Özkök'ün 2011'de çıkarmayı planladığı '7 Büyük Günah' kitabı şimdiden büyük merak uyandırdı
Basının nev-i şahsına münhasır ismi, Ertuğrul Özkök'ün Akşam gazetesinden Özlem Akarsu Çelik'le yaptığı söyleşinin ikinci bölümünde de Özkök'le ilgili bilmediğimiz bir çok yönünü öğreniyoruz...
Sır vermiyor ama 'Liberal aydınlar için kitap değil bir paragraf yeter. Kitap, herkesi ve tüm paradigmaları sarsacak' diyor. Özkök'le değişimini, Tayyip Erdoğan'a hayranlığını, kendisine yöneltilen eleştirileri, Hürriyet'i ve Türkiye gündemini anlatıyor... Bir de kendi deyimiyle, 'Allah'ın ona verdiği yeteneği...'
Hürriyet'in artık amiral gemisi olmadığı yorumları yapılıyor...
Bunu söylemek için kendi işinizi iyi yapmanız lazım. Hürriyet kuşkusuz hala Türk basının amiral gemisidir. Kolay kolay kimse indiremez oradan.
Yeni yönetime mi haksızlık ediliyor?
Enis Berberoğlu benim genel yayın yönetmenimdir. Çok zor bir dönemde görev aldı. Bu zor görevi de başarıyla sürdürüyor. Hepimiz de elimizden geldiğince ona yardım etmeliyiz.
3.5 sütun yayınladım
Babıali'de devrim yaptım, demiştiniz. Nasıl?
Ben gazeteleri sıkıcı olmaktan kurtarmaya çalışan bir neslin ahvadıyım. Ayşe Arman'ın Jack Nicholson'un boynuna bacaklarını dolamış fotoğrafını 3.5 sütun yayınladım. Bir zihniyet devrimi yaptım. İnsanlara 'ben' diye konuşmayı öğretmeye çalıştım. Gazetecilikte iddialı değilim ama dünya nereye gidiyor, onu görmek konusunda Allah'ın bana verdiği bir yetenek var.
Renkli dünyaları anlatmalı
Nereye gidiyor dünya?
Yıllardır, kadının ve erkeğin en güzel olduğu yaş 46'dır diyorum. Geçen hafta The Economist'in kapağı 'Keyifle Yaşlanmak'tı (The joy of growing old or why life begins at 46). İçimde bir 'Tavşan Kardeş' var diyorum. Vanity Fair için Patti Smith, Johnny Depp'e 'Siz de Jack Sparrow musunuz?' diye sormuş. Depp, 'Hayır içimdeki asıl kahraman Bugs Bunny'dir' diyor. Gazetecilik renkli dünyaları anlatmalıdır ve renkli dünyaları ancak renkli insanlar anlatır.
Ak Parti'nin iktidara geldiği ilk günler Erdoğancı olmakla eleştiriliyordunuz. Şimdi ise Erdoğan karşıtı olmakla...
Bir adam bunların hepsi olabilir mi? Bana Özal döneminde Özköşk, 28 Şubat'ta darbeci dediler. Manşetten beni Ergenekon çetesinde gösterdiler. Demokrasi benim için, azınlığın haklarını savunmaktır. Ben Mehmet Ali Birand ile Cengiz Çandar'a yaptığımız haksızlıklar yüzünden yüz kere özür diledim. Hataydı yaptığımız, düzeltmeye çalıştık.
'Zengin çocuklarıyla okudum, kompleksimden Marksist oldum' demiştiniz...
Evet, karışık bir adamım. DP'li bir aileden geliyorum. Üniversiteye geldiğimde ise hayatım hep TİP ile CHP arasında geçti. Beni Özal liberal yaptı. Hiçbir zaman silahlı mücadele içinde olmadım. Ben devrimciyim. Hayatım boyunca öyleydim.
Atatürk benim için rol modeldir
'Yoksul ya da bir azınlığa mensup olduğu için' solcu olanlar, karnı doyunca gemiyi ilk terk edenler oluyor galiba...
Ben 80'lerin başından itibaren birey kavramının önemini yeniden keşfettim. Özal'ın yaptıklarını gördükten sonra liberal ekonomiye inandım. 'Hayatta bir şeyci misin' dediklerinde hala 'Özalcıyım' diyorum. Kemalist değilim mesela... Atatürkçü... Atatürk benim için hayranlıkla baktığım bir rol modeldir, gerçek devrimcidir.
Hiçbir demokrasinin kabul edemeyeceği yanlışlar
15 Kasım 2002'de, Erdoğan için 'Kasımpaşalı Özal', 19 Kasım 2002'de ise 'Özlediğimiz karizmatik lider' diye yazdınız..
O an gördüğüm şey oydu. Bugün neyi eleştiriyorsun derseniz çok açık. İçinde bulunduğum gruba yapılan haksızlıklar... Demokrasi konusunda bir yandan olağanüstü güzel işler yapılıyor. Ergenekon'la hesaplaşılması gereken işler var ama bir yandan da hiçbir demokrasinin kabul edemeyeceği yanlışlar var. Erdoğan'a hala büyük bir siyasetçi olarak bakıyorum. Hayran olduğum tarafları var.
Erdoğan'ın hangi özelliğine hayransınız?
Liderlik vasıflarına hayranım. Yapmak istediğini yaptıran adam... Bir dünya lideri oldu. Cesur adımlar atıyor. Eleştirdiğim yanları da var. Herkes kahramanlık menkıbeleri yazıyor şimdi, karşı çıktık diye... Erdoğan 1 Mart tezkeresini destekliyordu!
Dünyanın en etkili müsahhihi
2002 seçiminin ardından yazınızda dediniz ki, 'Gül ve Erdoğan'a tek bir tavsiyede bulundum, kendi medyanızı yaratmayın dedim...'
Benim hiçbir siyasetçiye verilecek tavsiyem yok. Bizi bir zamanlar toplum mühendisliği yapmakla suçlayanlara bakıyorum. Mühendislik değil, müteahhitliğe de başlamışlar. Zaman, dünyanın en etkili müsahhihi. O yüzden diyorum ki, nehrin kenarında oturuyorum. Bunu farklı yorumladılar. Cesetler değil, olaylar geçiyor gözümün önünden.
Ak Parti'nin ilk günlerinde, 'şantajcı medya' devri sona ermeli, çağrısı yapmıştınız. Yerini 'yandaş medya' aldı...
Yandaş kelimesini sevmiyorum. Her medyanın yandaş olma hakkı vardır. Kızdığım, 'sen de benim gibi ol' çabası. 10 bin satan gazetedeki adam, 'Hürriyet halkı okuyamıyor' diyor. Sen halkı okuyorsun da halk seni okumuyor! Tirajları ortada, Başbakan Erdoğan'ın partisine oy veren insanlar gazete okumuyorlar.
Doğan'ın medyadan çekileceği doğru mu?
Medyadan çekilecek mi bilmem. Bunu sormadım, sormam da. Aydın Bey'in medyadan çekilmesinin Türkiye için çok büyük bir talihsizlik olacağına inanıyorum. Çok büyük haksızlıklara uğradı. Büyümesine neden olan işleri hep halkın gözü önünde, ihalelerle aldı. Kanal D, CNN Türk, Posta, Radikal, Fanatik'i Aydın Bey kurdu. Başarının cezasını bu şekilde ödetmemek lazım insana.
Bakan Taner'le 1998'deki telefon görüşmeniz kaynak gösterildi ve iş takipçiliğiyle suçlandınız.
İş takipçiliği yapmadım. Otuz kere anlattım. Devletten istediğimiz beş kuruş yoktu. Zaten yapılmadı o yatırım. Asıl iş takipçileri, gazetenin reklam verenini arayıp reklam isteyenlerdir.
Ahmet Kaya ile ilgili eleştirilere, 'Bugün olsa o manşetleri atmazdım' dediniz...
Bu şekilde atmazdım. Oradaki arıza, bizim haberi veriş biçimimizde yargılı tutumdu. O bana ders oldu. Sabah da 'kin kustu' diye vermişti, kimse onu konuşmuyor. Öyle hedef tahtasına koydular ki, koruma polisi aldım tekrar. Onlara, C. Levi-Strauss'un 'Totem ve Tabu'sunu tavsiye ederim. Sembollerle, günah keçileri yaratarak kendi günahlarını nasıl bastırdıklarını anlamaları için.
Türbanda da düşünceleriniz değişti...
Evet, türban konusunda bir sürü Türk gibi benim görüşlerim de zaman içinde değişti, evrimleşti. Önce kafamda böyle bir mesele yoktu. 1980'lerde gelişti bu sorun. Son yıllarda ise türbanlılar üniversitelere de, Meclis'e de girebilmeli diye düşünüyorum. İlkokulda ise yanlış geliyor.
Türkiye'ye zararlı değil
1993'te İzmir'de tanıştığınız Fethullah Gülen'e son yaşananların ardından bir çağrı yaptınız. Cemaatin bugün geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ortada konuşulanlarla ilgili konuşabilirim. Bunları kanıtlayacak bir bilgi yok elimde, polis içindeki cemaatçiler falan. Geçmişte Fethullah Gülen'e haksızlık yapıldığına inanıyorum. Gülen'in Türkiye'ye zararlı değil, yararlı işler yaptığına inanıyorum. Son zamanlardaki suçlamaların doğru olup olmadığını bilmiyorum ama çok vahim ve bunlara ikna edici cevaplar vermeleri gerekir.
AKP'nin otoriter gidişi
Erdoğan'ın Türk demokrasisini getirdiği olumlu yer var ama son rötuşları sahiller yapacak. AK Parti ve liberaller, demokraside yapabileceklerini yaptılar. Bundan sonra gidecekleri yer otoriter bir rejimdir. Bundan sonra demokrasi bayrağını sahillerdeki CHP'li, MHP'li, BDP'li insanlar taşıyacak. Bugüne kadar demokrasinin ilerlemesini tayin eden şey, AKP'nin ilerlemesiydi. Bugünden sonra demokrasinin ölçüsünü belirleyecek olan, AKP'nin bu otoriter gidişinin önlenmesi olacaktır.
Bırakın sahiller MAVİ kalsın
Türkiye'de en sinirlendiğim şeylerden biri bütün siyasi değerlendirmelerin semboller üzerinden yapılması. Bunu yapa yapa, İzmirlilik direnişi yaratmaya başladılar insanların içinde. Güneydoğu için demokratik özerklik gibi bir kavram yaratırsanız, türbanlı kızların okula girememesine gösterdiğiniz hassasiyeti başka insanların kendi hayat tarzlarını koruma konusunda göstermezseniz bakarsınız ilk ayrılma talebi Ege'den gelmiş! Ak Parti 'sahilleri sarıya boyayacağız' diyor. Bırakın orası 'mavi' kalsın. İsteyen istediği gibi yaşasın.
Babam sessiz oturdu
İzmirlilik biat değil bir itiraz kültürüdür. Üniversitedeyken annem, 'kız kardeşlerini uyar, mini etek giyiyorlar' dedi. Ne söyleyeceğim, 'ben de saçımı uzatıyorum' dedim. Her ülkede sahillerde oturan insanlar daha rahattır. İzmir ataerkil aile yapısını reddeden bir şehirdir. Anneler daha hakimdir. Benim annem Tansu'yu istedi, babam sessiz oturdu. Bizim evde de Tansu her şeye hakimdir.
Bilerek ortaya attım
Öcalan'la röportaj yapmak istediğinizi söylediniz. Var mı bir gelişme?
Gelişme yok. Öcalan'ın psikolojisini Türkiye'de en iyi okuyan insanlardan biri olduğumu iddia ediyorum. Öcalan'ın, Kürt sorununun çözülmesinde Türkiye'nin sonuca ulaşma konusunda bulabileceği en uygun kişi olduğunu düşünüyorum.
Sizce çözülecek mi bu mesele?
Çözülür ama çok büyük hata yapıldı son 15 yıl içinde. Liberal aydınların büyük payı var. Türklerin gururunu çok kötü çiğnediler. Türklerin de Kürtlerin de gururunu kırmayacak bir çözüm lazım. Beyaz Türk lafını bilerek ortaya attım. Umurumda olmayan bir şeyi, bende umurumda olur hale getirdiler. Türklükle çok dalga geçerim ama Alevilikle Kürtlükle dalga geçemiyorum.
WikiLeaks'le gündeme gelen ajan gazeteciler konusu var, nasıl istihdam edilirler?
Bilmiyorsun ki ajan olduğunu, sonradan öğreniyorsun. Dünyanın her yerinde istihbarat örgütleri medyayı kullanmaya çalışır. Zokayı yutmayacaksın. Benim de derin ilişkilerim var sanılıyor. 20 yılda MİT'le 3 kez görüştüm. Öcalan yakalandığında devlet tüm gazetecilerden yardım istedi, asılmasın diye. Birinde buraya gelip uyardılar, DHKP-C'nin ölüm listesinde adımı görmüşler. Son olarak bir önceki MİT Müsteşarı ile görüştüm. Öcalan'la görüştüğünü anlattı, yazdım. Bana küstüler.
Daha radikal olmasını beklerim
Yeni Radikal'ı nasıl buldunuz?
Eyüp Can'ı beğeniyorum. Akıllı ve ne istediğini bilen bir çocuk. Radikal benim elimde en uzun süre kalan gazetelerden biri ama Radikal'den daha radikal olmasını beklerim. Belli bir liberal aydın optiğinden bakarsanız radikal olmazsınız.