikte Aşdod limanına çekilirken, İsrail’in yardım gemilerine saldırısı Türkiye de dahil dünyanın çeşitli yerlerinde tarihi gösterilerle protesto edildi. İsrail’le ortak tatbikatlar iptal edildi, Türkiye büyükelçisi geri çekildi.
PKK tarafından İskenderun’da düzenlenen saldırıda altı askerin ardından, Hakkari ve Elazığ’da gerçekleştirilen saldırılarda 12 asker öldü. Halkalı’da askeri personel servis aracına bombalı saldırıda dört asker ve serviste bulunan 17 yaşındaki Buse Sarıyağ hayatını kaybetti. Elazığ'da Seyrantepe Barajı'nın güvenliğini sağlayan askerlere pusu kuruldu. İki asker ve bir sivil öldü. Saldırılar tüm ülkeyi gererken, Hatay’da yaylaya çıkan iki köylü “terorist” zannedilerek öldürüldü. İki yıl aradan sonra yine sınır ötesi harekâtla sorun “çözülerek” Irak sınırından 3 km içeri girildi. Diyarbakır ve Batman’da sivil toplum kuruluşları ayrı ayrı yaptıkları açıklamalarla PKK'nın eylemsizlik kararı almasını ve askeri operasyonların durdurulmasını istediler.
Ülkenin gündemine şiddet ve hiddetin yanı sıra, şaşkınlık ve şaşırmışlık da hakim gibiydi sanki: TÜSİAD’ın Kürt sorununun çözümüne yönelik öneri ve fikirler geliştirmesine karşı CHP’nin Türk işveren örgütünü Kürt terör örgütü ile aynı dili konuşmakla suçlaması, yine CHP’nin, saldırıya uğrayan Gediktepe mevziinde Başbakan ve Genelkurmay Başkanı’nı “çömelmesini” eleştirip, kendi Genel Başkanı’nın oraya gideceğini ve asla çömelmeyeceğini, aksine Atatürk gibi dimdik ayakta duracağını açıklaması; Başbakan’ın olayı ciddiye alıp Atatürk’ün fotoğraflarını örnek göstererek ulu önderin de gerektiğinde mevzide çömeldiğini ima ederek cevap vermesi, Genelkurmay’ın da aynı ciddiyetle çömelmenin askerî bir gereklilik olduğunu açıklaması ping pong topu gibi gidip gelmekteydi...
BM 2010 Dünya Uyuşturucu Raporu’nda Türkiye uyuşturucu kaçakçılığında en önemli transit ülke olarak yer aldı. Türkiye’yi ABD ve Çin izliyordu. Bir güvenlik uzmanı profesör “Askeriye içinde birileri PKK saldırılarını savsaklıyor, bunlar acaba uyuşturucu mu kaçırıyor?” diye soruyor, İmralı’da yatan PKK liderininin asılıp asılmaması konusunda bir münazaraya girişiliyor, Ergenekon sanıklarından Dr. Haberal devam etmekte olan davada kendi tutukluluğunu kaldırmayan hakimler aleyhine Yargıtay’da açtığı tazminat davasını kazanıyor, ülkenin başkentinin emniyet müdürü ihale yolsuzluğundan tutuklanıyor, Ulaştırma Bakanı Türkiye Cumhuriyeti’nin “asla ve asla Youtube gibilerine prim ve geçit vermeyeceğini” uluslararası camiaya doğru haykırıyor, Çevre ve Orman Bakanı “Her köye bir orman kuralım. Ne kadar para lazımsa ben göndereceğim. Gerekirse gelip, kendim ağaç dikeceğim” diye coşkulu bir başlangıç yaparak, 40 bin dolayında yeni ormanla, yeryüzünün en büyük orman “kurma” projesini dünya âleme ilan etmesi, Enerji Bakanı’nın da çevre örgütlerini Türk halkına ifşa ve ihbar ederek, “bu oyunlara gelinmemesi”ni istemesi… Türkiye’nin kafa karıştırıcı gündeminin belli başlı maddelerini oluşturmaktaydı…
''Balyoz Darbe Planı'' soruşturmasında eski MGK Genel Sekreteri Şükrü Sarıışık dahil 12 kişi tahliye edilince soruşturma kapsamında cezaevinde üç kişi kaldı. Kafes davası bu ay başladı. Azınlıklara yönelik saldırılarla karışıklık çıkarmak istedikleri iddia edilen 3'ü tutuklu, 33 kişinin yargılanmasına başlandı. Agos Gazetesi davaya müdahil oldu. Gazeteci Nedim Şener, "Hrant Dink ve İstihbarat Yalanları" adlı kitabında terörle mücadelede görev almış kişileri deşifre etiği iddiasıyla yargılandığı davada beraat etti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Fener Rum Patrikhanesi’nin Büyükada’daki Rum yetimhanesi hakkında açtığı davada yetimhanenin 3 ay içinde Patrikhaneye verilmesini kararlaştırdı. Engin Çeber'in Metris Cezaevinde ''işkence ve kötü muamele'' sonucu ölmesine ilişkin yargılanan 60 sanıktan 21'i çeşitli hapis cezalarına çarptırıldı. İşkenceyle ölüme sebebiyet vermekten müebbet hapse mahkum edilenler arasında cezaevinin 2’nci müdürü ve 3 gardiyan da vardı.
Gözaltında polisin silahını alarak intihar ettiği iddia edilen Festus Okey davası yeniden ertelendi. Mahkeme heyeti, Festus Okey'in nüfus bilgisi için Nijerya makamlarına yazılan yazının akıbetinin, Adalet Bakanlığı’ndan sorulmasına karar vermişti. Okey’in neden öldüğü bir yana, var olduğu bile şüpheliydi.
İngiltere'de 13 Katolik göstericinin öldürüldüğü "Kanlı Pazar" olarak bilinen olaylara ilişkin, soruşturmanın sonuçları sonunda açıklandı. Raporda, Kuzey İrlandalı göstericilerin askerlerce haksız yere öldürüldüğü söyleniyordu. Olaydan 38 yıl sonra, İngiltere Başbakanı David Cameron askerlerin yaptığından dolayı özür diledi.
Bu arada memlekette, Cem evleri ibadet yeri sayılmaz, devlet zorla din öğrenimi verirken Alevi açılımının da içeriği belli oldu. 37 kişinin yanarak öldüğü Madımak Oteli’nin 4.5 milyon liraya kamulaştırıldığı açıklandı.
Hükümetin devrildiği Kırgızistan’da etnik çatışmalar yayılıyordu. Yüzlerce insan çatışmalarda ölürken, 75 bin Özbek Kazakistan’a sığındı. Geçici hükümet güvenlik güçlerine vur emri verdi.
BM Güvenlik Konseyi, İran'a yeni yaptırımlar içeren karar tasarısını kabul etti. Oylamada Türkiye ve Brezilya "hayır" oyu kullanırken Lübnan çekimser kaldı. Yeni yaptırımlar, İran'a yönelik mali kısıtlamaların daha da sıkılaştırılmasını, seyahat yasaklarının ve denetimlerin artırılmasını öngörüyordu.
Amerikalı yetkililer, Meksika Körfezi'nin tabanından hergün denize karışan ham petrol miktarının 40 bin varil civarında ve tahmin edilenin 2 katı olduğunu söylüyordu. Gerçi önceki tahmin, 12 bin ila 19 bin varil olduğu için rakamların daha da artacağı seziliyordu. Daha sonra “sızıntının” günde 100 bin varil olduğu açıklanacaktı.
Ayın son gününün hazmı bayağı zor, ağır bir haberi de şuydu: Dünyanın önde gelen araştırmacıları milyonlarca yıllık fosiller üzerinde çalışmalarını tamamlamış, bulgularını yayımlamışlardı. Sonuç? Gezegenin atmosfere saldığı karbon diyoksit gazlarının halihazırdaki seviyesi, Arktik bölgelerdeki ekosistemleri “geri dönüşü olmayan” değişimlere sürüklemek için yeterliydi. Yani, bölgedeki tüm bitkiler ve hayvanlar âlemini derinlemesine etkileyecek olan bu durum insanlık yaşadıkça bir daha asla eski haline gelmeyecekti.
Bunun, ısınmadan yeni ve büyük kârlar bekleyen, karbondiyoksit seviyelerinin aşılmasını fırsat olarak değerlendirip heyecanlanan dev petrol - enerji şirketleri ile onlarla işbirliği halindeki zengin devletler dışında, dünyanın geri kalanı için bayağı bir hüsran durumu olduğu varsayılabilirdi.
Devamı için tıklayın
SON VİDEO HABER
Haber Ara