Atalay, Kanal 7'de yayımlanan ''Başkent Kulisi'' adlı programda, gündeme ilişkin soruları yanıtladı. ''CHP Kurultayı ve CHP'de yeni süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusuna Atalay, demokratik ülkelerde anamuhalefet partilerinin çok önemli olduğunu söyledi.
Türkiye'de siyaset yapan biri ve vatandaş olarak iktidarın yanında kuvvetli, gerçekten üreten güçlü bir muhalefetin olmasını arzu ettiklerini, bunun gerekli olduğunu belirten Atalay, CHP'nin geçmiş kongrelerine göre daha sakin ve bütün bir kongre geçirdiğini kaydetti.
CHP kongrelerinin genelde tartışmalı ve kavgalı geçtiğini dile getiren Atalay, ''Burada daha sakin bir kongre var. Bir anlamda Genel Başkan kendi istediği listeyi de oluşturdu gibi. Deniz Baykal, Önder Sav faktörü sanki çok fazla önemli değilmiş ya da bundan sonra önemli değilmiş gibi görünüyor. Meclis içerisinde kendi gruplarından, milletvekillerinden çok kişiyi listenin içerisine almadılar. Orada dikkati çeken DSP'den geçen bir kaç isim var. Bir anlamda DSP'yi de kollayan bir liste'' diye konuştu.
Bu anlamda bakıldığında Kılıçdaroğlu'nun başarılı göründüğünü ifade eden Atalay, şöyle devam etti:
''Ama benim kendi gördüğüm, kendi kanaatim, CHP kolay değişecek bir parti değildir. Kolay değişmez ve ona da müsaade etmezler. Neticede CHP statükoculuğun savunucusudur, temsilcisidir her ne kadar onlar sosyal demokrasiden söz ederlerse de o anlamda bir politikalarını biz görmedik. Şu anda AK Parti'nin yürüttüğü politika Türkiye'deki belki bu güne kadar en etkili sosyal politikadır. Dileriz ki CHP'de bu madana etkili bir politika yürütür.
Ben baştan beri, Genel Başkanlığından bu yana Kılıçdaroğlu'na baktığımda hiç tutarlı bir politika ortaya koyduğunu görmedim, çelişkilerle dolu. Onun biraz da İstanbul Belediye Başkanlığından biliyorsunuz ismi ön plana çıkmıştı, sürekli yolsuzlukla mücadele ediyor gibi bir hava ama aslında çok ucuz bir hafiyelik benim gördüğüm ondaki. İşini iyi yapmayan, iyi çalışmayan böyle hemen yüzeysel bazı şeylerle insanı suçlayan böyle bir görüntü. Yani ağır başlı dengeli, konulara bütün boyutuyla yaklaşan bir liderlik görmedim. Genel olarak benim CHP'den ve liderinden doğrusu çok istememe ve beklememe rağmen şu anda bir umudum yok, kongrenin sonucu ne olursa olsun.''
''KAYSERİ'DEKİ YOLSUZLUK İDDİALARI
Beşir Atalay, ''Kayseri olayının da kızgınlığını yaşıyor olabilir misiniz?'' sorusuna, ''Hayır hayır'' yanıtını verdi.
Kılıçdaroğlu'nun memurluktan gelmesiyle övündüğünü dile getiren Atalay, ''Bürokratlık, genel müdürlük yapmıştır, maliye kökenlidir. Soruşturmanın ne olduğunu, rüşvet iddiasının ne demek olduğunu ve bunu kimin soruşturduğunu çok iyi bilir ama halen kafasını takmış işte Kayseri Vali Vekili 'rüşvet dediği halde onunla ilgili işlem yapılmamış' diye. Biz bu belgelerin hepsini Bakanlığımızın web sitesinde yayınladık. En cahil adam bile bir defa anlatmada bunu anlar. Eğer ortada biriyle ilgili rüşvet iddiası varsa bu konuda Cumhuriyet Savcılığı idareden filan izin almaz kamu görevlisiyle ilgili. Ne Valinin ne Bakanlığın izin vermesine gerek yoktur'' dedi.
Rüşvetle ilgili konuyu savcılığın araştırdığını kaydeden Atalay, şöyle konuştu:
''O Vali Vekilimizin, yazdığı da o zaman budur, 'bu rüşvetle ilgili olduğu için idarenin yapacağı bir işlem yok, bunu savcılık zaten direkt kendisi yapacaktır' diyor. Sonra savcılık ne yapıyor bunu düzeltiyor. 'Haklısınız zaten rüşvetle ilgili kısmını ben yapıyorum ama görevi kötüye kullanma ve görevi ihmalle ilgili bu konuda da iddialar var bunları idare yapacaktır' diyor. İdare de bunu yapıyor.
Bu kadar açık, şeffaf yürümüş bir konuyu halen şeffaf olmamakla suçluyorlar. Şunu söylemek istiyorum, kendileri de bin pişman oldular, yine iyi çalışılmamış bir dosyayı alelacele gündeme getirdiler ama sonunda çok zor durumda kaldılar. Artık onlar üzerinde durmazlar, bunun bitmesini isterler. Onlar iftirayı at izi kalırsa kalsın biraz... Ama biz bırakmayacağız, yani bu tür hataların peşini bırakmayacağız. Bir yerde bir cümle söylerse onun karşılığını fazlasıyla veririz bunu ifade etmek istiyorum.''
''3 Y MÜCADELESİ BİZİM İÇİN ÖNEMLİ''
İçişleri Bakanı Atalay, ''Hükümet'in yolsuzlukla mücadelesi konusundaki yaklaşımı nedir?'' şeklindeki soruya ''Bugün Başbakanımızın bir ifadesi vardı 'biz buralarda bunları sırf daha fazla oy almak için yapmıyoruz. Biz ülkemize, sizlere hizmet için bunları yapıyoruz, buradaki eserlerimizi...' Biz siyaset için konuşmayız, kendi bireysel ilkelerimiz de buna izin vermez. Bu 3 Y bizim için önemlidir. Yolsuzlukla, yasaklarla, yoksullukla mücadele. Şu anda AK Parti politikalarına baktığınızda her yerde bunu görürsünüz. Bizim mücadelemiz bir demokrasi mücadelesidir. Demokrasiyi daha da güçlendirme mücadelesidir. Yaptığımız bütün çalışmalar 8 yıldır bunun içindir. Yoksullukla mücadelede herkes bilir bizim o politikalarımızı'' şeklinde yanıtladı.
İSTANBUL'DAKİ ÖĞRENCİ OLAYLARI
''Öğrenci olayları ve yumurta atma eylemlerinde polisin tutumuna ilişkin'' soru üzerine Atalay, ''Özgürlükler konusunda AK Parti Hükümeti'nin alanı çok geniştir. Bizim baştan sona çabamız özgürlük alanlarını genişletmektir'' dedi.
Güvenlikten ve polisten sorumlu Bakan ve birey olarak hayatının özgürlük mücadelesiyle geçtiğini ifade eden Atalay, aktif geçen öğrenciliğimden bu yana 'daha fazla özgürlük' dediğini anlattı.
''Eylemlere katıldınız mı?'' sorusuna Atalay, ''Çok ama hiçbirinde ne yumurta attık ne taş. Sözle kendimizi bir yerlerde ifade ettik'' yanıtını verdi.
Ankara Hukuk Fakültesinde dernek başkanlığı yaptığını anlatan Atalay, şöyle devam etti:
''Ben üniversite rektörlüğü yaptım. Üniversitem, Türkiye'nin en özgür üniversitelerinden biriydi. Ben 28 Şubat sürecinde görevden alındığımda suçlamaların bir kısmı daha fazla özgürlükçü olduğumuz içindi. Biz öğrencilerimizin düşüncelerini ifade etmelerinden hiç rahatsız olmayız, polis de bundan rahatsız olmaz.
Ben İstanbul kısmını -bir önceki pazar günü İstanbul'daydım- çok inceledim. Polis yöneticilerini emniyet müdüründen başlayarak topladım. Onlardan da dinledim, onlar da kendi içlerinde irdelemiş, alternatif tedbirler neler olabilir bunlar da tartışıldı. Böyle görüntüler ortaya çıktığında polis de bundan memnun olmaz.''
''ÖĞRENCİLERİ HAREKETLENDİRMEK İSTEYENLER VAR''
Son aylarda üniversitelerde, belirli kesimlerde öğrencileri hareketlendirmek isteyenlerin var olduğunu belirten Atalay, bunu bildiklerini ve tespit ettiklerini kaydetti.
Atalay, ''Bunlar çok küçük oranlarda olan biraz daha uç diyebileceğimiz ama genelde biraz daha ulusalcı kesim içerisinde toplananlar. İstanbul'daki rektörler toplantısında da 6 ayrı grup öğrenci vardı. Bunların geldikleri noktalar belirli. Bunların 4 tanesi polisin de korumasıyla geldiler. Açıklamalarını yaptılar, mesajlarını verdiler ve gittiler ama 2 grup var ki bunların birisi Ankara ve Eskişehir'den gelenler bir de İstanbul'un içerisinden bir grup var, bunlar dağılmak istemediler, oraya girmek istediler. Olayları ben ekrandan seyrettim, o gün çekilenleri seyrettim. İlk defa polisin üzerine getirdikleri bayrakların sopalarıyla saldıran, vuran, hatta 3 polisi yaralayan öğrenciler...'' diye konuştu.
İstanbul'daki olaylarda da polisin sonuna kadar çaba gösterdiğini vurgulayan Atalay, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Polis, belirli bir noktadan sonra öğrencileri uzaklaştırmak için gaz sıkmıştır, vurmamıştır. O yerde yatan bir kız öğrenci görüntüsü var, 40 yönden biz onu inceledik böyle bir görüntü niye meydana geldi diye. Böyle bir görüntü olmamalı. Onunla ilgili bir darbe yok. Çok ileri saldıran, polise vuran öğrencilerden bir kısmını gözaltına alma teşebbüsü sırasında ekran görüntüsü vermek için kendini yere atanlar da oluyor. Öğrencilerde olur bunlar. Bunun içerisinde belli bir grup var. Biz bunları tespit ettik, dosyamda var benim.
Geçen yıl Tekel işçileri eylemine katılmış, İstanbul'da Mc Donald eylemine katılmış, Samsun'daki eyleme katılmış, Ankara'da Siyasal Bilgiler Fakültesinde yumurta atma eyleminde var. Bunlar öğrenci ama her yerde bu tür şeylerin içerisinde olan belli bir grup var. Bunların kim olduğu, nereden geldiği biliniyor. Bunların sayıları çok az çok büyük öğrenci kitlelerini filan temsil etmiyor.
Ne olursa olsun yine de düşüncesini ifade etmek isteyene sonuna kadar müsamaha ediliyor. Belli bir noktadan sonra polis eğer güvenliği sağlamazsa o zaman polisi suçlar vatandaş. Yani bu olayları büyük bir olgunlukla tarafsızca, sabırla bütün boyutlarıyla incelediğinizde polisin gerekeni, fazlasını yapmadığını görürsünüz.''
Küçük bir olayın polisin imajını yıkıp geçtiğini dile getiren Atalay, ''Polis devletine mi gidiyoruz?'' sorusuna ''Öyle şey olur mu, AK Parti ve polis devleti bunlar bir araya gelmez ki'' şeklinde yanıtladı.
''HİÇBİR PARTİ, İKTİDARIN BU KONUDA (KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ) YÜRÜTTÜĞÜ BAZI POLİTİKALARI İÇ SİYASETTE KULLANMAYACAK. İKTİDARI EN ÇOK ZORLAYAN BUDUR. SİZİN ALDIĞINIZ RİSKLERİ MUHALEFET KÖŞE BUCAK KULLANIRSA, O ZAMAN İKTİDAR DA BU SORUNLARI GÖĞÜSLEMEKTE ZORLANIR''
İçişleri Bakanı Beşir Atalay, iki dil tartışmalarının getireceği bir şeyin olmadığını vurgulayarak, ''Resmi dil Türkçe'dir. Resmi dilimiz tartışılamaz'' dedi.
Atalay, Kanal 7 televizyonunda yayınlanan Başkent Kulisi programında soruları yanıtladı. ''CHP'den Kürt sorunuyla ilgili yeni bir politika bekliyor musunuz?'' sorusu üzerine Atalay, bu konudaki çalışmaları başlattıktan sonra CHP'nin muhalefetiyle karşılaştıklarını söyledi.
Hükümetin bu konudaki çalışmalarını sürdürdüğünü aktaran Atalay, ''Biz iki gündür Muş ve Bitlis'teydik. Bitlis'te Başbakanımız çok uzunca bu konulardan bahsetti. Ben de kısa konuşmamda demokratik açılım sürecinin, milli birlik ve kardeşlik projemizin bütün dikkatiyle yürüdüğünü, bunda kararlı olduğumuzu söyledim. Orada özellikle vatandaşlar ve sivil toplum kuruluşlarının desteğini istedik. Bunlar sırf devletin çalışmalarıyla olmuyor. Sivil toplum kuruluşlarının ve vatandaşların yoğun katkısı gerekiyor'' diye konuştu.
Sürecin iktidar ve muhalefetin işbirliği olmadan kolay yürütülemeyeceğini ifade eden Atalay, terör sorununu çözmüş ülkeler incelendiğinde iktidar ile muhalefet yardımlaşmasının sorunun çözümünde çok büyük payı olduğunun görüldüğünü kaydetti.
Baştan beri bütün siyasi partilere sorunu beraber çözmek için el uzattıklarını söyleyen Beşir Atalay, ''O zaman olmadı ama Kılıçdaroğlu döneminde CHP'de bir değişim, bu konuya daha olumlu bir bakış var. Türkiye'nin bu büyük sorununu birlikte çözmekten mutlu oluruz; buna ihtiyacımız var'' dedi.
Atalay, şunları kaydetti:
''Hiçbir parti, iktidarın bu konuda yürüttüğü bazı politikaları iç siyasette kullanmayacak. İktidarı en çok zorlayan budur. Hepimiz siyaset yapıyoruz. Bu konuda risk alıyorsunuz. Bu bir cesaret işidir, risk almadan yürümez. Sizin aldığınız riskleri muhalefet partileri köşe bucak kullanırsa, bizleri nasıl ilk başladığımızda hain ilan ettiler, o zaman iktidar da bu sorunları göğüslemekte zorlanır. Bu normal bir şeydir.
Bu konuda o günden bu güne büyük bir değişim oldu. MHP'de bile bu değişimi görüyorum. Demek ki bir anlayış gelişebilir. Zaten bu günlerde Türkiye'de makul bir atmosfer var. Silahın önde olmadığı bir atmosfer yaşıyoruz. İyi diyaloglar var, görüşmeler var. Biz BDP ile görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Bölgedeki sivil toplum kuruluşlarıyla diyaloğumuz var.''
''BİZ, VATANDAŞI KAZANIYORUZ''
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde birçok ziyarette bulunduğunu, bölgedeki atmosferi iyi analiz edebildiğini söyleyen Atalay, ''Bölgede büyük bir rahatlama var. Devlet oraya sahip çıktıkça vatandaşın devlete güveni artıyor. Devlet zamanında yanlışlar yapmış, bunu açıkça söylemeliyiz. Bunu, CHP daha çok söylemeli. Devlet yaptığı yanlışlarla o vatandaşların güvenini kaybetmiş'' dedi.
Devletin hiçbir vatandaşta mağduriyet duygusu bırakmaması gerektiğini belirten Atalay, ''Mağduriyet duygusu verilirse vatandaşın devlete güveni kayboluyor. O zaman başka yerlere güvenmeye başlıyorlar. Biz vatandaşı kazanıyoruz. Şu anda bu büyük oranda sağlanıyor, bu sürmeli. Sürecin en önemli ayağı budur. Vatandaşı kazanırsanız ondan sonrası kolay. Bölgede çok büyük bir değişim var. Devlet her vatandaşı kazanıyor, kendine güvenini, bağlılığını arttırıyor'' diye konuştu.
''RESMİ DİLİMİZ TARTIŞILAMAZ''
İçişleri Bakanı Atalay, ''Hükümet, iki dil meselesinden rahatsız oldu. Bu konuya biraz özgürlükler bağlamında bakmak gerekmiyor mu?'' sorusu üzerine, AK Parti Hükümeti olarak 2005'ten bu yana vatandaşın kendi istediği dilde rahatça konuşması, öğrenmesi, öğretmesi, televizyon kurması, gazete çıkarmasının önündeki engelleri kaldırmakla meşgul olduklarını belirtti.
Devletin televizyonundan 24 saat Kürtçe, Arapça yayın yaptığını, isteyenin özel radyo ve televizyon kurup dilediği dilde yayın yaptığını ifade eden Atalay, şu anda vatandaşın istediği dilde konuşmasının önünde bir engel bulunmadığını bildirdi.
Atalay, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Cezaevlerinde engel kaldırıldı, hatta Meclis Seçim Kanunu'nu değiştirdi. Siyasetçiler istediği dilde propaganda yapabiliyor. Bütün bunlar realite. Peki bunun ötesinde ne istenebilir? Bugün bir yaşlı anne geldi Başbakanımıza derdini anlatıyor. Kürtçe konuşuyor, bizim Bitlis'teki il başkanımız onun ne dediğini tercüme etti. Türkçe'yi bilmiyorsa, Başbakan'a kendi anadiliyle konuşuyorsa bunda ne gibi bir sakınca olabilir. Tercümeyle Başbakanımızla anlaştı. Bundan daha tabi ne olabilir. Bu şu anda Türkiye'de sağlandı. Bunun ötesinde iki dil gibi yeni bazı şeyler gündeme getirmek yürüyen sürecin iyi yürümesini engelleyici şeyler olarak... Daha ileri ifadeler kullanmak istemem ama Türkiye'de bu kadar gelişme olduktan sonra, şu anda iki dil tartışmasının getireceği yeni bir şey yok. Ondan ötesi nereye gider; resmi dil. Resmi dil olmaz. Resmi dil Türkçedir. Resmi dilimiz tartışılmaz. Bizim dediğimiz budur. Onun dışında günlük kullanımda bir problem kalmadı zaten.''
''ÖNÜMÜZDE YENİ ANAYASA VAR''
Köy isimlerinin değiştirilmesine yönelik tartışmalarla ilgili soruyu da cevaplandıran Atalay, köy isimlerinde herhangi bir sorun olmadığını söyledi.
Yaşadığı köyün ismini değiştirmek isteyen vatandaşların kaymakamlığa başvurması gerektiğini belirten Atalay, ''Köy nüfusunun yarısından bir fazlası değişikliği istiyorsa konu İçişleri Bakanlığına geliyor, onaylıyoruz, hallolup gidiyor. Bir tane geri çevirdiğimiz yok. Bütün bunlar çözüldü, bunlarda sorun yok. Şu anda makul yürüyen bir süreç var. Önümüzde yeni anayasa var. Yeni anayasa Türkiye'nin birikmiş sorunlarını çözmede bir ufuktur. Türkiye ilk defa kendi sivil anayasasını yapacak ve bu bir dönüm olacak. Süreci gereksiz tıkayan tartışmalara çok girmemek lazım. Türkiye bu konuda iyi bir yolda yürüyor. Vatandaşların umutlandığı, çok çaba sarf ettiğimiz bir süreç var. Bu süreci yürütmemiz lazım'' diye konuştu.
''HASSASİYET GÖSTERELİM''
Atalay, ''BDP telaşa mı düştü? Misyonumuz zayıflıyor endişesine kapıldı mı?'' sorusu üzerine, ''Şu anda bir seçim var. Onlar da siyaset yapıyor. Onlara benim ifade edebileceğim; bu sürece hassasiyet gösterelim. Şu anda yürütülen büyük bir misyondur. Eğer bu sorunu biz çözeceksek, bu misyonun sahipleri, bu işi yürütenler daha fazla hassasiyet göstermeli'' diye konuştu.
Beşir Atalay, Genelkurmay Başkanlığının açıklamasının kendilerini rahatsız edip etmediğinin sorulması üzerine de rahatsız olmadıklarını ancak Cumhurbaşkanı ve Hükümetin, hemen hemen aynı hassasiyetleri ifade eden açıklamalarının ardından Genelkurmay Başkanlığının açıklamasını ''fazlalık olarak gördüklerini'' ifade etti.
''Seçimlere kadar bu sakinlik devam edecek mi? Seçim döneminde Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde sokakları hareketlendirmek isteyen çeşitli çevreler var. Bu konuda son durum nedir?'' sorusu üzerine Atalay, Türkiye'nin nabzını iyi tuttuklarını, bölgede artık kimsenin terör istemediğini belirtti.
Terör örgütünün desteğini kaybettiğini aktaran Atalay, ''Hükümet bu kadar çaba sarf ederken, aydınlar, yazarlar, sivil toplum kuruluşları bu sorunları çözelim diye çaba sarf ederken halen terörle bu işlere bakışı, vatandaş katiyen onaylamıyor, suçluyor. O zemin şu anda Türkiye'de doğdu'' dedi.
Atalay, ateşkes ve kalıcı silahsızlanma ile ilgili soruyu da ''Ateşkes gibi değil. Neticede şu; terörsüz, şiddetsiz Türkiye'nin bu meseleleri çözmesi, gereğini yapması, konuşması. Bizim başından beri izlediğimiz bir politika var; daha fazla demokrasiyle toplumsal sorunlar daha kolay çözülür. Çağın yakaladığı ana yaklaşım budur. Daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük, daha fazla tabuların kaldırılması, daha fazla her şeyin konuşulması. Türkiye bugün o noktada. Her şey konuşuluyor. 3-5 yıl önce konuşamayacağınız şeyleri de konuşuyoruz'' şeklinde yanıtladı.
''BUNLAR KONUŞULMADIĞI İÇİN...''
Atalay, ''Bölünmeye, ayrışmaya gidiyoruz tedirginliği var'' değerlendirmesi üzerine, ''Hayır, bütünlük bu. Birileri bunları konuşmadığı, hiçbir şey yapmadığı için Türkiye bölünme noktasına gelmiş, vatandaşlar arasında büyük ayrımlar oluşmuş. Şimdi bütünlük sağlanıyor. Tekrar devlet buraların güvenini kazanıyor. Bütünlük budur. Bunları çözmezseniz bütünlüğü sağlayamazsınız. Bu konuşmalardan korkmamak lazım. Bu yara zamanında üzerine gidilmediği için derinleşmiş. Etnik kimlik bilinci yükselmiş. Şimdi bunu çözmekte zorlanıyoruz. Eğer şimdi bunu çözmezseniz, daha sonraya kalırsa daha büyük riskler olur'' diye konuştu.
Beşir Atalay, ''Açılım konusu, Kürt meselesi çözüme doğru gidiyor mu?'' sorusu üzerine, Türkiye'nin prangalarından kurtulması, sorunlarını çözmesi için çalıştıklarını belirtti.
Sorunun çözümünde vatandaşların ve sivil toplum kuruluşlarının desteğinin önemli olduğunu vurgulayan Atalay, seçime kadar sivil toplum kuruluşlarının biraz daha devletin önünde olmasını istediklerini söyledi.
Atalay, Türkiye'nin seçim sürecine girdiğini, partilerin çalışmalara başladığını belirterek, ''Hedefimiz daha güçlü, tek başına iktidar. Türkiye'nin istikrarı en azından bir dönem daha bozulmamalı. Dileriz ki daha uzun olsun. Türkiye asla koalisyonlara düşmemeli. Zaten öyle bir şey de gözükmüyor. Kendi kamuoyu yoklamalarımızda parti olarak iyi bir durumdayız. Şu anda halk oylamasının daha üstünde bir yerlerdeyiz. Elimde birkaç yerde yapılmış iyi araştırmalar var. Şu anda yüzde 47, 48'ler civarındayız. Bizim şu anda oylarımız yükselişte. Daha rahat ve tek başına iktidar olacağız.''
AK Parti oylarının yükseldiğini belirten Atalay, halk oylamasının hem CHP, hem de MHP'nin oylarını düşürdüğünü aktardı.