Adana Ticaret Odası'nda "Türkiye Ekonomisinin 2010 Yılı Genel Değerlendirmesi ve 2011 Yılı Beklentileri" başlığı altında konferans veren Özince, ülke genelindeki banka şube sayısının çok az olduğunu söyledi.
Şubeleşmeyi artırmak ve en ücra yerlere dahi şube açmak istediklerini kaydeden Özince, "Bizim sektöre çok yükleniliyor. Bizden her şube için 50 bin lira yıllık para alınıyor. Başka hiçbir sektörde yok. İşyeri açma masraflarının yanı sıra 50 bin lira daha koyuyorlar. Bu yüzden birçok banka kırsal alanlara şube açmakta zorlanıyor. Belki bankamatik koyuyor. Bu bir defalık denildi sürekli oldu. Eğer bankacılık yayılsın, büyüsün, ilçelere, beldelere kadar şube açsın, istihdam yapsın, Anadolu'ya yayılsın isteniyorsa bu uygulamadan vazgeçilmeli." diye konuştu.
Bankacılık sektöründe ciddi manada vasıflı istihdam olduğunu aktaran Özince, iddia edildiği gibi bankaların kullandırdığı kredi miktarında azalma olmadığını vurguladı.
Krizin etkili olduğu 2008-2009'da dahi kredinin arttığını dile getiren Özince, "Bu iki yılda yine kredi kullanımı yüzde 9 arttı. Bu sene yüzde 30 civarında artış var. Kurumsal ve bireysel kredilerde eşit olarak yüzde 28 civarında artıyor. Yıllık kredi hacmindeki değişikliklerde çok iyi. Özel bankaların mevduatı krediye çevirmelerine bakıldığında da bu oran çok yüksek." ifadelerini kullandı.
BANKACILIK SEKTÖRÜ TÜRKİYE'YE KÜÇÜK.
Buna rağmen bankaların kredi vermediğinin söylendiğini hatırlatan Özince şöyle devam etti: "Bankalar kredi vermiyor diyorlar, nereye versin yok zaten. Bankacılık sektörünün milli hasılaya oranı Macaristan'da yüzde 136, Bulgaristan'da 112, bizde 0.88. Bizim gibi olanlar komünist ülkeler. Toplam kredilerde, Avrupa Birliği'nde bizden aşağı ülke yok. Bizde yok ki, esnafa verelim sektörün büyüklüğünün ekonomiye oranına bakıyoruz. Sandalın motoru çok küçük. Bankacılık sektörünü büyütelim. Özel sektör kullansın kaynakları. Kaynak mevduat. 3 aylık mevduat veren yok. Nereden kredi kullandıracağız. Allahtan yurt dışından daha uzun vadeli finansman alıyoruz. Türkiye ekonomisinin motoru olan mali sektör küçüktür. Bankacılık sektörüyle borsayı üst üste koyduğumuzda yüzde 150 civarında yapıyor. Bu bile gelişmekte olan ülkeler standardında.Bu kadar büyük bir ekonominin küçük bir motorla sağlıklı gitmesini sağlayamazsınız. "
Konut finansmanı işinin mutlaka çok geliştirilmesi gerektiğine dikkat çeken Özince şunları söyledi: "Konut yapımı şehirleşmeyi ve iyi standartta konut üretimini sağlıyor. İnşaat sektörünün üretim ve tüketimle ilgili yönleri istihdam sağlaması çok önemli. Gayrimenkulün menkulleşmesine neden olacağı dikkate alındığında konut piyasaların derinleşmesi için diğer sektörlerden daha önemlidir."
Türkiye açısından bu yılın kötü geçmediğini dile getiren Özince, "Önümüzdeki yıl büyüme yüzde 5 civarında, cari denge aynı seviyelerde kalacak. Faizler biraz yükselebilir. Sıkılaştırıcı para piyasaları ile ilgili önlemler faizi azda olsa yükseltebilir. Bu küçük yükselişin olumsuz olacağını sanmam. Döviz ve enflasyon da beklentiler seviyesinde olacaktır." açıklamasında bulundu.
AVRUPA BİZİM 2001'DE YAŞADIĞIMIZIN KATMERLİSİNİ YAŞADI
Ekonomik krizde Avrupa ülkelerinin önce bankalarının battığını sonra da hazinelerinin sıkıntıya girdiğini ve ekonomileri yavaşladığını dile getiren Özince, "Reel sektörde de bunun yansımaları görülecek. Burada 2001 yılında bizim yaşadığımızın katmerlisi bir durum var. İşin kötüsü bizim 2001 krizinden çıkmamızı sağlayan büyüme potansiyelimiz, ekonomileri oldukça durağanlaşmış Avrupa ülkelerinin bir çoğunda yok. Türkiye ekonomisinde de fena denilemeyecek bir gelişme var. Dünya ortalamasının üzerinde bir büyüme sağlandı. Bu yıl büyüme 7.5,8 arasında gerçekleşecek gibi. Burada büyümenin kalitesi önemli. Gayrisafi milli hasıla büyüdü ise sokaktaki vatandaşa yansımasına da bakılmalı. İyi dediğimiz göstergelerin kalitesi önemli. Üretimde de olumlu gelişmeler var, gerek sanayi üretimi gerekse kapasite kullanımı açısından geçen yılbaşına nazaran olumlu gelişme sürüyor." şeklinde konuştu.
Türkiye'nin ekonomisinin yanlış kulvarla karşılaştırıldığını anlatan Özince konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bankacılığı Avrupa ile karşılaştırıyorlar. Biz ikinci lig takımıyız. Daima süper lig takımlarıyla değerlendiriliyoruz. Bu doğru değil. Türkiye'den beklentiler gelişmekte olan ülkelerden daha fazla. Türkiye değil büyüyen sadece. Türkiye civarında ve rakibi olan ülkeler de boyuna büyüyor. Biz kendimizi bu ülkelerle kıyaslamalıyız. İlla Avrupa'yla kıyaslayacaksan milli gelirde kıyasla. "
TÜRKİYE'NİN CARİ AÇIĞI BİTMEZ
Doğu bloğu ülkelerinde ve Türkiye'ye yakın yerlerde küçümsenmeyecek büyüme potansiyeli olduğuna işaret eden Özince, "Dış ticaret açığı öteden beri var. Burada özellikle dış ticaret partnerimiz olan Avrupa ülkelerine ihracatımızın sınırlanması, bizdeki ithalatın güçlenmesi faktörü var. Makro ekonomide cari açık dışında önemli bir sıkıntı yok. Türkiye'nin cari açıktan kurtulması mümkün değil. Enerji bağımlılığı var, gümrük bağımlılığı var. Dış kaynak ihtiyacı, özellikle enerji ihtiyacı sürdükçe cari açık olacak. Bütün mesele bunu iyi idare edebilmek ve sürdürülebilir şekilde finansa etmek." şeklinde konuştu.
Son olarak önümüzdeki yılın tahminlerini yapan Özince sözlerini şöyle tamamladı: "Enflasyon artık eskisi gibi olmayacak. Bunu gençler şimdiden unutmaya başladı bile. Yıllık enflasyon 7.3 gibi olacak. Alınan önlemler Türkiye'nin kredi notunu da neredeyse yatırım yapılabilir sınırına getirdi. Bu olursa herkesin işine yarayacak ortam olacak."