Boydak, KAYSO Meclis Toplantısında yaptığı konuşmada, 2010 yılının her açıdan çok yoğun ve bereketli geçtiğini söyledi.
Yüzde 5'lik küçülmenin ardından bu yıl gerçekleşmesi beklenen yüzde 7'lik büyüme rakamının ''ilaç'' gibi geleceğini belirten Boydak, büyümenin sürdürülebilir olmasının ve istikrarlı bir şekilde devam etmesinin çok daha önemli olduğunu kaydetti.
Kamoyunda ve finans yönetiminde, bu yılki hızlı büyümenin nasıl finanse edileceği yönünde bir endişe olduğunu ifade eden Boydak, şöyle devam etti:
''Tabi dünya ekonomisinde, Avrupa ekonomisinde yaşanan olumsuzluklar bunun tuzu biberi oluyor. İstikrarlı bir şekilde yönetilen 2010 yılı kazanımlarının devam etmesi için ekonomi yönetimi de yoğun bir gayret sarf ediyor.
Büyüme rakamının çok fazla yukarıya gitmesine de müsaade edilmek istenmiyor. Bence bu doğru bir yaklaşım. Dolayısıyla 2011 yılından itibaren yüzde 6'lık büyüme ile inşallah bir 5 yıllık süreç daha geçirmemiz Türkiye açısından çok büyük bir kazanım olacaktır.''
Büyük ekonomilerdeki sorunların hala çözülmediğini, bir bedel ödemeden de çözülmesinin mümkün olmadığını dile getiren Boydak, Türkiye'nin bu noktada durduğu yeri de takdir etmemenin mümkün olmadığını anlattı.
Boydak, Türkiye'nin 2001 yılında bu bedeli çok ağır ödediğini ve kendi regülasyonlarını, kurallarını, üst kurullarını, düzenleyici kurullarını oluşturduğunu kaydederek, ''Bu nedenle süreci çok rahat geçiyoruz.
İş dünyası olarak, sanayiciler olarak buna şükretmemiz lazım, ama biz bunu çözerken (Türk ekonomisinin kırılganlığı tamamen bitti) dersek yanlış olur.
Çünkü hala ciddi dış borcumuzun olduğunu biliyoruz. Sadece bizim iyi olmamız yetmez, bize kredi verenlerin de en azından iyi yolda devam ediyor olması gerekmektedir'' diye konuştu.
''İHRACAT YETERİNCE ARTMIYOR''
Cari açık probleminin temelinde ihracatın yeterince artmamasının olduğunu savunan Boydak, ihracatın yüzde 10 artmasına rağmen, ithalatın yüzde 32-33 arttığını anlattı.
Bunu sadece kur dengesi ya da parite ile dengelemenin doğru olmadığını ifade eden Boydak, şöyle konuştu:
''İhracatımızın yapısal sorunlarını her zaman konuşmalıyız. Türkiye'nin ihracattaki katma değerini artırması gerekiyor. Tabii ki ara mal ithalatı ihracatçılarımız açısından önem arz ediyor.
Bunu sadece burada açıklamamız çok anlamlı değil. Özellikle Türkiye'de istihdam her geçen gün pahalanıyor.
Çalışanlarımıza da hak vermemek elde değil. Emeklerinin karşılığı olarak çok sınırlı imkanlarla hayatlarını sürdürüyorlar, ama bu rekabet ortamında bizim istihdamın cirolar içindeki payını azaltmamızın bir yolu katma değerimizi artırmaktan geçiyor. Onun için de sanayimizde bir dönüşüm süreci başladı. Bunun devam etmesini bekliyoruz.''
Ekonomi yönetiminde dışarıdan gelebilecek etkilere karşı bir tedirginlik olduğunu savunan Boydak, ''Bunu kabullenemiyorum. Bence daha rahat olunması lazım.
Elbette bizden daha fazla bilgiye sahipler, ama Türkiye'deki finansal piyasaların ne yaptığını bildiklerine eminim. Bir taraftan da ülkenin büyümesini finanse eden bir yapı var.
Bir taraftan (büyüyün) diyoruz, diğer taraftan (büyümeyin) diyoruz. Buradaki paradoksu biraz düzeltmek lazım. Bence global olarak değil, sektör sektör bakılması gerekiyor'' dedi.
Türkiye'nin işsizlik ve yoksulluk sorunun çözmesinin bir yolunun da ekonomiyi büyütmekten geçtiğini belirten Boydak, bu süreçte cari işlem açığını kapatmanın yolunun da tasarruftan geçtiğini kaydetti.
''MAHALLE BASKISI YAPILDIĞINI GÖRMEDİM''
Kayseri'nin son günlerde medyada hem belediye ile ilgili iddialar, hem de ''mahalle baskısı'' gibi konularla gündeme geldiğini belirten Boydak, şöyle devam etti:
''Şehrimizin etiketlenmesini istemem. Haddini aşan, söylediği sözün nereye gideceğini bilmeden yorum yapanlar var. Kayseri'de bizim yanımızda yaklaşık 200 bin insan çalışıyor. Kimseye ben 'mahalle baskısı' yapıldığını görmedim. İnsanlar özgür iradesiyle istediği gibi yaşıyor.
Lütfen bizim şehrimizin moralini bozucu şeylerden bahsetmeyin. Bizim şehrimiz gayet açık bir toplum. Mahalle baskısı da olmaz, 3. şahıs baskısı da olmaz. Biz birbirimizi biliriz. Ölçülü yaşamayı da severiz.
Türkiye nüfusunun yüzde 15'inin hala açlık ve yoksullukla mücadele ettiği bir ortamda, Kayserili hemşehrilerimin abartılı yaşamdan kaçınması kadar doğal bir şey olamaz.
Üzülerek ifade ediyorum, insanların modernliğini bira içmesiyle mi ölçüyoruz? Bu anlayışı da tasvip etmiyorum. Kimseye ispatlayacağımız bir şey yok. Biz şehrimizi seviyoruz ve burada yaşamaktan çok büyük mutluluk duyuyoruz.''