Türkiye basketbol Federasyonu Başkanı Turgay Demirel, cbnc-e ekranlarında yayınlanan "Finans&Spor" programına konuk olarak önemli açıklamalarda bulundu.
Demirel, 2010 FIBA Dünya Şampiyonası'ndan liglere, 12 Dev Adam Basketbol Okulları'ndan sponsorluklara birçok merak edilen soruyu cevaplarken, değerlendirmelerde bulundu.
Programda öncelikle 2010 FIBA Dünya Şampiyonası hakkında bilgiler ve gerçekleştirilen hazırlıklar ve yapılan çalışmalar hakkında bilgiler veren Demirel, 2010 FIBA Dünya Şampiyonası evsahipliği hedefini kendilerine 2001 Avrupa Şampiyonası öncesinde koyduklarını ifade etti.
Her zaman hedeflerinin en büyük basketbol ülkelerinden biri olmak olduğunu söyleyen Demirel, "2001 yılında Avrupa Basketbol Şampiyonası'nda final oynadıktan sonra önümüze 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası'nı da kapsayan bir proje koymuştuk. Burada dünyanın en önemli basketbol ülkelerinden biri olmayı hedeflemiştik. Bunu da hem 2002 ve 2006 Dünya Şampiyonaları hem de ülkemizdeki 2010 FIBA Dünya Şampiyonası'na katılarak ve iyi dereceler elde ederek gösterdik. Bunun yanında bütün Avrupa Şampiyonaları'na katılmaya devam ettik ve Türkiye önemli bir basketbol ülkesi haline geldi. FIBA sıralamasında da şu anda 6. sıradayız. Sadece erkeklerde değil kadın basketbolunda da aynı gelişmeyi hedeflemiştik." diye konuştu.
2001 AVRUPA ŞAMPİYONASI İLE ÖNEMLİ BİR İVME YAKALADIK
2001 Avrupa Şampiyonası ile birlikte gerek liglerde gerekse de altyapı takımlarında önemli ilerlemeler kaydedildiğini ifade eden Demirel, Beko Basketbol Ligi'nin de dünyada en önde gelen liglerden biri olduğunu söyledi.
Demirel, "Liglerimiz ve altyapı milli takımlarımızda da 2001 yılındaki Avrupa Şampiyonası'nda başlayan başarıyla birlikte büyük bir ilerleme ve gelişme oldu. Bugün Avrupa liglerini incelediğimizde Beko Basketbol Ligi'nin en önde gelen liglerden ve en fazla gelir yaratan iki ligden biri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Bayan liglerimiz de yine aynı şekilde ABD'nin ve Avrupa'nın en değerli oyuncularının yer aldığı ve belki de bir Avrupa şampiyonluğu kazanacak kapasitede takımlarımızın olduğu bir lig halinde oynanıyor. Bunların hepsi, Türk basketbolunun 2001 Avrupa Şampiyonası'ndan sonra geldiği noktayı gösteriyor. Tabii ki kulüp yöneticilerimiz, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Spor Toto Teşkilatı, İddaa ve sponsorlardan gelen kaynaklar da basketbola olumlu yansıyor. Bunların sonucunda elde edilen çok önemli bir dünya ikinciliği var. Elbette tüm bunlar, bundan sonra oturup rahat edeceğimiz ve başka hiçbir proje üretmeyeceğimiz anlamına gelmiyor. Bilakis, bize daha çok sorumluluk yüklüyor. Dünya ikincisi olan bir ülkenin basketbolu hep o seviyede kalabilecek mi, bundan sonraki şampiyonalarda benzer başarıları yakalayabilecek miyiz, Olimpiyatlar'a katılabilecek miyiz gibi sorular, tüm basketbolseverlerin ve sporseverlerin bizden beklentisi olarak, bizim önümüzde büyük bir sorumluluk olarak duruyor." şeklinde konuştu.
TBF BİRÇOK FEDERASYONA ÖRNEK TEŞKİL EDİYOR
Türk basketbolunun gelinen noktada birçok basketbol federasyonuna örnek teşkil ettiğini de sözlerine ekleyen Demirel, "Türk basketbolu bugün geldiği noktada, sadece ülkemizdeki diğer sporlara değil, Avrupa'daki pek çok basketbol federasyonuna örnek olan projeler yapıyor. Bu projeler mutlaka daha da büyüyerek gelişecek ve dünyanın önemli birkaç basketbol ülkesinden biri olarak kalmaya devam edecek, sürdürecek, başarı haline getireceğiz.' diyerek, şunları söyledi:
'Açıkçası Ocak ayında bütün bu açılımı yapmayı planlamıştım. Ama kısaca şunu söyleyebilirim ki; tabii ki Avrupa Şampiyonaları'nda, Olimpiyat Oyunları'nda, Dünya Şampiyonaları'nda derece elde eden takımlarımızı sürdürmek çok önemli bir hedef. Ama sadece bununla yetinmeyeceğiz. Gerçekten Türk basketbolu nasıl çok çok iyi bir Dünya Basketbol Şampiyonası organize ettiyse, diğer tüm yaptığı işlerde örnek olacak çalışmalara imza atacak."
İMKANLARI EN VERİMLİ ŞEKİLDE KULLANMA KONUSUNDA ÇOK TECRÜBELİYİZ
Finans konularında imkanlarının kısıtlı olduğunu ve bu imkanları en verimli şekilde kullanma konusunda tecrübeli olduklarını da dile getiren Turgay Demirel, "Tabiî ki basketbol federasyonunun imkanları belki futbol federasyonu kadar geniş olmadığı için, biz tüm mali kaynaklarımızı en verimli şekilde değerlendirme konusunda onlardan ya da benzer federasyonlardan daha tecrübeliyiz diyebilirim.' diyerek şöyle devam etti:
'Gerçekten de Türkiye Basketbol Federasyonu hem yarattığı kaynaklarla hem de bu kaynakları iyi değerlendirmesiyle bu noktalara ulaştı. Dünya Basketbol Şampiyonası da bunun en önemli örneklerinden biri oldu. Ankara'da Gençlik Spor ve Genel Müdürü ve Spordan Sorumlu Devlet Bakanımız ve tabii ki başta Sayın Başbakan, 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası'na aday olduğumuz günden itibaren, bize çok büyük destek verdiler. Bu maddi destekleri basketbol federasyonu çok iyi değerlendirerek bugüne kadar yapılan dünya basketbol şampiyonalarının çok üzerinde bir şampiyona gerçekleştirdi."
DÜNYA ŞAMPİYONALARI'NDA ÇITAYI ÇOK YÜKSEĞE TAŞIDIK
Geçtiğimiz haftalarda Cenevre'de 2010 FIBA Dünya Şampiyonası'nın değerlendirilmesi ile ilgili olarak FIBA ile bir toplantı yaptıklarını da söyleyen Demirel, şu ifadelerini kullandı:
"Biz geçen hafta Cenevre'deydik. FIBA Dünya'nın bir önceki ve şu anki başkanı, eski ve yeni genel sekreteri ile 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası değerlendirme toplantısı yaptık. Orada da bizim, dünya basketbol şampiyonaları için yeni bir benchmark yarattığımızı, çok net olarak bütün dünyaya bu mesajı verdiğimizi ifade ettiler. Gerek açılış töreni, gerek organizasyon düzenlenmesi, her bakımdan dünya basketbolunda çıtanın yukarıya taşındığına değindiler. Bunun için de bize, bakanlığımıza ve hükümetimize çok teşekkür ediyorlar. Daha önce de değindiğim gibi, biz bunu sağlanan kaynakları verimli kullanarak yapabildik.
Bunun dışında biz de kaynaklar yarattık. Gerek sponsorlardan elde edilen kaynaklar, bilet satışlarından elde edilen gelirler, bunların hepsi, 2010 FIBA Dünya Şampiyonası'nı en iyi şekilde gerçekleştirebilmek için bizlere yetti. Bunları yaparken ülke basketboluna miras olarak bir takım salonlar da kazandırdık. Gerek Ankara'da yapılan yeni Ankara Arena, gerek İstanbul'da Olimpik evin yanında yapılan salon, bunların hepsinin projelerini biz yurt dışında işin uzmanı, mimar kuruluşlara yaptırmıştık.
Tüm bunlar Türk basketbolu, Türk sporu ve şehirlerimiz için büyük birer kazanım oldu. Bu arada Basketbol Federasyonunun Abdi İpekçi Spor Salonu'nun içerisinde yeni bir idari binası da oldu. Bunların hepsi Dünya Basketbol Şampiyonası'ndan bize kalan miraslardır."
2010 TÜRKİYE'YE ÇOK OLUMLU ETKLİLER BIRAKTI
2010 FIBA Dünya Şampiyonası'nın Türk basketboluna çok pozitif etkileri olduğuna da değinen Turgay Demirel, şampiyona ile birlikte Türkiye'de basketbola olan ilginin çok daha yüksek seviyelere çıktığını ifade etti. Başkan Demirel sözlerini şöyle sürdürdü:
"Dünya Basketbol Şampiyonası'nın Türkiye için etkisi çok pozitif oldu. Bu spora başlamak isteyen genç yaştaki çocuklar başta olmak üzere, basketbola ilgi gösteren tüm basketbolseverlerin, maçlara gitmek için büyük bir heyecan ve coşku duyduğunu hissedebiliyorsunuz. Zaten geçen seneye göre Avrupa Ligleri'nde olsun, liglerimizde olsun, seyirci sayısında çok ciddi bir artış var.
Geçtiğimiz yıl belki Abdi İpekçi Spor Salonu'nda boş geçen Efes Pilsen – Fenerbahçe Ülker'in maçları, bu sene yeni yapılmış tam bir basketbol arenası şeklinde tasarlanan Sinan Erdem Spor Salonu'nda neredeyse her maç çok dolu ve bütün biletler tükenmiş şekilde oynanıyor. Bunların hepsi çok güzel işaretler. Burada basketbol liglerimizde yer alan kulüplerimizin yönetimlerine de önemli bir iş düşüyor.
Kulüplerin pazarlama departmanlarının, bilet satış ve sponsorluk departmanlarının çalışmaları, bu yaratılmış olan çok verimli ortamdan maksimum payı alabilmek için gerçekten büyük önem arz ediyor. Görüyorum ki başarılı işler yapıyorlar. Seyircilerin maçlara geliyor olması, onları bilet alarak destekliyor olması çok önemli bir değer.'
TÜRK BASKETBOLU ÖNEMLİ BİR İLERLEME KAYDETTİ
Türkiye'nin son yıllarda basketbolda önemli bir ilerleme kaydettiğini ifade eden Demirel, artık Türkiye'nin basketbolda söz sahibi ülkelerden biri konumuna geldiğini belirterek, "12-15 sene önce, ben göreve başladığımda NBA'deki maçları seyredemeyen bir Türkiye vardı. Bugün beş Türk oyuncu NBA'de mücadele ediyor, NBA'i çok yakından takip eden bir Türkiye var. Biz Türk basketbolunu bu noktaya getirebildik.' diyerek şu ifadelerini kullandı:
'Türk sporları içerisinde gerçekten o spor dalında dünyadaki en iyi liglerinde oyuncu ihraç eden tek spor dalı; basketbol. Bunların hepsi gurur veren şeyler. Ama beş ile de yetinmemiz lazım. Belki çok daha fazla sayıda oyuncu üretip, çok daha fazla oyuncunun ya NBA'de ya İspanya'da ya da Türkiye Ligi'nde oynamasını sağlamak lazım.
Allen Iverson örneği mesela çok güzel bir örnek. Allen Iverson Türkiye'ye niye gidiyorsun, neden orayı tercih ediyorsun, diyenlere basın toplantısında, Dünya Şampiyonası'nda ikinci olmuş bir ülkeye gidiyorum, bizden sonra onlar sıralamada, diye cevap vermiş. Basketbol Federasyonu olarak bizim, geldiğimiz bu noktadan hiçbir şekilde geriye gitmeden, sağlam bir şekilde ileriye gidebilecek ve sağlam bir şekilde bu bulunduğumuz yeri koruyacak çalışmaları yapmak zorundayız. Bunları da tek başımıza federasyon olarak yapamayız. Tabii ki kulüplerimize ve basketbol adamlarının katkılarına çok ihtiyacımız var."
12 DABO TÜRK BASKETBOLU İÇİN ÇOK ÖNEMLİ BİR PROJE
Programda 12 Dev Adam basketbol Okulları ile ilgili bilgiler de veren Demirel, "Bizim basketbolu geliştirmek için bir çok projemiz var. İlk projelerimizden bir tanesi 12 Dev Adam Basketbol Okulları. Yaklaşık 60 ilde düzenlediğimiz Garanti Bankası Sponsorluğundaki 12 Dev Adam Basketbol Okulları gerçekten büyük bir başarı öyküsü oldu ve oranın ilk talebelerinden bir tanesi de ABD'de üniversitede oynamak için bekleyen Enes Kanter. Van'daki 12 Dev Adam Basketbol Okulları'ndan yetişmiş, oradan çıkmış ve sonrada Ankara ve İstanbul'da keşfedilmiş bir sporcu. Dolayısıyla çok verimli bir proje. Önümüzdeki dönemde bu okulları çok daha fazla geliştirebilecek bir teknik altyapı da oluşturacağız." ifadelerini kullandı.
ALTYAPIDAKİ ÖNEMLİ ÇALIŞMALAR, DÜNYA İKİNCİLİĞİNİ GETİRDİ
2010 FIBA Dünya Şampiyonası'nda tarihi bir başarıya imza atarak ikincilik kazanan A Milli Takım'ın bir anda oluşmadığını ve yapılan önemli altyapı çalışmaları sonunda bu başarının geldiğinin de altını çizen Demirel, "Basketbol A Milli Takımımızın kadrosu, altyapı milli takımlarında yapılan çalışmalar sonucunda gelen oyuncular. Hidayet'lerin jenerasyonu, Kerem Tunçeri, Ömer Onan hepsi 1978-79 jenerasyonu. Bu jenerasyon yıldız, genç ve ümit kategorilerinde yaklaşık 150-200 kere de milli oldu. Daha sonra 1986-87 jenerasyonu var.
Cenk Akyol, Ersan İlyasova, Oğuz Savaş, Ömer Aşık ve Semih Erden gibi. Bu jenerasyon da dört defa alt yapılarda final oynadı ve yıldızlarda, gençlerde ve ümitlerde dört kere gümüş madalya kazandılar. Dolayısıyla 2010'da madalya kazanan takımımız ortaya kendi kendine çıkmadı. Bu iki jenerasyon çok tecrübeli ve çok değerli bir alt yapı milli takım dönemi geçirerek bu noktaya geldi." şeklinde konuştu.
YABANCI OYUNCULAR İÇİN FARKLI BİR SİSTEM KURDUK
Yabancı oyuncu sayısı ile ilgili görüşlerini de izleyiziler ile paylaşan Turgay Demirel, "Basketbolda 5 yabancı oyuncu forma giyiyor. Bir de Türk vatandaşı yapılan bir yabancı oyuncu oynayabiliyor. Dolayısıyla onlarla beraber takımda altı oyuncu olabiliyor.' diyerek şunları söyledi:
'Avrupa liglerinde mücadele eden kulüplerimiz daha fazla yabancı oyuncuyla oynamak istiyorlar. Hepsi Avrupa Birliği kurallarına göre takımlarını kurmak istiyorlar. Burada tabii, Avrupa Birliği kuralları gereğince iki kıta dışı oyuncuya müsaade ediliyor. Onun dışındakiler kıta içinde serbestçe transfer edilebiliyor. Biz sadece yabancı oyunculardan takımlar olmasın diye maksimum beş oyuncuyla mücadele edebilecek şekilde birinci ligde bir sistem kurduk.
Burada da beşinci oyuncuyu almak isteyen kulüplerimiz bir fona $125.000 yatırıyorlar. Biz bu $125.000'ı federasyon olarak ellemiyoruz, sadece üç yabancıyla oynayan kulüplere destek olarak dağıtıyoruz. Yani bir tarafta maddi imkanları daha kısıtlı olan kulüplerimiz var. Bir tarafta da Avrupa Ligleri'nde mücadele eden, daha fazla yabancı oyuncuya para vermek ve kadrosuna dahil etmek isteyen takımlar var. Onlar bu lisans hakkı için $125.000 veriyorlar. O paraları da biz sadece üç yabancı oyuncu ile oynayan diğer kulüplerimize dağıtıyoruz."
GENÇ OYUNCULARIN ÖNÜNÜ AÇMAMIZ GEREKLİ
Yabancı oyuncuların, genç oyuncuların önünde bir engel teşkil edip etmeyeceği sorusuna ise Demirel şu şekilde yanıt verdi:
"Genç oyuncuların yetişmesinde esasında tek kriter yabancı sayısı değil. O yeteneği olan genç oyunculara doğru yaşlarda doğru zamanı verebilmek. Onların gelişmesi için destek olmak ve fırsat vermek. 18 yaşındaki bir oyuncu genç takımdan ayrıldıktan sonra gerçekten bir yeteneği varsa, siz bu oyuncuyu alıp sadece antrenman yaptırır ve sadece zor maçlarda oynatmayıp, kolay maçlarda 3-5 dakika oynatarak yetiştirmeye çalıştırırsanız, o oyuncuların gerçekten yıldız olma potansiyelini kaçırırsınız. 17-18 yaşında yıldız olma yeteneği olan oyuncuların önünü açabilmek lazım.
Türkiye'de bunu görecek idareci ve antrenöre ihtiyaç var. Biz şöyle bakıyoruz olaya; Dünya Basketbol Şampiyonası gibi bir organizasyonu yapan, aynı zamanda daha önce hem kadınlar hem de erkeklerde tüm jenerasyonlarda Avrupa Basketbol Şampiyonası da organize etmiş bir ülkeyiz. Yöneticilerimiz, sporcularımız, antrenörlerimiz hakemlerimiz ve tabi ki medya olaylara artık farklı bir pencereden bakabiliyor. Bakmak da zorunda. Bu da umarım önümüzdeki günlerde diğer spor dallarına da örnek olacaktır"
BEKO BASKETBOL LİGİ AVRUPA'DA EN FAZLA GELİRİN YARATILDIĞI İKİNCİ LİG
Programda Beko Basketbol Ligi'nin değerine ve büyüklüğüne de değinen Turgay Demirel, "Geçtiğimiz günlerde kulüplerimizle de toplantı yapmıştık. Onlara da ifade ettik. İspanya Basketbol Ligi'nde yaratılan gelirlerden sonra en fazla gelirin yaratıldığı lig, Beko Basketbol Ligi. Burada gelirlerin bütün ligleri kapsayan farklı kalemleri var. Mesela; televizyon yayın gelirleri var, sponsorluk gelirleri var, seyirci gelirleri var. Dünyadaki bütün kulüplerin önemli gelirleri, ya televizyondan ya da kapı gelirlerinden oluşmaktadır. Bizim televizyon yayın gelirlerimiz, hem son geçtiğimiz 2 sene içerisinde hem de önümüzdeki 4 yıl için Avrupa Ligi'nde İspanya ile neredeyse başa baş. Yani kulüplerimizin elde ettiği lig yayın gelirleri bakımından ligimiz, Avrupa'nın en önde gelen iki liginden bir tanesi.' diyerek, şöyle devam etti:
'İspanya ligine artı olarak isim sponsorumuz var. Beko Basketbol Ligi, ismi ile dört yıldır oynuyorduk, dört yıl için yeni bir anlaşma imzaladık. Bunun dışında GSGM ve Spor Toto teşkilatı ile birlikte, yaratılan bir modelle kulüplerimize iddiaa'dan kaynaklanan bir isim hakkı geliri dönüyor. Bizim en büyük eksikliğimiz kapı gelirleriydi. Tribün gelirleriydi. Bunda da ilerleme sağlanıyor şu anda. Efes Pilsen ile Fenerbahçe Ülker, Sinan Erdem Spor Salonu'nda Dünya Şampiyonası'nın sonrasında kapı geliri elde edecek şekilde maçlar oynuyorlar. Pınar Karşıyaka, Banvit Bornova Belediyesi, Erdemir, Aliağa Petkim gibi diğer şehirlerde bütün maçlar dolu salonlarda oynanıyor. Avrupa Ligi'nde mücadele edemeyen kulüplerimizin denk bütçe yapmaya yakın gelirleri olabilecek gibi gözüküyor. Ama kulüplerimizin bu departmanlarını güçlendirmeleri şart. Çok daha iyi olabilir. ABD'de ya da benzer diğer spor dallarında neredeyse bütün satışlar kombinelerle kapanıyor ve insanlar maçlara gidebilmek için ya piyasadan ya da ellerinde bilet olan birinden bilet almak zorunda kalabiliyor. Bizim de o noktalara gelmemiz için pazarlama departmanlarının güçlenmesi gerekiyor."
ENES KANTER ÇOK YANLIŞ YÖNLENDİRİLDİ
Geçtiğimiz dönemlerde tartışma konusu olan Enes Kanter ile ilgili de görüşlerini dile getiren Demirel, "Enes Kanter konusun gerçekten çok üzücü bir konu. Çünkü Enes Kanter, çok yanlış yönlendirildi. Türkiye'de altyapılardan yetişmiş, Milli Takıma kadar yükselmiş bir oyuncu. Yetiştiği kulüpte çok genç yaşlarda A Takım seviyesi ve özellikle de Euroleague'de dahi kendisine süre verilmiş bir oyuncu. Ama ABD'de bir maceraya sürülendi maalesef. Hiç İngilizce bilmeden orada bir takım oyuncu menajerleri ve ayakkabı firmalarının yönettiği lise okullarına götürüldü. Oradan da bir üniversiteye geçerek bir an önce profesyonel olacağı şekilde bir kanala sokuldu. 1.5 yılını kaybetti.
Bu yaz Türkiye'ye 1 haftalığına geldiği sürede Milli Takım menajerlerimiz hem kendisi hem de yanında gelen menajeriyle temas ederek Ümit Milli Takım'a çağırdılar ve gelmesini istediler. Ardından A Milli Takım kadrosuna alınacağın söylediler. Ama 10 gün içerisinde yeniden ABD'ye döndü. Tanjevic, Kentucky Üniversitesi'nin antrenörü Calipari ile üç kez konuştu ve Dünya Şampiyonası oynamasının hem oyuncuya hem oyuncunun üniversitesine çok büyük bir onur katacağını, prestij katacağını söylemesine rağmen oyuncuyu buraya yollamadılar.
Enes, Milli Takım'da yer almayarak çok büyük bir fırsat kaçırdı. Halbuki Enes çok kapasiteli bir oyuncu ve mutlaka NBA'de iyi bir oyuncu, yıldız oyuncu olarak oynayacak. Ama bu kulvardan giderek süreci geciktiriyor. Gençlerin gerçekten doğru tavsiyelere ihtiyacı var. Burada da kendilerine en sağlıklı tavsiye verecek olanlar, kendileri gibi o yoldan geçmiş olan büyük ağabeyleri. Böyle durumda Hidayet'e, Mehmet'e danışarak, bu gibi örneklerle kendi yollarına devam etmeleri en doğrusu olur." diyerek sözlerini tamamladı.